TESEV’e “Milliyetçilik ve Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri” raporunu hazırlayan Doç. Dr. Umut Özkırımlı, “Türkiye’deki resmi milliyetçilik etnik bir milliyetçiliktir. Türkiye’deki AB karşıtları ile Avrupa’daki Türkiye karşıtları gerçeklikten uzak ve algılara dayalı sanal korkularla beslenmektedir” dedi.
TESEV Dış Politika Programı tarafından, Şubat 2008’de yayımlanan “Milliyetçilik ve Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri” başlıklı çalışma, Conrad Otel’de düzenlenen toplantıyla kamuoyuna sunuldu. Raporu hazırlayan Doç. Dr. Umut Özkırımlı, çalışmasının birinci bölümünde görsel ve yazılı basında sıkça dile getirilen üç miti yıkmayı hedeflediğini söyledi. Bu mitlerin birincisinin “Milliyetçilik yükseliyor” şeklinde lanse edilen anlayış olduğunu ifade eden Özkırımlı, “‘Milliyetçilik yükseliyor mu?’ sorusu yanıltıcı bir sorudur; milliyetçiliğin sürekliliğini görmemizi engeller. Milliyetçilik kriz dönemlerinde belirli gelişmelerin etkisiyle daha görünür bir hal alabilir, keskinleşebilir, saldırganlaşabilir. Ama asla yok olmaz. Milliyetçiliğin yükselişi olarak adlandırılan şey ise, var olan ama fark edilmeyen milliyetçiliğin farkına varılmaya başlanmasıdır” dedi.
Her milliyetçiliğin etnik milliyetçilik olduğunu öne süren Doç. Dr. Özkırımlı, Türkiye’de devlet tarafından benimsenen milliyetçiliğin de ‘etnik’ milliyetçilik olduğunu savundu. Milliyetçiliğin siyasetin hegemonik dili olduğunu kaydeden Doç. Dr. Özkırımlı, “Türkiye’de milliyetçilik devlet tarafından aralıksız yeniden üretilen, toplumun hemen hemen her kesimi tarafından benimsenen bir algı biçimidir” dedi.
Doç. Dr. Özkırımlı, çalışmasının ikinci bölümünde ise Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerine odaklandığını kaydederek, “Bu ilişkilerde temel sorun karşılıklı korkulardır. Bu korkuların ne ölçüde gerçeğe dayandığı çok önemli değildir, çünkü algıya dayalı korkular inananlar için aynı ölçüde gerçektir. Milliyetçilik bu korkulardan beslenirken aynı zamanda onları da besler, yeniden üretir” dedi.
Doç. Dr. Özkırımlı, Avrupa kamuoyunda, Türkiye’nin üyeliğine dönük korkuların göç, kimlik ve güvenlik başlığı altında değerlendirilebileceğini ifade ederek, Türkiye’de ön plâna çıkan korkunun ise egemenlik ve bölünmez bütünlük kapsamında ele alınabileceğini belirtti. Türkiye’nin ve Avrupa’nın birbirine karşı olan bu korkuların aynı gerekçelere dayanmamasına rağmen birbirinden beslendiğini belirten Doç. Dr. Özkırımlı, “Her iki tarafta da korkulardan rant elde eden kesimler var” dedi.
Doç. Dr. Özkırımlı, Türkiye kamuoyunun AB’nin yekpare bir yapıda olmadığını da belirterek, şöyle devam etti: “Bu yapı içinde Türkiye’nin üyeliğini istemeyenler kadar isteyenlerin de olduğunu görmeli ve Türkiye bu süreçte üzerine düşeni yerine getirmelidir. Milliyetçi bakış üyelik kriterlerini taviz olarak görecektir. Bu tavizleri Türkiye’yi bölmek isteyenlerin Sevr’i hortlatma çabaları olarak algılayacaktır. Oysa Türkiye’nin reformları hayata geçirmesi Türkiye’nin yararınadır.”
Doç. Dr. Umut Özkırımlı’nın hazırladığı rapor ile ilgili sunumunun ardından Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ayşe Kadıoğlu ve Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet İnsel, rapor ile ilgili değerlendirmeleri sundular.
MİLLİYETÇİLİK HARİTASI
Özkırımlı’nın hazırladığı Türkiye'de milliyetçilik haritasına göre, AKP çizgisinin milliyetçilik anlayışı ‘batıcı ve antilâik’ olarak değerlendirilirken; resmî ve ulusalcı milliyetçilik ise ‘lâik ve batı karşıtı’ olarak nitelendiriliyor. Türkçü, radikal milliyetçilik (MHP ve Milli Görüş vs. çizgisi) ise ‘antilâik ve batı karşıtı’ olarak nitelendiriliyor. Bütün bunların dışında Kürt milliyetçiliğinin de olduğunun altı çiziliyor.
|