Günlerdir iyi niyetli yazarlar uyarıyorlar: Aman 17. madde ile ilgili bir değişiklik yapmayın, hele hele başörtüsünün nasıl bağlanacağını kanunla belirleme yoluna gitmeyin; bu hem ele aleme karşı bir laiklik, hürriyet ve demokrasi ayıbı olur, hem de anayasa mahkemesi bozma kararı alabilir ve bu karar, başörtüsünün yine yasaklandığı şeklinde yorumlanır, başa döneriz, ettiğiniz hayır şerre dönüşür, kaşıkla verdiğinizi sapıyla çıkarıp geri almış olursunuz…
İyi niyetle yasağın kalkmasına destek veren MHP’nin bu konuda ısrar etmesini beklemiyoruz. Daha önce böyle bir mutabakata varılmış olabilir, ama maksat yasağın kalkması ise, maksada ters düşecek bir değişiklikte ısrar etmenin manası kalmaz, hatta bu ısrar farklı bir manayı ima eder.
Eğer üniversiteli öğrenciye yakışmadığı düşünülen çarşaf, şalvar gibi giysilerin engellenmesi isteniyorsa bu amaca, YÖK’ün alacağı kararlar ve yapılacak yönetmeliklerle pekala ulaşılabilir.
(...)
17. maddeyi değiştirip başörtüsünü tarif etmek “yasaklamak için kanun çıkarmak” demektir.
Yeni Şafak, 17.2.2008
|