|
|
|
AİHM’in başörtüsü kararı değişebilir |
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Jean-Paul Costa, kanunlar değişince kararlarının değişebileceğini söyledi. AİHM Başkanı Costa, Habertürk’ün başörtüsüyle ilgili sorularını cevaplandırırken, Türk devletinin mahkemeye başvuramayacağını ifade ederek, sadece kişisel başvuruları aldıklarını söyledi.
“Eğer Leyla Şahin’in dâvâsı şimdiki yasal düzenlemeyle gelseydi nasıl bir karar çıkardı mahkemeden?” sorusu üzerine Costa, şunları kaydetti:
“Kabul edilemez, fakat şimdi yeni gelişmeler var. Benim için mahkemenin yerine kendimi koyarak açaklama yapamam. Dinler ve devlet arasındaki ilişkiler dikkate alındığı zaman mahkemeler bunu çok dikkatli inceler. Bu yüzden önümüzdeki günlerde ne olur kesin söyleyemem. Benim için Leyla Şahin dâvâsından yeni dersler çıkarmak çok mümkün değil. İsviçre’deki dâvâ da örnek alınmamalı. Mahkeme bu konularda daha farklı kararlar verebilir”
Costa, Türkiye’nin AB üyesi olma yolunda ilerlediğini, DGM’leri kaldırdığını, özgürlükleri daha da geliştirmesi gerektiğini ifade ederken, 301’i “ifade özgürlüğü önünde ciddî engel” olarak niteledi.
|
/ İSTANBUL
15.02.2008
|
|
|
Medyanın başörtülü avı |
Türkiye başörtüsü tartışmalarıyla yatıp kalkarken, Meclisten geçen anayasa değişikliği sonrasında bazı haber ajanslarıyla gazetecilerin üniversite kampüslerinde başörtülü avına çıkması sinirleri iyice gerdi. Uzmanlar, başörtüsüyle ilgili haber ve yorumların öğrencilerle ailelerinin ruh sağlığını bozduğu görüşünde.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Meslek Yüksekokulu öğretim üyesi Halkla İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hüdaverdi Adam, toplum tarafından dışlanıldığını düşünen başörtülü öğrencilerin ciddî bir depresyon geçirdiklerini söyledi.
Türkiye, günlerdir başörtüsü tartışmalarıyla yatıp kalkarken, Meclisten geçen anayasa değişikliği sonrasında bazı haber ajanslarıyla gazetecilerin üniversite kampüslerinde başörtülü öğrenci avına çıkması sinirleri iyice gerdi.
Prof. Dr. Hüdaverdi Adam, başörtüsü ile ilgili tartışmaların, sadece başörtülü öğrencilerin değil, ailelerinin de ruh sağlığının bozulmasına sebep olduğunu söyledi. Toplum tarafından dışlandığını düşünen ciddî bir depresyon geçirdiklerinin altını çizen Adam, şunları kaydetti:
“Ruh sağlıkları bozulan başörtülü öğrenciler, sabahtan gülüp akşam ağlamakta, ya da akşam ağlayıp sabah gülmektedir. Bir gel-git içinde hayata tutunmaya çalışıyorlar. Bu durum sadece onları değil, anne, baba ve diğer yakınlarının ruh sağlığını da olumsuz yönde etkilemektedir. Devlet gençlerin beden sağlığını olduğu kadar ruh sağlığını korumak, kollamak zorundadır.”
Aynı zamanda Türkiye Yeşilay Cemiyeti Sakarya Temsilciliği görevinde de bulunan Adam, sigara, alkol, madde bağımlılığı, kumar gibi alışkanlıklara karşı mücadele eden, gençlerin ruh ve beden sağlığı için mücadele eden Yeşilay’ın bu süreci büyük bir kaygı ile izlediğini sözlerine ekledi.
|
/ SAKARYA
15.02.2008
|
|
|
KEİ-AB ilişkilerinde büyük potansiyel var |
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ) ve AB işbirliğinin büyük bir potansiyeli olduğunu ve karşılıklı çıkara dayanan verimli fırsatlar içerdiğini söyledi.
Dışişleri Bakanı Babacan, Ukrayna’nın başkenti Kiev’de düzenlenen, AB ve Karadeniz Bölgesi Dışişleri Bakanları toplantısında konuşma yaptı. Karadeniz üzerindeki uluslararası ilginin giderek arttığını belirten abacan, artan bu uluslararası ilginin arkasındaki nedenleri analiz etmek ve anlamanın örgütün geleceği açısından son derece önemli olduğunu bildirdi. KEİ’nin 1992’de kurulduğunu hatırlatan Babacan, örgütün kuruluş amacının Karadeniz ülkeleri arasındaki ekonomik işbirliğini, bölgedeki barış ve istikrarı güçlendirmek olduğunu kaydetti. KEİ’nin gözlemci ülke sayısının asıl ülke sayısından daha fazla olduğuna işaret eden Babacan, “AB-KEİ ilişkileri açısından, AB’ye KEİ gözlemci statüsünün verilmesiyle iki örgüt arasında karşılıklı çıkara dayanan verimli bir işbirliğinin temeli atılmış oldu” dedi.
Babacan, KEİ içinde AB üyesi olan ülkelerin de bulunduğunu, Türkiye’nin de üyelik müzakeresi sürdürdüğünü hatırlatarak, şunları kaydetti: “Bu nedenle KEİ bölgede AB’nin zaten doğal bir partneri. Bazı AB üyesi ülkelerin bölge ile ve özellikle KEİ ile derin bir işbirliği yapma konusunda gönülsüz olduklarını biliyoruz. Ancak hiçbir AB ülkesi de örgütü küçümseyemez. Şimdi AB’nin Karadeniz ile ortak bir sınırı var ve bu da AB’nin bölgenin bir aktörü haline geldiğini gösteriyor.”
KEİ’nin bölgesindeki en kapsayıcı uluslararası örgüt olduğunu söyleyen Babacan, bunun AB’ye bölgede birçok alanda işbirliği yapma fırsatını doğurduğunu ifade etti. AB ile KEİ arasında kurumsal bir ilişki kurulmasının iki tarafın da çıkarlarına hizmet edeceğine inandığını belirten Babacan, bu toplantının böylesi bir ilişkinin başlangıcı olarak kabul edilebileceğini vurguladı.
Bu arada, Dışişleri Bakanı Babacan, toplantı çerçevesinde Arnavutluk Dışişleri Bakanı Lulzim Başa ile bir araya geldi.
|
/ KİEV
15.02.2008
|
|
|
Vakıflarda AKP-MHP tartışmas |
Azınlık vakıflarına mal edinebilme hakkını geri veren yasanın TBMM’de görüşülmesi sırasında AKP’li ve MHP’li milletvekilleri tartıştı.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Vakıflar Yasası ile vakıfların denetimden kaçırılmadığını söylerken, MHP Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ise, “Yasayla İstanbul’da küçük bir Vatikan oluşması içten değildir” dedi.
TBMM Genel Kurulunda, Vakıflar Yasasının 25. maddesi üzerinde konuşan MHP Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin ‘’AKP, Türkiye’nin başına çorap örülmesine neden olacak bu kanunu tekrar gündeme getirdi’’ dedi.
Azınlık vakıflarına verilecek taşınmazların sayısı kanunda belli olmadığı için, bu konunun suistimallere açık olduğunu savunan Çirkin, ‘’Yasayla İstanbul’da küçük bir Vatikan oluşması içten değildir’’ diye konuştu.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı da madde üzerinde yaptığı konuşmada, Lozan Anlaşmasının azınlıklarla ilgili düzenlemesini okudu. Cemaat vakıflarıyla ilgili olarak Osmanlı’dan bugüne kadar yapılan yasal düzenlemeler hakkında bilgi veren Yazıcı, 2002 yılında çıkarılan yasayla vakıfların taşınmaz edinmesine imkan tanındığını hatırlattı. Bakan Yazıcı, kendisine lâf atan MHP’li milletvekillerine, ‘’Kimseyi suçlamıyorum, ayıplamıyorum. Doğru bir düzenleme yapılmış. Ama biz iktidara geldikten hemen sonra neden yasa çıkardığımız soruluyor. Biz 2003 yılındaki kanunu, 2002’deki düzenlemenin uygulamasını kolaylaştırmak için çıkardık’’ diye konuştu.
Vakıfların vakfiyelerinde yazılı olması halinde uluslararası faaliyette bulunup, dış temsilcilik ve şube açabileceklerini kaydeden Yazıcı, vakıfların doğrudan doğruya üniversite açamadıklarını, bunun için ayrı bir prosedürün uygulandığını söyledi.
Vakıfların denetimden kaçırıldığı iddialarının da doğru olmadığını kaydeden Hayati Yazıcı, ‘’Düzenlemenin eleştirilmesi doğal ama bu kadar eleştirilmesini anlamakta güçlük çekiyorum’’ diye konuştu.
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
AKP, Tuna’yı disipline verdi |
AKP Grup Yönetim Kurulu, Konya Milletvekili Hüsnü Tuna’nın “Uyarı cezası’’ talebiyle Müşterek Disiplin Kuruluna sevk edilmesini kararlaştırdı.
AKP Grup Yönetim Kurulunun, yaklaşık 1 saat süren toplantısından sonra açıklama yapan Grup Başkanvekili Nihat Ergün, milletvekillerinin parti disiplinine göre hareket etmesi gerektiğini belirterek, Tuna’nın “Uyarı cezası’’ talebiyle Müşterek Disiplin Kuruluna sevk edildiğini bildirdi. Konya Milletvekili Tuna, AKP ve MHP Yöneticilerinin türban konusunda TBMM’de görüşme yaptıkları gün, Konya Gazeteciler Cemiyetinde kendisine yöneltilen bir soru üzerine, “Hedefimiz, kamu hizmeti veren personelde de böyle bir yasağın olmamasıdır...’’ şeklinde açıklama yapmıştı.
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
Bush Firavun’u geçti |
Britanya İslâm Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Kemal Helbawy, Guantanamo’-da ve Ebu Garib cezaevinde yaşananlara değinerek, “Ben Firavun tarihini de okudum. Ama şu an Bush’un Guantanamo’da, Ebu Garib cezaevinde yaptıkları tarihte bile yaşanmamıştır” dedi.
Helbawy, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin (ESAM) Ankara Ticaret Odası Konferans Salonu’nda düzenlediği ‘’İslâm’ın Batı’ya Vadettikleri ve Batı’nın İslâm Algısı’’ konulu konferansta Batı’da yaklaşık 40 milyon Müslüman’ın yaşadığını ve İslâm’ın Batının gerçeği olduğunu söyledi. İngiltere’de 2 milyona yakın Müslüman bulunduğunu belirten Helbawy, Müslümanların 60 yıl boyunca İngiltere’de farklı alanlarda faaliyetlerde bulunduklarını kaydetti. Helbawy, Müslümanların aslında Batı toplumunun tam da içine giremediklerini, yayılamadıklarını ifade etti.
Müslümanlar için ‘’şeriat yasalarının uygulanması gerektiğini’’ söyleyen Anglikan Kilisesi Başpiskoposu Rowan Williams’ın İngiltere’de çok eleştirildiğini hatırlatan Helbawy, ancak ‘’Şeytan’ın Ayetleri’’ kitabının yazarı Salman Rüşdi’nin özel koruma altında olduğunu ve pek çok programa katılmasının sağlandığını belirtti. Helbawy, Rüşdi’nin ifade özgürlüğü adına pek çok yerde konuşturulduğunu, ancak Williams’ın söylediklerine ifade özgürlüğü olarak bakılmadığını söyleyerek, ‘’buna çifte standart denir’’ dedi.
Amerika’yı da eleştiren Helbawy, Amerika’nın petrol kaynakları bulunan ve stratejik öneme sahip her yeri elde etmeye çalıştığını iddia etti. Helbawy, ‘’Şu an askerî üslere bakın. Hemen her Müslüman ülke Amerika ile ilişkilerini iyi tutmak istiyorsa bir üsse izin vermeli’’ diye konuştu. Guantanamo’da ve Ebu Garib cezaevinde yaşananlara da değinen Helbawy, ‘’Ben Firavun tarihini de okudum. Ama şu an Bush’un Guantanamo’da, Ebu Garib cezaevinde yaptıkları tarihte bile yaşanmamıştır’’ dedi.
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
Danıştay sanığı 2 kez müebbete mahkûm |
Danıştay 2. Daire üyeleri ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılarla ilgili davada, sanık Alparslan Arslan, 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada sanık Alparslan Arslan, ‘’Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, yerine yeni bir düzen getirmeye, fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek’’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Arslan, ‘’Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Yücel Özbilgin’i, tasarlayarak ve yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmek’’ suçundan da bir kez daha ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı. Alparslan Arslan; Mustafa Birden, Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Ahmet Çobanoğlu’nu ‘’tasarlayarak ve yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüs’’ suçundan ayrı ayrı olmak üzere 15’er yıldan toplam 60 yıl; ‘’patlayıcı madde bulundurmak ve taşımak’’ suçundan TCK 174/1-2 maddeleri gereğince 4 yıl 9 ay, ‘’kişiler arasında korku, kaygı ve panik oluşturacak şekilde patlayıcı madde kullanmak’’ suçundan 1 yıl, Cumhuriyet gazetesine bomba atılması sonucu ‘’mala zarar vermek’’ suçundan 1 yıl, ‘’ruhsatsız silah taşımak’’ suçundan 2 yıl hapis ve 450 YTL adli para cezasına çarptırıldı. Danıştay 2. Daire üyeleri ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılarla ilgili davada, sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır müebbet hapse mahkum edildi. Mahkeme, sanıklardan Aykut Metin Şükre, Ayhan Parlak ve Salih Kurter’in üzerlerine atılı suçlardan ayrı ayrı beraatlerine karar verdi.
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
Cuntz: Yangın için yoğun çalışıyoruz |
Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz, yetkili Alman makamlarının, Ludwigshafen’daki yangın faciasının gerçek sebebini ortaya çıkarmak için çok yoğun ve titiz bir çalışma yürüttüğünü söyledi.
Cuntz, facianın ardından Gaziantep’te düzenlenen duygu yüklü cenaze törenine katıldığını hatırlatarak, faciada hayatını kaybedenlerin ailelerini de ziyaret etme fırsatı bulduğunu belirtti. Büyükelçi Cuntz, ailelerin kendisini çok dostane ve misafirperver şekilde ağırladığını söyledi. Büyükelçi, faciada annesini, eşini ve iki çocuğunu yitiren Kamil Kaplan’dan özellikle bahsederek, onun Ludwigshafen’daki tören sırasında yaptığı konuşmada, “Kalplerimiz yanıyor, ama dostluğumuz zarar görmesin” şeklindeki sözlerine atıfta bulundu. Cuntz, faciada hayatını kaybedenlerin yalnız Gaziantep’in değil, Ludwigshafen şehrinin de çocukları ve torunları olduğunu kaydetti. Ludwigshafen faciasını “yeni bir Solingen” olarak görmediğini ifade eden Cuntz, yetkili Alman makamlarının yangının gerçek sebebini ortaya çıkarmak için çok yoğun bir çalışma içinde olduğunu vurguladı. Büyükelçi, “Ara rapora göre, yangının binanın bodrum katında çıktığı şeklinde deliller var. Ama gerçek sebebin ortaya çıkarılmasıyla ilgili olarak, şu an bütün çalışmalar yoğun ve titiz şekilde devam ediyor. Bununla ilgili de tamamen açık bir biçimde bu raporun hazırlanması ve açıklanması seyir olarak da kendini gösterecektir” diye konuştu.
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
Başörtüsü inat değil, inanç meselesi |
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Sekreteri Yalçın Topçu, başörtüsünü yükseköğretimde serbest bırakan Anayasa değişikliğine yönelik tepkilerle ilgili olarak, ‘’Demokratik olgunluktan uzak, malum çevrelerin tepkileri, bir nevi laikçi psiko-teröre dönüşmüştür’’ dedi.
Topçu, yaptığı yazılı açıklamada, Anayasa değişikliği süreci ve sonrasında ‘’toplumsal psikolojinin üzüntü ve endişe verici bir hal aldığını’’ belirtti. Başörtüsünün ‘’inat değil, inanç meselesi olduğunu ve bunun dışındaki bütün bakış açılarını reddettiklerini’’ ifade eden Topçu, şöyle devam etti:
‘’Demokratik olgunluktan uzak, malum çevrelerin tepkileri bir nevi laikçi psiko-teröre dönüşmüştür. Laiklik adına ortaya çıkanların, manevi değerlerimize fütursuzca saldırmasını anlamak ve başörtüsü üzerinden mütedeyyin kesimlere yönelik nefretlerini kusmalarına hoşgörü göstermek artık sabrımızı taşıracak seviyeye gelmiştir. Ülkemizin zaten hassas çizgilere sahip olan sosyal huzur ortamını bozacak keskin açıklamalar yapmaktan imtina etmeyen çevreleri uyarmak istiyorum: Kendi siyasi çıkarları için toplumu keskin kamplara ayıranlar, en basit değerlendirme ile suç işlemektedir.’’
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
Kimse inancından dolayı hakarete maruz bırakılamaz |
Esnaf ve Sanatkarlar Derneği (ESDER) Genel Başkanı Mahmut Çelikus, ‘’hiç kimsenin inancından dolayı hakarete maruz bırakılamayacağını’’ belirtti. Çelikus, yaptığı yazılı açıklamada, bir içecek firmasının ‘’Duygularını Göster’’ adlı yarışmaya, ‘’türbanlılar katılamaz’’ şartı koymasının kabul edilemez olduğunu belirtti.
Söz konusu içecek firmasını eleştiren Çelikus, ‘’firma türbanlı-türbansız ayırımı yapıyorsa, ESDER üyesi esnaf da firma ürünlerini satmayarak ayırım yapacaklardır. Ta ki firma kamuoyundan özür dileyene kadar’’ dedi.
Kendilerinin her dinden insana saygı gösterdiklerini, söz konusu içecek firmasının da ‘’Türkiye’de bulunmak istiyorsa yüzde 99’u Müslüman bir toplumun değerlerine saygı göstermek zorunda olduğunu’’ ifade eden Çelikus, şunları kaydetti: ‘’Hiç kimse inancından dolayı hakarete maruz bırakılmamalı. Biz ESDER olarak firmayı, yaptığı bu yanlıştan ötürü özür dilemeye davet ediyoruz. Aksi takdirde bu firmanın ürünlerini satan üyelerimizin talepleri doğrultusunda boykot uygulayacağız. Firma yetkililerinin ‘Olay denetimimiz dışında oldu’ açıklamasını da gerçekçi bulmadıklarını ifade eden Çelikus, ‘’Eğer firma suni gündemlerle reklam yapmak istiyorsa, bu da ticari açıdan etik değil’’ ifadesini kullandı.
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
Yavaşlama 2008’e sarkmasın |
İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Kabaalioğlu, 2007 yılında Türkiye-AB ilişkilerindeki yavaşlamanın 2008 yılına da sarkması, Türkiye’nin siyasi, sosyal ve ekonomik alanda yapılması gereken reformları tartışmaktan uzaklaşmasına dair çekinceleri bulunduğunu bildirdi.
İKV’nin, "AB Katılım Sürecinde Türk İş Dünyasının Etki Analizi Kapasitesinin Artırılması’’ projesi kapsamında karar alıcılara yönelik düzenlediği seminerde konuşan Kabaailoğlu, AB üyeliğinin Cumhuriyet tarihinin en önemli uygarlık projesi olduğunu, ancak Türkiye’nin esas gündeminin başka alanlara kayarak, bu projenin geri planda kaldığını söyledi. Kabaalioğlu, "Çekincemiz, 2007 yılında Türkiye-AB ilişkilerindeki yavaşlamanın 2008 yılına da sarkması, Türkiye’nin siyasî, sosyal ve ekonomik alanda yapılması gereken reformları tartışmaktan uzaklaşmasıdır’’ dedi.
Reform sürecindeki yavaşlamanın, birlik içerisindeki vizyonsuz, gerçek anlamda güçlü ve dünyada söz sahibi bir AB yaratılması hedefini anlayamamış, bu nedenle Türkiye’nin üyeliğinin her iki taraf için de önemli getirileri olacağını görmek istemeyen çevrelerin elini güçlendirdiğini savunan Kabaalioğlu, Türkiye gibi dış politika gündemi yoğun bir ülkede dışişleri bakanlığı ile baş müzakerecilik makamının birbirinden ayrılması gerektiğini kaydetti.
Tam üyelik yolunda AB’ye üye ülkelerin kamu oylarını dikkate almanın ve bunun için ciddi çalışmalar yapmanın gerekli olduğunu belirten Kabaalioğlu, "Bir AB ülkesinde soydaşlarımıza yapılacak konuşma metnini Ankara parti merkezindeki danışman değil, o ülkedeki diplomatlar hazırlamalıdır’’ dedi.
ASP: AB, ÜYE OLMAK İSTEYEN
ÜLKELERE KAPILARINI KAPATAMAZ
İsveç Büyükelçisi Christer Asp da, AB’ye uyum ve katılım sürecinde Türkiye’nin bugüne kadar göz ardı edildiğini ifade ederek, AB’nin politik bir proje olduğunu, bazı ülkelerin birliğe üye olmamasının düşünülemeyeceğini kaydetti.
Asp, "AB, üye olmak isteyen ülkelere kapılarını kapatamaz. Biz kapıyı kapatırsak, başkaları açar ve bu da AB’nin yararına olmaz. Türkiye veya başka herhangi bir ülke birliğe alınmazsa, bu AB’nin geleceğini de risk altına alır’’ diye konuştu.
Türkiye’nin bölge ve Orta Asya’da ne kadar önemli olduğunu bildiklerini vurgulayan Asp, İsveç’in de tam üyelik öncesi Türkiye’nin karşılaştığı benzer problemler yaşadığını anlattı.
Asp, Türkiye’nin Avrupa’ya ait olmadığını söyleyenler bulunduğunu, ancak İsveç’in bu görüşe katılmadığını dile getirerek, "Türkiye, AB’ye üye olduğunda birliğin en büyük aile ferdi olacak. Almanya’yı geçecek ve parlamentoda da çok büyük payı olacak. Bu, AB bütçesine de katkı sağlayacaktır’’ diye konuştu.
“BATI İLE DOĞUNUN ÇATIŞMASI MANTIK DIŞI’’
Christer Asp, zaman zaman ‘’İsveç neden Türkiye’nin adaylığını desteklemeye başladı’’ sorusuyla karşılaştığını, buna karşılık ‘’Çünkü Türkiye değişti’’ cevabını verdiğini anlatırken, Türkiye’nin gerçekleştirdiği reformlar sayesinde aşama katettiğini söyledi. Reform sürecindeki yavaşlamanın artık hızlanacağını düşündüklerini belirten Asp, düşünce özgürlüğü alanında yapılacak reformların müzakere sürecine katkıda bulanacağını söyledi. ABD’li siyaset bilimci Samuel Huntington’un Medeniyetler Çatışması adlı kitabına da değinen Asp, şöyle konuştu: “Medeniyetler çatışması gibi bir tezin pratikte gerçekleşiyor olmasını görmek istemiyoruz. Batı ile Doğu’nun çatışması mantık dışıdır. Doğu ile Batı’nın farkları arasındaki köprü olma rolü, tabiî ki Türkiye’nindir. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin gerçekleşmemesi, ılımlı güçleri hayal kırıklığına uğratacaktır. Ayrıca, AB’nin Hristiyan kulübü olduğunun altı çizilecektir. AB, Hristiyan kulübü değildir.’’
|
/ İSTANBUL
15.02.2008
|
|
|
Dora Bakoyanni: Türkiye, AB’ye tam üye olmalı |
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasına itiraz eden Fransız ve Alman tezlerine karşı çıkarak, Ankara’nın, gereklerini yerine getirmesi durumunda birlik üyeliğine kabul edilmesi gerektiğini söyledi.
Washington’da bulunan Bakoyanni, Stratejik ve Uluslararası Etütler Merkezi (CSIS) adlı düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmada, “üyelik gereklerinin tam olarak yerine getirilmesi, üyeliğin yolunu açmalı. Bazıları başka türlü düşünüyor, ancak biz AB’nin sözünü tutması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye’ye bu adil şansı vermeliyiz” dedi.
Bakoyanni, “zaten tam üyelikten bahsederken bugünkü Türkiye’yi değil, 15-20 yıl sonraki Türkiye’yi konuşuyoruz. Eğer gerekli reformları gerçekleştirmede isteklilerse bizim de kendi sözümüze bağlı kalmamız gerekir” diye konuştu.
Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye’nin AB’ye girmesinin ise söz konusu olmayacağını ileri süren Bakoyanni, Kıbrıs sorununun çözümü yönünde bu yıl bir fırsat penceresinin ortaya çıkacağı umudunu taşıdığını belirtti.
Bir Yunanlı gazetecinin, “Türkiye AB’ye girerse biz onlara karşı avantajlarımızı kaybetmez miyiz? Türkler, Ege adalarına akın etmez mi, oraları istila etmez mi?” diye sorması üzerine Bakoyanni, en başından beri, Türkiye’nin tam üyeliği durumunda bile serbest dolaşım gibi bazı konularda kısıtlamalar öngörüldüğünü kaydederek, “dolayısıyla Türklerin Ege adalarını istila etmesi söz konusu olmaz, tam tersine Ege’nin barış denizi olması herkes için iyi olur” dedi.
|
/ WASHINGTON
15.02.2008
|
|
|
DTP’li Tuncel için 15 yıl istendi |
Demokratik Toplum Partisi (DTP) milletvekili Sabahat Tuncel’in “yasa dışı örgüte üye olmak” suçundan yargılandığı davada mütalaa veren cumhuriyet savcısı, sanığın 7,5 yıldan 15 yıl kadar hapis cezasına çarptırılmasını istedi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz yargılanan Sabahat Tuncel ile İbrahim Tekdemir katılmadı. Duruşmada sanıkların avukatları hazır bulundu. Duruşmada, esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş, Tuncel’in, yeni TCK’nın “silahlı örgüt” suçunu düzenleyen 314. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 5. maddesi uyarınca 7,5 ile 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep etti.
|
/ İSTANBUL
15.02.2008
|
|
|
Ne kadar iyi marka, o kadar başarı |
Başbakan Recep Tayip Erdoğan, uluslar arası rekabette markalaşmanın önemini belirterek, “Ne kadar iyi markalar üretebilirsek, uluslararası rekabette o kadar başarılı olabiliriz” dedi.
Türk Patent Enstitüsü tarafından organize edilen “2007 Yılı Türk Patent Ödül Töreni” Türk Patent Enstitüsü Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Törene Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın yanı sıra Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gögçek ve milletvekilleri katıldı. Başbakan Erdoğan, yaptığı konuşmada, uluslararası rekabette markalaşmanın önemine değinerek, “Markalaşmak, uluslararası rekabette bir adım öne geçebilmekte çok önemli bir işleve sahiptir. Ne kadar iyi markalar üretebilirsek, uluslar arası rekabette o kadar başarılı olabiliriz” dedi. Ar-Ge’ye 2013’de GSMF’nin yüzde 2’sini ayırmayı hedeflediklerini belirten Erdoğan, “5 sene önce, Ar-Ge çalışmalarına ayrılan pay, Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 0,6’sına tekabül ediyordu. Şimdi ise yüzde 1’ini biz AR-GE’ye ayırıyoruz. 2013’de de GSMH’nın yüzde 2’sini ayırmayı hedefliyoruz” diye konuştu. Marka tasarım başvurularında Avrupa’da Türkiye’nin ilk 3’e girdiğini belirten Erdoğan, şunları aktardı: “Marka tasarım başvurularında Avrupa’da ilk 3’e girmeyi başardık. Artık patentçilerimiz patent Nobel’leri almaya başladılar.” 2007 Yılı Türk Patent Altın Ödülleri şu şekilde açıklandı: KOBİ Alanında MAKERSAN Otomotiv San. Tic. Ltd. Şti, Gerçek Kişi Alanında Naim Ertürk Tanrısever, Elektronik (Endüstri) Alanında Vestel Beyaz Eşya San. Tic. A.Ş., Araştırma Kuruluşu – Üniversite Alanında Sabancı Üniversitesi – TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi.
|
Cemil YÜZER
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
Anayasa Mahkemesi kanun koyucu değil |
Özgür-Der son haftalarda yaşanan başörtüsü tartışmalarına yeni açılımlar sağlamak amacıyla önceki akşam İstanbul Zübeyde Hanım Kültür Merkezi Tiyatro Salonu’nda “Başörtüsüne Özgürlük Sürecinin Neresindeyiz?” başlıklı bir panel düzenledi. Panele, İstanbul Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, Mazlumder Yönetim Kurulu Üyesi Gülden Sönmez, Hukukçular Derneği Başkanı Kâmil Uğur Yaralı, Ak-Der Başkan Yardımcısı Fatma Benli ve ASDER Başkanı Adnan Tanrıverdi katıldı.
Türkiye’nin önde gelen özgürlükçü kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı panelde, başörtüsü krizinde yaşanan süreç ve gelinen nokta ele alındı. Panelde, zaten sanal bir yasak olan uygulamanın kaldırılması için aslında bir yasaya gerek olmadığı ancak çıkarılan yasayla halihazırda elde olan ancak gaspedilen hakların altının çizildiği görüşü vurgulandı.
Panelde konuşan Ak-Der Başkan Yardımcısı ve onlarca başörtüsü dâvâsının avukatı olan Fatma Benli, başörtüsü yasağının somut bir maddeye yahut gerekçeye dayandırılmayan, sanal bir yasak olduğunu ifade etti. Bu konuda yasalarda açık ve net herhangi bir düzenleme bulunmadığını vurgulayan Benli, çeşitli dönemlerde yargıçların başörtüsü aleyhinde verdikleri kararların ise açık bir maddeye dayanmayan, yorum içeren kararlar olduğunu belirtti. Bu hususta karşılarına Anayasa Mahkemesi’nin bir takım kararlarının çıktığını da ifade eden Benli, “Anayasa Mahkemesi kanun koyucu değildir. Parlamentonun üzerinde de değildir. 153. maddede ‘Anayasa Mahkemesi kanun koyucu olarak hüküm ihdas edemez’ şeklinde bir madde bulunmaktadır.” dedi.
Türkiye’nin yargıçlar devleti olmadığını hatırlatan Benli, “Eğer yargıçlar devleti olsaydık meclisi seçmez ve yasama ve yürütme görevlerini yerine getirmek üzere milletvekillerini parlamentoya göndermezdik. Onların yerine yargıçlar seçer ve bizi yönetmelerini isterdik.” ifadelerini kullandı. Anayasa’nın değiştirilemez ilkeleri arasında laiklik haricinde ‘demokratik hukuk devleti’ ve ‘insan hakları’ gibi vurguların da yer aldığını hatırlatan Benli, “2. maddede sadece laikliğe değil aynı zamanda insan haklarına ve hukuk devleti olmaya da vurgu yapılmıştır. Bunu görmezden gelemeyiz” dedi.
Meclisten büyük bir oy çokluğu ile çıkan yeni yasa hükümleri ile ilgili de konuşan Benli, “Yapılan değişikliklerin tam olarak arzu ettiğimiz ve istediğimiz şekilde düzenlemeler olduğunu söyleyemeyiz. Sözkonusu düzenlemeler zaten elimizde olan bir hakkın altının çizilmesinden başka bir anlam ifade etmiyor. Dolayısıyla keyfiliklere ve kasıtlı yorumlara izin vermeyen ifadeler olmasını tercih ederdik.” dedi.
Anayasa’da açık bir şekilde hiçkimsenin yüksek öğretim hakkından mahrum bırakılamayacağının vurgulandığını belirten Benli, “Devletin kamu hizmetinde eşitlik ilkesi vardır. Kimse yüksek öğretimden mahrum bırakılamaz. Bundan sonra YÖK kanununda herhangi bir değişikliğe gidilmesine gerek yok. Yine de bazı rektörler tarafından söylendiği gibi ‘derslere almama, düşük not verme’ gibi ayrımcılık yapılacak olursa, rektörler ve sorumlular anayasal bir suç işlemiş olacaklardır. Böyle bir durumda rektörler hakkında suç duyurusunda bulunma hakkımız vardır.” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının sonunda Benli, “Bundan sonra bizim üzerimize düşen, elde ettiğimiz bu hakkı provokasyonlara gelmeden kullanmaktır.” dedi.
|
Umut YAVUZ
/ İSTANBUL
15.02.2008
|
|
|
Umre ve hac fiyatları belirlendi |
2008 yılı Umre tur ve fiyatları belirlendi. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen Umre için 6 farklı kategoride, Bahar, Yaz ve Ramazan olmak üzere 3 dönem için belirlenen fiyatlar, kalacak kişi sayısı ve kategorilere göre 2 bin 750 ila 690 Avro arasında değişiyor.
Alınan bilgiye göre, Diyanet İşleri Başkanlığı 2008 yılının Umre tur ve fiyatlarını belirledi. Suudi Arabistan Krallığı Hac Bakanlığı tarafından ilân edilen tarihlere göre Türkiye’deki vatandaşlar 15 Mart Cumartesi gününden itibaren Umre’ye gidebilecekler. Eylül ayına kadar devam edecek Umre organizasyonlarında, 1 haftalık Umre programında ilk tur Otel 1. tip için 2 kişilik odalara bin 295, 3 kişilik odalara bin 190 Avro ödenecek. Ramazan döneminde Umre için belirlenen fiyatlar ise Otel 1. tip 2 kişilik odalar için 2 bin 750 Avro, 3 kişilik odalar için ise 2 bin 190 Avro olarak belirlendi.
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
Milaslı öğrencilerin okuma azmi |
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Ovakışlacık köyünde taşımalı eğitimden yararlanamayan 3 öğrenci, 6 kilometre uzaktaki okula yürüyerek gidip geliyorlar.
Ovakışlacık köyüne bağlı Güldere Mahallesi’nde oturan Ovakışlacık İlköğretim Okulu öğrencileri Neslihan Eroğlu (7), Ece Eroğlu (8) ve Yusuf Eroğlu (12) okul servisinden yararlanamadıkları için 6 kilometre yolu yürüyerek okula gidip geliyorlar. Öğrencilerin velileri, ilgili yerlere başvuru yaptıklarını belirterek, yardımcı olunmadığı takdirde çocuklarını okula göndermeyeceklerini söylediler. Öğrencilerden Neslihan Eroğlu, 6 kilometre yürüyerek okula gidip gelmenin derslerini olumsuz etkilediğini söyledi. Yusuf Eroğlu, okula yürüdükleri için yorulduklarını, bu sebeple derslerde zorlandıklarını kaydetti. Çocuklara servis sağlanması için ilgililere başvurduklarını söyleyen Ece Eroğlu’nun annesi Aysel Eroğlu, ‘’Geçen yıl çok zorlandık bu yıl da aynı sorunu yaşıyoruz. Eğer aynı sorun gelecek yıl da devam ederse ben çocuğumu okula göndermeyeceğim’’ diye konuştu.
|
/ MİLAS
15.02.2008
|
|
|
Kara Kuvvetlerine sivil memur alınacak |
Kara Kuvvetleri Komutanlığında istihdam edilmek üzere açıktan sivil memur alınacak.
Başvurular, 27 Nisan 2008 tarihine kadar Kara Kuvvetleri’nin ‘’www.kkk.tsk.mil.tr’’ internet sayfasından yapılacak. Başvurusu kabul edilen ve kontenjana girerek değerlendirmeye tabi tutulacak adaylara ait isim listeleri ve sınav günleri, 2 Mayıs 2008 tarihinde internet adresinden duyurulacak. Uygulamalı sınav ve mülâkatlar, 15-29 Mayıs 2008 tarihleri arasında yapılacak. Kontenjan miktarının 10 katı kadar aday değerlendirmeye tabi tutulacak.
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
Eğitime kar engeli |
Etkili olan kar yağışı sebebiyle Van’ın Bahçesaray ve Saray ilçelerinde okullarda eğitime ara verildi.
Alınan bilgiye göre, kar kalınlığının yüksek kesimlerde 2, merkezde ise 1.5 metreye ulaştığı Bahçesaray’da ilköğretim okulları ve liseler dün 2 gün süreyle tatil edildi. Saray da ise eğitime 1 gün ara verildi. Öte yandan kar sebebiyle Van’da 142, Hakkari’de ise 28 köy yolu ulaşıma kapalı bulunuyor. Yetkililer, ekiplerin yol açma çalışmalarını aralıksız şekilde sürdürdüğünü kaydettiler.
|
/ VAN
15.02.2008
|
|
|
Otomobiller birbiriyle konuşacak |
Yeni geliştirilen bir teknoloji sayesinde otomobiller seyahat sırasında topladıkları yol bilgilerini hem sürücüyle hem de trafik yönetim merkezleri ile paylaşacak.
AB 6. Çerçeve Programı kapsamında çalışmalara başlayan Com2React Konsorsiyumu’nun projesinden, sürücüler ve trafik yöneticilerinin yanı sıra itfaiye ve ambulanslar da yararlanacak. Alınan bilgiye göre, proje ile Vehicle-to-Vehicle (V2V) iletişim adı verilen yazılım sistemine sahip ve bir çok algılayıcı ile donatılmış olan araçlar, kötü hava şartları, bozuk yol, trafik kazaları ve buna benzer bilgileri toplayarak sürücüyü alternatif yollara yönlendirecek. Yazılım, topladığı bilgileri diğer araçlar ve trafik merkezleri ile de paylaşacak.
Henüz ticarî olarak piyasaya sürülmeyen ve GPS (Uydu), GPRS (Cep telefonu), WiMAX (Genişbant internet) gibi iletişim sistemleri üzerinden çalışabilen sistemin, yaygınlaştıktan sonra fiyatının düşmesi de bekleniyor.
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
Teknoloji eşittir oyun |
Geçen yılın en çok ilgi gören elektronik cihazı, Nintendo Wii oyun konsolu oldu. Bilişim dünyasının önde gelen portallarından Cnet, geçen yılın en çok ilgi gören 10 elektronik cihazını açıkladı.
Sony’nin PlayStation oyun konsolunun son nesli ‘’PlayStation 3’’ ise, geçtiğimiz yıl en çok talep edilen ikinci ürün olarak yer aldı. Cnet’in araştırmasında LG’nin Voyager serisi cep telefonu VX-10000, üstün özellikleri ile kullanıcıların en çok istediği ürünler arasında 3. sırada yer aldı. Cnet’in araştırmasına göre 2007 yılında kullanıcılar tarafından en çok istenen diğer elektronik cihazların adı ve türü şöyle sıralandı:
4. Apple iPhone: Cep Telefonu
5. AT&T Tilt: Cep Telefonu & Cep bilgisayarı (PDA)
6. Panasonic DMP-BD50: Blu-Ray Disk okuyabilen film oynatıcı
7. Monoprice 5*1: HDMI özellikli cihazlar için mikser
8. Dell XPS M1710: Dizüstü bilgisayarı
9. Panasonic TH-42PX60u: HD teknolojili plazma televizyon
10. Apple iPod Nano: Portatif müzik/video dinleme/izleme cihazı.
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
Şişmanlıkla gelen hastalık |
Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Yavuz Baykal, gerekli toplum sağlığı tedbirleri ivedilikle alınmadığı takdirde metabolik sendromun, gelecek yıllarda ölüm sebepleri içinde birinci sıraya oturacak bir tehlike olduğunu bildirdi.
Baykal, yaptığı yazılı açıklamada, metabolik sendromlu kişilerde kalp damar hastalıklarının çok sık görüldüğünü ve ani ölüm riskinin arttığını belirtti.
Baykal, kilo fazlalığı ve bel çevresi kalınlığı fazla olan kişilerde görülen metabolik sendromun kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve şeker hastalığının da habercisi olduğuna işaret etti. Metabolik sendromun başlı başına bir hastalık olmadığını, ancak hastalık risklerini çok fazla oranda artıran bir durum olduğunu ifade eden Baykal, tek tedavisinin de hayat tarzını değiştirmek olduğunu vurguladı.
|
/ İSTANBUL
15.02.2008
|
|
|
Keçiboynuzu bir çok hastalığa iyi geliyor |
Yeryüzünün en eski meyvelerinden biri olan ve Anadolu’nun birçok yöresinde Harnup olarak bilinen keçiboynuzunun birçok rahatsızlığa iyi geldiği bildirildi. Bu özelliği ile rağbet gören bitkilerin ilk sırasında yerini alıyor.
Antakya’da Meydan çarşısında dededen kalma aktarlık mesleğini sürdüren Oktay Mısırlıoğlu, keçi boynuzunun insan sağlığı açısından önemine dikkat çekerek, her geçen yıl satışlarının arttığını ifade etti. Mısırlıoğlu, bin derde deva olarak bilinen keçiboynuzunun, ağrı kesici, entiseptik, bağışıklık güçlendirici özelliğinin yanı sıra kansızlıktan, nefes darlığına, akciğer-karaciğer rahatsızlıklarından bronşite, çocuk felcinden sigara muzdariplerine kadar birçok soruna iyi geldiğini söyledi. Kilogramını 4 YTL’ye sattıklarını hatırlatan Mısırlıoğlu, günümüzde keçiboynuzu pekmezinin de yapıldığını ve yoğun bir şekilde talep edildiğini sözlerine ekledi.
|
/ HATAY
15.02.2008
|
|
|
Medya sağduyulu olmalı |
Demokratik toplumlarda çoğunluğun talebinin yerine getirilmesinin normal olduğu belirten Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Uğur Yavuz, ulusal ve yerel basının, toplumun değerlerine ters düşecek, kültürünü zedeleyecek haberlerden kaçınması gerektiğini dile getirdi.
Meydanın çatışma ve kamplaşmaya sebep olacak haber yapmamasının önemine değinen Doç. Dr. Yavuz, gazetelerin ideoloji veya fikirlerini yayın politikalarının birinci parametresi haline getirmelerinin, toplumda kaosa sebep olabileceği uyarısında bulundu. Demokratik toplumda çoğunluğun isteğine ‘üniversitelerdeki başörtüsü sorununu’ örnek veren Yavuz, “Toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından talep edilen bu isteğe başta medya olmak üzere toplumun her kesimi istemese de saygı göstermek zorundadır. Medya, çoğunluk için sorun teşkil eden bir konuya sağduyulu yaklaşmalıdır” dedi.
Bir gazetenin fikrini ‘olmazsa olmaz’ şeklinde okuyucuya sunmaması gerektiğinin altını çizen Yavuz, “Belli bir düşüncenin, ideolojinin ve fikrin gazetesi habere tek yönden bakar. Bir gazetenin fikri veya düşüncesi olabilir ancak bunu toplumsal kamplaşmaya neden olacak şekilde, yayın politikasının birinci parametresi haline getirmemelidir” diye konuştu.
Gazetecinin olaylara sürekli ‘kötü’ yönden bakmamasını da tavsiye eden Yavuz, medyanın sadece haber verici değil, eğitici bir görevinin olduğunu da hatırlattı.
Yavuz konuşmasını şöyle bitirdi: “Bir öğretmen bir sınıfa ulaşır ama bir gazete milyonlara ulaşır. Bir gazeteci araştırdığı haberi isterse silâh gibi isterse toplumun faydasına olacak şekilde kullanır. Öğrencilerimize bölümümüzde bu ilkeleri gözeterek ileride meslek hayatlarını sürdürmeleri tavsiyelerinde bulunuyoruz.”
|
/ ERZURUM
15.02.2008
|
|
|
Parmak emmeyi görmezden gelin |
Parmak emme alışkanlığı karşısında anne-babanın sabırla yaklaşması gerektiğini belirten uzmanlar, çocuğun bu sorunuyla sürekli ilgilenmek yerine görmezden gelinmesini tavsiye ediyor.
‘Parmak emme davranışı ile nasıl başa çıkacağız?’ sorusuna ise uzmanlar; “Çocuğunuz daha çok sıkıldığı zamanlarda parmak emme davranışını gösteriyorsa onun ilgisini çekecek ve her iki elini de kullanabileceği oyun hamuru ve çamur oynama, boya yapma gibi etkinliklere yönlendirebilirsiniz. Çocuğunuzu parmak emme davranışından dolayı cezalandırmak ya da aşağılamak, davranışının azalması yerine tam tersi artmasına sebep olur” şeklinde cevap veriyor.
Bursa Zübeydehanım Doğumevi’nden Çocuk Gelişimcisi Aysun Demirok, çocuğun yeni okula başlayacaksa veya hasta ise bu gibi uygun olmayan durumlarda parmak emme davranışından vazgeçirmeye çalışılmamasını, bunun için daha uygun zamanların seçilmesi gerektiğini kaydetti. Demirok; “Parmağını emdiği zaman ‘çok ayıp neden böyle yapıyorsun, kocaman çocuk oldun artık’ gibi sözlerle kızmak, azarlamak kesinlikle çözüm getirmez aksine çocuğun daha huzursuz ve hırçın olmasına neden olur. Tırnak yeme davranışlarında parmak emmede olduğu gibi en etkili yöntem anne baba tarafından görmezlikten gelinmesidir.
Tırnak yeme davranışının parmak emmeden farkı hangi dönemde ortaya çıkarsa çıksın bir davranış ve uyum bozukluğu olarak ortaya çıkmasıdır. Alışkanlık devam ederse bir uzmanın yardımı ile çocuğun uyumsuzluk sebepleri iyice araştırılıp ortaya çıkarılmalı ve çözüm getirilmelidir.
Çocuğun bu davranışı yapacağı zaman ilgisi başka yöne çekilebilir. Oyun oynamak, pasta yapmak, çizgi film izlemek, sofra hazırlamaya yardım gibi. Televizyon izlerken patlamış mısır, kuruyemiş, sakız gibi ağzını meşgul edecek ve tırnak yemenin yerine geçecek şeyler de yapılabilir. Çocukların kesinlikle şiddet içerikli korku filmleri izlemelerine izin verilmemelidir. Çocukların tırnakları derin kesilerek zarar vermeyen acı sıvılar sürülüp kendi tırnak bakımlarıyla uğraşmaları sağlanarak bu şekilde görüntüsünün daha güzel olduğu anlatılabilir” diye konuştu.
|
/ BURSA
15.02.2008
|
|
|
Kansızlığın sebebi yetersiz beslenme |
Bursa’nın İnegöl ilçesinde Bayburtlular Kültür ve Yardımlaşma Derneği ve İnegöl Sağlık Grup Başkanlığı’nın ortaklaşa düzenledikleri, bayanlara yönelik ‘Beslenme Yetersizliği ve Yol Açtığı Hastalıklar’ konulu seminer dernek lokalinde gerçekleştirildi.
Çok sayıda bayanın katıldığı seminere konuşmacı olarak İnegöl Sağlık Grup Başkanlığı Eğitim Hemşiresi Yıldız Temizkan ile Ebe Tijen Boz katıldı. Kansızlığın, bir yetersiz beslenme hastalığı olduğunu, besinlerle vücuda alınan demir mineralinin yetersiz alımına bağlı olarak kanda demirin düşük olmasından kaynaklandığını belirten Sağlık Grup Başkanlığı Eğitim Hemşiresi Yıldız Temizkan, “Kansızlık, doğurganlık çağındaki kadınlarda, bebek ve çocuklarda görülür. Kansızlık nedenleri, beslenmede demir mineralinin yetersiz alınması, demirin vücutta iyi kullanılamaması, demir ihtiyacının artması, kan kaybıdır. Kansızlık belirtileri, deride, göz kapaklarının iç kısmında, avuçta solukluk, çarpıntı, bacaklarda ödem şeklinde görülür. Kansızlık sonucu bebeklerde ve çocuklarda, büyüme ve gelişme geriliği olur ve büyüme etkilenir. Dikkat ve algılama azalır. Okul başarısı ve fiziksel aktivite düşer. Hastalıklar sık görülür. Yetişkinlerde ise iş gücü azalır, yorgunluk oluşur, hastalıklar sık görülür Gebelerde, anne ve bebek ölümlerine neden olur. Düşük doğum ağırlıklı bebek doğar. Hastalıklar sık görülür. Kansızlığı önlemek için demir yönünden zengin kaynaklarla beslenilmelidir. Kurubaklagil ve tahıllı yemekler C vitamini ile birlikte tüketilmelidir. C vitamini yönünden zengin beslenilmelidir. Demirin vücutta kullanılmasını engelleyen çay ve kahve yemeklerle birlikte içilmemelidir. Çay öğün aralarında açık ve limonla birlikte içilmelidir” dedi.
|
/ BURSA
15.02.2008
|
|
|
RTÜK’ten şiir yarışması |
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), ‘’Medya Okuryazarlığı’’ konulu şiir yarışması düzenleyecek.
RTÜK’ten yapılan yazılı açıklamaya göre, ‘’ilköğretim çağındaki çocukların medyayı doğru okumaları, yaşadıkları çevreye duyarlı olmaları ve medya mesajlarını akıl süzgecinden geçiren bilinçli bireyler olarak yetişmeleri’’ amacıyla düzenlenen yarışma, üç kategoride yapılacak.
Birinci kategoride ilköğretim 1, 2 ve 3., ikinci kategoride 4. ve 5., üçüncü kategoride de 6, 7 ve 8. sınıfların yer alacağı yarışmada, birincilere 3 bin YTL, ikincilere bin 500 YTL, üçüncülere bin YTL ödül verilecek.
Ayrıca, her kategori için 5 şiir sahibinin de başarı mansiyonu ve 500’er YTL’yle ödüllendirileceği yarışmada, dereceye giren ve mansiyon alan bütün öğrencilerin okullarına birer bilgisayar gönderilecek.
|
/ ANKARA
15.02.2008
|
|
|
|