Meclis’te görüştüğüm AKP’lilerin hiçbirinin aklına Gül’ün akıntıyı tersine çevirebileceği ihtimali gelmedi. Üstelik hemen hepsi değişikliklerin yürürlüğe girdiği andan itibaren kaotik bir ortamın doğacağını kabul etmelerine rağmen. Üstelik AKP’lilerin bu ortama hiç de hazırlıklı olmadıkları, herhangi bir önlem vs. almadıkları da çok açık. “Ne olur?” diye sorduğunuzda hemen hepsi aynı cevabı veriyor:
“Bazı rektörler kızları kabul etmez, bazıları kabul eder. Olay mahkemeye intikal eder...”
“Ya sonra?” diye üstelediğinizdeyse “Ne sonrası? Sonrası yok. Böyle devam eder işte...” diyorlar.
Bu AKP’lilerin önce kaos, ardından belirsizlik ve sürekli bir gerginlik-çatışma dönemi bekledikleri anlamına geliyor. İşin tuhafı içlerinden bazıları sorununun böylelikle zaman içinde çözüleceğine inanıyorlar. Yani yasakçı rektörlerin sayısının azalmasını; örtülü kızların rektörlerin tutumlarına bakarak tercih yapmalarını (ki 28 Şubat sürecinde Marmara Üniversitesi’nin türbanı hoşgören nerdeyse tek okul olması nedeniyle örtülü kızlar buraya tam anlamıyla akın etmişlerdi. Ardından rektör değiştirildi ve yasak hayata geçirildi. Kızlar da bir süre direnip pes etmek zorunda kaldılar) bekleyecekler. Bu arada AKP’ye yakın medya ve bazı kuruluşlar da herhalde yasakçı rektörlere karşı yıpratma kampanyaları yürüteceklerdir.
(...)
Görüldüğü gibi AKP türban konusunda tam bir tıkanıklık yaşıyor ve türbanlı kızları bir tür deneme tahtası gibi kullanacağa benziyor. Eğer bu düzenlemeyle sorun çözülürse siyasi getirisini AKP MHP ile paylaşacak. Eğer başarısız olursa “elimizden geleni yaptık, maalesef olmuyor” diyecekler.
Kısacası faturayı yine örtülü kızlar ödeyecek.
Vatan, 11.2.2008
|