|
|
|
Meslek liseleri eşitlik istiyor |
Ankara Cumhuriyet Ticaret ve Cumhuriyet Anadolu Ticaret Meslek Lisesi Müdürü Mehmet Eren meslek lisesi mezunlarına “4 yıllık fakültelere diğer öğrencilerle eşit şartlarda giriş hakkı istediklerini'' söyledi. Eren “Katsayı önemli değil. Bizim için önemli olan, öğrencilerin mezun oldukları alanla ilgili alanlara devam edebilmeleridir” dedi.
Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi Anadolu Ticaret Meslek Lisesi ve Ankara Anadolu İletişim Meslek Lisesi Müdürü Çetin Erturan da meslek liselerindeki öğrencilerin genel lise öğrencileriyle birlikte aynı sorulara cevap verdiğini, ancak öğrencilere aynı puanın verilmediğini kaydederek, bu durumun düzeltilmesi gerektiğini söyledi.
|
01.02.2008
|
|
|
ÜNİVERSİTE KAPILARINI KAPATIRIZ |
YÖK üyeliğine aday gösterilen Prof. Dr. Celal Şengör, dinî inançları “dogma” olarak niteleyip, “Dinin pek çok dogması bilimin isbatları karşısında çöpe gitmiştir” ifadesini kullandı. “Bugün artık ne dünyanın yedi günde yaratıldığına, ne Nuh Tufanına, ne de Havva ile Âdem masalına inanmak mümkündür” diyen Şengör, başörtüsünün serbest kalması halinde “İcab ederse, ülke yöneticileri akıllarını başlarına alana kadar, üniversite kapılarını kapatırız” tehdidinde bulundu.
Üniversiteler Arası Kurul tarafından, boş bulunan Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) üyeliklerinden birine aday gösterilen yer bilimci Prof. Dr. Celal Şengör, dinî inançları “dogma” olarak niteleyip, “Dinin pek çok dogması bilimin isbatları karşısında çöpe gitmiştir” ifadesini kullandı.
YÖK üyeliği, bir süreden beri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayını bekleyen Prof. Şengör, anti demokrat kişiliği dikkat çekiyor. Radikal gazetesi genel yayın yönetmeni İsmet Berkan “Vahim bir mektup”, Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu ise “Laikçiliğin iç bunalımı...” başlıklı dünkü yazılarında Prof. Dr. Celal Şengör’ün nasıl biri kişiliğe sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Berkan, yazısında Prof. Dr. Celal Şengör’ün kendisini YÖK üyeliğine uygun gören Üniversiteler Arası Kurul’un 219 üyesine birden gönderdiği mektuba yer verdi. Berkan’ın, “Ne diyeceğimi gerçekten ben de bilmiyorum. Nutkum tutuldu, desem yeridir” diye tarif ettiği Şengör’ün mektubunda yer alan ifadeler şöyle:
“Temsilciniz olmamı isteyerek bana verdiğiniz şerefin her türlü sevinç ve tatmin hissinin üzerinde olduğunu belirtmiş, bunun yaşamımda bana verilen en büyük mükâfat olduğunu arzetmiştim. Bunu çok zor bir zamanda, uygarlığa karşı yöneltilmiş saldırıların fütursuzca geliştiği bir ortamca cesaret ve haysiyetle yaptınız. Bu saldırıların en son örneği Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin ortaklaşa başlattıkları üniversitelerde türban serbestisi atağıdır... Ancak hepinizin bildiği gibi, tek bir ters veri en ihtişamlı teoriyi çöpe atmaya yeterlidir. Dinin pek çok dogması bilimin isbatları karşısında bu şekilde çöpe gitmiştir. Bugün artık ne dünyanın yedi günde yaratıldığına, ne Nuh Tufanına, ne de Havva ile Âdem masalına inanmak mümkündür. ‘Üniversitede yasak olmaz’ diyenlerin, üniversitede yanlışlığı isbat edilmiş fikirlerin artık kullanılamayacağını ve öğretilmeye devam edilmelerine izin verilemeyeceğini anlamış olması gerekir... İcab ederse, ülke yöneticileri akıllarını başlarına alana kadar o kapıları kapatırız. Bu bizim tarihsel geleneklerimizden gelen hakkımız ve hem insanlığa hem de öğrencilerimize karşı görevimizdir. Bu düşüncelerimi muhterem kurulunuza en derin saygılarımla arzederim.”
Berkan, dindarlığın, hatta inanç sahibi olmanın ‘geri’ olmaya yeterli bir şart olduğunu söylemenin çoğu ateistin bile söylemekte zorluk çekeceği bir fikir olduğunu belirtterek şunları kaydetti: “Hukuk yoluyla baskı rejimi kurmanın mümkün olduğu doğru olmakla birlikte, eğer hepimiz, hukuk sisteminin sadece bizim açımızdan ‘doğru’ bölümlerini uygulayıp geri kalanını uygulamasaydık nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk acaba? Bu dünyada ‘demokrasi’ ve bilimsel olanlar dahil ‘özgürlükler rejimi’ nasıl mümkün olabilirdi? ‘Türban serbest olursa üniversiteyi kapatmak’ bir şaka herhalde.”
“GENERALLE TELEFONDA
KONUŞURKEN ESAS DURUŞA GEÇERİM”
Bayramoğlu da yazısında Şengör’ün aday olur olmaz, ilk açıklamasında “27 Mayıs’ı üniversiteler yaptı” dediğini hatırlatarak, şu ifadelere yer verdi: “Jeolog Celal Şengör’ün kendi dalında dünya çapında bir ünü var. TÜBİTAK, College de France, Rusya Doğa Bilimleri Akademisi, ABD Ulusal Bilimler Akademisi gibi çeşitli ve önemli bilimsel kuruluşların ya üyesi ya hocası... Ama aynı profesör ‘Bir generalle telefonda konuşurken bile esas duruşa geçerim, onlar da bunu bilirler, bana ‘rahat ol’ derler...’ sözleriyle de ünlü…”
“HALK CAHİL HALKI YÖNETENLER DE
HALK İÇİNDEN ÇIKIYOR”
Bayramoğlu, Şengör’ün incileri sadece bunlarla sınırlı olmadığına da dikkati çekti. Ali Bayramoğlu, Harp Okulu’nda yeni yılın açılış konuşmasını yapan öğretim üyesi Celal Şengör’ün halkı hakir gören şu sözlerini kamuoyu ile paylaştı: “Halk cahil, halkı yönetenler de nihayetinde halkın içinden gelen kimseler... Ben bir yabancı gibiyim Türkiye’de. Çünkü ben Türkiye’nin yetiştirdiği adam değilim. Türkiye bilim camiasının içinde olan bir adam değilim. Böyle bir camia da yok zaten. Türkiye’ye gelip akıl veren bilim adamlarından bir tek farkım İstanbul’da oturuyor olmamdır...”
Bu kadar ağır ifadeler kullanan Şengör’ün YÖK üyeliği konusunda Cumhurbaşkanı Gül’ün nasıl bir karar vereceği merak ediliyor.
“TÜRKİYEDE İYİ OKUMUŞ TEK
SINIF VARDIR; O DA TSK’DIR”
Şengör’ün depremle ilgili bir söyleşi kitabında (99 sayfada İstanbul Depremi, Sefa Kaplan) “Atatürk, ‘Ben Sakarya’ya saldırırken, Başkumandanlığı ve Meclis’in bütün yetkilerini istiyorum’ demiş. Dolayısıyla (depreme ilişkin olarak) İstanbul ile bütün yetkilerin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne devredilmesi gerekir. Böyle bir durumda ben de elimi taşın altına sokarım…” dediğine dikkati çeken Bayramoğlu, Şengör’ün aynı kitaptaki şu ifadelerine yer verdi:
“Bana göre bu durum (deprem ihtimali ve önlem planının uygulanması) Türkiye’nin bağımsızlığını tehdit edecek büyüklükte bir krizdir. Bu durumda kriz yönetiminin hükümetin elinden alınıp Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edilmesi lazım (...) Bunun iki temel yararı var. Birincisi şu: Kriz yönetimi süratli karar almayı gerektirir. Demokrasilerde süratli karar alınmaz. İkinci yararı şu: Türkiye’de iyi okumuş tek bir sınıf vardır ve o da Türk Silahlı Kuvvetleri’dir...”
|
YENİ ASYA
/ İSTANBUL
01.02.2008
|
|
|
Maytap faciası |
İstanbul Zeytinburnu Davutpaşa Çifte Havuzlar Caddesi’ndeki 5 katlı Prestij İş Merkezi’nin 3. katındaki çorap üretim atölyesinde bir patlama meydana geldi. Patlama sebebiyle 19 kişinin öldüğü 68 kişinin de yaralandığı bildirildi. Daha sonra yapılan açıklamalarda yaralananların 100 kişi civarında olduğu belirtildi.
Buhar kazanından kaynaklandığı sanılan patlama sonucu fabrikanın büyük bir bölümünde çökme oluşurken, çevredeki çok sayıda bina ve araçta da hasar oldu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile birlikte patlamanın meydana geldiği binada incelemelerde bulunan İstanbul Valisi Muammer Güler, ola yerinden ayrılışında basın mensuplarına açıklama yaptı. Vali Güler patlamanın, ‘’maytap, meşale ve havai fişek’’ ile ilgili olduğunun kesinleştiğini bildirdi. Güler, 68 yaralının 40’ının ambulanslarla taşındığını, diğerlerinin de kendi imkânlarıyla devlet, üniversite ve özel hastanelere gittiğini belirterek, patlamanın olduğu mahalde havai fişek maytapları, çorap, iplik ve boya atölyeleri ile kazanların bulunduğunun tesbit edildiğini, patlamanın büyük bir basıncın etkisiyle meydana geldiğini söyledi.
Muammer Güler, ‘’İlk planda 4. katta bir küçük yangın çıkıyor ve bu binanın bitişiğindeki açık otoparkta 7-8 vatandaşımız, o yangına bakarken hemen akabinde bir patlama meydana geliyor ve o patlama oradaki 8 kişinin ölmesine sebep oluyor’’ dedi. Güler, ölenlerden 3’ünün sokaktaki vatandaş, geri kalanının da binada çalışanlar olduğunu söyledi. Güler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, itfaiye kayıtlarında ve Zeytinburnu Belediyesinin kayıtlarında patlayıcı madde deposu veya imalathanesi olarak ruhsatlı bir yer bulunmadığını sözlerine ekledi.
Bina ruhsatsız, işyeri kaçak
Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın da, patlamanın meydana geldiği binanın, 1989 yılında yapıldığını ve ruhsatsız olduğunu bildirdi. Patlamanın meydana geldiği yerde incelemelerde bulunan Aydın, gazetecilere yaptığı açıklamada, patlama sonucu 19 kişinin öldüğünü, 100’e yakın vatandaşın da yaralandığını kaydetti. Aydın, ilk tesbitlere göre otoparkta ölen 8 kişinin, bitişikteki 136 iş yerinin bulunduğu Prestij İş Merkezinde çalışanlar olduğunu söyledi. Murat Aydın, şu bilgileri verdi: “Patlamanın meydana geldiği bina, 1989 yılında yapılmış ve ruhsatsız bir bina. Binada 5 iş yeri faaliyette bulunuyor. Bunların 2’sinin ruhsatı, 2’sinin ruhsat müracaatı var. Kot yıkama atölyesi de kaçak faaliyette bulunduğu için mühürlenmiş, ancak bu mühre rağmen çalışmaya devam ettiği için İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş. Binada maytap atölyesi ya da deposu olduğuna dair belediye kayıtlarında bilgi yok.’’
Vali Güler: Ekipler çalışıyor
Güler, gazetecilerin sorusu üzerine, şöyle konuştu: ‘’Patlayıcı maddenin bulunduğu bölümde bir kazan var. Onun da patlaması söz konusu. Onun etkisinden aşağıdaki tekstil atölyelerinin olduğu boya ve çorap atölyelerinin olduğu kazanlarda bir patlama olmuş olabilir. Hepsi üzerinde inceleme ekipleri yoğun şekilde çalışıyor ama bu patlamanın bir maytap, meşale ve havai fişek ile ilgili olduğu kesin.’’
Muammer Güler, patlamanın yaşandığı yerde bulunan çatılı 4’er katlı 2 binada 130’un üzerinde iş yeri olduğunu da belirterek, 3 ve 4. katlarda çok yoğun bir hasar olduğunu söyledi. Güler, olaya ilişkin gözaltına alınan bulunmadığını da kaydetti.
Doğal gazla ilgisi yok
İstanbul Gaz Dağıtım A.Ş (İGDAŞ), Zeytinburnu’nda meydana gelen patlamanın doğal gaz ile ilgili olmadığını bildirdi.
İGDAŞ’tan yapılan yazılı açıklamada, Davutpaşa’da bir iş merkezindeki patlamanın ardından İGDAŞ ekiplerinin olay yerinde inceleme yaptıkları belirtilerek, ‘’İlk incelemeler sonucunda patlamanın doğal gazla ilgili olmadığını tespit etmişlerdir. Patlamanın meydana geldiği binada ve binanın bulunduğu sokakta doğal gaz hattı bulunmamaktadır’’ denildi.
|
/ İSTANBUL
01.02.2008
|
|
|
AB’nin temeli özgürlük ve hukuk |
Avrupa Birliği (AB) Türkiye’deki insan hakları ve demokratikleşmeyi adım adım takip ediyor. İstanbul’da bununla ilgili bir forum düzenleyecek AB, insan hakları ve demokratikleşmenin en önemli üyelik kriteri olduğunu bir kez daha hatırlatacak.
Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu, Türkiye’deki demokratik reformlara yönelik AB desteğinin bir parçası olarak, İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Araştırma Merkezi ile birlikte Avrupa Demokrasi ve İnsan Hakları İnsiyatifi (EIDHR) Programı’nın sonuçlarını ortaya koymak amacıyla bir forum düzenliyor.
4-5 Şubat 2008 tarihlerinde İstanbul Euro Plaza Oteli’nde gerçekleştirilecek olan foruma TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül ile Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Helene Flautre katılacak.
Avrupa Demokrasi ve İnsan Hakları İnsiyatifi Programı’nın eski ve yeni katılımcılarını bir araya getirecek olan forum, Türkiye’de bu şekilde gerçekleştirilen ilk yıllık konferans. Forumun Türkiye’de ve Avrupa Birliği’nde demokrasi ve insan haklarının geliştirilmesinde sivil toplumun rolü konusunda canlı bir tartışma ortamı oluşturması amaçlanıyor.
AB’NİN TEMELİ ÖZGÜRLÜK VE HUKUK
Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu tarafından yapılan açıklamada, Türkiye gibi AB ile katılım müzakereleri yürüten ülkeler bağlamında, insan hakları ve demokratikleşme konusunun daha fazla önem taşıdığı ve söz konusu ilkelere saygının, AB üyelik kriterlerinin bir parçasını teşkil ettiği hatırlatıldı. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:
“AB, özgürlük, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlüklere saygı ile hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanmaktadır. Birliğin insan haklarına atfettiği önem, son olarak İnsan Hakları Şartı’nın onanmayı bekleyen Lizbon Reform Antlaşması metnine eklenmesi, Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’nın kurulması ve İnsan Hakları konusunda bir takım temel AB Kılavuz İlkelerinin oluşturulmasıyla kendini göstermiştir.”
EIDHR nedir?
EIDHR, Avrupa Birliği’nin insan hakları ve demokrasiyi dünya çapında geliştirmek ve desteklemek üzere başlattığı bir program. 1994’te ilk defa başladığı tarihten bu yana EIDHR, sivil toplum ve uluslararası örgütlere yıllık olarak yaklaşık 100 milyon Euro destek sağladı.
Türkiye, 2002’den bu yana EIDHR’den yararlanmakta ve sivil toplum girişimleri için yıllık olarak yaklaşık 2.5 milyon Euro’luk bir miktardan faydalanmakta. Bugüne kadar, ifade özgürlüğünden yargıya daha iyi erişime, işkence ve cezasızlıkla mücadeleden kültürel çeşitliliğin korunması gibi konuları temel alan 100’den fazla küçük ve büyük boyutlu proje desteklendi.
|
Kemal BENEK
/ ANKARA
01.02.2008
|
|
|
‘Türkiye korkular ülkesi olmasın’ |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin bir vehimler ve korkular ülkesi değil, özgürlükler ve idealler ülkesi olmasını istediklerini kaydederek, ‘’Bütün insanlarımız anayasal meşruiyet sınırları içinde kendilerini, fikirlerini ifade etsinler, eğitim-öğretime, ekonomik ve sosyal hayata dahil olsunlar, bunu istiyoruz’’ dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında, millet olarak, farklılıkların zenginleştirdiğinin iyi bilinmesi gerektiğini söyledi. ‘’Birbirimizle aynı olmak zorunda değiliz ama bir ve beraber olmak zorundayız’’ diyen Erdoğan, doğusuyla batısıyla, genciyle yaşlısıyla, şehirlisiyle köylüsüyle herkesin Cumhuriyet çatısı altında aynı ideali gerçeğe dönüştürmek için çaba gösterdiğini vurguladı.
Erdoğan, Türkiye’nin yıllar yılı tabu olarak görüldüğü için konuşulmamış meseleleri olduğunu belirterek, “Bu meseleleri aklıselimle aşmak, toplumsal zeminde en geniş mutabakatı sağlayarak bu düğümleri çözmek, bu sorunları arkamızda bırakarak Türkiye’nin gündeminden düşürmek mümkün.
Demokrasi ve hukuk düzenimiz içinde her problemin bir çözümü var, yeter ki bu çözümü önyargısız bir biçimde arayalım. Türkiye bir vehimler ve korkular ülkesi olmasın, bir özgürlükler ve idealler ülkesi olsun istiyoruz. Bütün insanlarımız anayasal meşrûiyet sınırları içinde kendilerini, fikirlerini ifade etsinler, eğitim-öğretime, ekonomik ve sosyal hayata dahil olsunlar, bunu istiyoruz.
Bilim ve fikir insanlarımızın önünü açalım, müteşebbislerimizin önünü açalım, huzursuzluk ve gerilimleri ortadan kaldıralım ki, milletçe hep birlikte kazanalım, bunu diyoruz.’’
|
/ ANKARA
01.02.2008
|
|
|
Çiçek: Herkes hukuka saygılı olsun |
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, kimsenin, kendisini Anayasa Mahkemesinin yerine koyarak, fikir beyan etmemesi gerektiğini ifade ederek, “Kimse, bir kısım makamların kararlarına ipotek koymasın, herkes hukuka saygılı olsun” dedi.
TBMM’de gazetecilerin, başörtüsünü yükseköğretimde serbest bırakan Anayasa değişikliği teklifinin, Anayasa Mahkemesince iptal edilebileceği yönündeki yorumları hatırlatmasına Çiçek, “Kimse, kimsenin yetkisine karışmasın. Kimse kendisini Anayasa Mahkemesinin yerine koyarak, fikir beyan etmesin” karşılığını verdi. Çiçek, herkesin görev ve sorumluluğunun belli olduğunu, kendilerinin yasama görevini yapacaklarını belirterek, “Onlar yargılama görevini yapacaktır. Onun için şimdiden bir kısım makamların, mercilerin kararlarına kimse ipotek koymasın, herkes hukuka saygılı olsun” diye konuştu.
|
/ ANKARA
01.02.2008
|
|
|
Haşim Kılıç, Baykal’ı ziyaret etti |
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı ziyaret etti.
Parti genel merkezindeki ziyarette, Baykal, Kılıç’ı bina girişinde karşıladı ve uğurladı. Yaklaşık 40 dakika süren görüşme, basına kapalı yapıldı. Kılıç, parti binasından çıkışta, gazetecilere yaptığı açıklamada, Baykal’ın kendisini Anayasa Mahkemesi Başkanlığına seçilmesinden dolayı nezaket ziyaretinde bulunduğunu hatırlatarak, “Ben de kendisine bu nezakete karşılık vermek üzere geldim. Yanlış anlamlara ve yanlış yorumlara yol açılmaması için bu kısa cümleyi söylemek durumundayım” dedi. Haşim Kılıç, görüşmede başörtüsüyle ilgili yeni düzenlemelerin gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine, “konuşulmadı” cevabını verdi.
|
/ ANKARA
01.02.2008
|
|
|
Askerler hakim karşısına çıkıyor |
Terör örgütü PKK üyelerinin, Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca bölgesindeki askeri birliğe saldırısı sırasında irtibat kesilen ve birliklerine dahil olduktan sonra Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askerî Mahkemesi tarafından tutuklanan 8 askerin yargılanmasına bugün başlanacak.
Hakkari’nin Yüksekova ilçesi Dağlıca bölgesindeki tabur komutanlığına 21 Ekim 2007 tarihinde terör örgütü PKK üyelerince düzenlenen saldırıdan sonra irtibat kesilen ve 5 Kasımda Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine katılan 8 asker, 10 Kasımda Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askerî Mahkemesi’nce “Memuriyet görevinin gereklerine aykırı hareket etmek, kuvvetli suç şüphesi, askerî disiplinin aşırı şekilde sarsılması, emre itaatsizlikte ısrar ve yurt dışına firar’’ suçlarından tutuklandı.
Halen askerî cezaevinde bulunan 8 asker, askeri savcılığın hazırladığı iddianame kapsamındaki suçlardan yargılanacak. Askerlerle ilgili sürdürülen soruşturma aşamasında yapılacak haberlere yayın yasağı getiren ve yasağın kaldırılıp kaldırılmayacağı konusunu duruşmada değerlendirecek olan askerî mahkeme, duruşmayı takip edecek basın mensuplarının da salonun küçük olması sebebiyle kur'a sonucu belirleneceğini bildirdi.
|
/ VAN
01.02.2008
|
|
|
‘Menderes efsanesi’ internette |
1950’deki seçimlerde tek başına iktidara gelen Demokrat Parti’nin unutulmaz seçim sloganını kitaplaştıran “Yeter Söz Milletin” kitabının yazarı Abdullah Yaşar, şimdi de Menderes’in anısına bir internet sitesi açtı.
Abdullah Yaşar ve bir grup arkadaşının birlikte açtıkları Menderes’i anlatan internet sitesi http://menderesefsanesi.com adresinde yayın yapıyor. Yaşar, site ile Menderes ruhunu genç kuşaklara aktarmayı hedeflediklerini söyledi. Kitabının ardından Menderes’e yönelik araştırma ve çalışmalarına hız verdiğini ifade eden Yaşar, http://menderesefsanesi.com sitesini bitirdikten sonra ilk olarak Menderes’in hayattaki tek oğlu Aydın Menderes’in beğenisine sunduklarını, “Rahmetli Adnan Menderes’in aziz hatırasına uygundur, sizi kutlarım” cevabından sonra da siteyi yayına soktuklarını ifade etti.
Menderes meraklıların dikkatini çeken sitede, Menderes’in hayatı ve resimlerinin yanı sıra bir de taziye defteri yer alıyor. Sitede Menderes ile ilgili yayınlanmış kitapların kapaklarını toplu olarak görmek de mümkün. Abdullah Yaşar siteyle ilgili olarak, amaçlarının yeni nesillere Adnan Menderes’i ve onun dönemini doğru şekilde aktarabilmek olduğunu sözlerine ekliyor.
|
YENİ ASYA
/ İSTANBUL
01.02.2008
|
|
|
Üniversiteler yasağı savunuyor |
AKP ve MHP’nin “Başörtüsü için anayasa değişikliği teklifi’’ konusunda, anlaşmasının ardından üniversite senatoları yasağa karşı birbiri ardına açıklama yapmaya başladı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Senatosu’ndan yapılan açıklamada, ‘’Başörtüsü için anayasa değişikliği teklifi’’ konusunda, “Getirilen teklifin eğitim-öğrenim özgürlüğü, kanun önünde eşitlik ilkeleri çerçevesinde sunuluyor olması meselenin özünü değiştirmemektedir’’ denildi.
Açıklamada, konuyla ilgili Anayasa ve yasa teklifinin ‘’Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkeleri ve toplumun çağdaş nitelikleri ile bağdaşmayan, kaygı verici bir girişim olarak değerlendirildiği’’ ifade edilerek, ‘’Bu girişimle aydınlanma ilkesinin, Atatürk devrimlerinin, çağdaş demokrasinin, kişi özgürlüklerinin ve kadın erkek eşitliğinin ve bunların teminatı olan laiklik ilkesinin zedeleneceği açıktır” denildi.
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Senatosu tarafından yapılan açıklamada ise, “Üniversitemiz, türban yasağının kaldırılması konusunda gelinen noktayı endişe ile izlemektedir’’ denildi. Açıklamada şu görüşler dile getirildi:
“İstanbul Üniversitesi Senatosu olarak türban yasağının anayasa değişikliği yapılarak aşılmaya çalışılmasının yanlış olacağını düşünüyoruz. Türban yasağının anayasa değişikliği yoluyla aşılmak istenmesi, laiklik ilkesine, yani anayasanın ruhuna aykırı olacaktır. Üniversitemizde dinsel simgelerin kullanılması yasağı, dayanağını laiklik ilkesinden almaktadır. Politik çıkarlar ve siyasî tercihlerin, din ve vicdan özgürlüğü adı altında üniversitelerde bilimsel özgürlükleri tehdit etmesi kabul edilemez. Türkiye, din istismarına ve şeriat oyunlarına sahne olmayacaktır. Sosyal düzenimizi bilerek veya bilmeyerek değiştirmek isteyenlere göz yumulamaz.’’
Ege Üniversitesi (EÜ) Senatosu, toplanarak yüksek öğrenim kurumlarında başörtüsünün serbest bırakılması konusundaki gelişmeleri tartıştı. Senato adına bir açıklama yapan EÜ Rektörü Prof. Dr. Ülkü Bayındır, başörtüsünün bir özgürlük göstergesi olmadığını iddia ederek, “Aksine özgür ve özerk insanlar yetiştirmeyi engelleyen bir kalıptır” görüşünü ileri sürdü. Rektör Bayındır, açıklamasında özetle şunları kaydetti: “Yüksek öğretim kurumlarında türbanın serbest bırakılması konusundaki gelişmeler, EÜ Senatosu tarafından endişeyle karşılanmaktadır. Bugüne kadar üniversitelerimizde, cumhuriyetin ruhuna uygun kılık kıyafet düzenlemeleri büyük ölçüde yerleşmiştir. İktidar partisinin üniversitelere türbanı sokma politikasına yönelik çabaların hız kazanması, cumhuriyetin kuruluş ilkelerine yürekten bağlı olan EÜ mensuplarında büyük bir rahatsızlık yaratmıştır. Bu sorun, türbanı insan hakları ve özgürlük çerçevesinde sunanların gayretleriyle büyütülmüştür.”
|
/ ANKARA
01.02.2008
|
|
|
Başörtüsü teklifi bugün komisyonda |
Başörtüsünün yükseköğretimde serbest bırakılmasını içeren Anayasa değişikliği teklifi, bugün TBMM Anayasa Komisyonunda görüşülecek.
AKP ve MHP’li 348 milletvekilinin imzasıyla Meclis Başkanlığına sunulan ve Anayasa’nın, ‘’Kanun önünde eşitlik’’ başlıklı 10. ve ‘’Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi’’ başlıklı 42. maddelerinde değişiklik içeren teklif, bugün TBMM Anayasa Komisyonunda ele alınacak. Teklifin gelecek hafta TBMM Genel Kurulunda görüşülmesi bekleniyor. Ancak, daha önce ilk turun 5 Şubat Salı ve ikinci turun 8 Şubat Cuma günü yapılması planlanırken, ‘’Komisyon görüşmelerinin uzama ihtimali, muhalefet şerhi verilmesi, raporun basım ve dağıtımı’’ nedeniyle 6 Şubat Çarşamba ve 9 Şubat Cumartesi gününe kaydırılabileceği bildirildi.
|
/ ANKARA
01.02.2008
|
|
|
Büyükanıt'ın sözleri abartıldı |
Mazlum-Der Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın başörtüsü konusundaki görüşlerinin medya tarafından abartıldığını belirtti.
Gergerlioğlu, yaptığı açıklamada, Orgeneral Büyükanıt’ın yasağın üniversitelerde bitmesi konusunda görüşlerinin medya tarafından abartılı bir şekilde sunulmasının demokratik yönetimlerde rastlanamayacak bir durum olduğunun altını çözdü.
Gergerlioğlu, “Medya ve bürokratik çevreler tarafından çeşitli tehditlerin savrulması, yaygaraların koparılması mevzi kaybetmeme düşüncesi ile yapılmaktadır. Sorunun acilen çözülmesi gerektiği apaçık ortadadır” dedi. Gergerlioğlu, Yasağın ancak insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde, her alanda çözülmesi halinde gerilimi bitireceğini kaydetti.
|
Cemil YÜZER
/ ANKARA
01.02.2008
|
|
|
Rektör seçimi değişsin |
AKP Mersin Milletvekili Ömer İnan, rektör seçme yönteminin değiştirilmesini istedi.
TBMM Genel Kurulu’nda “Piri Reis Üniversitesi”nin kurulmasıyla ilgili konuşan İnan, üniversitelerdeki rektör seçiminin garabet olduğunu söyledi. Seçimin üniversitelerdeki öğretim üyeleri tarafından yapıldığını ifade eden İnan, “6 rektör aday adayı belirlenmekte ve YÖK’e gönderilmekte. Buna, seçim mi diyoruz bilemiyorum yani?” dedi. Seçimlerde haksızlık yapıldığına dikkat çeken İnan, sözlerini şöyle sürdürdü: “155 tane üyesi olan bir üniversitede 50 tane bir üye, 40 tane bir başka üye, 30 tane diğer üye, en son üye de 5 tane rey almış olsun. Bu 6 kişi YÖK’e gider. YÖK, bu 5 oy alan kişiyi birinci sırada pekâlâ Cumhurbaşkanına gönderebilir. Cumhurbaşkanı da 5 oy alan kişiyi rektör olarak atayabilir. Yani, 155 kişiden, 5 kişinin oyunu alan rektör. Buna seçim dememiz mümkün mü? Bu garabeti hep birlikte devam ettirmeye devam edecek miyiz?”
|
Kemal BENEK
/ ANKARA
01.02.2008
|
|
|
Aile ilgisi görmeyen genç kötü arkadaş edinebiliyor |
Uzmanlar, ailelerin özellikle ergenlik çağındaki yetişkinlere karşı daha dikkatli davranmalarını tavsiye ediyor.
Isparta Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Kız Yetiştirme Yurdu’nda sosyal hizmet uzmanı olarak görev yapan Muammer Salim, aile sevgisi ve ilgisinden yoksun birçok çocuğun sokaklara daha kolay düştüğüne dikkat çekti. Salim, “Bir çocuğun bakılabileceği ve mutlu olabileceği en iyi yer ailesinin yanıdır. Beş yıldızlı bir otel ayarında olan bir kurum bile en kötü aileden daha iyi olamayacaktır. Bunun nedeni çocuğun ihtiyaç duyduğu anne, baba sevgisinin en iyi şekilde ailede karşılanmasıdır” dedi.
Salim, özellikle ergenlik çağına giren bir çocuğun çeşitli destek sistemlerine ihtiyacı olduğunu ve bu dönemde kendisine yeni sosyal çevreler edindiğini ifade etti. Salim’e göre, sağlıklı aile ortamında büyüyen çocuklar sağlıklı çevre tercihlerinde bulunurken, aile sevgisinden yoksun, baskı ve şiddet gören, iyi iletişim kuramayan çocuklar ise yanlış arkadaş tercihlerinde bulunabiliyor. Bu durumda kötü çevrelerin yapay davranış ve ortamlarla çocuğu etkileyip ailede aradığı ilgiliyi ve sevgiyi sunmaya çalıştığına değinen Salim, “Mutluluğu sokakta kötü arkadaş çevresinin oluşturduğu yapay ortamda bulduğunu zanneden bu çocuklar zamanla fuhuş, uyuşturucu gibi alışkanlıklarla birlikte çeşitli suçlara alıştırılmaktadır” diye konuştu.
ÇOCUKLARLA İLİŞKİLER GÜNCEL TUTULMALI
Aileden yeterince destek göremeyen çocukların arkadaş çevresinin de etkisiyle çok daha çabuk kötü yola düşürülebildiğine dikkat çeken Salim, şu tavsiyelerde bulunuyor: “Çocuklarıyla ilişkilerini güncel tutsunlar. Televizyona ayırdıkları vaktin çok az bir kısmını çocuklarına ayırıp onları dinleseler, konuşsalar, onları hemen yargılamadan birlikte sorunların çözümü için mücadele etseler, hiçbir sorunlu çocuk kalmaz diye düşünüyorum.”
Psikolojik Danışman Ali Kıvrak da anne baba kaynaklı hataların günümüzde yaygın olduğunu belirterek, “Maalesef aileler yaptıklarının hata olduğunun farkına varmıyorlar. Genelde akıl verme yöntemiyle problemleri çözme yoluna gidildiği için bir süre sonra çocuklar bu uyarıları dikkate almıyor. Şiddet ve baskı gören çocuklar da zamanla yüzünü sokağa, ya da arkadaş çevresine çeviriyor” dedi.
|
/ ISPARTA
01.02.2008
|
|
|
Grip aşısı talebi geç de olsa arttı |
Son günlerde grip vak’alarında artışların yaşanması ve küresel grip salgını açıklamaları grip aşısına talebi artırdı.
Konya Eczacılar Odası Başkanı Harun Kızılay, grip aşılarının her yıl genellikle Eylül-Ekim aylarında satışa sunulduğunu ve bu aylarda yapılmasının daha doğru olduğunu söyledi.
Grip aşılarının yaptırıldıktan yaklaşık 6 hafta sonra vücudun savunma mekanizmasını düzenleyeceğini vurgulayan Kızılay, şunları kaydetti: ‘’Yani bugün aşıyı yaptırdınız. Vücudunuzun savunma mekanizmasının oluşması için gerekli süre 6 haftadır. Bu yüzden grip aşıları için önerilen tarih Eylül ve Ekim aylarıdır. Bu aylarda yaptıracaksınız ki kışın ortasına gelindiğinde vücut kendini gribe karşı tam olarak savunabilsin. Bugün yapılacak grip aşısı etkisini Mart ayı ortasında ancak gösterir. Mart ayı ortasından sonra grip aşısına karşı sağlanacak savunmanın bir anlamı yok.’’
Kızılay, birçok kişinin grip aşısını ağrı kesici gibi gördüğünü belirterek, ‘’Şimdi yaptırılırsa yarından itibaren gribe karşı korunacağını düşünüyorlar. Son günlerde grip vak’alarında yaşanan artışlar ve küresel grip salgını açıklamaları aşıya olan talebi artırdı. Ancak geç kalmış bir talep. Artık aşının bir anlamı kalmadı’’ dedi.
Kızılay, eczacıların satışlarından önce halkın sağlığını ön planda tuttuklarını belirterek, vatandaşların bu dönemde grip aşısı yaptırmasının sağlık açısından fazla bir getirisinin olmayacağını bildirdi.
|
/ KONYA
01.02.2008
|
|
|
Karneyle gelen öğrenciye hayvanat bahçesi ücretsiz |
Bursa Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi, sömestr tatilinde karneleriyle gelen öğrencilere ücretsiz gezi imkanı sunuyor.
Avrupa Hayvanat Bahçesi ve Akvaryumlar Birliği (EAZA) üyesi olan ve 66 türde yaklaşık 600 hayvanın yaşadığı Bursa Büyükşehir Belediyesi Hayvanat Bahçesi, yarı yıl tatilinde Bursalı öğrencilere karne hediyesi olarak kapılarını açıyor.
Afrika aslanlarından babun maymunlarına, geyiklerden develere, leylek ve tavus kuşundan pelikanlara ve hatta iguanaya kadar pek çok hayvanın hayatını sürdürdüğü hayvanat bahçesine gelen öğrenciler, karnelerini gösterdikleri takdirde mekanı ücretsiz olarak gezme şansını yakalayacak.
|
/ BURSA
01.02.2008
|
|
|
|