Türkiye'de devlet ve toplum düzeni çetelerden, belki daha doğru deyişle, 'vatansever çeteler'den temizlenmedikçe, bu ülkede demokrasi de olmaz, hukuk devleti de.
Hepsi kağıt üstünde kalır.
Peki, bu temizliği kim yapacak?
En başta yargı...
Elbette güvenlik güçleri...
Asker ve sivil bürokrasi...
Ama ya devlete de bir yerinden bulaşmışsa bu çeteler? Yargıya da, güvenlik güçlerine de, sivil-asker bürokrasiye de sızmalar varsa...
O zaman ne olacak?
Temizlik nasıl yapılacak?
Daha doğrusu:
Sonuna kadar gidilecek mi?
Bu açıdan, yakın geçmişimizdeki kötü örnekler bu soruları fazlasıyla haklı kılıyor.
Hrant Dink davasındaki şu son gelişmeye bakın.
Tüyler ürpertici!
Cinayetin baş sanıklarından Yasin Hayal'in eniştesi Çoşkun İğci'nin önceki gün mahkemede verdiği ifadeden:
"Hrant Dink'in öldürüleceğini ilk kez Yasin Hayal'den duydum. Yasin'in arkadaşlarıyla birlikte, Agos gazetesi ve Dink'in evinin arasındaki bölgede keşif yaptığını öğrendim. Bu keşfi yaptıklarını Yasin bana anlatmıştı. Yasin'e cinayeti nasıl işleyeceğini sorduğumda, Şişli'deki Agos gazetesinin önünde öldüreceğini söyledi."
Enişte devam ediyor mahkemede:
"Yasin'in böyle bir olayı yapmasını istemediğim için, Dink öldürülmeden üç dört ay önce duyduklarımı iki jandarma görevlisine söyledim. Not aldılar ve olay takip edeceklerini söylediler. İkisinin de Trabzon Jandarma İstihbaratı'nda görev yaptığını biliyorum."
Daha devamı var ifadenin:
"Dink öldürüldükten iki gün sonra ikisi de işyerime geldi. Bana bu olayı kimseye söyleyip söylemediğini sordular. Ben de söylemediğimi ifade ettim. Hiç kimseyle bu konu hakkında konuşmamamı tembihlediler. Bir gün sonraki buluşmada aynı şeyleri tekrar ettiler."
Akıl alır gibi değil.
Sevgili Hrant'ın nasıl göz göre göre gittiğini görebiliyor musunuz? Bir tek bu ifade bile devletin nasıl çalıştığına dair, devletin karanlık derinliklerinde nelerin yaşandığına dair bir fikir vermiyor mu?
Herşey orta yerde!
Ama Hrant Dink cinayeti bir yıldır tam aydınlatılamıyor.
Bir başka kötü örnek:
Susurluk...
'Vatanseverler çeteler' ile 'derin devlet' arasındaki işbirliğiyle bu ülkede hukukun, insan haklarının canına okunmuştu Susurluk sürecinde.
Bir ara bu kapkara lekenin temizleneceğini umut etmiştik. Ama sonunda birşey çıkmadı. Devlet içinde bir yerde birileri frene bastı ve Susurluk karanlığa gömüldü.
Yani çete temizliği gerçekleşmedi!
Bugün yeni bir operasyon başladı devletin içinde:
Ergenekon Operasyonu.
35 kişi gözaltında.
Bu 35 kişinin içinde çok ilginç isimler bulunuyor.
Susurluk'la yakından ilgili olanlar var. Bütün 301 davalarında başrolü oynayanlar var. Hrant Dink cinayetinin az önce değindiğim baş sanıklarından Yasin Hayal'in avukatı var. Üyelerini bayrak ve silah üzerine ölme ve öldürme yeminleriyle örgütüne kabul eden, 14.500 kişilik vatan haini listesi oluşturanlar var.
Çok önemli bir operasyon.
Ama hep aynı soru:
Sonuna kadar gidilecek mi?
Bu sorunun yanıtı, bu ülkede maalesef sadece güvenlik güçleriyle yargıdan geçmiyor. Çünkü iş sadece onlara kalınca, bir yerde süreç tıkanabiliyor.
Sonuna kadar gidilmesi, yani devletin demokrasi ve hukukla daha çok tanışması, bu ülkede 'siyasal irade' ve 'siyasal kararlılık'tan geçiyor.
Sayın Başbakan;
Bu da sizi ilgilendiriyor.
Milliyet, 24.1.2008
|