Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Çetelerle mücadele sürecek

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çetelerle ve örgütlü suçlara karşı kararlı bir süreci başlattıklarını belirterek, "Geldiğimizden bu yana, biliyorsunuz biz Türkiye'de çeteler ile olan mücadelede, bu tür örgütlü suçlarla ilgili mücadelede güvenlik güçlerimizin çok ciddi bir kararlı süreci başlattığını görüyorsunuz" dedi.

TESK Yönetim Kurulu toplantısına katılan Erdoğan, toplantıdan ayrılırken gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Başbakan Erdoğan, "İstanbul'da polisin yaptığı operasyon 'devlet derin devlete karşı' diye yorumlandı. Buna yorumunuz nedir?'' sorusu üzerine şunları söyledi: "Geldiğimizden bu yana, biliyorsunuz biz Türkiye'de çeteler ile olan mücadelede, bu tür örgütlü suçlarla ilgili mücadelede güvenlik güçlerimizin çok ciddi bir kararlı süreci başlattığını görüyorsunuz. Yaklaşık bu 4-5 yıldır bu şekilde devam ediyor. Ve tabii, güvenlik güçlerimizin belli bir safhaya kadar bu işte müdahalesi olduktan sonra yargının ondan sonra devam ettirdiği süreç var. Bizim memnun olduğumuz bir konu. Yani bu suçlarla ilgili olarak şu anda son olay gerçekten yürütme ile yargının gayet güzel bir dayanışma içerisinde bu işi yürüttüğünün ifadesi oldu. Ve demek ki bu dayanışmanın neleri olumlu istikamette getirebileceğini gösteriyor. Tabii temennimiz odur ki, bu süreçle birlikte toplumumuzdaki huzur ortamını çok daha güzel bir şekilde yakalayalım. Ben tüm emeği geçen gerek yargı mensuplarımıza gerekse güvenlik güçlerimize ama polis ama asker, jandarma, hepsine milletim adıma çok çok teşekkür ediyorum ve başarılarının da artarak devamını diliyorum.''

Başörtüsü için anayasayı beklemeyeceğiz

Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, "MHP'nin türban konusundaki teklifinin olgunlaştırılacağını söylemiştiniz. Bu konudaki çalışma nasıl yürütülecek? Yeni anayasa beklenecek mi? Yoksa sorun bir cümleyle çözülecek mi?'' sorusu üzerine şunları kaydetti: "Bu konuyla ilgili tabii Sayın Bahçeli'nin yapmış olduğu bir açıklama var ve bir yaklaşımları var. Tabii o yaklaşım veya o tespit, ne denli bu işin çözümüne katkıda bulunur bunu bilemiyorum. Ama benim arkadaşlarımla, akademisyenlerle yaptığım görüşmelerde de bu görüşmelerde görevlendirdiğim arkadaşlarımın da temerküz ettiği bir nokta var. Arkadaşlarım bu teklifi MHP yetkililerine getirecekler. Onlarla da görüşmeler yapıp ve bu görüşmeler neticesinde bir defa gerek AK Parti olarak bizim, gerekse Milliyetçi Hareket Partisi'nin burada samimi bir duruşu olduğuna göre, biz burada eğer kararlıysak olumlu bir yaklaşım içerisindeysek otururuz, biz şu maddeyle bunun çözüleceğine inanıyoruz, biz şu madde ile veya her iki maddeyle veya 3 madde, neyse, bunlarla bu işi... Bu Türkiye'de bir sorunsa ve bir gerilime neden oluyorsa bu gerilimi kaldırmak da herhâlde siyasî iktidarların, yasama organlarının bir görevidir ve yasama organı siyasi iktidarlar da şüphesiz ki bunu, eğer yasalar bu işe müsaade ediyorsa zaten bu gerilim olmazdı bugüne kadar. Demek ki yasalarda bir boşluk var. O zaman bu boşluğu gidermek suretiyle burada bir adım atılması gerekiyor. Şimdi bu konuda da buna parlamento içinde olumlu yaklaşan iki siyasî parti var. AK Parti ve MHP. Durum böyle olduğuna göre oturup konuşarak burada mutabakat sağlanır ve bu mutabakat çerçevesinde de adımları atarız. Bu anayasal değişiklik olabilir, bu kanunda değişiklik olabilir. Her ikisi olabilir. Ne gerekiyorsa bu yapılır.'' Başbakan Erdoğan, "Yeni bir anayasayla mı çözülecek?'' sorusuna, "Yeni anayasa olayı, o süreç uzun bir süreç. Ama burada bu adım iyice güncellendiği için bizim yeni anayasa süreciyle ilgili zaten bu konuda yaptığımız düzenleme veya düşünce çerçevesinde biz düşüncemizi MHP'ye ileteceğiz. MHP de 10. maddeyle ilgili düşüncesini zaten söylemiş durumda'' karşılığını verdi. Başbakan Erdoğan, "Yeni anayasayı beklemeyecek değil mi?'' sorusuna ise, "Biz beklemek niyetinde, düşüncesinde değiliz. Diyoruz ki bir an önce bu olsun. Bu zaten yeni anayasa çalışmasını engelleyecek bir şey değil. Tam aksine kaldı ki yeni anayasa denilen olayı da kapsamlı bir anayasa değişikliği olarak nitelediğimize göre, bunu bu şekilde değerlendirmek çok daha isabetli olur'' cevabın verdi.

/ ANKARA

24.01.2008


 

İnsan hakları hukuku devleti kuşattı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye'yi temsil edecek olan Prof. Dr. Ayşe Işıl Karakaş, Avrupa'daki insan hakları hukukunun, devletin egemenliğini iyice çevreleyen ve sınırlandıran bir hukuk haline geldiğini ifade ederek, "Artık ulus devletin egemenliği sınırlanıyor, bunun karşılığında bireyin hak ve özgürlükleri öne çıkıyor. Yani ulus devletin egemenliği, bireyin hak ve özgürlükleri lehine sınırlanıyor" dedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) Türkiye'yi temsil edecek Prof. Dr. Ayşe Işıl Karakaş, artık ulus devleti egemenliğinin, birey hak ve özgürlükleri lehine sınırlandığını söyledi.

Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devletler Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Karakaş, AİHM hakimi seçilmesinin ardından verdiği demeçte, "AB'nin raporlarında da görüldüğü üzere, 301. maddenin, "uygulamasında sorun taşıyan bir madde olduğunun çok açık olduğunu" ifade etti. Karakaş, 301. madde ilk konulduğunda "Uygulamayı görelim" şeklinde ifadeler kullanıldığını hatırlatarak, "Ama uygulamada istenen açılım sağlanamadı. Gördüğümüz kadarıyla çok fazla açılmış dava var. Dolayısıyla bir hukukçu olarak, bu maddede bir değişiklik yapılması gerektiğini düşünüyorum" dedi.

"TÜRKİYE'NİN ÖNCELİKLİ GÖREVİ"

AİHM sistemine girmiş olan her devletin temel yükümlülüğünün, kendi iç hukuk düzenini Avrupa hukukuyla uyumlu hale getirmek olduğuna işaret eden Karakaş, dolayısıyla Türkiye de kendi iç hukukunu ne kadar Avrupa hukukuna uygun hale getirirse hakkında o kadar az dâvâ açılacağını belirtti. Karakaş, Türkiye'nin öncelikli görevinin, ihlâl iddialarını en aza indirecek şekilde hem hukuka ve yasal düzenlemelere, hem de uygulamaya önem vermesi olduğunu kaydetti. Karakaş, Türkiye'nin AİHM'de hakkında en çok dava açılan ülkelerden biri olmasının nedenleri ve iç hukukta yeni bir düzenlemeye gerek olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine, iç hukuktaki temel sorunun uygulamadan kaynaklandığı düşüncesini dile getirdi.

"İÇ YARGI ORGANLARINA

ÇOK ÖNEMLİ GÖREV DÜŞÜYOR"

"Yeni Ceza Kanunu'ndaki maddelerden, 301. madde örneğinde de görüldüğü gibi uygulamada değişiklikler olabildiğine" dikkati çeken Karakaş, sözlerine şöyle devam etti:

"Dolayısıyla tabii ki yasal düzenlemeler önemli, ama burada bence iç yargı organlarına çok önemli görev düşüyor. Sözleşmenin ve sözleşme organlarının, AİHM'nin görevi ikinci niteliktedir. Yani esas olan iç hukukta korumanın sağlanması. Neden? Biliyoruz ki, iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekiyor, bu şart. Dolayısıyla korumanın her devletin kendi iç hukukunda yapılması gerek. İç hukukta tüm çabalara rağmen giderilemeyen bir hak ihlali söz konusu ise yani kişinin böyle bir iddiası varsa o zaman AİHM'ye başvuruyor. Dolayısıyla korumanın iç hukukta olması lazım. Türkiye'nin bunu sağlaması lazım. Bunu sağladığı oranda uluslararası hukuk yolu, AİHM yolu, çok daha az kullanılacaktır."

"BİREY ÖZGÜRLÜĞÜ VE DEVLETİN

EGEMENLİĞİNİ ETKİLİYOR"

Birey özgürlüğü ve devletin egemenliğine ilişkin görüşlerine dair bir soru üzerine Karakaş, devletin egemenliği meselesi üzerinde uzun yıllardır çalıştığını belirterek, artık Avrupa'daki insan hakları hukukunun, uluslararası hukukun dışında, daha farklı, devletin egemenliğini iyice çevreleyen ve sınırlandıran bir hukuk olarak karşılarına çıktığını kaydetti.

Karakaş, devlet egemenliğinin bugün, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ilk yapıldığı yıllar olan 1950'lerdeki egemenlikten çok farklı olduğunu, sözleşmenin zaman içinde geçirdiği evrim, anlaşılması, yorumlanmasıyla bugün daha farklı bir noktaya geldiğini gördüklerini söyledi. Karakaş, "Dolayısıyla burada artık ulus devletin egemenliği bundan etkileniyor, sınırlanıyor, bunun karşılığında da birey ve bireyin hak ve özgürlükleri öne çıkıyor. Yani ulus devletin egemenliği, bireyin hak ve özgürlükleri lehine sınırlanıyor. Bunu gözlemliyoruz, hem insan hakları bakımından, hem de AB hukukunun diğer unsurları bakımından Avrupa'da gözlemlenen temel unsur budur" diye konuştu.

/ ANKARA

24.01.2008


 

Karamanlis Ankara'da

Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, resmî ziyaret çerçevesinde temaslarda bulunmak için Ankara'ya geldi. Türkiye'yi 49 yıl aradan sonra ziyaret eden ilk Yunanistan Başbakanı olan Karamanlis, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Başbakanlıkta resmi törenle karşılandı.

Beraberinde eşi Nataşa Karamanlis, Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni ve bir heyetle Ankara'ya gelen Karamanlis, Esenboğa Havalimanında Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan ve eşi tarafından karşılandı.

Türkiye'yi 49 yıl aradan sonra ziyaret eden ilk Yunanistan Başbakanı olan Karamanlis, dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Başbakanlıkta resmi törenle karşılandı. Erdoğan ve Karamanlis, başbaşa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Karamanlis Başbakan Erdoğan'ın Başbakanlık Konutu'nda onuruna verdiği yemeğe katıldı.

Yunanistan Başbakanı'nın bugünse Anıtkabir'i ziyaret etmesi ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'la görüşmesi bekleniyor. Karamanlis, bugün ayrıca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kabul edilecek ve ardından Bilkent Üniversitesinde bir konferans verecek. Kostas Karamanlis'in Ankara'daki temaslarının ardından bugün İstanbul'a geçmesi öngörülüyor.

Yunan Başbakanı ile yapılacak görüşmelerde, iki ülkeyi ilgilendiren her türlü ekonomik ve siyasi konu kapsamlı bir şekilde ele alınacak. Bu çerçevede, enerji ve bankacılık sektörlerinde ikili işbirliği, Ege sorunları, Kıbrıs, Türkiye'nin AB süreci, Batı Trakya Türk Azınlığının durumu, ikili ilişkiler, bölgesel ve uluslararası meseleler gibi konular masaya yatırılacak.

Kostas Karamanlis, daha önce çeşitli vesilelerle Türkiye'ye gelmişti, ancak bu ziyaretlerinin hiçbiri resmi nitelik taşımıyordu.

Türkiye'ye Yunanistan'dan başbakan düzeyindeki son resmi ziyaret 1959 yılında yapıldı. Bu tarihte, şimdiki Başbakan Kostas Karamanlis'in amcası Konstantin Karamanlis, dönemin Başbakanı Adnan Menderes'in daveti üzerine Ankara'ya gelmişti.

/ ANKARA

24.01.2008


 

Operasyonlar aralıksız sürüyor

Şırnak'ta, terör örgütü PKK'nın etkisiz hale getirilmesi amacıyla bölgede başlatılan operasyonlar aralıksız sürdürülüyor.

Edinilen bilgiye göre, Kato, Gabar ve Küpeli dağlarında terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonlar aralıksız sürüyor. Operasyona Şırnak'taki askeri birlikler ile geçici köy korucuları da katıldı. Güvenlik güçlerinin bölgede mayın arama ve arazi arama tarama faaliyetlerine de devam ettiği bildirildi.

/ ŞIRNAK

24.01.2008


 

Soylu: Meclisin üstünlüğü tartışılmaz

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Danıştay'ı kast ederek, "TBMM'nin yasama konusundaki üstünlüğü tartışılmazdır. Demokratik işleyiş üzerinde vaazda bulunulmamalıdır" dedi

DP Genel Başkanı Soylu, yaptığı haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Soylu, gazetecilerin başörtüsa tartışmalarını hatırlatması üzerine soruna parti olarak din ve vicdan hürriyeti bağlamında baktıklarının altını çizdi. Başörtüsü üzerinden yapılan tartışmaların toplumsal mutabakatı zedelediğine işaret eden Süleyman Soylu, yeni gerginliklerin oluşmasında sakınca gördüklerini kaydetti. DP lideri, tartışmaların gündemi gölgelediğini ifade ederken, sorunu halletmenin hükümetin elinde olduğunu belirtti. "Kimse yalandan efelenmesin" diyerek Başbakan'a tepki gösteren Soylu, başörtüsü sorunun artık tartışma konusu olmaktan çıkarılması gerektiğini kaydetti.

Gazetecilerin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın beyanları ve Danıştay Başkanlar Kurulu'nun açıklamalarını hatırlatması üzerine ise DP Genel Başkanı Soylu, demokratik hukuk devletinden kimsenin ayrılmaması gerektiğine dikkat çekti. Soylu, TBMM'nin yasama gücünün tartışılmaz olduğunu vurgulayarak, "Demokratik işleyişin üzerinde vaazda bulunulmamalı" dedi.

Süleyman Soylu, problemin siyaset içerisinde çözüme kavuşması gerektiğini kaydederek, hukukun yasa koyucu üzerindeki davranışlarının hoş karşılanamayabileceğinin altını çizdi.

/ ANKARA

24.01.2008


 

AKP'den 3 maddelik teklif

AKP, üniversitelerdeki başürtüsü yasağını sona erdirmek için 3 maddelik Anayasa değişiklik teklifi hazırladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, önceki günkü MYK toplantısında, kurmaylarına, "MHP ile anlaşın, bu işi çözün" talimatı vermişti. Başbakan Erdoğan'ın bu sözleri üzerine AKP Grubu harekete geçti. AKP Grup Başkanvekilleri Sadullah Ergin ve Bekir Bozdağ tarafından hukukçuların katkısıyla 3 maddelik değişiklik teklifi hazırlandı. Anayasa'nın 'Kanun Önünde Eşitlik' başlıklı 10. maddesi konusunda MHP de bir değişiklik teklifi gündeme getirmişti. MHP'nin teklifi, hizmet alanlar açısından bir eşitlik getirilmesini öngörüyor.

Anayasa'nın 13. maddesi, "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması başlığını taşıyor. 13. Madde metni şöyle: "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." Bu maddeye kılık kıyafet özgürlüğünün kanunla sınırlandırılamayacağına ilişkin bir hüküm konması bekleniyor. Anayasa'nın 42. maddesi, "Eğitim ve Öğretim Hakkı ve Ödevi" başlığını taşıyor. Bu maddeye, "Eğitim kılık kıyafet nedeniyle engellenemez" şeklinde bir hüküm konması bekleniyor.

Teklif, dün MHP grubuna iletildi. MHP'den gelen cevaba göre teklif, TBMM Başkanlığı'na verilecek.

/ ANKARA

24.01.2008


 

İsrail büyükelçiliği önünde düdüklü protesto

Mazlum-Der üyeleri, İsrail tarafından Filistin'e ambargo uygulanmasını düdük çalarak protesto ettiler.

İsrail Büyükelçiliği yakınlarında polis tarafından oluşturulan barikat önünde toplanan Mazlum-Der üyeleri, İngilizce olarak hazırlanmış dövizlerle İsrail hükümeti aleyhine sloganlar attılar. Grup adına basın açıklamasını okuyan Mazlumder Ankara Şube Başkanı Ümit Mert, ''İsrail'in, dünyanın en büyük terör örgütü olduğunu'' iddia ederek, insanlık suçu işlediğini savundu. Filistin'deki onbinlerce insanın 8 aydır kuşatma altında bulunduğunu söyleyen Mert, Filistin'de hastanelerin ve su dağıtım şebekelerinin elektriklerinin kesildiğini, insanların en basit ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak durumda olduklarını belirtti. Mert, İsrail'in, Filistin halkına yönelik ''soykırım'' yaptığını ifade etti.

''İsrail gibi ambargo uygulayan Mısır hükümetini de protesto ettiklerini'' ifade eden Mert, herkesi Filistinlilere yardıma çağırdı. Mert, 2008 yılının da Filistin halkına yardım yılı olarak ilan edilmesini istedi.

Açıklamanın ardından eyleme katılanlar, düdük çalarak İsrail hükümetini protesto etti.

Mazlum-Der Bursa Şubesi, 'Filistin İçin Uyanalım' konulu basın açıklamasıyla Filistin'in Gazze şeridindeki İsrail ablukasının kaldırılmasını istedi.

/ ANKARA

24.01.2008


 

Cerrah, soruları cevapsız bıraktı

İstanbul Emniyet Müdürlüğü birimleri tarafından İstanbul ağırlıklı olarak 6 ilde koordineli olarak gerçekleştirilen operasyon sürüyor. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, operasyonla ilgili soruları cevapsız bıraktı.

İstanbul Ümraniye'de ele geçirilen el bombalarıyla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün de aralarında bulunduğu 33 kişinin gözaltına alınmasıyla sonuçlanan operasyon Diyarbakır'a sıçradı. İstanbul, Bursa ve İzmir'in ardından Diyarbakır'da yapılan operasyon kapsamında Diyarbakır Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneği (VKGB) üyelerinin de aralarında olduğu en az 4 kişinin gözaltına alındığı belirtildi.

Gözaltına alınan zanlıların İstanbul'a gönderildiği ifade edilirken; bazı kişiler hakkında ise arama kararının çıkartıldığı kaydedildi.

Bu arada, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, operasyonla ilgili soruları cevaplandırmadı. Bir basın ordusunun takip ettiği Celalettin Cerrah, saat 12:40 sıralarında İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Vatan Caddesi'ndeki binasından ayrıldı. Basın mensuplarının operasyona yönelik ısrarlı sorularını cevapsız bırakan Cerrah, makam aracına binerek emniyet müdürlüğünden ayrıldı.

/ İSTANBUL

24.01.2008


 

Başörtüsü yasağı, ayrım yapılmaksızın sona erdirilsin

Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, "Eğitim ve çalışma özgürlüğü açısından engel oluşturan başörtüsü yasağı sona erdirilmeli'' dedi.

Sendikal çalışmalar için geldiği Ordu'da basın açıklaması yapan Gündoğdu, YÖK'ün Anayasal kurum niteliğine son verilerek yüksek öğretim kurumları arasında koordinasyon sağlayan bir yapıya dönüştürülmesi gerektiğini savundu.

Gündoğdu, şunları kaydetti: "YÖK'ün Anayasal kurum niteliğine son verilerek, Yüksek Öğretim Kanunu içinde düzenlenmek şartıyla yüksek öğretim kurumları arasında koordinasyon sağlamakla görevli bir yapıya kavuşturulması gerekir. Bir yüksek öğretim koordinasyon kurulu oluşturulmalı ve söz konusu kurulun rektör atamaları dahil olmak üzere yüksek öğretim kurumlarıyla ilgili icrai işlem yapma yetkisi olmamalıdır. Eğitim ve çalışma özgürlüğü açısından engel oluşturan başörtüsü yasağı sona erdirilmeli.''

"Başörtüsü yasağı, hizmet alan ve hizmet gören şeklinde ayrım yapılmaksızın sona erdirilmeli" diyen Gündoğdu, "Farklı uygulamalar yapılmasının önüne geçen bağlayıcı bir hükme yeni Anayasa'da yer verilmesi gerekmektedir'' dedi.

/ ORDU

24.01.2008


 

E-karne dönemi

İlköğretim ve ortaöğretim okullarında yarıyıl tatili yarın başlıyor. İlköğretim ve ortaöğretim okullarındaki yaklaşık 15 milyon öğrenci ile 600 bine yakın öğretmen iki haftalık tatil yapacak.

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), bu eğitim-öğretim yılında karnelerle ilgili yeni bir düzenleme yaptı. Bu eğitim-öğretim yılından itibaren "sanal karne" dönemi başlayacak. Öğrencilerin karneleri internet üzerinden de görülebilecek. MEB, bu amaçla hazırladığı site, karnelerin dağıtılacağı 25 Ocak'tan itibaren kullanıma açılacak. Veliler, karneleri, çocuklarının T.C kimlik bilgilerini kullanarak bu siteden görebilecekler. Böylece, özellikle zayıf notu bulunan öğrencilerin başvurduğu "karnedeki notu değiştirme" dönemine de son bulmuş olacak. MEB yetkileri, ayrıca karneler internet üzerinden de görülebileceği için okulların velilerden istediği "karne parası" uygulamasının da otomatik olarak kalkacağını ifade ettiler. 2007-2008 eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı, 11 Şubat 2008 Pazartesi günü başlayacak ve 13 Haziran 2008 Cuma günü sona erecek.

/ ANKARA

24.01.2008


 

Velilere karne uyarısı

Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fatma Gök, "Karne, okulda öğrencinin ne yaptığını gösteren bir göstergedir, ama karne gerçekten her şey değil. Karne kötü ise umutsuzluğa hiçbir şekilde kapılmamak lazım. Hayat, karneden çok zengin''dedi.

Prof. Dr. Gök, yaptığı açıklamada, 2007-2008 eğitim ve öğretim yılının ilk döneminin 25 Ocak Cuma günü sona ereceğini belirterek, örgün eğitim kurumlarında öğrenim gören yaklaşık 15 milyon öğrencinin, ilk yarı yıldaki çalışmalarının karşılığı olan karnelerini alacağını bildirdi.

Karnenin bir değerlendirme aracı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gök, "Karne, her şey değil. Hayatta başarı için soğukkanlı olmak, dünyayı anlamaya çalışmak, kendini geliştirmek, yetiştirmek önemlidir'' dedi.

"HAYAT, KARNEDEN ÇOK ZENGİN"

Eğitim sisteminde öğrencileri olumsuz etkileyen pek çok etken bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Gök, şunları kaydetti: "Maalesef biz öğrencilere sınav kaygısından uzak, düşünmelerini, okumalarını, gelişmelerini ve yaratıcılıklarını kullanabilecekleri bir eğitim sistemi sunmuyoruz. Karne, okulda öğrencinin ne yaptığını gösteren bir göstergedir, ama karne gerçekten her şey değil. Karne iyi ise sevinilir, ama karne kötü ise umutsuzluğa hiçbir şekilde kapılmamak lazım. Hayat, karneden çok zengin. Öğrenciler karnelerinde zayıf varsa her zaman onu düzeltebilir.''

Öğrencilerin anne ve babalarına da önerilerde bulunan Prof. Dr. Gök, "Anne ve babalardan çocuklara her zaman iyi davranmalarını öneriyoruz. Biz eğitimciler, velilerden çocukları ile arkadaş olmalarını, onları anlamalarını istiyoruz. Çocukları kontrol etmekten, disipline etmekten çok, onların kendilerine güvenmelerini, özgüvenlerini kazanmaları için uğraşmaları gerekiyor'' diye konuştu.

Prof. Dr. Gök, karnesi kötü olan çocuk için anne ve babaların "Bu çocuk adam olmayacak'', "Bu çocuktan umut yok'' gibi düşüncelere kapılmalarının çok tehlikeli olduğunu da vurguladı.

"Karnesinde zayıf varsa bu, o çocuğun yardıma ihtiyacı olduğunu gösterir'' diyen Fatma Gök, öğrencinin nerede eksiği varsa, okul ve öğretmenleri ile iş birliği yapılarak o eksiğin giderilmesi için gayret gösterilmesi gerektiğini belirtti.

"TATİLDE TATİL YAPILSIN"

Yarıyıl tatili için her çocuğun kendi ihtiyaçları göz önüne alınarak bir program yapılabileceğini belirten Prof. Dr. Gök, şunları söyledi: "Çocuklar sıkılmadan, yorulmadan eğitici bazı faaliyetler de yapılabilir, ama en önemlisi çocuklara okuma sevgisi kazandırmaktır. Bu bir dinlenme dönemi olduğu için uyumaları, dinlenmeleri, hoşça vakit geçirmeleri sağlanmalıdır. Bütün sistem sınava endeksli iken çocukların nefes alacakları bu dönemde çocuklar öncelikle dinlenmelidir. Çocuklar ders dışı kitaplar okusun. Dünya ve Türk edebiyatının güzel örneklerini okumalarını öneririm. Sinemaya, tiyatroya gitsinler, kültürel etkinliklere katılsınlar. Arkadaşları ile vakit geçirsinler. Tatil döneminde çocuklar kesinlikle sıkılmamalıdır. Tatilde tatil yapılsın. Karnesinde zayıf olan öğrenciler, velileri ve okul yöneticileri ikinci yarı iş birliği içinde hareket ederek sorunları çözmeye çalışmalıdır.''

/ İSTANBUL

24.01.2008


 

Medya doğru bilgilendirmeli

Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Salih Melek, medyanın görevini "halkı en doğru şekilde bilinçlendirmek" şeklinde açıklarken, demokrasinin zayıf kaldığı, hukukun işlemediği alanlarda medyanın açığa çıkan boşluğu doldurduğunu belirtti.

Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Salih Melek ve Basın-Yayın Dairesi Başkanı Osman Üntürk, Yeni Asya Gazetesi Ankara Temsilciliğini ziyaret etti.

Ankara Temsilcimiz Mehmet Kara ile görüşen Melek, ziyarette, ağırlıklı olarak Basın-Yayın ve Enformasyon Müdürlüğünün faaliyetlerinden bahsetti, gazete, dergi ve diğer yayınlarımız hakkında da bilgi aldı.

Melek, medya'nın görevini "halkı en doğru şekilde bilinçlendirmek" şeklinde açıklarken, demokrasinin zayıf kaldığı, hukukun işlemediği alanlarda medyanın açığa çıkan boşluğu doldurduğunu belirtti. Medya sektörünün sorunlarına da değinen Melek, teknolojinin çok hızlı gelişmesi ve üretim ve satışlardaki pahalılığın sektördeki en büyük sorun olduğunu belirtti.

Melek, Türkiye'nin tanıtımı için yabancı basın mensuplarını ağırladıklarını belirterek, "Türkiye'nin tanıtımı amacıyla dünyanın bir çok ülkesinden gazetecileri getirip ağırlıyoruz. Şuan Türkiye'de 265 civarında yabancı basın mensubu var ve bunlar 43 ayrı ülkedeki gazete, radyo ve televizyona haber yapıyorlar" dedi.

Yerel medyada çalışanların kalitelerini yükseltmek için faaliyetler düzenlediklerini belirten Melek, "Gazetecilerin kalitelerini verdiğimiz seminerler ve düzenlediğimiz eğitsel faaliyetlerle arttırmayı amaçlıyoruz. Yerel ve Ulusal medya mensuplarından seçtiğimiz çalışanlara önce Türkiye de bir İngilizce eğitimi verdikten sonra burs ile İngiltere ve ABD'ye gönderip İngilizce eğitimlerini tamamlamalarını amaçlıyoruz. Bunun neticesinde de birtakım yabancı medya kuruluşlarında en azından bir staj yapmalarını sağlamak istiyoruz " diye konuştu.

Ziyaret bitiminde Basın-Yayin ve Enformasyon Genel Müdürü Salih Melek, Yeni Asya Gazetesi Ankara Temsilcisi Mehmet Kara'ya, 8 dilde hazırladıkları Türkiye tanıtım setini hediye etti.

Cemil Yüzer / ANKARA

24.01.2008


 

"TBMM Ortak Çalışma Grupları" tanıtıldı

Milletvekilleri ile Sivil Toplum Örgütü (STÖ) temsilcilerinin daha yakın çalışması amacıyla oluşturulan "TBMM Ortak Çalışma Grupları"nın tanıtımı yapıldı.

AKP Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, çeşitli partilere mensup milletvekilleri ve çeşitli sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile Parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, sanatçı Şanar Yurdatapan ile Eski Milletvekili Faruk Ünsal'ın 4 aydan beri bu proje üzerinde çalıştıklarını söyledi. Çalışma gruplarına her partiden milletvekilinin katılımını istediklerini belirten Ekmen, "4 aydır üzerinde çalışılan bu projeyle, sivil toplum örgütü temsilcilerinin, önemli konularda milletvekillerini enforme etmesi amaçlanıyor" dedi.

Sivil toplum örgütlerinin, projeyle milletvekillerine önemli konular gündeme geldiğinde bir nevi ücretsiz danışmanlık görevi yapacaklarını anlatan Ünsal, "Aralarında kara mayınları, kadın ve çocuk hakları, küresel ısınma, hayvan hakları gibi konuların da bulunduğu 13 ayrı konuda çalışma grupları oluşturduk. Bu gruplarda konuyla ilgili STÖ temsilcileri yer alacak ve ilgili konu gündeme geldiğinde çalışma gruplarında yer alan milletvekilleri düzenli olarak bilgilendirilecek" diye konuştu.

Sanatçı ve besteci Şanar Yurdatapan ise çalışma gruplarına katılmaları için şu ana kadar 59 milletvekilline ulaştıklarını ve diğer milletvekillerine de ulaşmayı amaçladıklarını belirterek, "Bu tamamen gönüllü bir çalışmadır" dedi.

Yurdatapan, TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın da 19 Kasım 2007'de benzer bir amaçla toplantı düzenlediğini ve o toplantıya katıldıklarını ifade etti.

Yurdatapan, çalışma gruplarına her partiden milletvekillerinin katıldığını anımsatarak, "Yeter ki parti farkı gözetilmeden, kamu yararına yan yana çalışma alışkanlıkları daha da gelişsin" dedi.

/ ANKARA

24.01.2008


 

Soğuk ve yağışlı hava geliyor

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, yurdun batı kesimlerinin yeni bir yağışlı havanın etkisine gireceğinin tahmin edildiğini bildirdi.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün internet sitesinde yer alan ''meteorolojik değerlendirmeye'' göre, bugün Marmara, Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu'nun kuzey ve batısı ile Batı ve Orta Karadeniz bölgeleri yağışlı geçecek. Yağışlar, kıyılarda yağmur, Marmara'nın doğusunda karla karışık yağmur, İç Ege, Göller yöresi, İç Anadolu'nun kuzey ve batısı ile Batı ve Orta Karadeniz'in iç kesimlerinde kar şeklinde olacak.

Poyraz, bugün Marmara, Batı Karadeniz ve Kuzey Ege'de kuvvetli esecek.

Bugün, yurdun kuzey ve iç bölgelerinde hissedilir derecede (5-7 derece) azalacak.

Yağışlı hava, yarın Orta ve Doğu Karadeniz, İç Anadolu'nun doğusu, Doğu Akdeniz ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde etkisini sürdürecek.

/ ANKARA

24.01.2008


 

Komisyon dokunulmazlık dosyalarını görüştü

TBMM Anayasa-Adalet Karma Komisyonundaki 77 dokunulmazlık dosyası için oluşturulan hazırlık komisyonları, çalışmalarını sürdürüyor.

Aralarında AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın da dosyalarının olduğu 2 Nolu Hazırlık Komisyonu, toplanarak kendisine düşen dosyaları ele aldı. Komisyon, 28 milletvekiliyle ilgili 26 dosyayı görüştü. Milletvekilleri, komisyona yazılı savunma verdi.

/ ANKARA

24.01.2008


 

Körfez'e köprü yapılacak

Ulaştırma Bakanlığının hazırladığı 6 yeni otoyol projesinden ilki olan ve Körfez'e bir köprü yapımını da kapsayan Gebze-İzmir güzergahında hayata geçirilecek proje Yüksek Planlama Kurulu'nda (YPK) imzaya açıldı.

Alınan bilgiye göre, Karayolları Genel Müdürlüğünün Ulaştırma Bakanlığına bağlanmasının ardından, 6 yeni otoyol projesi üzerinde çalışmaya başlayan bakanlık, projelerden 2'sini 2008 yılı içinde hayata geçirecek.

Ulaştırma Bakanlığı, ''yap-işlet-devret'' gibi alternatif finans yöntemleriyle inşa edilecek ilk otoyolun Gebze-İzmir hattında yapımını kararlaştırdı. Ulaştırma Bakanlığının bu projesiyle, yüksek konforda seyahat imkanı sağlayacak yeni otoyolların ilki Gebze'den başlayacak ve Körfez'i köprüyle geçerek Orhangazi'ye bağlanacak. Bursa üzerinden devam edecek otoyol Balıkesir'den geçerek İzmir'e kadar uzanacak. Otoyolun uzunluğu 421 kilometre olarak hesaplanıyor.

Ulaştırma Bakanlığı, yeni dönemin ilk otoyolunun fizibilite ve etütlerini yaptı. Bakanlık, geçtiğimiz günlerde İzmit Körfez Geçişi'ni kapsayacak projede, ihaleye çıkılması amacıyla YPK'ya başvurmuştu.

Hazine Müsteşarlığı ve DPT'nin olumlu görüş bildirdiği proje, dün YPK üyesi bakanların imzasına açıldı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın yanı sıra bazı bakanların da projeye işlerlik kazandıracak imzayı attıkları, bu hafta içinde imzaların tamamlanmasının hedeflendiği belirtildi. Hazırlıkların bitirilmesi halinde projenin yılın ilk çeyreğinde ihale edilmesi hedefleniyor.

2 OTOYOL PROJESİ BAŞLAYACAK

Ulaştırma Bakanlığı, ilk otoyol projesinin ardından, bu yıl içinde yeni bir otoyolun daha inşaatına başlamayı planlıyor; bu konudaki hazırlıklar ise sürüyor. Ulaştırma Bakanlığı, 5 yıl içinde 6 yeni otoyol yapımını planlıyor. Öncelikli ve trafik yoğunluğu fazla olan ana arterler dikkate alınarak yapılması hedeflenen yeni otoyollar, bütçe imkanları dışında alternatif finans kaynakları kullanılarak hizmete sokulacak.

Otoyolların, ülkenin 3 büyük şehri İstanbul, Ankara ve İzmir'in daha güvenli bir ulaşım ağı ile birbirine bağlaması hedefleniyor.

Ulaştırma Bakanlığı, yeni otoyolların toplam maliyetinin 20 milyar dolar düzeyinde olmasını öngörüyor ve bu otoyolların yapımını kamu bütçesinden hiçbir ödenek kullanmadan tamamlanmasını planlıyor.

/ ANKARA

24.01.2008


 

Aydın'da bir köye kuduz karantinası

Aydın'ın Didim ilçesine Bağlıbalat köyü, kuduz nedeniyle karantinaya alındı. Aydın Tarım Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Şube Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, G.Y'ye ait büyükbaş hayvanlardan birinin kuduzdan öldüğünün tespit edildiği bildirildi.

Hayvandan alınan örneklerin İzmir Bornova Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsüne gönderildiğini belirten yetkililer, hayvanın ölüm sebebinin kuduz olduğunun anlaşıldığını, bunun üzerine köyün 6 ay süreyle karantinaya alındığını söylediler. G.Y'ye ve aynı aileden 6 kişiye Didim Devlet Hastanesinde kuduz aşısı yapılmaya başlandığı kaydedildi.

/ AYDIN

24.01.2008


 

Kan anonsları sona erecek

Türk Kızılay Derneği tarafından 2005'te başlatılan "Güvenli Kan Temini Projesi" kapsamında 54 kan merkezinin faaliyete geçtiği, Türkiye'nin yıllık kan ihtiyacının yüzde 60-70 oranında karşılandığı bildirildi.

Kızılay Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Kaplan, yaptığı açıklamada, Türk Kızılayı'nın 1.5 milyon ünite olan Türkiye'nin yıllık kan ihtiyacının tamamını karşılamak için var gücü ile çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi.

Kaplan, projesi ile radyo ve televizyonlarda sıkça duyulan "kan aranıyor'' anonslarının giderek azaldığını belirterek, "Anonslar, projenin gelecek yıl sonunda tüm Türkiye'de 12 bölgesel kan merkezi aracılığıyla uygulanması ile tarih olacak'' dedi.

/ ADANA

24.01.2008


 

Boğaz'ın altını dinleyecekler

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğretim üyesi bir grup bilim adamı, üzerinde çalıştıkları sistemle, İstanbul Boğazı'nın altındaki tüm gürültü verilerini arşivleyecek.

İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü Haberleşme Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve TÜBİTAK-MAM Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsünde yarı zamanlı çalışan Prof. Dr. Tayfun Akgül, İstanbul Boğazı'nın altına pasif bir sistem kuracaklarını, bu sistemde suyun altındaki basınç ya da herhangi bir değişikliği kaydetmek üzere Çubuklu Koyu'na 3 metre aralıklarla toplam uzunluğu 30 metre olan 10 hidrofon yerleştirileceğini kaydetti.

/ İSTANBUL

24.01.2008


 

İnsanlar için kuş giribi tehdidi sürüyor

Bilim adamları ve uzmanlar, kanatlı hayvanları etkileyen ve insanlarda da ölümcül olan H5N1 virüsünün, insandan insana bulaşan şekle girmemiş olmasının tehdidin geçtiği anlamına gelmeyeceği uyarısında bulundu.

Bangkok'ta 40 ülkeden temsilcilerin katıldığı, 3 gün sürecek konferansta söz alan bilim adamları, Hindistan'daki son salgının da virüse karşı had safhada uyanık olunması gereğini ortaya koyduğuna işaret ettiler. Tayland Bilim ve Teknoloji Bakanı Yongyuth Yuthavong, yaptığı konuşmada, virüsün insanlar arasında yayılmamasından cesaret alarak rahatlamamak gerektiğinin altını çizdi. Bakan, "Bu, bir gecede çözülecek bir problem değil" diye konuştu.Memphis'teki St. Jude Çocuk Hastalıkları Hastanesi uzmanı Dr. Robert Webster, H5N1 virüsünün henüz insanlar arasında kolayca yayılmadığını, ancak hâlâ böyle bir tehlike olduğunu vurguladı.

/ BANGKOK

24.01.2008


 

Engelleri eğitimle aşıyorlar

Çanakkale'de, Çocuk Aile Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezinde (ÇAREM), 2-40 yaşlarındaki zihinsel ve bedensel engelliler, kendi kendine yetebilme, konuşma, kişisel becerilerini geliştirme eğitimleriyle topluma kazandırılıyor.

ÇAREM Müdürü ve psikolojik danışman Müjgan Ölmeztürk, yaptığı açıklamada, zihinsel ve bedensel engellilerin, Milli Eğitim Bakanlığının desteğiyle ayda 6 saat bireysel, 4 saat grup eğitimi verilen ÇAREM'de eğitilerek topluma kazandırılmaya çalışıldığını söyledi. Ölmeztürk, Rehberlik Araştırma Merkezinden (RAM) alınan rapora göre, çocukların ne şekilde eğitileceğinin belirlendiğini, her çocuğa ayrı bir eğitim programı uygulandığını, bireysel derslerin psikolog, zihinsel engelli öğretmeni, çocuk gelişim uzmanı tarafından verildiğini belirtti.

Bedensel engelli çocuklara fizyoterapistler tarafından tedavi ve egzersizlerin uygulandığını ifade eden Ölmeztürk, zihinsel engelli çocuklara, konuşma, el becerilerini artırma, kendi kendine yetebilme, elini yüzünü yıkama, sosyal gelişim eğitimi, öğrenmeye hazırlık becerileri, şekil, zıtlık, zaman ve mekân kavramları eğitimi verildiğini kaydetti.

/ ÇANAKKALE

24.01.2008


 

Türkiye'ye gelen Amerikalı sayısı arttı

ABD'den Türkiye'ye giden turist sayısının, 2007 yılında arttığı bildirildi.

Türkiye'nin New York Başkonsolosluğu Kültür ve Tanıtma Ataşeliğinden yapılan açıklamada, 2006 yılında 532 bin 419 olan Amerikalı turist sayısının, 2007 yılı Aralık ayı sonu itibariyle yüzde 21,40 artışla 646 bin 376'a yükseldiği kaydedildi. Açıklamada, 2005 yılındaki rakamın ise 434 bin 991 olduğu belirtildi.

Açıklamada ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2008 yılı Türkiye 1. dönem reklam kampanyasının, ABD'de 21 Ocak itibariyle başladığı duyuruldu. Türkiye reklamları, görsel ve yazılı basın ile dış mekan reklam alanlarında, 3 Mart tarihine kadar değişimli olarak yer alacak. Reklamlar, Los Angeles'in ünlü Sunset Bulvarı, New York JFK ve LaGuardia havalimanları girişlerindeki reklam panoları, New York turist otobüsleri, tarifeli şehiriçi otobüsleri ve telefon kulübelerinde yer alacak. Şubat ayı itibariyle, internet reklamları da devreye girecek ve "Google Türkiye Reklam Kampanyası" başlayacak.

/ NEW YORK

24.01.2008


 

Donma kökleri koruyor

Doğu Anadolu Bölgesi'nde, kış aylarının toprakta görülen uzun süreli donma, topraktaki mikro organizma aktivitesinin devamlılığı ve bitki köklerine olumlu etkisiyle dikkat çekiyor.

Atatürk Üniversitesi (A.Ü) Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Canbolat, Doğu Anadolu Bölgesi'nde sıcaklığın kışın eksi 25-30 dereceye kadar düşmesi sonrasında, toprakta meydana gelen don olaylarının, toprağa ve bitkilere olan etkisini değerlendirdi.

Suyun donması sırasında çevreye ısı verildiğini, buharlaşma sırasında ise çevreden ısı alındığını belirten Canbolat, donmanın bitki ve toprağa faydalar sağladığını dile getirdi.

BİTKİLERE ETKİ

Prof. Dr. Canbolat, donmanın bitkilere etki ettiğini belirterek, ''Toprak yüzeyindeki donma, toprakta mevcut bitki köklerinin soğuktan korunmasını yani donun olumsuz etkisinden korunmayı sağlar'' diye konuştu.

Canbolat, buzun oluşması sırasında açığa çıkan ısının, toprağın alt kısımlarında bulunan suyun donmasını önlediğini ve bu durumun bitkilerin gelişimine katkı sağladığını ifade etti.

TOPRAK VERİMLİLİĞİ

Canbolat, ''Toprak yüzeyindeki donma, verimliliğe dolaylı olarak olumlu etki eder'' dedi. Verimlilikte, topraktaki besin maddelerinin miktarının önemli olduğunu ancak mikro organizmaların da verimlilikte etkili olduğunun unutulmaması gerektiğinin altını çizen Canbolat, ''Toprağın alt katmanlara kadar donmaması, o topraktaki verimliliğe gelebilecek zararı önler'' diye konuştu.

/ ERZURUM

24.01.2008


 

Denizler çöp deposu

Dünyada her yıl 450 milyar metreküp arıtılmamış ya da kısmen arıtılmış çöp ile endüstriyel ve tarımsal atık denize bırakılıyor.

DenizTemiz/Turmepa tarafından dünya denizlerinde yaşanan kirliliğin sebepleri ve sonuçlarına ilişkin yapılan bir çalışma, denizlerin dünyanın önemli çöp depolama alanlarından birisi haline geldiğini ortaya koyuyor.

Çalışmada, Türkiye'ye kıyısı olanlar arasında en fazla kirlilik bulunan denizin Karadeniz olduğu ifade edildi. Karadeniz'de kirlilik teşkil eden unsurların önemli bir bölümünün Tuna Nehri'nden geldiğine dikkat çekilen çalışmada, ''Tuna Nehri, Karadeniz'deki kirliliğin yüzde 48'ine neden olmaktadır. Ayrıca, Karadeniz'e komşu ülkelerin atıkları da Karadeniz'i kirletmektedir'' denildi.

Karadeniz'in kapalı bir havza olmasına rağmen akıntısı fazla olan bir deniz olduğu ifade edilen çalışmada, yılda 750 milyon metreküp suyun boğazlardan Marmara Denizi'ne ve buradan da Ege ve Akdeniz'e ulaştığı belirtildi. Çalışmada, ''Bu nedenle Karadeniz temizlenmeden diğer denizlerimizin temizliğinden bahsedemeyiz'' değerlendirmesi yapıldı.

DENİZ KİRLİLİĞİ KÜRESEL

ISINMANIN ANA SEBEBİ

Dünya denizlerinin ''içler acısı halini'' ortaya koyan çalışmada, denizlerde yaşanan kirliliğe ilişkin şu bilgilere yer verildi:

"-Dünyada her yıl 450 milyar metreküp arıtılmamış ya da kısmen arıtılmış çöp ile endüstriyel ve tarımsal atık denize atılıyor.

-Denizlere, yüzde 50'si plastik olmak üzere saatte 675 bin kilogram çöp atılıyor.

-Türkiye'de, sanayi tesislerinin yüzde 98'inde, belediyelerin yüzde 95'inde, turizm tesislerinin ise yüzde 81'inde atık arıtma tesisi bulunmuyor.

-Dünya nüfusunun neredeyse yarısı sahillerde yaşıyor.

-Her 20 kişiden 1'i, ömründe bir kere, kirli bir denize girmekten hastalanıyor.

-Her yıl yaklaşık 250 milyon kişi, kirli denizlere girdiği için mide ve bağırsak enfeksiyonu ile üst solunum yolları hastalıklarına yakalanıyor.

-Ticari olarak avlanabilen balık türlerinin en az yüzde 70'i gereğinden fazla ya da tamamen tüketilmiş durumda bulunuyor.

-Denize atılan bir cam şişe 1 milyon yılda, 1 plastik şişe ise 450 yılda ancak çevrime karışıyor.

-Denizlerdeki çöpler, her yıl 1 milyondan fazla deniz kuşunu öldürüyor.

-Akdeniz havzası, dünyadaki 34 sorunlu bölge içinde üçüncü sırada yer alıyor.

-Deniz kirliliği, küresel ısınmanın ana sebebi olarak algılanıyor."

Sanayi, turizm ve şehirleşmeye yönelik çalışmalar sebebiyle artan bir kirlilik tehdidiyle karşı karşıya bulunan denizlerin insan sağlığı açısından çok sayıda faydası da bulunuyor. Çalışmada, kanser ilâçlarının yüzde 65'inin deniz canlılarından ve bitkilerinden yapıldığı bilgisine de yer verildi.

/ ANKARA

24.01.2008


 

Altın yumurtlayan balık için koruma projesi

Nesli tükenmekle karşı karşıya kalan ve 'Kırmızı listeye' alınan Mersin balığını çoğaltma çalışmaları başarıyla yürütülüyor.

Havyarının çok değerli olması sebebiyle 'altın yumurtlayan balık' kabul edilen 6 tür Mersin balığından 3 türünün nesli bilinçsiz avlanma sebebiyle tamamen tükendi. Kalan 3 türünün korunması için çalışmalar sürdürülüyor.

İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Devrim Memiş, dinozorlardan bile eski bir tür olan Mersin balığının 3 türünün tamamen neslinin tükendiğini söyledi. Memiş, bilinçsiz avlanma sebebiyle çok az sayıda kalan ve 'kırmızı listeye' alınan 3 tür mersin balığının koruma altına alındığını ve avlanılmasının yasak olduğunu belirtti. Memiş, bu türlerin çoğalması için hem Türkiye'de hem dünyada çalışmaların sürdüğünü dile getirerek geçen sene Karadeniz'e çoğalmaları için bırakılan 500 Mersin balığının denizde dağıldığını, markalanmış bir bağlın Bulgaristan'da bulunduğunu belirtti.

Karadeniz ve Hazar Denizi Mersin balığının havyarının kalitesine göre kilosunun 10 bin dolara kadar çıktığı ifade edildi.

/ SAKARYA

24.01.2008


 

"Casus türler," endemik bitkilerimizi yok ediyor

Sayısız endemik bitkiye sahip Türkiye'deki doğal örtünün, yurt dışından getirilen ve casus olarak nitelendirilen yabancı bitkiler nedeniyle tehlikeye girdiği bildirildi.

Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Atabay Düzenli, yaptığı açıklamada, yerli bitkilerin bulundukları ekosistem ve coğrafyanın önemli temsilcileri olduğunu söyledi.

Bu tür bitkilerin bulundukları ortamda kendisi ve diğer canlıların en uygun şekilde yaşaması için üstüne düşen görevi yaptığını ifade eden Düzenli, Türkiye'nin yerli bitkilerin çokluğu açısından etrafındaki ülkelerle kıyaslanamayacak kadar zengin olduğunu kaydetti. Düzenli, Türkiye'de tür, alttür ve varyete olmak üzere 12 bin 6 çeşit bitki bulunduğunu belirterek, bunlardan 88'inin yabancı ve 153'ünün de kültür bitkisi olduğunu anlattı.

Yabancı bitkilerden sıtma ağacı, katil yosun, çakal otu, su ayrığı, adi yalancı darı ve Hint inciri/Frenk inciri gibi türlerin yerli flora için tehlike arz ettiğini ifade eden Düzenli, şunları kaydetti:

"Sıtma ağacı sulak alanları kurutmaktadır. Böylece de sulak alanlardaki doğal bitkilerin azalmasına ya da yok olmasına sebep olur. Kızıldeniz üzerinden Süveyş Kanalı ile Doğu Akdeniz'de İsrail, Lübnan ve Suriye kıyılarından Türkiye'nin Doğu Akdeniz kıyılarına ulaştığı tahmin edilen katil yosun ise denizlerdeki pek çok canlıyı ekolojik olarak etkilemekte ve yaşam alanlarını tehlikeye sokmaktadır. Çoğalma ve ölüm anlarında da toksin madde salgılamaktadır."

/ ADANA

24.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri