Genelkurmay Başkanlığı geçen cuma günü Dağlıca davasıyla ilgili olarak bir bildiri yayınladı.
Özetle dedi ki:
(1) "Önyargı ve kinle üretilmiş iddialar" önplana çıkarılarak "ordu karşıtlığı" yapılıyor.
(2) Türk Silahlı Kuvvetleri'ne "seviyesiz bir şekilde" saldırılıyor.
(3) "Yargı süreci devam ediyorken" yapılan yorum ve yazılan yazılarla "hukukun üstünlüğü" ihlal ediliyor.
Hiç birine katılmıyorum.
Bu konuda ben de yazdım.
Çünkü, Dağlıca davasının iddianamesiyle ilgili pek çok ciddi soru işareti var. Hukukun üstünlüğüne gölge düşüren, adalet duygusunu inciten bir durum söz konusu.
Onun için de her şeyden önce bir gazetecilik görevidir, böyle bir olayın üzerine gitmek ve karanlık olanı aydınlığa kavuşturmaya çalışmak.
Özellikle Taraf gazetesi bir süredir bunu yapıyor. Manşetten yayınladığı davaya ilişkin '10 soru', hukuka saygısı olan, adalet duygusu olan, vicdan sahibi herkesi rahatsız etmiştir.
Çünkü bu sorular, Dağlıca olayında üstü örtülmek istenen bir şeylerin varlığını ortaya koydu.
Bu '10 soru' manşette patladıktan sonradır ki, siyasal yelpazenin değişik kanatlarında yer alan gazeteci ve yazarlar, hukuk ve adalet açısından duydukları rahatsızlığı köşelerinde belirtmeye başladılar.
Nitekim medyada kabaran bu baskı dalgasıdır, sonunda Genelkurmay'ı açıklama yapmak zorunda bırakan...
Sözü uzatmak istemiyorum.
Birkaç noktaya değinip kısa kesmekte yarar var.
Birinci nokta:
Dağlıca davasının üzerine gitmek 'ordu karşıtlığı' değil, demokratik hukuk devletine, hukukun üstünlüğü ilkesine saygıdır.
İkinci nokta:
Dağlıca davasından kaynaklanan '10 soru', 'önyargı ve kinle üretilmiş iddialar' değildir. Tam tersine, içinde adalet duygusu taşıyan her yurttaşın vicdanını gerçekten rahatsız eden bir durumdur.
Üçüncü nokta:
Genelkurmay Başkanlığı'nın bildirisinde, yargı süreci devam ettiği için yapılan yorum ve yazılarla hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlal edildiğine diplomatik bir dille işaret edilmiş...
Genelkurmay eğer bu konuda gerçekten duyarlı ise o zaman akla çok şey takılıyor.
Şemdinli sırasında suçüstü yakalanan sanıklardan biri için, "Tanırım, iyi çocuktur" diyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt'ın bu açıklaması, acaba hukukun üstünlüğü ile ne kadar bağdaşıyordu?
Kendi başına bir hukuk skandalı olan 367 konusu geçen nisan ayında Anayasa Mahkemesi'nin gündemine girdiği günün gecesinde, Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen asker muhtırası hukukun üstünlüğü ilkesine ve demokrasilerde olması gereken sivil-asker ilişkisine acaba ne kadar uygun düşüyordu?
Askeri ve sivil diye ikiye ayrılan çift başlı bir yargı düzeniyle demokrasilerdeki hukuk devleti ne kadar bağdaşabiliyordu?
Mehmet Altan'ın Star'daki başyazısında belirttiği gibi, acaba "Hangi çağdaş demokratik ülkede, bizdeki gibi askeri mahkeme, askeri yargıtay, askeri danıştay vardı?"
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt daha bu yakınlardaki bir açıklamasında, "PKK Mecliste!" dedi. Beş ayrı yasayı ihlal ettiği belirtilen bu açıklama acaba hukukun üstünlüğü ilkesi ile ne kadar uyumluydu?
Evet, hukukun üstünlüğü!
Demokrasinin, uygar yaşamın en temel ilkesi...
Ancak, hukukun üstünlüğü ilkesi demokratik bir devlet ve toplum düzeninde herkes için geçerlidir, istisnaları yoktur.
Bir başka deyişle:
Demokratik hukuk devletinde genelkurmay başkanları ya da asker 'hukukun üstünde' değildir, olamaz.
Milliyet, 22.1.2008
|