Türkiye'de genç kızların başörtüsü sorunu var.
Daha doğrusu başörtülü kızların üniversite eğitimi almasına izin verilmiyor.
Yılların birikimi sonucu, başörtülü kızlar üniversiteye girerse, rejim elden gidecekmiş gibi bir gerilim yaşatılıyor.
Başörtüsü yasağı, esas olarak Anayasa Mahkemesi kararına dayanıyor.
Mahkeme, başörtüsünü "siyasi İslam"ın simgesi saydığı için üniversitelerde yasaklanmasını doğru buluyor.
Bu nedenle, yasağın kaldırılmasının tek yolu anayasa değişikliği.
Başbakan Erdoğan dün İspanya'da gazetecilerin sorularını yanıtlarken, başörtüsü sorununu bu çerçevede çözeceklerini, bunu yaparken de gerilim yaratmamaya çalışacaklarını söyledi.
Simge durumuna da bir atıfta bulundu ve "Velev ki, simge olsa bile, yasak için bir anlam taşımayacağını" söyledi.
Böylece büyük olasılıkla, konunun tartışma biçiminin farklı zeminlere kaymasına yol açacak bir tavır aldı.
Bu söylem, gerilimi artırıcı bir etki yapabilir açıkçası.
Aslında bu sadece iktidarın elinde olan bir durum değil.
Geçenlerde de yazmıştım, siyaset bilim hocası bir dostum, yeni anayasa değişikliği öncesi kriz çıkarmak isteyenlerin elinde 26 konu olduğunu, bunlardan herhangi birinin Türkiye'de gündemi değiştirebileceğini söylemişti.
İşin anayasa değişikliği kısmına gelince...
Bu işi sadece başörtüsü yasağı olarak ele almak bence yanlış.
Evet, başörtülü kızların ciddi bir eğitim hakkı sorunu var.
Ama Türkiye birçok hukuk reformunu gerçekleştirmiş olmasına rağmen, hak ve özgürlükleri birey perspektifinden değerlendirme aşamasına gelememiş bir ülke.
Hak ve özgürlüklerin bireye sağlayacağı olanaklardan ziyade, bu hak ve özgürlüklerin devlete verebileceği zararlar gündeme getiriliyor.
O nedenle, anayasa değişikliğinde temel perspektifin spesifik olarak başörtüsü olmaması gerekiyor.
Bu perspektifin, başörtülü kızların eğitim hakkını da içine alan özgürlükçü, bireyi devlet önünde esas alan bir anlayış olmasına önem vermek gerekiyor.
Başörtülü kızın da, Alevi öğrencinin de, Kürt işçinin de bu özgürlükler sistemi içinde, genel birey hakkı sahibi olarak yer alması gerekiyor.
Avrupa Topluluğu ile tam üyelik müzakerelerini sürdüren bir ülkenin anayasasının artık devlet öncelikli bir anlayış üzerine bina edilmesi düşünülemez.
Bunu yaparken temel alınacak nokta, "İnsan onuru", "eşitlik ilkesi" ve "kişi özgürlükleri"dir.
Bu noktalar hukukun güvencesine bağlandığında birçok sorun kendiliğinden aşılmış olacaktır.
Sabah, 15.1.2008
|