Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

Hastalara inanç desteği verilsin

ÖNDER'in yayınladığı Dünya Hastanelerinde Din Hizmetleri Raporu, sağlık kurumlarında din adamı görevlendirme uygulamasının Batı ülkelerinde çok yaygın olduğunu ortaya koydu. Hastanelerin "sadece tıbbi tedavilerin yapılan bir bina değil, normal hayatın pek çok alanına ait olaylara ev sahipliği yapan bir kurum" olduğu vurgulanan raporda, hastaların inanç yönünden hastane ortamındaki ihtiyaçlarının gelişmiş ülkelerde "Hastanelerde Din Hizmetleri" sistemi ile çözülmeye çalışıldığı belirtiliyor. Raporda, bu sistemin hastanın temel ve vazgeçilmez haklarından biri haline geldiği vurgulanıyor.

İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) tarafından Viyana Tıp Fakültesi Araştırma Görevlisi Dr. Ayşegül İlhan'a hazırlattırılan Dünya Hastanelerinde Din Hizmetleri raporu geçtiğimiz haftalarda yayınlandı. Daha önce Dünya Ordularında Din Subaylığı Raporu ile gündeme gelen ÖNDER bu sefer de dünyada yaygın olarak devam ettirilen hastanelerde din görevlisi ve dinî hizmet uygulamasını masaya yatıracak bir rapor hazırlamış.

ÖNDER'in hazırladığı bu rapora göre dünyada sağlık kurumlarının çoğunda din görevlileri çalışıyor.

Raporda çeşitli hastanelerde çalışan din görevlileri ile yapılan röportajlardan, konu ile ilgili yapılan bitirme tezlerinden ve çeşitli kaynaklardan alıntılar bulunuyor.

ÖNDER Genel Başkanı Yusuf Ziyaettin Sula raporun yayınlamasının amacını "Batı ülkelerindeki sağlık kurumlarında dinî uygulamaları göz önüne sermek, din görevlilerinin formasyonu ve uygulama biçimleri hakkında örnekler vermek ve hastaların dinî ihtiyaçlarını garanti altına alan bildirgeleri hatırlatmak" şeklinde özetliyor.

Raporda ülkemizde yaşanan başarısız bir denemeden bahsedildiğine değinen Sula, raporun takdim kısmında şu ifadeleri kullanmış: "Türkiye'de 1995 yılında Batıdaki örnekler dikkate alınarak bir pilot uygulama başlatılmış ancak 'laiklik' gerekçesiyle Danıştay tarafından durdurulmuştur. Halbuki bahsedilen uygulamaların tamamı laik ülkelerden ilham alınarak başlatılmıştı. Hatadan dönmek erdemdir. Kanaatimizce sağlık kurumlarımızda din hizmetlerinin başlatılması uluslar arası insan ve hasta haklarının bir gereğidir. Hiçbir ilkeye aykırı tarafı da yoktur. Dinî ihtiyaçlar hayatın her kademesinde saygı duyulması, dikkate alınması ve karşılanması gereken zaruretlerdir. Bu kısa raporun daha geniş çalışmaları teşvik edeceğini umuyoruz"

Biz de bu önemli raporun çarpıcı kısımlarını sizlerle paylaşmak niyetindeyiz. Sözkonusu raporun hemen başında hastanelerin tanımı yapılarak, hastanelerin "sadece tıbbî tedavilerin yapılıp hastaların ameliyat edildiği bir bina değil, içinde aynı zamanda parasal işlemler yapılan, yemek yenilen, ibadet edilen, doğum ve ölümlere şahit olunan, kısacası görünenin ötesinde normal hayatın pek çok alanına ait olaylara ev sahipliği yapan bir kurum" olduğu vurgulanıyor.

Hayatının herhangi bir döneminde, hastanede yatılı olarak tedavi edilmek durumunda kalan bir insanın hastalığı sebebiyle psikolojik, psikiyatrik ve sosyolojik hayatında değişimler olduğu belirtilen raporda, hastaların inanç yönünden hastane ortamındaki ihtiyaçlarının oldukça önemli hale geldiği hatırlatılıyor.

Bu durumun gelişmiş ülkelerde "Hastanelerde Din Hizmetleri" sistemi ile çözülmeye çalışıldığı belirtilirken, bu sistemin hastanın temel ve vazgeçilmez haklarından biri haline geldiği vurgulanıyor.

DİNİ İHTİYAÇLAR GARANTİ ALTINDA

Raporda, Batı ülkeleri hastanelerindeki din hizmetleri uygulaması şu örneklerle ortaya konulmuş:

"Günümüzün Batı hastaneleri, ilk hastaneler gibi dinî kurumlar olmayıp, içerisinde din hizmetleri de bulunmakla beraber tıbbî kurumlarıdır. Ancak hastaların haklarını düzenleyen çeşitli bildirgelerle dinî ihtiyaçlar garanti altına alınmıştır.

Bunların bazıları:

13 maddeli "Amerika Hastane Birliği Hasta Hakları Bildirisi"nin yedinci maddesinde şöyle denilmektedir: "Hastaların hastanede, tedaviye zarar vermediği sürece, kendi kişisel kıyafetlerini giyme, dinî ve başka anlamlı simgeleri takma ve fiziksel muayenesi sırasında kendi cinsinden kişilere muayene olma hakkı vardır."

Lizbon'da, 1981 yılında I. Dünya Tabipler Birliği'nin yayınladığı "Hasta Hakları Bildirgesi", hekimlik mesleğinin hastalara sağlamayı amaçladığı temel hakları içermektedir. Bu bildirgenin altıncı maddesine göre "hasta, uygun bir dinî temsilcinin yardımı da dahil olmak üzere ruhi ve manevi teselliyi kabul veya reddetme hakkına sahiptir".

Amsterdam'da, Avrupa'da Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi, 28-30 Mart 1994'te yayınlanmıştır. Bu belgede, "Sağlık bakımında (hizmetlerinde) insan hakları ve değerleri" ana başlığı altında, "herkesin, kendi ahlaki ve kültürel değerlerine, dinî ve felsefi inançlarına sahip olma ve bunlara saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır."

Dünya Hekimler Birliği, hasta hakları adı altında dile getirilen sıkıntıları çözümlemek adına Eylül 1995'te Bali'de yapılan toplantının bir sonucu olarak Bali Bildirgesi'ni yayınlamıştır. Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi'nin daha geliştirilmiş bir şekli görünümünde olan bildirgenin 11. ana başlığı "dinî Yardım Alma Hakkı" adını taşımakta ve bu başlık altında şu ifadelere yer verilmektedir: "Hastanın, seçtiği dinîn, din adamı tarafından yapılacak yardımı da kapsayacak biçimde, dinî ve ahlâkî teselliyi kabul ya da reddetme hakkı vardır""

İNANÇ HASTAYI İYİLEŞTİRİYOR

Raporda ayrıca çarpıcı bir araştırma sonucu da yer alıyor. 2000 yılında 1000 ABD'li yetişkin üzerinde yapılan söz konusu araştırmaya göre örneklemin % 79'u, dinî ve ruhanî inancın hasta insanları iyileştireceğini belirtmiş. Ayrıca bu yetişkinlerin % 63'ü de, doktorların hastalarıyla dinî ve ruhani hayatla ilgili konuşmalar yapmalarının gerekli olduğunu ifade ediyor. 1992 Gallup araştırmasının sonuçları, dinî danışmanlığın, Amerika halkının bir millî ruh sağlığı kaynağı olduğunu göstermekte. Bu araştırmaya göre, halkın % 66'sı ruhî inanç ve değerleri temsil eden bir uzman danışmanı tercih etmekte; % 81'i de kendi değer ve inançlarının tedavi sürecinde yer alması gerektiğini belirtmekte.

DİNDARLAR, DAHA SAĞLIKLI KALABİLİYOR

Bazı araştırmacılar da çalışmalarında, dindarların, dindar olmayanlara nazaran hastaneye daha az müracaat ettikleri ve dolayısıyla daha sağlıklı kalabildikleri yönünde bulgulara ulaşmışlardır. Kalça kırığı bulunan yaşlı kadınlardan dinî inanç ve pratiği bulunanların diğerlerine oranla daha hızlı iyileştiği, daha az ilâç ve hemşire isteğinde bulunduğu ve hastalıktan kaynaklanan manevî çöküntüyü daha az yaşadıkları tespit edilmiş. Virginia Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yürütülen bir araştırmada, 44 ortopedik hasta karşılaştırılmış. Sonuçlar, papazların ziyaret ettiği hastaların, ziyaret etmedikleri hastalardan iki gün daha erken taburcu edildiklerini, % 66 daha az ağrı kesici istediklerini ve % 66 daha az hemşirelerle görüşme yaptıklarını göstermiş. Yine, Harran Üniversitesi ve Çukurova Üniversitesi Araştırma Hastanelerinde 150 hasta üzerinde yapılan bir araştırmada ise, örneklemin % 65.4'ü dinî vazifelerini yerine getirdiklerinde ve duâ ettiklerinde kendilerini iyi hissettiklerini belirtmişler.

Raporda bunun gibi veriler aktarıldıktan sonra şu ifade kullanılmış "Bu ve benzeri tüm çalışmalar aslında bir tek noktaya işaret etmekte; hastalığın atlatılmasında dinîn olumlu bir etkiye sahip olduğu sonucuna vurgu yapmaktadır."

TÜRKİYE'DE UYGULAMA YOK

Raporda ülkemizde hastanelerde herhangi bir din hizmeti uygulamasına rastlanmadığı belirtilirken, Batı'da ise, din hizmetlerinin her açıdan değerlendirmeye tabi tutulduğu ve her halükârda tıp hizmetleri içinde var olması gerektiği sonucunun ağır basmakta olduğu belirtiliyor.

HER HASTANEYE BİR İBADETHANE

Rapora göre bugün Amerika Birleşik Devletlerinde ve Batıda hemen her hastanede küçük bir ibadethane bulunmakta. Bunun yanında, çağdaş Batı hastanelerindeki dinî mekânlar sadece ibadet mekânlarıyla da sınırlı değil. Batı hastanelerinde ibadetler için kullanılan özel dinî mekânların (sacred space/prayer room) yanında, yine dinî danışmanların hastalarla tek tek ya da grup halinde görüşmelerine imkân sağlayan çok amaçlı ofisler, sohbet odaları ve kapalı devre TV sistemleri de bulunuyor.

Batı hastanelerinde ayrıca, sadece hastalar için tayin edilmiş İlahiyat Fakültesi mezunu din adamlarının da bulunduğu belirtilen raporda uygulama şöyle anlatılıyor: "Hastanede din görevlisi kadrosunda çalışan rahip her gün sabahleyin erkenden hastaneye gelir, tek tek bütün hastaları ziyaret eder, onların hal ve hatırlarını sorar, şikâyetlerini dinler ve onlara duâ eder. Hastaların şikâyetleri veya dilekleri olursa papaz bunları ayrı ayrı not edip başhemşireye bildirir. Başhemşire de bu dilekleri derhal yerine getirir. Bunun yanında, papaz, yürümeye muktedir olan hastaları sabah, öğle ve akşamları ile Pazar günleri hastane kilisesinde toplayarak onlara dinî ayin icra ettirir ve vaaz eder. Böylece hastalar, hastanede bedenen olduğu gibi manen de tedavi olmak imkânını bulurlar. Hayatlarından tamamen ümidinî kesmiş olanlar, böylece tekrar Allah'a bağlanıp O'ndan imdat beklerler. Birçok hastanede odalardaki televizyonlardan kapalı devre vaaz ve dinî terapi uygulaması da yapılmaktadır."

Raporda Türkiye'deki durumla ilgili şu ifadeler ise oldukça çarpıcı:

"Bizim hastanelerimizde, hastalarla meşgul olan ve onların moralini, maneviyatını destekleyen, onlara ümit veren ve duâ eden herhangi bir din adamı yoktur."

NEDEN DİN ADAMI?

Hastanelerde din adamının sağlık açısından neden gerekli olduğuna dair ise şu gerekçeler sıralanıyor:

"Hastanın kültürünü ve bu kültürü şekillendiren dinî kaynakları bilerek doktor-hasta arasında iletişim sağlama görevini de üstlenen bir dinî danışman, sağlık kurumlarında olumlu ve önemli bir rol oynayacaktır. Çağdaş sağlık bakımı anlayışı da, bu şekilde farklı inanç gruplarını anlayıp kapsayarak sağlık düzenlemelerine aktaracak tıbbî profesyonellere ihtiyaç bulunduğunu söylemektedir."

TÜRKİYE'DEKİ BAŞARISIZ DENEME

Raporda Türkiye'de sözkonusu uygulamanın başarısız bir örneğinin denendiği de belirtiliyor. Ülkemizde 1995 ve 1996 yıllarında, ancak 1.5 yıl süren hastanelerde din ve moral hizmetleri uygulamalarına katılan erkek ve kadın din görevlileri, temelde tam olmasa da Batıdakine benzer bir fonksiyon icra etmek üzere görevlendirilmişler. Rapora göre Sağlık Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nın koordinesiyle başlatılan "Hastanelerde Din ve Moral Hizmetleri", yurdumuz insanının yukarıdaki satırlarda ifade ettiğimiz ihtiyacını karşılamayı amaçlıyordu. (Ne var ki, Ankara Tabip Odası'nın Başkanı Dr. Mehmet Altınok'un 12.12.1995 tarihinde Sağlık Bakanlığı aleyhine uygulamanın (laikliğe aykırı olduğu için) iptali istemiyle ve yürütmeyi durdurma talebiyle açtığı dâvâda Danıştay 5. Dairesi, 12.04.1996 tarih ve E.1995/3612 sayılı yürütmeyi durdurma kararı vermiş; bakanlığın yürütmeyi durdurma kararına itirazını da Danıştay İdarî Dâvâ Daireleri Genel Kurulu, 18.08.1996 tarih ve 1996/131 sayılı kararla reddedince, Sağlık Bakanlığı'nın 07.06.1996 tarih ve 9124 sayılı yazısıyla söz konusu uygulama yürürlükten kaldırılmış. Böylece yaklaşık 1,5 yıl sürdürülen bu uygulamaya resmen son verilmiş.)

Umut Yavuz

07.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  DP'de coşkulu kongre

  Anayasa yine geciktirilmesin

  Ağar delegelerle helâlleşti

  Bu hafta 170 kanunda değişiklik yapılacak

  IMF'nin girdiği yer iflâh olmaz

  Halk polise güveniyor

  Hükümet, memura verdiği üç kuruş zammı geri aldı

  Özgürlük için 100. eylem

  Belediye başkanı barakada

  Köy yolları ulaşıma kapandı

  Yağışlı hava geliyor

  Hastalara inanç desteği verilsin

  Bir buçuk yıl bekleyen Marmaray 2011'de bitecek

  Fahri trafik müfettişleri sürücüye güven vermiyor

  Aygün'den Erdoğan'a mektup

  İstanbul'da 4 kundak daha

  Edirne'de iki otobüs yandı

  Petrol işçileri daimi kadro istiyor

  Emekli olunca köşeye çekilmeyin

  Nakliye uçakları, daha uzun menzilli uçacak

  Alkol cinnete sebep oldu

  Evlilikte aile baskısı


 Son Dakika Haberleri