Diyarbakır'daki korkunç patlamadan beri herkes aynı soruya cevap arıyor: PKK hangi akla hizmet etti de, Diyarbakır gibi Kürt nüfusun ağırlıklı olduğu bir kentte doğrudan sivilleri hedef alan bir eylem yaptı?
Bir örgüt, isterse terör örgütü olsun, "kurtarma"ya soyunduğu halka ateş açma noktasına savrulabilir mi?
Bu sorunun mantıklı bir cevabı yok; zira artık PKK'da akıl, iz'an, mantık kalmamış durumda. O şimdi sıkıştırıldığı köşeden çılgın gibi önüne gelen her şeye saldırıyor; nerede eylem koyabilirse orada koyuyor; fazla hesap kitap yapmadan; kimi hedef aldığına bile aldırmadan Kandil operasyonunu cevapsız bırakmamaya; sempatizanlarına "daha ölmedim" mesajı yollamaya çalışıyor.
Ama artık hiçbir hükmü yok bu mesajların. Çünkü eylemin kendisi, teröristlerin yollamaya çalıştığı mesajın tam tersi mesaj veriyor bütün dünyaya. Herkes görüyor ki, terör örgütünü bir dershane önüne bomba koyacak kadar canavarlaştıran bu süreç, bitiş sürecidir. PKK bütün büyük şehirleri kana bulasa da; dershanelerle yetinmeyip çocuk yuvaları önünde de bomba patlatsa da, yolun sonuna gelmiş, yok oluş sürecine girmiştir. Ve bu eylem,
- PKK'nın bölgedeki kitle desteğini daha zayıflatarak;
- DTP'yi terör örgütünden biraz daha uzaklaştırarak;
- DTP içindeki iki çizgi mücadelesinde şiddet karşıtlarının güçlenmesine yol açarak;
- Uluslararası planda daha da tecrit olmasına yol açarak bu süreci hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
* * *
Bir şeyin doğru anlaşılması önemli: Yazımın başından beri PKK'nın bitiş sürecine girişinden söz ederken esas olarak askeri operasyonlarla bitirilmesinden söz etmiyorum.
Terör örgütünü bitiş sürecine sokan şey, iç ve dış siyasi konjonktür oldu ve bu süreci başarıyla tamamlayacak olan şey de yine siyaset olacak. Tabii, siyaset aylardır sözü edilen "Kürt paketi"ni açma konusunda artık elini biraz çabuk tutarsa... Ve bu arada vahim hatalar yapmazsa... Vahim hata deyince ilk aklıma gelen örnek birkaç gün önce Meclis'e gelen DTP'li Ahmet Türk'le ilgili olarak 301'inci maddeden hazırlanan fezleke oluyor.
Ne demiş Ahmet Türk? Mealen, bize bölücü diyenler, hepsi aynı derecede meşru olan siyasi partiler arasında ayrım yapmakla bölücülük yapmış oluyor demiş.
Bu cümlede ne hakaret, ne aşağılama var. Bu cümle açık ve net olarak bir siyasi eleştiri... Genelkurmay'ın bir siyasi parti hakkında takındığı tutumun siyasi bir eleştirisi... Ehh, bir siyasi parti bunu yapmayacak da ne yapacak?
Kaldı ki, daha üç gün önce Genelkurmay bu suçlamanın çok daha ağırını - üstelik de siyasi eleştiri yapmak gibi bir görevi olmadığı halde- o parti için yapmış; bir siyasi partiyi "alenen aşağılamış". Savcılarımızın kılı kıpırdamamış. Ama suçlanan partinin bir yöneticisi orduya "gözünün üstünde kaşın var" deyince yargı birdenbire harekete geçmiş. Şimdi, durum buyken; DTP'ye oy vermiş milyonlarca Kürt vatandaşımız; Kürt sorununun Meclis'te demokratik temsiline önem veren uluslararası kamuoyu; siyasi çözüm için adımlar atılmasını bekleyen bütün halk, Meclis'ten bir "Barış Paketi" beklerken, onun yerine dokunulmazlığı kaldırma kararı çıkarsa yazık olmaz mı?
Ahmet Türk gibi, DTP içinde şiddet karşıtı- ılımlı kanadı temsil eden bir ismin parlamentodan atılması siyasi çözüm umutlarının köküne kibrit suyu ekmez mi?
Ben kendi adıma şu aşamada, PKK'yı komadan çıkarıp örgüt üzerinde serum etkisi yapacak daha etkili bir olay düşünemiyorum. O yüzden de bombalardan değil, asıl bu tip siyasi hatalardan korkuyorum.
Bugün, 6.1.2008
|