Malezyalı Küresel Barış Misyonu Başkanı Ahmad Azam Abdurrahman, dünyadaki petrol rezervlerinin yüzde 80’inin Müslüman ülkelerin elinde olduğunu hatırlatarak, ABD’nin “terörle savaş” adı altında yürüttüğü İslâmofobik politikanın aslında “Ortadoğu petrolü için savaş” olarak tanımlanabileceğini belirtti.
Uluslararası İslâmofobya Konferansı dün yapılan oturumlar ve kapanış konuşmalarının ardından sona erdi. 2 gün boyunca onlarca akademisyen ve araştırmacı, İslâmofobya’nın sebepleri ve mücadele yolları üzerinde görüş belirttiler.
Malezyalı Küresel Barış Misyonu Başkanı Ahmad Azam Abdurrahman, konferansta sunduğu tebliğde, dünyadaki petrol rezervlerinin yüzde 80’inin Müslüman ülkelerin elinde olduğunu hatırlatarak, ABD’nin “terörle savaş” adı altında yürüttüğü İslâmofobik politikanın aslında “Ortadoğu petrolü için savaş” olarak tanımlanabileceğini belirtti. Bu uğurda medyanın ve bazı resmi ve gayri resmi kuruluşların yardımıyla bir karalama kampanyası yürütüldüğüne dikkat çeken Abdurrahman, “Müslümanlar aslında ellerinde olmayan nükleer silahlara sahip oldukları gerekçesiyle “terörist” olarak tanımlanmakta ve sivil dünyaya bir düşman olarak lanse edilmektedir. Batı ise kendi elinde bulunan gerçek nükleer silahları insani ve güvenli olarak gösterirken, bunları İslâmi ‘tehlikeye’ karşı elinde bulundurduğunu iddia etmektedir” dedi.
Abdurrahman, İslâmofobya ile mücadelede en büyük rolün Müslüman sivil toplum kuruluşlarında olduğunu belirterek, “STK’lar kendi aralarında koordineli çalışmalı, bilgi ve kaynak paylaşımına gitmelidir” diye konuştu.
İSLÂM’DA KADIN HAKLARINI BİLMİYORUZ
Aynı konferansta “İslâmofobya ve Kadın Hakları” konusunda bir tebliğ sunan El Ezher Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ahmed Muhammed El Şarkavi, kadının İslâmiyet’te onurlu bir yere ve önemli bir değere sahip olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “O nesillerin eğitilmesinde ilk öğretmen, toplumun oluşmasında temel faktördür. İslâmiyet kadına haklarını vermeyi ve ona anne, eş, çocuk ve kardeş olarak gereken ve hak ettiği değeri göstermeyi öğütlemiştir. Ancak İslâmiyet’i karalamak isteyenler İslâm ile kadın arasındaki bağları koparmaya ve aralarındaki mesafeyi açmaya çalışıyor. İslâmiyet’i kadına değer vermeyen, ikinci sınıfa düşüren ve zulmü reva gören bir din olarak lanse etmeye çalışıyorlar.”
Bu algının oluşmasında Müslümanların eksikliklerinin de var olduğunu belirten Şarkavi, “Bu sebeple bütün Müslümanların kadın haklarını bilmesi ve öğrenmesi gerekmektedir. Bunları bildikten sonra da kadına hak ettiği yeri ve İslâmiyet ile kazandığı onuru geri vermemiz lazımdır” ifadelerini kullandı.
CİHAD YANLIŞ ANLAŞILIYOR
Konferansta “cihad” konusunda konuşan Mısır El-Ahram Gazetesi Yardımcı Genel Yayın Yönetmeni Fehmi Huveydi ise, Müslümanlar ve gayri müslimler tarafından cihadın çoğu kez yanlış anlaşıldığını söyledi. Huveydi, “Cihad kelimesi İslâm kelimesi ile birlikte kullanılan belki en meşhur kelimedir. Ancak ne yazık ki özellikle batıda terörle bağdaştırılan negatif bir anlamı var cihadın. Bu yanlış anlamaya bazı Müslüman grupların davranış ve aktiviteleri de katkı sağlamıştır. Ancak ana etken yine de Batılıların çarpıtma ve yalan isnatlarından, propagandalarından kaynaklanmaktadır” ifadelerini kullandı.
DOĞRU İSLÂMİYET’İ UYGULAMALIYIZ
Fransa’dan araştırmacı yazar Moncef Marzuki ise İslâmofobi konusunda soruları önce kendimize yöneltmemiz gerektiğini belirterek, “Başkalarını suçlamak, kurban psikolojisine sığınmak ancak zayıflığımızı gösterir. Örneğin 2005 yılında karşı karşıya kaldığımız karikatür krizinde verdiğimiz tepkileri ele alalım. Acaba çoğumuz bu kriz karşısında aklı selimi koruyabildik ve inancımız doğrultusunda davranış sergiledik mi? Neden kriz yönetimi konusunda bu kadar zaaf gösteriyoruz. Sormamız gereken asıl soru ise ‘bizden neden korkuyorlar’ olmalıdır” dedi.
İSLÂM’IN GERÇEKLERİ ANLATILMALI
Uruguaylı Arap ve İslâmi İlimler Uzmanı Dr. Susana Mangana, Buenos Aires’te 1994’te bir Yahudi tıp merkezine düzenlenen terör saldırısı ile birlikte Güney Amerika’da İslâmofobi’nin ciddi bir şekilde tartışılmaya başlandığını ve Müslümanların eleştirildiğini belirtti. O günden bu güne çok şeyin değiştiğine değinen Mangana, “Arjantinli, Brezilyalı, Uruguaylı vatandaşlar İslâmiyet’i anlamanın ve gerçekte bu dinin neler söylediğini anlamanın gerekliliğinin farkına vardılar. Ancak bu şekilde bazı önyargılardan kurtulabileceklerdi” dedi. Mangana bunun için Müslüman toplumların Güney Amerika toplumuyla bir araya gelmesinin gerektiğini ve tam bir kültür alışverişinin gerektiğini belirtti.
|