Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Prof. Sabahattin Zaim vefat etti

“İktisadın duayeni” olarak tanınan Prof. Dr. Sabahattin Zaim, İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Lenf kanseri sebebiyle yaklaşık 15 gün önce Maltepe’deki Özel Sema Hastanesinde ameliyat geçiren Prof. Dr. Zaim, önceki gün rahatsızlanarak aynı hastaneye kaldırıldı. Yoğun bakıma alınan Zaim, dün sabaha karşı hayatını kaybetti.

Lenf kanseri sebebiyle yaklaşık 15 gün önce Maltepe’deki Özel Sema Hastanesi’nde ameliyat geçiren Prof. Dr. Zaim, önceki gün rahatsızlanarak aynı hastaneye kaldırıldı. Yoğun bakıma alınan Zaim, dün sabaha karşı vefat etti. Prof. Dr. Zaim’in cenazesi, bugün Fatih Camisi’nde düzenlenecek törenin ardından Edirnekapı Mezarlığı’ndaki aile kabristanında defnedilecek.

PROF. DR. ZAİM KİMDİR?

Prof. Dr. Sabahattin Zaim, 1926 yılında Makedonya’nın İştip kasabasında dünyaya geldi. 1934 yılında ailesi ile birlikte İstanbul’a yerleşen Zaim, 1947 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu.

Çeşitli ilçelerde kaymakamlık görevinde bulunan Zaim, 1953 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde asistanlık görevine başladı. İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyeliği ve bölüm başkanlığı yapan Zaim, 1998 yılında emekli oldu. Zaim, 1996-2000 yılları arasında YÖK üyeliğinde bulundu. Zaim, 2003 yılında Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nin kurucu rektörlüğü

görevini yürüttü.Zaim, ayrıca 1990 yılında Türkiye Milli Kültür Vakfı tarafından Türk Milli Kültürüne Hizmet Şeref Ödülüne, aynı yıl İslam Kalkınma Bankası Dünya Ödülüne, 1996 yılında Lariba Banking Los Angeles Ödülüne, 2002 yılında MÜSİAD Üstün Hizmet Ödülüne, 2003 yılında da Türkiye Yazarlar Birliği Hizmet Ödülüne lâyık görüldü. Prof. Dr. Sabahattin Zaim, evli ve 5 çocuk babasıydı. Dünyaca tanınmış bilim adamıydı MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Bolat, MÜSİAD Şeref Üyesi ve Yüksek İstişare Heyeti Üyesi olan Zaim’in özellikle İslâm ekonomisine katkılarıyla “dünyaca tanınmış” bir bilim adamı olduğunu kaydetti. Görüş ve düşünceleri ile derneğe ilham kaynağı olan Zaim’i kaybetmenin derin üzüntüsü içinde olduklarını dile getiren Bolat, Zaim’in görüş ve düşüncelerinin MÜSİAD’a ilham kaynağı oluşturduğunu vurguladı.

/ İSTANBUL

10.12.2007


 

Modern ve çağdaş

Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar, “Başörtüsü kişisel tercihi ve inancı yansıtıyor. O inanç çerçevesinde insanın kendi bedenini ilgilendiren bir tercih. Modern ve çağdaş bir tercih” dedi. Başörtüsünün, dindar kadının toplumsal hayatını kolaylaştıran birşey olduğunu belirten Çongar, “İnancının gereği olarak başını örten kesim, aynı zamanda bu kimliği sosyal varlığının da bir parçası yapıyor” diye konuştu.

Dışlayamazsınız

Bazı medya yöneticilerinin “Başörtülü muhabir çalıştırmam” anlayışını “Bence bu ayrımcılık, başka adı yok” diye eleştiren Çongar şunları söyledi: “Siz ‘Başörtülü birini çalıştırmam’ dediğinizde ‘Ben onun iyi gazeteci olup olmadığına, birikimine, gazeteye yapacağı katkıya bakmam; kafasının içindekine değil, üstündekine bakıp karar veririm’ demiş oluyorsunuz. Gazetenize başvuran insanları etnik ve dinî kimliklerinden dolayı dışlayamazsınız.”

RÖPORTAJ BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN

Hasan Hüseyin KEMAL

10.12.2007


 

486 kişi tahliye bekliyor

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, daha önce tahliye günü gelip de tahliye edilemeyenlerin sayısını 327 olarak açıkladığını ancak araştırmaları sonucu bu sayının aslında 486 olduğunu öğrendiğini belirtti.

Karabük’ün Ovacık ilçesine bağlı Ekincik köyünde yaşayan anne ve babasını ziyaret eden Bakan Şahin, kamuoyunda zaman zaman ‘’genel af’’ beklentisinin gündeme geldiğini belirterek, hiç kimsenin ‘’af’’ beklentisi içinde olmamasını istedi. Şahin, ‘’Herhangi bir af çıkarmayı, affı gündeme almayı asla düşünmüyoruz’’ dedi.

Bakan Şahin, ülke gündemindeki kadrolaşma iddialarına gülüp geçtiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Eğer hakim ve savcıları mülakat yoluyla almak kadrolaşmaksa 1934 yılından beri tüm adalet bakanları kadrolaşmış demek ki. Şu anda hakim ve savcı olup da mülakattan geçmeyen yoktur. Adalet Bakanı olup da aynı sistemi uygulamayan hiçbir bakan da yoktur. Bu anayasaya aykırı değildir. Söylenen sözler ise tamamen siyasî amaçlıdır.''

Bakan Şahin, daha önce tahliye günü gelip de tahliye edilemeyenlerin sayısını 327 olarak açıkladığını ancak araştırmaları sonucu bu sayının aslında 486 olduğunu öğrendiğini belirterek, şunları kaydetti:

‘’Ben, Adalet Bakanlığı görevine başladıktan sonra cezaevlerinden çok mektup aldım. Bunların büyük bölümü dosyalarının Yargıtay da uzun suredir beklediğini, aslında tahliye haklarını elde etiklerini belirten mektuplardı. Meclis’te bir milletvekili arkadaşım ‘Bu şekilde cezaevinde bulunan kaç kişi var?’ diye sormuştu. Arkadaşların incelemesinde, 327 vatandaşımızın böyle olduğu konusunda bilgiler gelmişti. Şimdi açıklıyorum, aslında bu 327 değil, 486 imiş. En son arkadaşlarımız diğer mahkemelerden ve savcılıklardan gelen bilgileri topladılar. Sayının 486 olduğu gerçeği ortaya çıktı. Bunun üzerine önce Yargıtay Genel Sekreteri, daha sonra da Yargıtay Başkanı’mızla görüştüm. O da eksik olmasın konuya duyarlı yaklaştı. Şimdi bu durumda olan cezaevindeki vatandaşlarımızın dosya numaralarının hangi daireye gittiklerini tespit eden bir çalışma yapılıyor. Önümüzdeki kısa bir süre içinde bu vatandaşlarımızın dosyaları incelenerek, mahalli mahkemelere gönderilmiş olacak. İnşallah, bu vatandaşlarımız tahliye olma şansına sahip olurlar.’’

/ OVACIK

10.12.2007


 

İslamofobya’nın sebebi petrol

Malezyalı Küresel Barış Misyonu Başkanı Ahmad Azam Abdurrahman, dünyadaki petrol rezervlerinin yüzde 80’inin Müslüman ülkelerin elinde olduğunu hatırlatarak, ABD’nin “terörle savaş” adı altında yürüttüğü İslâmofobik politikanın aslında “Ortadoğu petrolü için savaş” olarak tanımlanabileceğini belirtti.

Uluslararası İslâmofobya Konferansı dün yapılan oturumlar ve kapanış konuşmalarının ardından sona erdi. 2 gün boyunca onlarca akademisyen ve araştırmacı, İslâmofobya’nın sebepleri ve mücadele yolları üzerinde görüş belirttiler.

Malezyalı Küresel Barış Misyonu Başkanı Ahmad Azam Abdurrahman, konferansta sunduğu tebliğde, dünyadaki petrol rezervlerinin yüzde 80’inin Müslüman ülkelerin elinde olduğunu hatırlatarak, ABD’nin “terörle savaş” adı altında yürüttüğü İslâmofobik politikanın aslında “Ortadoğu petrolü için savaş” olarak tanımlanabileceğini belirtti. Bu uğurda medyanın ve bazı resmi ve gayri resmi kuruluşların yardımıyla bir karalama kampanyası yürütüldüğüne dikkat çeken Abdurrahman, “Müslümanlar aslında ellerinde olmayan nükleer silahlara sahip oldukları gerekçesiyle “terörist” olarak tanımlanmakta ve sivil dünyaya bir düşman olarak lanse edilmektedir. Batı ise kendi elinde bulunan gerçek nükleer silahları insani ve güvenli olarak gösterirken, bunları İslâmi ‘tehlikeye’ karşı elinde bulundurduğunu iddia etmektedir” dedi.

Abdurrahman, İslâmofobya ile mücadelede en büyük rolün Müslüman sivil toplum kuruluşlarında olduğunu belirterek, “STK’lar kendi aralarında koordineli çalışmalı, bilgi ve kaynak paylaşımına gitmelidir” diye konuştu.

İSLÂM’DA KADIN HAKLARINI BİLMİYORUZ

Aynı konferansta “İslâmofobya ve Kadın Hakları” konusunda bir tebliğ sunan El Ezher Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ahmed Muhammed El Şarkavi, kadının İslâmiyet’te onurlu bir yere ve önemli bir değere sahip olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “O nesillerin eğitilmesinde ilk öğretmen, toplumun oluşmasında temel faktördür. İslâmiyet kadına haklarını vermeyi ve ona anne, eş, çocuk ve kardeş olarak gereken ve hak ettiği değeri göstermeyi öğütlemiştir. Ancak İslâmiyet’i karalamak isteyenler İslâm ile kadın arasındaki bağları koparmaya ve aralarındaki mesafeyi açmaya çalışıyor. İslâmiyet’i kadına değer vermeyen, ikinci sınıfa düşüren ve zulmü reva gören bir din olarak lanse etmeye çalışıyorlar.”

Bu algının oluşmasında Müslümanların eksikliklerinin de var olduğunu belirten Şarkavi, “Bu sebeple bütün Müslümanların kadın haklarını bilmesi ve öğrenmesi gerekmektedir. Bunları bildikten sonra da kadına hak ettiği yeri ve İslâmiyet ile kazandığı onuru geri vermemiz lazımdır” ifadelerini kullandı.

CİHAD YANLIŞ ANLAŞILIYOR

Konferansta “cihad” konusunda konuşan Mısır El-Ahram Gazetesi Yardımcı Genel Yayın Yönetmeni Fehmi Huveydi ise, Müslümanlar ve gayri müslimler tarafından cihadın çoğu kez yanlış anlaşıldığını söyledi. Huveydi, “Cihad kelimesi İslâm kelimesi ile birlikte kullanılan belki en meşhur kelimedir. Ancak ne yazık ki özellikle batıda terörle bağdaştırılan negatif bir anlamı var cihadın. Bu yanlış anlamaya bazı Müslüman grupların davranış ve aktiviteleri de katkı sağlamıştır. Ancak ana etken yine de Batılıların çarpıtma ve yalan isnatlarından, propagandalarından kaynaklanmaktadır” ifadelerini kullandı.

DOĞRU İSLÂMİYET’İ UYGULAMALIYIZ

Fransa’dan araştırmacı yazar Moncef Marzuki ise İslâmofobi konusunda soruları önce kendimize yöneltmemiz gerektiğini belirterek, “Başkalarını suçlamak, kurban psikolojisine sığınmak ancak zayıflığımızı gösterir. Örneğin 2005 yılında karşı karşıya kaldığımız karikatür krizinde verdiğimiz tepkileri ele alalım. Acaba çoğumuz bu kriz karşısında aklı selimi koruyabildik ve inancımız doğrultusunda davranış sergiledik mi? Neden kriz yönetimi konusunda bu kadar zaaf gösteriyoruz. Sormamız gereken asıl soru ise ‘bizden neden korkuyorlar’ olmalıdır” dedi.

İSLÂM’IN GERÇEKLERİ ANLATILMALI

Uruguaylı Arap ve İslâmi İlimler Uzmanı Dr. Susana Mangana, Buenos Aires’te 1994’te bir Yahudi tıp merkezine düzenlenen terör saldırısı ile birlikte Güney Amerika’da İslâmofobi’nin ciddi bir şekilde tartışılmaya başlandığını ve Müslümanların eleştirildiğini belirtti. O günden bu güne çok şeyin değiştiğine değinen Mangana, “Arjantinli, Brezilyalı, Uruguaylı vatandaşlar İslâmiyet’i anlamanın ve gerçekte bu dinin neler söylediğini anlamanın gerekliliğinin farkına vardılar. Ancak bu şekilde bazı önyargılardan kurtulabileceklerdi” dedi. Mangana bunun için Müslüman toplumların Güney Amerika toplumuyla bir araya gelmesinin gerektiğini ve tam bir kültür alışverişinin gerektiğini belirtti.

Umut YAVUZ / İSTANBUL

10.12.2007


 

YÖK açıkladı: Bilimsel yayınlarda 23. sıradayız

Türkiye Bilim Göstergeleri Analizi’nde, Türkiye’nin dünyadaki ülkelerin yayınlar ve atıflara göre sıralamasında 146 ülke arasında, yayınlarda 23., atıflarda ise 30. sırada olduğu belirtildi.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) , 1997-2006 Türkiye Bilim Göstergeleri Analiz raporu hazırlattı. Bilim ve teknoloji göstergeleri konusunda dünyadaki araştırma ve tartışmaları gündeme getirerek Türkiye’nin bilimsel araştırmalardaki son 10 yıllık performansını sergilemeyi amaçlayan raporda, Türkiye’deki araştırmacı sayısında hızlı bir artışın gözlemlenmediğinin altı çizildi.

Rapora göre, 1997-31 Ağustos 2007 arasında ISI (Institute of Scientific Information) Temel Bilimsel Göstergeler verileri temel alınarak, dünyadaki ülkelerin yayınlar ve atıflara göre sıralamasında Türkiye 146 ülke arasında, yayınlarda 23., atıflarda 30. sırada bulunuyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yayın ve atıf sayılarındaki artışın, bu ülkelerin bilimde yeni gelişmekte oldukları için gelişmiş ülkelere oranla daha hızlı gerçekleştiği ifade edildi.

Türkiye, 1990-2002 yılları arasında kişi başına yüzde 57.4’lük yayın sayısı artışıyla OECD ülkeleri arasında Güney Kore’den sonra ikinci sırada yer alıyor.

Raporun sonuç bölümünde, Türkiye’nin atıf ve yayın açısından hızlı bir sayısal büyüme döneminde olduğu, ancak bu gelişmenin yayınlarındaki kalite artışına aynı oranda yansımadığının görüldüğü vurgulandı.

Rapor, görev süresi sona eren YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç tarafından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de sunulmuştu.

/ ANKARA

10.12.2007


 

Merkel’i, Türkiye bitirecek

Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grubu Başkanı Martin Schulz Almanya Başbakanı Merkel’in Türkiye yüzünden Avrupa’daki ağırlığını riske atmak üzere olduğunu söyledi.

AP Sosyalist Grubu Başkanı Schulz, Hıristyan Demokrat Parti CDU’nun yeni parti programında, Türkiye’nin AB üyeliğinin reddedilmesinin güçlü bir şekilde vurgulanmasını sert bir şekilde eleştirdi. Schulz, ABHaber’e yaptığı açıklamada, “CDU lideri Merkel , tabanın isteğini yerine getirdiği için memnun olabilir. Ancak, Şansölye bu tutumuyla kendi hükümeti içinde artık çoğunluğa sahip değildir ve aynı zamanda da Avrupa’daki ağırlığını riske atmak üzeredir” dedi.

CDU’nun yeni parti programının “yanlış mesaj verdiğini” söyleyen Schulz, “Şayet, çoğunluğu Müslüman bir toplum olarak Batı’nın değerler düzeni ve Avrupa toplum modelini gerçekleştirmeyi başarabilirse, Türkiye o zaman barış ve istikrar için bir şanstır’ diye konuştu.

CDU, yeni programında, Türkiye’ye AB’ye tam üyelik yerine sadece ‘ayrıcalıklı ortaklık’ önerilmesinden yana olduğunu belirtiyor. CDU yıllardan beri bu tutumu savunuyor olmasına rağmen, Türkiye ile devam etmekte olan AB’ye katılım müzakereleri Şansölye tarafından şimdiye kadar durdurulmadı.

Merkel, hükümet başkanı olarak selefi Gerhard Schröder zamanında, AB düzeyinde alınan, Türkiye ile katılım müzakerelerinin yapılması yönündeki karara bağlı kalıyor. Ancak müzakereler ucu açık yürütülüyor.

/ BRÜKSEL

10.12.2007


 

Göstericiler polise direndi

Küçükçekmece, Beyoğlu ve Okmeydanı’nda yasa dışı gösteri yapan gruplar, yola molotofkokteyli atarak polise direndi.

Beyoğlu Sakızağacı Sokak’ta izinsiz gösteri yaparak terör örgütü lehine pankart açıp slogan atan gruba, polislerce müdahale edildi. Gruptan 1’i kadın 3 kişi gözaltına alındı.

Okmeydanı Piyalepaşa Caddesi’nde toplanan yüzleri maskeli bir başka grup da yola molotofkokteyli attı ve polis ekiplerine taşlarla saldırdı. Polisin göz yaşartıcı gaz ve su sıkarak müdahalesinin ardından grup, ara sokaklara girerek dağıldı. Bu arada, çevik kuvvet polisleri de grubun dağılmasının ardından uygun adım yürüyüş yaptı.

Başka bir grubun da yakındaki caddede bir otobüse molotofkokteyli attığı ve araçta hasara neden olduğu öğrenildi. Küçükçekmece’de de yasa dışı gösteri yapan grup, bir süre yürüdükten sonra yola molotofkokteyli atıp ara sokaklara girerek kaçtı. Öte yandan polis, Gaziosmanpaşa ile bazı yerlerde de yasa dışı gösteri ihtimaline karşı yoğun önlemler aldı.

/ İSTANBUL

10.12.2007


 

İstanbul’un merkezinde 12 otomobili yaktılar

Kâğıthane’de park halindeki 12 otomobil kundaklandı. Olaylara ilişkin 3 kişi gözaltına alındı.

Alınan bilgiye göre, Ortabayır Mahallesi Talatpaşa Caddesi ve Çevik Caddesi’ni birbirine bağlanan Harman, Şair Çelebi, Menekşe, Aba ve Destan sokaklarda, park halinde bulunan 12 otomobil, üzerlerine yanıcı madde dökülerek kundaklandı. Vatandaşların kendi imkanlarıyla müdahalede bulunduğu yangınlar, olay yerine gelen çok sayıda itfaiye ve polis ekibi tarafından söndürüldü. Yanan otomobillerin birçoğu kullanılamaz hale geldi.Olaylarla ilgili çalışma başlatan polis, 3 kişiyi gözaltına aldı.

/ İSTANBUL

10.12.2007


 

Kaçakları taşıyan minibüs devrildi: 20 kişi yaralı

Edirne’nin İpsala ilçesinde meydana gelen trafik kazasında yabancı uyruklu 20 kişi yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Yunanistan’a kaçak yollardan geçmek isteyen yabancı uyruklu 20 kişinin bulunduğu 34 DG 0703 plakalı minibüs, İpsala ilçesi çıkışında devrildi. Kazada, 8 Çin, 4 İran, 4 Burma, 2 Irak, 1 Filistin ve 1 Afganistan uyruklu şahıs yaralandı. Yaralılardan 10’u Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, 7’si Keşan Devlet Hastanesi, 3’ü de İpsala Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı.

/ EDİRNE

10.12.2007


 

TOKİ Başkanı: Belde belediyeleri kapatılmalı

Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı Erdoğan Bayraktar, gecekondulaşmanın, kaçak yapılaşmanın en büyük sebebinin belde belediyeleri olduğunu, bu belediyelerin “yapılaşmanın rejimini bozduğunu” belirterek, “Bence belde belediyeleri olmamalı, kapatılmalı” dedi.

Bayraktar, gecekondu ve kentleşme sorunu hakkında yaptığı değerlendirmede, merkez belediyeler yapılaşma konusunda “düşük yoğunluk” rejimi izlerken, bu belediyelere çok yakın yerlerde bulunan belde belediyelerinin, istedikleri gibi imar planı yaparak, yüksek yoğunluklu yapılaşmaya izin verebildiğine işaret etti. Bayraktar, bunun da “çarpık kentleşmeye neden olduğunu” belirtti.

İstanbul’daki imar ve kentleşme sorunun yaşanmasında belde belediyelerinin yanlış imar politikalarının da etkili olduğunu ifade eden Bayraktar, şöyle devam etti:

“Bir merkez belediyesi, yapılaşma rejimi oluşturmak istiyor. İstanbul’un bu hale gelmesinin en büyük nedeni, bu belde belediyeleri. Önceden 27 tane merkez belediye vardı, bunlar metropole bağlıydı. Diğer 5 ilçe metropole bağlı değildi. Onlar kafalarına göre imar planı yapıp uyguluyordu. Ufak bir belde belediyesinin, koskaca İstanbul Belediyesi kadar yetkisi var. Ne oldu, İstanbul çığırından çıktı... İstanbul böyle, Samsun, Trabzon, Denizli, Hatay böyle.... Japonya, Almanya’da ufak belediyeleri kapatmışlar. Böylece yapılaşma rejiminde ahenk sağlanmış.”

/ ANKARA

10.12.2007


 

Mina şeytan taşlamaya hazır

Kurban Bayramı arifesinde dünyanın en büyük çadır şehri haline gelecek ve milyonlarca kişiyi barındıracak olan Arafat’daki çalışmalar tamamlanmak üzere. Her yıl izdihamların yaşandığı Mina’da şeytan taşlama için 3. kat bitmiş durumda ve son hazırlıklar yapılıyor.

Hac yolculuğunun son durağı olan Mina’da 2006 yılında meydana gelen izdihamın ardından Suudi Arabistan Hükümeti, Şeytan taşlamanın yapıldığı alana 3 katlı bir yol inşa ederek oluşabilecek kazaları önlemeye çalışıyor.

Hacı adaylarının kısa bir süre konaklayacağı Müzdelife’de, kurban ve şeytan taşlama görevlerinin yerine getirileceği Mina’da da bütün hazırlıklar sürüyor. Kurban Bayramı’nda büyük izdihamlardan dolayı erkenden Arafat’a ziyarette bulunan hacılar Arafat dağına çıkarak ziyarette bulundu.

Hacı adaylarının heyecanla beklediği Arafat’a çıkış için geri sayım sürerken Isparta Yalvaç Müftüsü Nusret Kandemir, Arafat’ın, insanoğlunun doğumunun simgesi olarak görüldüğünü aktararak, Arafat ve Diyanetin Arafat ziyareti süresince yapacaklarını anlattı.

/ MEKKE

10.12.2007


 

Köylüler, AB projelerine alışıyor

Türk köylüsü, AB projelerine ve bu çerçevede kullanılan finansman kaynaklarına alıştı. Merkezî Finans ve İhale Birimi proje hibeleri, yüzde 100’e yakın kullanım oranına ulaştı. “AB bize niye bedava para versin? Bunun altında bir şey var” anlayışını bırakan Türk köylüsü, yeni projelerin ne zaman başlayacağını sormaya başladı.

AB tarafından finanse edilen projelere ilişkin olarak daha önceleri var olan önyargı ve kuşkular, projeler hayata geçince yerini yeni proje taleplerine bırakıyor. ‘’AB bize niye bedava para versin. Bunun altında bir şey var’’ anlayışını bırakan Türk Köylüsü, yeni projelerin ne zaman başlayacağını sormaya başladı.

Kırsal kalkınma projelerini başarıyla tamamlayan köy yönetimlerinin, MFİB’ye yeni projelere de girme talebinde bulundukları belirtiliyor.

Doğu Karadeniz Kalkınma Programı kapsamında verilen hibelerde, yüzde 100 performansa ulaşılarak 24 milyon avronun tamamı sözleşmeye bağlandı.

DOĞU KARADENİZ KALKINMA PROGRAMI

Merkezi Finans ve İhale Biriminin sorumluluğunda yürütülen, Avrupa Birliğine Katılım Öncesi Mali Yardımların 2005 yılı programında yer alan kısmının sözleşmeye bağlanma süreci tamamlandı. 30 Kasım tarihi itibarıyla, söz konusu programın toplam 265,6 milyon avro tutarındaki bütçesinin yaklaşık yüzde 90’lık kısmı sözleşmeye bağlandı.

Bu tutarın 24 milyon avro tutarındaki kısmı Doğu Karadeniz Kalkınma Programı (DOKAP) kapsamında dağıtıldı. Trabzon, Ordu, Rize, Giresun, Artvin ve Gümüşhane illerini kapsayan program kapsamında, toplam 1582 proje başvurusu değerlendirilerek, 214 başvuru sahibi hibe almaya hak kazandı. Değerlendirme ve sözleşme imzalama süreci sonunda yüzde 100 performansa ulaşılarak 24 milyon avronun tamamı sözleşmeye bağlandı.

24 milyon avronun dağılımı, yerel kalkınma girişimlerine 5,5 milyon avro, KOBİ’lere 8,3 milyon avro, turizm ve çevre altyapısına 10,1 milyon avro olarak gerçekleşti. 24 milyon avronun, 6 milyon avro tutarındaki kısmı Türkiye tarafından karşılanıyor.

ULUSAL KATKI, AB BÜTÇESİNE DEĞİL

TÜRK HAZİNESİNE AKTARILIYOR

MFİB yetkilileri, kamuoyunda, ulusal katkı tutarının AB bütçesine aktarılması gibi yanlış bir bilginin bulunduğunu, böyle bir durumun söz konusu olmadığını, tam aksine AB katkısının Hazine bünyesinde (Ulusal Fon) ulusal katkı ile birleştirilerek MFİB’ye aktarılmasının söz konusu olduğunu vurguluyorlar.

Kanalizasyon, içme suyu, katı atık depolama alanı inşası gibi alanlarda yoğunlaşan altyapı hibelerinden 20 belediye, 7 köylere hizmet götürme birliği, 2 köy muhtarlığı ve 1 özel idare yararlanacak.

Yerel kalkınma girişim alanında toplam 80 projenin desteklenmesi kesinleşti. Bunlardan 29’unu ziraat ve ticaret ve sanayi odaları oluştururken 9 dernek, 7 meslek lisesi ve 8 belediye de hibe almaya hak kazandı.

KOBİ desteğinden ise toplam 104 işletme yararlanacak.

HİBELERİ İSTİSMAR EDENLER YANACAK

Benzer bir durumun DOKAP programında da yaşanmaması için MFİB tarafından KOBİ’lere dönük bazı önlemler alındı.

Buna göre, gerekli risk değerlendirmeleri yapılmadan hibelerin kullanımına izin verilmeyecek. Sözleşmeyi uygulamaktan vazgeçen veya amacına uygun kullanmadığı tespit edilen KOBİ’lerden yalnız hibenin geri alınmasıyla yetinilmeyecek. KOSGEB, Türkiye Kalkınma Bankası ve Halk Bankasına da bildirilerek diğer ulusal desteklerden yararlanmaları da önlenecek.

/ ANKARA

10.12.2007


 

Bayramda 140 bin kişi tatile gidecek

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy, “Önümüzdeki bayramda yurt dışı turlara 60-70 bin civarında vatandaşımızın katılacağı, 70 bin vatandaşımızın da yurt içindeki otellerde konaklayacağı ve yurt içi turlarla seyahat edecekleri söylenebilir” dedi.

Ulusoy, bayram ve yılbaşı gibi kısa tatiller için rezervasyonların yoğunluk kazandığı dönemin, tatilden önceki bir kaç hafta olduğunu, bu konuda çok sayıda bireysel organizasyonun da söz konusu olduğunu söyledi.

Ulusoy, “Global bir tahmin yapmak gerekirse önümüzdeki bayramda yurt dışı turlara 60-70 bin civarında vatandaşımızın katılacağı, 70 bin vatandaşımızın da yurt içindeki otellerde konaklayacağı ve yurt içi turlarla seyahat edecekleri söylenebilir” dedi.

/ İSTANBUL

10.12.2007


 

Kimse Yok Mu? selzedenin yanında

Tekirdağ’da meydana gelen sel afetinin ikinci gününden beri bölgede yaraları sarmaya çalışan Kimse Yok Mu Derneği, eşyaları kullanılmaz hale gelen selzedelere eşya yardımında bulundu.

Yardım alan selzedeler dar günlerinde yanlarında olan Kimse Yok Mu’ya ve derneğin sponsorlarına minnettar olduklarını belirtti.

Trakya’da meydana gelen su baskınlarının yaraları sarılıyor. Birçok ev ve işyerinin sular altında kaldığı Tekirdağ’da, Kimse Yok Mu Derneği, afetin ikinci gününde bölgede sıcak yemek, gıda ve giyecek yardımı yaptı. 200 kişiye battaniye ve yiyecek dağıtan dernek, eşyaları kullanılmaz halde olan ailelere de mobilya yardımı yaptı. Bölgeye ilk ulaşan sivil toplum kuruluşu olan Kimse Yok Mu Derneği, afetin ikinci günü selden en çok etkilenen Altınova Mahallesi’nde sıcak yemek dağıttı, evlerini su basan ailelere giyecek ve yiyecek paketi verdi.

/ TEKİRDAĞ

10.12.2007


 

Alo kurban kesim hattı

Etimesgut Belediyesi, bünyesinde oluşturduğu ‘’Alo Kurban Kesim Hattı’’ ile talepte bulunan vatandaşların kurbanlarının kesiminin, 30-90 YTL ücretle yapılmasını sağlayacak.

Etimesgut Belediye Başkanı Serhat Kemal Yılmaz, yaptığı yazılı açıklamada, belediyede bir ilke daha imza attıklarını belirterek, Kurban Bayramı’nda devreye girecek ‘’Alo Kurban Kesim Hattı’’ ile mezbaha sertifikalı profesyonel kasaplar eşliğinde 7 bölgede kesim işlemi gerçekleştirileceğini bildirdi.

Bu uygulamayla hem ehliyetli, hem de sağlıklı bir ortamda kurbanları kesebileceklerini belirten Yılmaz, dini vecibelerini yerine getiren vatandaşlara uzman bir ekiple hizmet vermenin onurunu taşıdıklarını kaydetti.

/ ANKARA

10.12.2007


 

İstanbul, 2008 yemek başşehri

ABD’nin saygın gazetelerinden New YorkTimes, okuyucularına, 2008 yılında İstanbul’a mutlaka gitmelerini ve leziz Türk yemeklerini tatmalarını tavsiye etti.

Gazetenin hafta sonu yayımlanan gezi ekinde, 2008 yılında mutlaka gidilmesi gerekli yerler sıralamasında, İstanbul özellikle midesine düşkün Amerikalıların dünyada gitmesi gereken ilk şehir olarak gösterildi. Ekin, İstanbul’a ayrılan ve ‘’Kültürler Yemek Masasında Buluşuyor” başlığıyla yayımlanan yazısında, İstanbul’daki modern ve geleneksel restoranların sunduğu zengin yemek kültürünün nasıl hem uluslar arası, hem yerel, hem ileri görüşlü, hem de son derece köklü olduğundan söz ediliyor.

/ NEW YORK

10.12.2007


 

Dersane öğrencilerinin örnek davranışı

İzmir’de, Çiğli Körfez Dershanesi’nde başlatılan kampanyada, öğrenciler, okudukları kitapları ülkenin diğer bir köşesindeki kardeşlerine gönderiyorlar.

Öğrenciler, kampanyaya katılarak, her kitabın kapağına; görmedikleri, sesini duymadıkları kardeşlerine duygularını yazdı.

İlköğretim çağındaki öğrencilerin yazdığı ifadeler çok manidar: “Ülkemize sahip çıkalım. Okumak, bu vatana hizmet etmek bizim kadar sizin de hakkınız. Buradaki öğrenciler, imkanları olduğu halde okumak istemiyor.”

Çiğli Körfez Dershanesi Müdürü Ömer Demirayak, 20 Kasım’da başlayan kampanyanın 15 Mart’ta biteceğini söyledi. Kitapları, Kütüphaneler Haftası’nda Doğu’dan Millî Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği bir okula göndereceklerini söyleyen Demirayak, ayrıca kırtasiye malzemesi de topladıklarını hatırlattı.

/ İZMİR

10.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri