Afrika kıtası Avrupa Birliğinden esinlenerek Afrika Birliğini kurdu ve gelişmeye başladı. Ancak yıllarca sömürgecilik yüzünden kanayan Afrika’nın bu tehlikeden tam anlamıyla kurtulmuş olduğu söylenemez.
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM’ın düzenlediği III. Uluslararası Türk-Afrika Kongresi’nin ilk gün oturumlarında Küresel ve Siyasal Gelişmeler Işığında Afrika Birliği başlığı altında çeşitli konuşmalar yapıldı. Oturumun başkanlığını Kocaeli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hasret Çomak gerçekleştirdi. Oturumda sırasıyla Dr. Ben Hadj Abdüllatif, Türk Büyükelçi Can Altan ve Ekonomist-Politeknisyen Mamadou Lamine Diallo tebliğlerini sundular.
Dr. Ben Hadj Abdüllatif, 25 Mayıs 1963’te kurulan Afrika Birliği’nin temel amacının birlik, dayanışma ve sömürgeciliğin bitmesi, her türlü sömürgüye karşı politikaların koordine edilmesi olduğunu belirtti.
Türkiye’ye güveniyorlar
Daha sonra sözü alan Addis Ababa Büyükelçisi Can Altan Türkiye ve Afrika Birliği ilişkileri konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Aynı zamanda Afrika Birliği’nin daimi elçisi de olan Altan, Afrika Birliği’nin kuruluşundan bu yana sömürgeciliğe ve aparteid uygulamalara son verilmesi konusunda önemli başarılar elde ettiğini belirtti. 2000’li yıllarda ortaya çıkan yeni perspektifte Afrika Birliği’nin temel amacının kıtada politik ve ekonomik bütünlüğün tesisi, kalıcı barış ve istikrarın sağlanması ve demokratik yönetimler tesis etme olarak açıkladı. Bunda nihai hedeflerden birinin Afrika Birleşik Devletleri (Union Government) olduğunu da belirten Büyükelçi Altan, Afrika Birliği Komisyonu’nun kendisine model olarak Avrupa Birliğini aldığını ve Afrika Parlamentosu, İnsan Hakları Divanı ve NEPAD (Afrika Gelişimi için Yeni Ortaklık) gibi kuruluşlarıyla Avrupa Birliği benzeri bir birlik olma yolunda ilerlediğinin altını çizdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1990’ların sonunda özellikle Sahra’nın güneyindeki ülkelerle ilişkilerdeki zayıf noktaları gidermek adına ilk olarak 1998’de Afrika’ya açılım eylem planı belirlediğini ifade eden Altan, önceliğin ekonomik ve sosyal ilişkilere verildiğini ve politik gelişimlerin de sonradan doğal olarak gelişiminin hedeflendiğini belirtti. Bu açılımdan sonra oldukça olumlu ilerleme ve gelişmeler kaydedildiğinin altını çizen Altan, buna somut örnek olarak da Afrika ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin 2006 itibariyle 600 milyon dolar seviyelerinden 4 milyar dolarlara kadar yükselmesini gösterdi. Sosyal ve iktisadi ilişkilerin sonucunda gelişen politik ilişkilerin neticesinde de Afrika’da 10’un üzerinde fahri elçilik açıldığı ve büyükelçilik sayısının 2008 itibariyle arttırılmasının planlandığını vurgulayan Büyükelçi Altan, “Türkiye Afrika ile çalışmak için Afrika Birliği ile çalışılması gerektiğini biliyor. Ülkemiz zorlukların aşılmasında sonuna kadar Birliğin yanındadır. Afrikalı liderler de Türkiye’deki teknolojinin ülkelerine çok uygun olduğu düşünüyor ve ülkemizle birlikte çalışmayı uygun görüyor” dedi.
Gelecek masasında kimler olacak?
Türkiye’nin sömürgeci ve kolonici bir geçmişi olmamasının büyük avantajlar sağladığını belirten Büyükelçi Altan, “Afrika liderleri Türkiye’ye ciddi bir ortak gözüyle bakıyor çünkü Türkiye’nin kolonici bir tarihi yok.” dedi.
Türkiye’nin Afrika Birliği’nde gözlemci statüsü alan ilk ülkelerden biri olduğunu hatırlatan Büyükelçi Altan, 2008 yılında İstanbul’da yapılması planlanan Afrika Zirvesi’nin büyük önem taşıdığını belirtti. Altan, 17-18 Aralık’ta Afrika Birliği’nden 20 üyenin Ankara’ya bir ziyaret düzenleyerek hem Afrika Zirvesi hem de ilişkilerin güçlendirilmesi konularında bir dizi temasta bulunacaklarını da hatırlattı.
Daha sonra sözü alan Senegalli ekonomist-politeknisyen Mamadou Lamine Diallo ise Afrika’nın geleceği için siyasi bağımsızlık, ekonomik entegrasyon ve globalizasyonun olmazsa olmazlar arasında olduğunu ifade etti. Diallo konuşmasında Afrika’daki fakirliğin ve siyasi istikrarsızlığın en büyük sorunlar olduğunu belirterek sözü Fukuyama’nın tarihin sonu teorisine getirdi. Tek kutuplu bir dünyada barış ve huzurun sağlanacağına inanmadığını belirten Diallo, “Gelecek masasında kimlerin olacağı çok önemli. Bu anlamda Afrika Birliği’nin insanlık ve dünya dengeleri adına bir gereklilik olduğuna inanıyorum” dedi.
Sömürge etkisi devam ediyor
Oturumun ardından sorularımızı yönelttiğimiz konuşmacılar özellikle küreselleşme, sömürgecilik ve Afrika Birliği ile ilgili sorumuza cevap verdiler. Sömürgeciliğin bitmediği ancak şekil değiştirdiği ve bu anlamda kolonici ülkelere karşı Afrika Birliği’nin ne gibi stratejiler geliştirdiği yönündeki sorumuza Emekli Büyükelçi Can Altan, “Sömürgecilik elbette bitmemiştir. Ticari gelişmeler hep bizim aleyhimize işliyor. Bu konuda Afrika’ya yeterince destek verilmiyor. Avrupa ekonomik olarak Afrika’ya sadece tarım perspektifinden bakıyor. Afrika bu sebeple Çin, Hindistan, Brezilya ve ABD gibi ortaklar arayışına giriyor. Bazı büyükelçiler bu arayışlardan bahsediyorlar” ifadelerini kullandı. Mamadou Lamine Diallo ise, “Avrupa Birliği’nin Afrika ile ilgili çeşitli stratejileri elbette vardır. Ancak Afrika sadece Avrupa’ya kanalize olmuş değildir. Dünya dengeleri bizden yana dönecektir. Genç nüfusumuza güveniyoruz” dedi. Dr. Ben Hadj Abdüllatif ise Afrika’da ne yazık ki koloniciliğin ve sömürgeciliğin etkisinin devam ettiğini ifade etti. Uzun yıllar Afrika’nın belini büken sömürgeci zihniyetin kıtayı terk ettiğini söylemenin mümkün olmadığını ifade eden Abdüllatif, “Afrika’da üç ülke lideri bir araya gelip bir karar almaya çalıştıklarında Fransa’nın, İngiltere’nin konu ile ilgili onayı ve rızası aranmakta. Bu halihazırda sömürgeci zihniyetin bitmediğine işarettir” dedi. Türkiye’nin bu konuda en güvenilir partner olduğunun altını çizen Abdüllatif, “Bütün ülkeler samimiyetlerini ve sömürgeci olmadıklarını söylerler ancak önemli olan icraatler ve kapalı kapılar ardında dönenlerdir. Bu anlamda biz Türkiye’nin Afrika’ya yaklaşımına güveniyor ve güvenilir bir ortak olarak görüyoruz.” dedi.
|