Evvelki gün televizyonlara dün de kimi gazetelere haber konusu olan okul açılış töreni önemli bir problemi tekrar hatırlatmış oldu.
Birçok konuda radikal değişime imza atan hükümetin bir an önce müdahale etmesi gereken konuların başında bu protokol ve tören problemi gelmektedir.
Tören yapılacak diye yapılan dünyanın masrafı/israfı ve insanların çektiği eziyete dur demenin zamanı çoktan geçti..
Kars’taki okul açılışı bunun son örneği.
Basına yansımayan nice eziyetler var.
Biz öylesine törenlere boğulmuşuz ki törenin şekli amacını aşar hale gelmiş. Tek insan yetiştirmek için eski komünist ülkelerin bile bıraktığı şekilci törenlerle kendimizi tatmin ediyoruz.
En küçük toplantıda bile saygı duruşu istiklal marşına buyur ediliyor.
Bir sokak başında tören yapılıyor istiklal marşı okunuyor törene iştirak küçük kalabalık saygı dururken vatandaş işine gücüne devam ediyor. Törene gelenlerin çoğu zaten devlet memuru olduğu için zorunlu gelmiş, asıl halk ise ne olduğunu bile anlamıyor çoğu kez. Çünkü kendisi çile çekerken yapılan törenleri tabiatıyla benimsemiyor.
Saygı duruşunun da istiklal marşın da bir anlamı kalmıyor.
Bu iş o kadar çığırından çıktı ki en olmaz yerlerde istiklal marşı okunması işgüzarlığı bir yığın hataya da sebep oldu. Marşı söyleyemedi diye nice bürokrat tedib edildi. Sonunda çare İstiklal marşı kaseti ya da CD’sinde bulundu.
İstiklal marşı okunmalı. Yerinde ve zamanında.
Hele bazı bürokratların törenlerde geçirdikleri vakitler. Yok domates dikimi, yok patates sökümü, yok karşılama töreni gibi hiçbir katma değeri olmayan törenlerde gezen müdürlerin çalışacak zaman bulamadıkları şikayetlerini bizzat dinlemişimdir.
Fetih, kurtuluş ve bayram trenlerinde ana caddelerin trafiğe kapatılması ise ayrı bir ilkellik.
Mesela bazı törenler için İstanbul Turgut Özal (Vatan) Caddesi’nin trafiğe kapatıldığı törenleri bir hatırlayınız. İstanbullu ne çileler çeker. Bu törenler yapılmasın demiyorum. Yapılsın yapılmalı da. Ama vatandaşın hayatınıolumsuz etkimeyecek alanlarda yapılmalı. Tören yaparken vatandaşın tepkisi çekilmemeli.
Mesela miting alanları konusunda eskiye oranla bir iyileşme var. Eskiden üç beş kişi miting yapıyoruz diye ana caddeyi kapatır o bölgede hayatı felç ederlerdi. Sonraları trafiğin daha az etkilendiği alanlar tespit edildi problem tamamen çözülmedi ama eskisine göre daha iyi de oldu.
Ya o protokol rezaleti.
Bizde padişahlık kaldırıldı ama maşallah bürokratlarımız padişahtan daha padişah. Lüzumsuz makam araçları gereksiz korumalar beylerin geçişi için trafiği kilitlemeler.
Bunlar henüz gelişmediğimizi gösteren ilkellikler.
1990 ile 2000 yılları arasıda yakaşık 10 yılımın neredeyse yarısı Avrupa’nın farklı ülkelerinde geçti. Ne bir başbakanın geçişini ne bir bakanın trafikteki seyrini görmedim. Farklı plakalara da neredeyse hiç rastlamadım.
Memuruna maaş işçisine ücret ödeyemeyen birkaç bin nüfuslu belde belediye başkanlarının altında bile resmi plakalı lüks makam otomobilleri her halde bize mahsus bir özellik!
Neyse biraz uzattık galiba. Demem o ki okul açacağız diye o mini minnacık çocukların soğukta döktükleri göz yaşını hiçbir tören ve protokol telafi edemez.
Siz icraat yapın törene gerek yok vatandaş neyin nereden geldiğini bilir ve vefasızlık etmez..
Büyük devlet büyüklüğünü törenlerle değil icraatlarıyla gösterir.
Vatandaşı sefalet içindeyken devletin yaptığı büyük törenler o devletin büyüklüğünü değil ilkelliğini gösterir.
Görkemli ya da çok tören yaparak büyük olunmuyor.
Vatandaşı ferdi özgürlüğe sahip, milli gelirden payına düşen miktar yüksek, kültür düzeyi ileri, yargısı adil, toprağı işlenmiş, zenginlikleri değerlendirilmiş, üniversitesi ilim, sanayisi teknoloji, sanatçısı dünyaca makbul sanat üreten ve pasaportuna herkesin vize istemediği, vatandaşlarının dışarıda da saygı gördüğü ülke büyük ülkedir.
Yeni Şafak, 4.12.2007
|