Son seçimde seçmenin AKP’ye oy vermesindeki en önemli neden “ekonomik beklenti” olarak ortaya çıkmıştı. Erdoğan hükümetlerinin ilkinde, geçen dönemin ekonomik politikalarının sıkı bir şekilde uygulanmasıyla enflasyon düştü, ekonominin bazı sektörlerinde canlanma sağlandı. Dolayısıyla seçmen, en önemli sorun olarak gördüğü işsizliğin çözümü yolunda ciddi beklenti içine girdi.
Erdoğan’ın ikinci başbakanlık döneminin ilk 4 aylık dönemi bu kez ciddi bir hareketsizlikle geçiyor. Hükümetin ve devletin tepesinin teröre “takılmış” olmasının bu kilitlenmede önemli etken olduğu söylenebilir.
Diğer yandan, cumhurbaşkanı seçiminde Erdoğan’ın gönlünden geçen sonuçlara ulaşılamamış olmasının Başbakan’ın performansını etkilediğine ilişkin görüşler de öne sürülüyor.
***
Hükümetin hareketsizliğine ve “kilitlenmiş” görüntüsüne rağmen ona oy veren seçmenin umutlu bekleyişinde fazla bir değişiklik olmadığı, tam tersine o kitlenin biraz daha büyüdüğü çeşitli araştırmalardan anlaşılıyor.
Seçimle birlikte hızla başlatılmış olan yeni anayasa çalışmasında da Başbakan frene basmış durumda. Bunun nedeni, anayasa çalışması başlatılmadan önce hükümetin ve partinin tepesinde ne yapılması gerektiğine ilişkin net bir vizyon olmamasıdır.
Ankara’nın ekonomi alanındaki görüntüsü de tümüyle “durgunluk hali”dir. Ekonomi dünyasından yükselen sesler de ne kadar yumuşak ve özenli çıkıyor olursa olsun bu duruma dikkati çekiyor.
***
2002-2007 döneminde reform niteliğinde birçok çalışmaya heyecanla girişen AKP’nin tepesindeki heyecan eksikliğini birçok nedene bağlamak mümkün. Ama AKP’deki kadro eksikliğinin ve “her şeyin Başbakan’ın kararını beklemesi”nin de bu durumun önemli bir nedeni olduğu anlaşılıyor.
Terör şu andaki en önemli sorun olabilir ve bu konunun çözümü için hükümetin gösterdiği çabalar da destek bulabilir. Ama bu, diğer bütün meselelerin buzdolabına kaldırılmasını gerektirmez.
AKP hükümeti bu kilitlenme görüntüsünü hızla üzerinden atamaz ve geniş kitlenin somut beklentileriyle ilgili gelişmeler sağlayamazsa o büyük oy yığınının belki yavaş yavaş belki de hızla eridiğini görecektir.
Bizim topraklarımız “tek seçici” ve “tek karar verici” sistemlerinin yeşermesine uygun altyapıya sahiptir; ama bugünün dünyasında bunun adı asla demokrasi değildir.
Vatan, 3.12.2007
|