Size “hiç olmayacak” epey “hayali” bir film senaryosu anlatayım.
Sonra gideyim.
1. Büyük Devlet, küçük gördüğünün kendisine küçük küçük postalar koymasına bozuktur zaten.
2. Onun yarım yamalak desteğini köstek saymış, ağzı bir kere sütten yandığı için yoğurtları üflemeye koyulmuştur.
3. Hem Irak meselesindeki titrek desteğin acısını çıkartmak, hem de bundan sonra şu veya bu komşuda Büyük Devlet merkezli bir operasyon olduğunda bir daha ağzının yanmaması için Büyük Devlet cinlik yapar.
4. Zaten, kendi sorunlarını kendisi içeriden çözmekte mütereddit, hatta o ne kelime, gönülsüz duran müttefikinin kadim “terör belası” nı yeniden hortlatır.
5. Birincisi, bu şekilde, yani şehitlerin çoğalması, operasyon, sınır ötesi, savaş hali, kitlelerin öfkesi altında; sık sık kendisine yanaşsa da, kamuoyu baskısı ve kökeni itibariyle epey “kaypak ve güvenilmez” bulduğu siyasi iktidarı askerin gölgesine sokacaktır.
6. İkincisi; ABD’nin açık itirazlarına rağmen, aslında oradaki bir “İsrail’e çok yakın ekip” in tam da istediği şey olan “derin” bir sınır ötesi “savaş” a dalarsa, gölge tamamen vesayete, hatta olağanüstü, ara rejimlere dahi gidebilecektir.
7. Buna rağmen, sahnenin önündeki ABD yönetimi daha “uygun” yöntemi tercih etmektedir:
“Ülkenin içine içine sapladığın saldırılar sonucu terörle tehdit et, kışkırt, öfkelendir; ayağına getir. Alacağın vaatleri al, terörü bitirmede yardım sözü ver. Zaten kontrolün altına girmiş örgütü iyice gemle. Tasfiye etmesen dahi Türkiye’ye karşı pasifize edip İran’a sakla.”
8. Böylece, siyasi iktidarı bu kez ordu ve öfkeli ahali karşısında rahatlat. Elini hiç olmazsa görünürde güçlendir. Sana biat katsayısını ise artır.
Özetlersem:
ABD, PKK’ yı istediği gibi kullandı; Türkiye’ye saplayıp AKP iktidarını zorladı. Medya azdı, militerleşti. AKP de askerileşerek araziye uymakta büyük beceri gösterdi önce. Sonra, ABD’ ye koşturuldu. Sanki sadece Biz Onlardan bir şeyler istemişiz gibi yapıldı. ABD Bizden ne istedi, ne kabul ettirdi, asla belli olmadı. ABD artık iyice kuklalaşmış, tetikçileşmiş silahlı örgütü kenara, daha ziyade İran’a karşı kullanmak üzere çekmeye başladı. Türkiye’de ise iktidar ile orduyu birbirini törpületerek birbirine yaklaştırdı.
Özetin özeti: “Terörist saldırılar” ile köpürtüp Beyaz Saray’da duruladı, kuruladı!
Bu çok kısa, kaba ve pek de “komplocu” görünen anlatıma bakıp sanki kendimizin hiç sorunu yokmuş, sanki burada insanların acıları, öfkeleri, sanki hakikaten bir Kürt meselesi, sanki Türkiye’nin PKK’dan da bağımsız Kuzey Irak tedirginlikleri, hesapları, Türkiye’de darbeci hevesler, cepheleşme gerilimleri, hep ateşte tutulan iç savaş fitneleri mevcut değilmiş gibi olmasın.
Lakin, “çok yakın tarih” in şipşak özeti biraz böyle.
Meşhur “kazan, kazan” sistemi. Aslında kazınarak, kazandığını zannetme ve kazandırma sistemi.
Tabii şu da var:
Onlarca şehit er, uzman, astsubay, teğmen; onlarca yaralı, acılı aile, evlatsız kalmış ana baba, babasız kalmış çocuklar; kendi ülkelerine saldırtılan onlarca “ölü terörist” ile onların aileleri; nefret, düşmanlık iklimi.
Bu minvalde;
Bana düşmez ama, yine de kendimi tutamadım:
“ABD ve İsrail lekeli militer ulusalcılıklar ile milliyetçilikler” in, “ABD cilalı muhafazakar demokratlıklar” ın, “ABD ile onun kuklası bir örgüt gölgesinde demokratlıklar” ın, ille kendilerini kandırmaya devam edeceklerse de, bizi daha fazla yemeye devam etmemelerini diler selam ederim.
Bu memlekette kardeşlik, güzellik, barış, millet, ulus, halk, cumhuriyet, demokrasi, hukuk, adalet adına yapılabilecek daha neler var halbuki.
Sabah, 26.11.2007
|