Sınırötesi operasyon tartışmalarını Yeni Asya’ya değerlendiren Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, 23 yıldır bölgede çatışmalı bir ortam olduğunu ve tüm askerî yöntemlerin denendiğini hatırlatarak, “Ama bir sonuç elde edilemedi. En son Kara Kuvvetleri Komutanı bir açıklama yaptı; ‘Aldığımız askerî önlemler dağa çıkmayı engelleyemedi’ dedi. Sözün bittiği yer aslında orası” diye konuştu.
Artan terör olaylarından sonra birbiri ardına çözüm önerileri geldi. Kimi tekrar olağanüstü hal uygulamasına geçilmesini isterken kimi de Kuzey Irak’a yönelik ekonomik yaptırımları gündeme getirdi. Özellikle Doğu ve Güneydoğu ekonomisini canlı tutan Habur sınır kapısının kapatılma talebi dillendirildi. Önceki günkü MGK toplantısında da benzer karar çıkınca bölgenin nabzını tutmak istedik ve Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya ile görüştük.
* Son artan terör olaylarından sonra bölgede tekrar olağanüstü hali isteyenler oldu. Geçmişte bu uygulamanın faydasını gördünüz mü?
Akıllı insanlar ön sezileri güçlü insanlardır. Yaşadıklarından ders alırlar. Ama yaşadıklarından ders almayanlar da vardır. Yaklaşık 23 yıldır bölgede çatışmalı ortam var. Bundan önce de olağanüstüler oldu, her türlü önlem alındı, askeri tüm yöntemler denendi. Ama bir sonuç elde edilemedi. En son Kara Kuvvetleri Komutanı bir açıklama yaptı; “Aldığımız askerî önlemler dağa çıkmayı engelleyemedi.” Sözün bittiği yer aslında orası. 23 yıldır uygulanan sistemlerin hepsinin iflas ettiğinin ve sonuç alınmadığının bittiği nokta komutanının açıklamasıydı.
*Gereği yapılıyor mu peki?
Bu olayın çözümü askeri önlemler, polisiye çözümler değil. Bunun başka boyutunun artık görülmesi gerektiğini söylüyoruz. Bakın izlenmiş ve başarıya ulaşılmış küçük de olsa bir yöntem var.
*Nedir o?
Şu son 5 yılda atılan ekonomik adımların yanında Avrupa Birliği sürecinde demokratikleşmeyle ilgili atılan adımlar bölgede rahatlamaya sebep oldu. İnsanlar gelecekleriyle ilgili ışık görmeye başladılar. Bunu da 22 Temmuz’da sandığa yansıttılar. Biz de diyoruz ki yapılan uygulamaya devam edilsin. Bölgesel kalkınmaya önem verecek mikro dengelerle ilgili reformların yapılması lazım. Yatırımcıyı bölgeye getirecek, gelişmişliği arttıracak girişimlerde bulunulması gerekir. Bundan sonra atılacak adımın bu olması gerekirken bir anda dönüp diyoruz ki “23 yıldır denediğimiz yöntemi bir daha deneyelim.” Böyle bir şey olmaz. Bunun adı hakikaten yok. Bu insanların ülkeyi sevdiğine inanmıyorum. Aynı şeyde ısrar etmelerini anlayamıyorum. Siyasî rant peşinde koşan insanların söylemi olarak değerlendiriyorum.
*Olağanüstü hal gibi talepleri olanları mı?
Kesinlikle. Artık insanlarımız bölge sorunlarıyla ilgili siyasî rant elde etmekten vazgeçsinler. Çünkü bir gün gelecek bu onların da başına çökecek.
*Şu anda bölgede ticari hayat ne durumda?
Habur sınır kapısının kapatılması gibi Kuzey Irak’a yapılacak olan operasyonun boyutu ile ilgili insanlarda bir tedirginlik var. Ne olacağını bilmiyorlar. Bölgede çok fazla ekonomik enstrüman yok. Nüfusun yüzde 64’ü tarımla geçiniyor. Ne sulama kanalları var ne modern tarım girmiş bölgeye. Sanayinin istihdamdaki payı yüzde 3. Sanayi de yok. Irak’la yapılan dış ticaretten kaynaklanan canlılık var. Buradan sürekli ürün gidiyor, insanlar orada çalışıyor, 200 bine yakın tanker Irak’a sefer yapıyor. Her seferleri 12-15 gün sürüyor ve 1500 dolar gibi para kazanıyorlar. Bölge için önemli bir gelir. “Bunu keselim” diyorlar. Kestik, peki ne olacak bu insanlar?
*Asıl zararı bölge mi görecek?
Tamamen bölge insanı cezalandırılacak. Türkiye böyle bir denemeyi yaptı daha önce. Duygusal davranarak bazı kararlar alındı. 4 bin köy boşaltıldı, 1 milyon insan yerinden edildi. Bu insanlar Diyarbakır’da, Kızıltepe’de, Batman’da Nusaybin’de birer mahalle oluşturdular. Her evde 20’şer insan yaşadı. Ve onların arasından dağa çıkanlar oldu. Günde 2 doların altında yaşamlarını sürdüren bu kitleyi tamamen üretimden koparıp burada tüketici konumuna koyarsanız bu daha kötü bir şekilde karşınıza çıkar. Türkiye bu olayı yaşadı. Diyarbakır nüfusunun neredeyse yüzde 50’si 18 yaşın altındaki çocuk. Hiç bir vasfı yok. Bununla ilgili bir çalışma yok. Şimdi dönülüyor “kapıyı da kapatalım.” Eee. Buradan geçimini sağlayan yaklaşık 2-3 milyonluk bir nüfusu bundan da mahrum edelim, bunlar da otursunlar. Ülkenin güvenliği varsa kapatalım. Ama o zaman “ey vatandaşım kapıyı kapatıyorum sen bugüne kadar ticaret yapıyordun sana da şu işleri yapmanı öneriyorum” diye çözüm getirmeniz gerekiyor.
*Alternatif istiyorsunuz?
Evet. Bu insanlar evde oturmaz ki dağa çıkacak.
*Bir de bazı iş adamlarının da Habur’un kapatılmasını isteyen sözleri var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bekâra karı boşamak kolaydır. Biz ne çekiyorsak bilir bilmez insanların konuşmasından çekiyoruz. Bu sözüm de onlara. Bölgeyi bilmeyen, bölgeye gelmeyen, bölge ile ilgili hiçbir adım atmayan insanlar... Buradaki insanlar aç. Onlar da gelsin 20 yıl aç kalsınlar bakalım. Bizim gibi mi yoksa böyle mi düşünecek. Önce bunu gelsin yaşasın. Şiddet ortamında insanların aç olduğu ortamı bir yaşasın.
*Uzaktan konuşmak kolay…
Aynen öyle. Irak ticaretinin bölge için ne kadar önemli olduğunu gelsin görsün. 2005 yılında Irak’la olan ticaretimiz zirveye ulaştı. Son 1-1.5 yıldır ticari sıkıntı yaşanıyordu. Bugün iyice düştü. Hep gergin ve yanlış politikalardan dolayı. Keşke şu söylenen önlemler çözüm olsa. Bilsek ki gerçekten akan kan duracak oturup aç kalmaya razıyız. Bölge ile ilgili demokratikleşme adımları atılmalı, bölgeye yatırım gelmeli başka yöntemi yok.
|