Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Ekim 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Duâ tanelerinden san’at eserine

Yüzyıllardır insanoğlunun Rabb’ini zikretmek, onu bütün kusur ve noksanlardan tenzih etmek için kullandığı tespih, günümüzde ince işçiliği ve pahalı malzemelerden yapılmasıyla koleksiyoncuların gözdesi haline geldi. Tespih ustası Hüseyin Çelik, Türkler için tespihin ipe dizilmiş boncuklardan ibaret olmadığını, tespihin yapıldığı malzemeye, tanelerin tornadan çekiliş tarzına ve onu imal eden ustaya kadar ayrı ayrı değer ifade ettiğini dile getirdi.

Tespih ustası Hüseyin Çelik, Gaziosmanpaşa’daki atölyesinde Türklerin hat san’atından sonra geliştirdiği dini yönü ağırlıklı sanatlardan biri olan, ancak günümüzde unutulmaya yüz tutan tespih san’atının gelişmesi için çalışmalarını özenle sürdürüyor. Çelik, tespihin milattan önce 800’lü yıllarda ilk kez Hindular tarafından çekildiğini, bunun daha sonra Müslümanlarda görüldüğünü, Musevilik hariç tüm dinlerde tespih çekildiğini anlattı.

Çelik, Türkler için tespihin ipe dizilmiş boncuklardan ibaret olmadığını, tespihin yapıldığı malzemeye, tanelerin tornadan çekiliş tarzına ve onu imal eden ustaya kadar ayrı ayrı değer ifade ettiğini dile getirdi.

Kendisinin tespih san’atıyla, çalıştığı iş yerinde gördüğü altın işlemeli fildişi tespihten etkilenerek başladığını ve 23 yıldır bu mesleği sürdürdüğünü ifade eden Çelik, “İyi ki başlamışım. İşimden çok memnunum. San’atsal bir şeyler yapmak apayrı bir olay. Ortaya bir şeyler çıkartıyorsunuz ve bu takdir ediliyor. Maddiyattan ziyade takdir edilme duygusu çok güzel. Bu bana haz veriyor. Yaptığım işin daha üstünde bir şeyler yapmak istiyorum” dedi.

San’atın inceliklerini ustası Yusuf Özgen’den öğrendiğini anlatan Çelik, “San’at insanın gönlünde olmalı. San’at ve san’atkara değer insanın gönlünden gelmeli. Tespihi parayla satın alabilirsiniz, ama onu önce gönlünüzle satın alın. Ustam da tespihlerini onları taşıyabilecek kişilere satardı” diye konuştu.

Çelik, Türkiye’deki tespih imalatının had safhada olduğunu belirterek,

“Türkiye’de çok tespihçi var. Ancak benim gibi bunu san’at olarak yapan 5-6 tane isim vardır” dedi.

Ham madde olarak 50 milyon

yıllık fosil kullanılıyor

Hüseyin Çelik, yaptığı tespihlerin ağaç, bitkisel, hayvansal, kakma işlemeli, deniz ürünleri ve fosiller grubu olarak 6 başlıkta toplandığını dile getirerek, deniz grubu tespihlerin mercanların fiyatının çok yüksek olması sebebiyle en pahalı tespihler olduğunu bildirdi.

Ham madde olarak, inci, sedef, istiridye kabukları, fildişi gibi malzemeler kullandığını belirten Çelik, 50 milyon yıllık fosillerden de yararlandığını kaydetti.

Çelik, kakma grubunda ise sade tespihin üzerine 18 ayar altın ve safir gibi taşların tek tek işlendiğini anlatarak, “Tespihlerimin üzerindeki her çalışma Osmanlı motiflerine sadık kalınarak yapılıyor. Osmanlı’ya duyduğum hayranlığı tespihlerimde her zaman uygulamaya çalıştım.

Yaptığım tespihlerdeki en önemli detay malzemenin doğal olması ve tamamıyla el emeğiyle yapılması” diye konuştu.

Ham maddelerin çoğunun yurt dışından getirildiğini ve bazı malzemelerin temininde sıkıntı yaşandığını belirten Çelik, “Yasak olan malzemeler var, fildişi, gergedan boynuzu gibi. Bazen Kapalıçarşı’ya gelen çeşitli fildişi kutuları ve bastonları alıp bunlardan tespih yapıyoruz” dedi.

Tespih yapımının incelikleri

Hüseyin Çelik, tespihin, tane, pul (durak), imame, düğümlük, ara taneler, tepelik ve çividen oluştuğunu ifade ederek, tespih yapımıyla ilgili şu bilgileri verdi:

“33’lük bir tespihte standart olarak pulları biz ilk beş taneden sonra koyuyoruz. Arap kökenliler ise 11’inci taneden sonra koyuyorlar. Pulun beşinci taneden sonra konulmasıyla ilgili iki rivayet var. Birincisi, Osmanlı döneminde tüm dünyaya tespih yapan İstanbullu ustaların tespihlerinin ayırt edilmesi için aldıkları ortak kararla pulların beşinci taneden sonra konulması. Diğer rivayet ise pulların İslâm’ın 5 şartını temsil etmesi için beşinci taneden sonra dizilmesi.”

Çelik, bütün parçaların tespih tanelerindeki biçim ve boylarla ahenk sağlamasına özen gösterilmesi gerektiğini kaydederek, imamenin boyunun 5 taneden uzun olmaması gerektiğinin altını çizdi.

İmamenin tepesini genelde Mevlevi başlığı gibi yaptığını ve üzerine isim ve soy isminin baş harfleri olan “HÇ” imzası attığını belirten Çelik, tanelerin dizilişini de müşterilerinin parmak aralıklarını bildikleri için buna göre yaptıklarını aktardı.

120 bin dolara pırlanta ve

elmas işlemeli altın tespih

Tespih yapım süresinin kullanılan malzemeye göre değiştiğini, 33’lük klasik bir tespihin ortalama 1,5 günde yapıldığını dile getiren Çelik, en uzun 6 ay bir tespih üzerinde çalıştığını bildirdi.

Genelde tespihleri bir 33’lük ve bir 99’luk olmak üzere takım şeklinde yaptığını belirten Çelik, ayda ortalama 8 takım, sadece 33’lük olarak ise 20 tane tespih tamamladığını söyledi.

Çelik, ahşap grubundaki bir tespihin fiyatının 150 dolardan başladığını anlatarak, en pahalı eserinin 1994 yılında 120 bin Dolara sattığı komple 22 ayar altın üzeri elmas ve pırlanta işlemeli tespih olduğunu kaydetti.

10 sene boyunca en güzel malzemeleri seçerek kendine 81 adetlik bir tespih koleksiyonu yaptığını ifade eden Çelik, kimseye bahsetmediği bu tespihleri duyan büyük bir şirket sahibinin ısrarları üzerine 380 bin dolara satmak zorunda kaldığını dile getirdi.

01.10.2007


 

Yazarlarımız okuyucularıyla buluştu

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından organize edilen 26. Kültür ve Kitap Fuarı’nda 39 No’lu standda yer alan Yeni Asya Neşriyat’ın yazarlarının katıldığı imza günü büyük bir katılımla gerçekleşti.

Yazarlardan Demirhan Kadıoğlu ve Nurdan Damla’nın okuyucularıyla buluştuğu imza gününde, özellikle minik okuyucular büyük rağbet gösterdi. Yazarlardan Demirhan Kadıoğlu kitapları imzalamanın yanında alınan her kitabın kapağına, alıcının portresini çizerek gelen ziyaretçilerin ilgi ve beğenisini kazandı.

Fuarda Yeni Asya’nın yazarları imza günü için gelmeye devam edecekler. 30 Eylül Pazar günü saat 14.00’de de İbrahim Kaygusuz ve Süleyman Kösmene okuyucularıyla buluşacaklar.

Cemil YÜZER

01.10.2007


 

Boncuklu Höyük’te kazı çalışmaları bitti

KONYA -Konya’nın merkez Karatay ilçesi Hayıroğlu beldesindeki neolitik çağ yerleşim birimi Boncuklu Höyük’te sona eren kazı çalışmalarında, avcılık yaparak geçinen insanların, avladıkları hayvanların etlerini kilometrelerce uzaktan gelen insanlardan aldıkları süs eşyalarıyla takas yaptığı belirlendi.

Kazı Başkanı Doç. Dr. Douglas Baird, Anadolu ve Orta Doğu’da en eski köy yerleşimi olan 10 bin yıllık Boncuklu Höyük’te ilk kez geçen yıl yapılan yüzey kazılarının ardından, bu yıl ince kazı çalışmalarına başladıklarını belirtti.

Boncuklu Höyük’te Çatalhöyük’ten farklı olarak eğimli, oval duvarlara rastladıklarını ifade eden Baird, ‘’Elde ettiğimiz bulgular, bize Boncuklu Höyük’te yaşayanların, Çatalhöyük kültürünü oluşturduğunu gösteriyor. Boncuklu Höyük’te çiftçilik henüz tam anlamıyla gelişmemiş. Bu yerleşim yeri, Çatalhöyük’ten bin yıl daha eski’’ dedi.

01.10.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri