Çiçeği burnunda güzel bir kitap çıktı Timaş Yayınlarından. Psikolog ve Psikoterapist Yasemin Uçal’ın kaleminden, on yıllık meslek yaşamının ürünü bir kitap. Her gün tanıklık ettiği yaşam öykülerinden yola çıkarak yazmış olduğu kitapta Yasemin Hanım, hepimizi kendimize davet ediyor. Kendinize Hoş Geldiniz diyor kitap. Yaşamın kıvrımlarından iç dünyamıza ışık tutan bu kitapta, Psikoterapi nedir? Yoksunluk, Kurgu ve Deneyim, Markalar Dünyası, Kontrol Memuru, Bumerang, Vazgeçmek konuları ele alınmış.
Kitabı ve kitabın amacını konuştuk kendisiyle.
Kitabın başındaki konuların içeriğine girdik. Yoksunluğa ve Kurgu ve Deneyim’e teğet geçtik. Diğer konuları da, kitabın kendisinden okumanız için sizlere bıraktık.
Keyifli okumalar..
* Neden psikoterapi öyküleri?
Mesleğimi psikoterapist olarak yaptığım için, senelerce dinlediğim her insanın biricik öyküsünde ne kadar fazla psikolojik dinamiklerin olduğunu fark ettiğimde, insanların da kendi ruh dünyalarına dair farkındalıklarını arttırmak ve o psikolojik dinamikleri onlara göstermek için kendi metodumuz olan psikoterapi öykülerini kullanmayı uygun buldum.
* Kitabın amacı nedir?
Amacım, hepimizin gittikçe karmaşıklaşan dünyevi hayatında gözümüzü ruhsal dünyamıza çevirerek iç alemimizde nelerin, ne şekilde işlediğine dair farkındalık kazandırarak kişiyi özüne yaklaştırmak.
İkinci olarak; günümüzde psikologluk çok sömürüye açık bir meslek. Bu titri alan, ya da her NLP kursuna giden bir şekilde psikoterapi yaptığını zannediyor. İnsanların ruhsal dünyasında vicdanen sorumlu olduğumuz psikoterapi metodunu kendilerince hoyratça kullanıp, psikoterapist olarak kamuoyunda meslek icra ediyorlar. Halen Türkiye’de psikoterapist ve psikiyatrist ayrımı tam anlamıyla bilinmediği için bu durum, söz ettiğim çevrelerin daha çok işine yarıyor. Kitabı terapi öyküleriyle aktarmamın sebebi, psikoterapi nasıl yapılır? Az çok neleri içerir? Terapide nasıl bir yol izlenir? Okuyucuyu bu konularda bilinçlendirmek istedim.
* Kitapta kaç terapi öyküsü var?
Yedi terapi öyküsü ve bir deneme
* Kitabınızda birinci öyküde yoksunluğu ele alıyorsunuz. Yoksunlukta neyi vermek istiyorsunuz?
Burada özellikle kişinin hayatında maddi ve manevi yoksunluğun getirdiği ruhsal sıkıntılardan söz etmek istedim. Yoksunluğun tanımı bana göre doğru yapıldığında asıl sıkıntı ya da dert dediğimiz sorunun oralarda var olduğuna inanıyorum. Günümüzde insanlar bir takım beklentilerinin umutlarının (ev almak gibi) adını sıkıntı ve dert koyabiliyorlar. Amacım insanların varsa sorunları ve dertlerini bile doğru tanımlamalarıdır. Terapilerde fark ettiğim gerçekten insanların hayatında gerçek yoksunluk yaşadıklarında acıya temas ettikleriydi. İlginçtir ki, yoksunluk farkına varıldığında, kişiyi gerçeklikle daha çabuk temasa geçirip içsel büyümesini hızlandırmakta.
Kulluk anlamında ufak tefek sıkıntıların halledilebildiğini asıl problemin yoksunluk olduğunu ve her şeyin dert edilmemesi gerektiğini, yoksunluk kavramını içselleştirdiğimiz anlamda anlaşılabileceğini zannediyorum.
* İkinci öykü; kurgu ve deneyim
Terapilerde fark ettiğim kimi insanların kurgusal, kimi insanların deneyimsel yaşadığıydı. Bunu öyküde her insanın kendine dair hangi çizgide durduğunu fark etmelerini istedim.
Zira mütedeyyin insanlar kader anlayışında bazen öylesine farklı anlamlar çıkarıyorlar ki; bilinç dışı olarak hayatı tamamen kurgusal yaşayıp, nasip olacaksa olacaktır deyip, sebepler dairesinde hareket etmekten kaçınıyorlar. Altındaki temel dinamik, yaşama ve deneyime dair korku ve kaygılarıdır. Fakat bunu dindar kimliğiyle öyle güzel örter ki; böylesine pasifçe hayatı yaşadığının bazen farkına bile varamaz. Oysa; hayatı deneyimleyerek yaşamak yani temas ederek, içine girerek yaşamak, kulluk anlamında insana o kadar çok şey öğretir ki; kulluğun ana gayesi olan ruhsal tekamül için birer geçiş tünelleridir diyebiliriz.
* Kitabın sonunda ele aldığınız vazgeçmek dinamiği…
Vazgeçmek kendi hayatınızın anlamını ve dokusunu oluştururken bazen tercihinizin sizi getirdiği nokta olabilmekte. Bazen vazgeçilmezlerimizle hayatımız anlamlı kılınırken, bazen vazgeçemediklerimiz huzura giden yolda prangalarımız olabilmekte. İlişkilerde daha çok terk etme teması işlenirken ilişkiyi hep öteki üzerinden dillendirerek gözümüzü yine içe çevirmek yerine ötekiyle daha ilgiliyizdir. Oysa vazgeçiş bireysel tercih ve iradi yönelim olduğu için gözü daha ziyade kendi iç dünyasına ruhsal dünyasına ve özüne yaklaştırmakta. Vazgeçmek, geçebilmek başlı başına bence bir imtihan. Hatta var oluşun özeti gibidir vazgeçmek ya da geçememek.
* Neden kendinize hoş geldiniz?
Terapilerin amacı kişiyi kendisiyle yüzleştirerek, iç dünyasına yol aldırmaktır. Bu kitabın amacı da, okurun her öyküde biraz daha kendini keşfederek tanımasıdır. Ayrıca terapi ruhsal anlamda yeniden inşa olduğu içindir ki, kişi kendisini farklı bir boyuttan algılayıp fark edeceği için kendine hoş gelmekte. Yani kendi dünyasına davet edilmekte ve bu davetin neticesinde hoş geldiniz denilmekte.
|