Malezya tartışmasının nasıl başladığını hatırlamakta yarar var.
Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, seneye Dışişleri Bakanı olması beklenen Richard Holbrook geçen ağustosta PBS TV’de bir söyleşide dedi ki:
“11 Eylül’den beri ABD, dünyanın her yerinde ılımlı İslami demokrasiler istiyor. İşte, sadece iki tane var: Türkiye ve Malezya... Türkler çok dramatik bir seçim yaptı. Ilımlı Müslüman bir parti, meşruiyetlerini Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ten alan ünlü milliyetçi partileri mağlup etti. Bu ılımlı Müslüman parti, İsrail ile de iyi ilişkiler içinde ve AB’ye üyelik istiyor. Ben de bunu kuvvetle destekliyorum.”
“Ilımlı İslam” tanımının yarattığı antipatiye Malezya’dan gelen haberler de eklenince tüyler ürperdi. (...)
ABD’nin niyeti konusundaki kuşkular hepten arttı.
Bu niyeti daha iyi anlamak ve yaşanan gelişmeleri netleştirebilmek için, Amerikan stratejisinin zeminini oluşturan bazı raporları hatırlamakta büyük yarar var.
“Diplomatlarını eğitmeliyiz”
Bahsedeceğim raporlar “Rand Corporation” imzasını taşıyor.
Amerikan dış politikasına yön veren bu etkili “fikir fabrikası”, Donald Rumsfeld, Condoleezza Rice, Francis Fukuyama gibi uzmanlarıyla tanınıyor.
Rand Coorparation’ın ılımlı İslamcılarla yakınlaşma tavsiyesi, CIA’den Graham Fuller’ın Savunma Bakanlığı için hazırladığı 1990 “Türkiye’de İslam Köktenciliğinin Geleceği” başlıklı bir raporda yer aldı.
Muammer Aksoy’un, Çetin Emeç’in, Turan Dursun’un, Bahriye Üçok’un peş peşe öldürüldüğü yıldı o...
Merkez sağ krizdeydi. Erbakan’ın başbakan olmasına 5 yıl vardı.
Rand Coorparation, Amerikan yönetimi için bir rapor hazırlayıp 2 şey tavsiye etti:
“1) Türkiye’deki İslami hareketi daha yakından tanımalı, onların ideolojileri hakkında daha yakından bilgilenmeli ve diplomatlarını eğitmeliyiz.
2) ABD’nin İslamcı akımın ılımlı üyeleriyle resmi olmayan ilişkiler kurması yararlı olacaktır.”
1999’da ABD Dışişleri Bakanlığı’nca hazırlanan “Din Hürriyeti Raporu”nda Fethullah Gülen’den “ılımlı İslami lider” olarak
Radikal adımlar
Sonra Cheryl Barnard’ın raporu geldi.
Barnard, ABD’nin eski Irak büyükelçisi Zalmay Halilzad’ın Yahudi asıllı eşiydi. O da 2003’te “Sivil Demokratik İslam Raporu” hazırladı. Şöyle yazdı:
“İslam dünyası şu an gelişme yoksunluğu ve globalleşme ile uyumsuzluk sorunlarıyla boğuşuyor. Bugüne dek İslam dünyasında çare için bulunan milliyetçilik, Pan-Arabizm, İslam devrimi vb. kavramların da çözümde yetersiz kaldıkları görülüyor. İslam dünyası kendini tanımlama kavgasını yaşıyor. Peki ABD’nin bu kavgadaki öncelikleri neler? Önce İslamiyetten kaynaklanan şiddetin önlenmesi, sonra ABD’nin İslamiyete karşı olduğu imajından kaçınılması, daha sonra da İslam dünyasının demokratikleştirilmesine yönelik atılacak radikal adımların planlanması...”
İslam dünyası 4 parça
Barnard, raporunda İslam dünyasını 4 kategoriye ayırıyordu:
“1) Köktendinciler: Demokratik değerleri reddederler. İslami değerlerle yönetilen otoriter bir devlet biçiminden yanadırlar.
2) Tutucular: Tutucu bir toplum isterler. Modernleşme ve değişim konularına kuşkulu yaklaşırlar.
3) Modernistler: İslam dünyasının, globalleşmenin bir parçası olmasından yanadırlar. İslamda reform ve modernleşme isterler.
4) Laikler: Din ve devlet işlerinin ayrışmasından, Batı türü demokrasiden yanadırlar. Dini, bireysel düzeye indirgemeye çalışırlar.”
Laikler soldan uzaklaşmalı
Peki ABD hangisini destekleyecek?
Raporda köktendincilerin terör eylemlerinin, baskılarının, yolsuzluklarının sürekli basına yansıtılarak aralarındaki bölünmelerin hızlandırılması tavsiye ediliyor.
“Tutucular”ın “köktendinciler”le ittifakının önlenip “modernistler”e yakınlaşmasının sağlanması, “tutucu”lar arasında özellikle Sufizm’in taban bulması için uğraşılması öneriliyor.
Ya laikler?
Raporda “Kemalistler”in ABD’ye yakın durmadıkları belirtiliyor ve şöyle deniliyor:
“Laiklerin köktendinci tehlike karşısında ABD ile aynı görüşte olmaları için uğraşılacak. Bu, laiklerin milliyetçilik ve sol akımlara yanaşması önlenerek gerçekleştirilecek.”
Okullar açmaları sağlanmalı
Rapora göre, ABD’ye en iyi müttefik “ılımlı İslamcılar”...
Nasıl desteklenecekleri konusunda şunları öneriyor:
“Çalışmalarının, görüşlerinin yayımlanması ve dağıtılmasına maddi katkı yapılacak.
Daha geniş kitlelere özellikle gençlere ulaşmaları teşvik edilecek.
Sivil toplum kuruluşları kurmalarına, eğitim için yer bulmalarına ve politik süreç içinde gelişmelerine destek olunacak.
Görüşlerini yaymak için web sitesi, okul, enstitüler kurmalarının önü açılacak.
Ilımlı İslamın kitlelerin alternatifi olması sağlanacak.”
Fethullah Gülen örneği
“Yönetim talebinden vazgeçirilmiş, sivil, demokratik bir İslam” modeli hedefleyen raporun sonundaki “Derin strateji” bölümünde daha somut öneriler var. Şöyle denmiş:
“Ilımlı İslamcıların cesur sivil liderler olmasına çalışılmalı. Demokrasi, insan hakları, kadın hakları konusunda etkili politikalar geliştirmeleri sağlanmalı. Sivil toplum örgütleri oluşturarak Ilımlı İslamcı liderlere yardım edilmesine çalışılmalı...”
Fethullah Gülen’in örnek olarak verildiği ılımlı İslamcıların ekonomik güç eksikliği dile getirilip maddi destek yapılması önerilmiş.
Bunlar, 3 yıl önceki önerilerdi. Etkileri ortada...
Milliyet, 25.9.2007
|