Milliyet yazarı Ece Temelkuran, 19 Eylül tarihli yazısının bir yerinde şöyle demiş: “Hiçbir dine inanmamama rağmen, itiraf edeyim ki, bu ikiyüzlü erkek dünyası içinde bazen ben bile kapanmak istiyorum. Türban takmak, çarşafa girmek değil, üstüme büyük bir nevresim çarşafı örtüp çıkmak istiyorum sokağa.”
Temelkuran’ın bu isyan hali, bana, ‘Hindu asıllı bir ateist’ iken 1999’da Müslüman olan dünyaca ünlü Hint şairi ve yazarı Kamala Das’ın The Times of India gazetesine verdiği bir beyanatı hatırlattı (Not defterime geçirirken yayın tarihini belirtmeyi unutmuşum. 2000 yılındaydı galiba).
Aslında şöyle: Beni derinden etkileyen ve yıllardır aklımdan çıkmayan bu beyanatı köşeme taşımak için uzun zamandır fırsat kolluyor, vesile arıyordum. Aradığım vesileyi Temelkuran’ın yukarıda mezkûr cümlelerinde buldum.
Yanlış anlamaların önüne geçmek için hemen belirteyim ki, Temelkuran’la Das’ı birbirine benzetiyor filan değilim. İkisi de kadın, ikisi de yazar, ikisi de kadının üstündeki kem gözlerden şikâyetçi; ama bunlar bir yana, birbiriyle uzaktan-yakından alakası olamayan iki ayrı dünyadan söz ediyoruz.
Uzatmayayım…
Şöyle diyordu Kamala Das:
“İslam’ı seçmemde tesettürün büyük rolü var. Tesettürü seviyorum. Müslüman kadının Ortodoks hayat tarzını seviyorum. Erkekler mesture bir hanıma dönüp bakmazlar. Tesettür emniyettir. (…) Batı kültürünün kadına tanıdığı özgürlük beni cezbetmiyor. Bilhassa, erkeklerin arzularını kabartan özgürlüğü kastediyorum. Delhi’deki kitap fuarında yayıncılar müşteri çekmek için yarı çıplak mankenler kullandılar. Utanç verici bir şey. Kadın vücudu Hindistan’da bile ticari meta haline geldi.”
“Ben özgürlük istemiyorum. Bıktım özgürlükten. Bütün samimiyetimle söylüyorum, özgürlük benim için bir yük haline geldi. Hayatımı düzenleyecek kurallar olsun istiyorum. Özgür olmayı değil, korunmayı arzu ediyorum ben.”
“24 yıl boyunca tesettürü tekrar tekrar denedim. Müslüman olmadığım halde Müslüman kadınlar gibi giyinip marketlere, konserlere, sinemalara gittim, seyahatlere çıktım. Gördüm ki mesture bir hanım her yerde saygı görüyor. Kimse dokunmuyor sana; laf atmaya bile cür’et edemiyor. Tesettür içinde tamamen emniyettesin.”
“İslam’ın ilkeleri kadına kafi derecede özgürlük alanı bırakıyor. Kadının kocasına veya daha yüksek bir otoriteye boyun eğmesini özgürlüğe aykırı bulmuyorum. Bunları dışlayan özgürlüğü fazlasıyla yaşadım, artık istemiyorum.”
Arada böyle ‘aykırı’ sesler de çıkmasa bu modern dünya hiç çekilmez.
Her zaman ve her yerde hep aynı hikâyeler… Belki makul, mantıklı ve rasyonel, ama illa ki soğuk, ruhsuz ve şiirsiz hikâyeler… “Özgürlük benim için bir yük haline geldi” diyerek modern dünyanın ezberini bozan şair Kamala Das’a selâm, selâm, selâm olsun!
Yeni Şafak, 22.9.2007
|