Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Fatih Camii yara sarıyor

“İlk selatin cami” olma özelliği taşıyan Fatih Camii, Marmara depreminde gördüğü hasarın ardından yaralarını sarıyor. Marmara depreminden kısa süre önce yenilenen caminin iç mekân süslemelerinde fazla bir hasar olmadı, ancak çatlayan sıvalar yeniden onarılacak ve tezyinat gözden geçirilecek. 2 milyon YTL’nin üzerinde maliyete sahip bu çalışmalar için ihaleye çıkıldı.

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından 1470 yılında, Bizans’ın Ayasofya’dan sonraki ikinci kutsal tapınağı Havariyun kilisesi kalıntıları üzerine büyük bir külliye ile yaptırılan Fatih Camii, ilk selatin cami olma özelliğini taşıyor.

Osmanlı sultanları ve ailesi tarafından yaptırılan ve ‘’sultan camileri’’ anlamına gelen selatin camilerinin ilki olan Fatih Camii’nin inşasına fetihten 14 sene sonra 1467 yılında başlandı.

Fatih Camii, Bizans imparatoru I. Constantinus’un döneminde yapılan ve şehrin fethi sırasında harabeye dönen Havariyun kilisesinin yıkıntıları üzerine yapıldı.

Cümle kapısının iki yanında ve üstünde bulunan Arapça kitabeye göre yapımına 1467 yılında başlanan ve 1470 yılında tamamlanan cami, büyük bir külliye içinde inşa edildi.

İstanbul’un ilk üniversitesi sayılan ve şu anda ‘’Akdeniz ve Karadeniz medreseleri olarak anılan Sahn-ı Seman Medreseleri, hastane (darüşşifa), konuk evi (tabhane), aşevi, kütüphane ve hamam bu külliyenin içinde bulunuyordu.

Fatih Camiinin mimarı, Sinaüddin Atik Sinan olarak bilinen Yusuf bin Abdullah’tır.

İLK MİMARî YAPI DEĞİŞTİRİLDİ

Caminin depremlerle hasar görmesinden sonra orijinallığının korunmasına dikkat edildiyse de Mehmet Tahir mimarî yapıyı değiştirdi.

Fatih Camii’nin ilk yapımında, cami alanını genişletmek için duvarlar ve iki ayak üzerine bir kubbe oturtulmuş ve bunun da önüne bir yarım kubbe ilâve edildi. Caminin ikinci defa yapılışında payandalı camiler planı uygulanarak küçük kubbeli sivri bir bina meydana getirildi.

Şimdiki durumda, merkezi kubbe dört fil ayağına oturmakta ve bunu dört yarım kubbe çevrelemektedir. Yarım kubbelerin etrafında ikinci derecede yarım ve tam kubbeler, mahfildeki ve dıştaki abdest musluklarının önündeki galerileri örtmektedir.

Mihrabın sol tarafından, türbe yanından geniş bir rampa ile girilen Hünkâr Mahfili ve odalar bulunmaktadır.

Minarelerin taş külâhları ise 19. yüzyıl sonunda yapıldı. Caminin alçı pencereleri son devirlerde harap olduğundan değiştirildi. Avlu kapısının yanındaki yangın havuzu Sultan II. Mahmud tarafından 1825 yılında yaptırıldı. Caminin geniş bir dış avlusu ile avlunun tabhaneye çıkan kapısı eski camiden kaldı.

BELGELERE GÖRE İLK ADI ‘’YENİ CAMİ’’

Sanat Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Semavi Eyice de, Fatih Camii’nin en büyük özelliğinin ‘’büyük bir külliyenin merkezine yapılması olduğunu’’ vurguladı.

Eyice, camiye dönüştürülen Ayasofya’nın ilk cami görevi gördüğü için Fatih Camii’ne o dönemdeki belgelere göre ‘’Yeni Cami’’ denildiğini bildirdi.

Caminin son derece büyük bir külliye ile birlikte inşa edildiğini ifade eden Semavi Eyice, Fatih Camii’nin Bizanslılar’ın en kutsal ikinci kilisesi olan ‘’Havariyun’’ kilisesi yıkıntıları üzerine yapıldığını hatırlattı.

Eyice, Bizans imparatorlarının mezarlarının bulunduğu bu kilisenin yerine yapılan caminin, ‘’yeni bir inancın İstanbul’a hakim olduğunun göstergesi olarak özellikle buraya inşa edildiğini’’ vurguladı.

Semavi Eyice, tarih boyunca büyük depremlerden hasar gören Fatih Camii’nin, Sirkeci’den başlayan, Beyazıt’ı geçerek camiye ulaşan, oradan da Edirnekapı tarafına ilerleyen fay hattı üzerinde bulduğunu ve bunun caminin her depremde hasar görmesine sebep olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Eyice, ‘’1766 yılındaki depremden sonra yıkılan ve aslından farklı olarak yeniden inşa edilen Fatih Camisi’nin ilk planı, Çemberlitaş’taki Atik Ali Paşa Camisi’nin benzeridir’’ diye konuştu.

GÜNÜMÜZDE YAPILAN ÇALIŞMALAR

Fatih Camisi, 17 Ağustos 1999’daki Marmara depreminde de ağır hasar gördü.

Tarihi caminin zemin araştırmalarını yapan Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdik, Fatih Camisi’ni bundan sonra olacak depremlerden korumak üzere zemin etütlerinin yapıldığını bildirdi.

Erdik, caminin depremlerden hasar görmesinin caminin kurulu olduğu bölge ile bağlantılı olduğuna dikkat çeken Erdik, ‘’İstanbul içinde diğer camilere kıyasla, Fatih Camisi’nin bir sırt üzerine olması deprem hareketlerini büyütüyor. Orada hangi cami olursa bu durumda olurdu. Sırt üzerinde oluşu çok büyük bir etken’’ dedi.

Prof. Dr. Erdik, çalışmalara göre Fatih Camisi’nin kurulu olduğu alanda depremlerin daha şiddetli hissedildiğini kaydetti.

İÇ MEKÂN YENİLENİYOR

Bu arada, Vakıflar İstanbul Bölge Müdürlüğünden alınan bilgilere göre, Fatih Camisi’nde iç mekânda yenileme çalışmaları yapılacak.

Marmara depreminden kısa süre önce yenilenen caminin iç mekân süslemelerinde fazla bir hasar olmadı, ancak çatlayan sıvalar yeniden onarılacak ve tezyinat gözden geçirilecek. 2 milyon YTL’nin üzerinde maliyete sahip bu çalışmalar için ihaleye çıkıldı.

16.09.2007


 

Bu ağacın altından neler geldi, neler geçti

Bursa’nın simgelerinden biri olan ve bu yıl 600 yaşına giren ‘’İnkaya Çınarı’’, Osmanlı döneminde dikilmiş ‘’En diri çınar’’ özelliğini taşıyor. Her biri ağaç gövdesi kalınlığındaki heybetli dallarıyla Bursa’yı adeta kucaklayan çınar, şehrin anıt ağaçları arasında en çok tanınanı olarak boy gösteriyor.

Bursa’nın merkez Osmangazi ilçesinde bulunan 600 yaşındaki İnkaya Çınarı, adını Osmanlı Devleti’nin ilk köylerinden biri olan Bursa-Uludağ yolu üzerindeki İnkaya köyünden alıyor.

Her biri ağaç gövdesi kalınlığındaki heybetli dallarıyla Bursa’yı adeta kucaklayan çınar, şehrin anıt ağaçları arasında en çok tanınanı olarak boy gösteriyor. 35 metrelik boyu ve 9.2 metrelik çevresiyle görenleri şaşkına çeviren tarihî çınarın, her bir dalının kalınlığı bile 3-4 metreyi buluyor. 6 asırlık tarihiyle adeta Türk milletinin bir dönemine şahitlik eden tarihi çınar, Osmanlılar zamanında dikilmiş ‘’En diri çınar’’ özelliğini taşıyor.

Çınarın dallarının altında çay bahçesi, restoran, market, hediyelik eşya dükkanları bulunuyor. İnkaya sakinleri, yaptıkları el işlerini, bahçesinde ya da tarlasında yetiştirdiği meyve ve sebzeleri de çınarın etrafında kurduğu tezgâhlarda satıyor.

“TÜRKİYE’NİN EN YAŞLI

KESTANE AĞACI’’ KÜTAHYA’DA

Kütahya merkeze bağlı Kumarı köyünde bulunan ve 1010 yaşında olduğu tahmin edilen kestane ağacının, ‘’Türkiye’nin en yaşlı kestane ağacı’’ olduğu bildirildi.

Kütahya Kültür ve Turizm Müdürü Nihat Değirmenci, Kumarı köyünde 3 yaşlı kestane ağacının bulunduğunu, bunlardan birinin yaşının 1010 olduğunun tahmin edildiğini söyledi.

Yapılan araştırmalarda, bu ağacın, ‘’Türkiye’nin en yaşlı kestane ağacı’’ olduğunun belirlendiğini ifade eden Değirmenci, ‘’Söz konusu ağaç, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gereğince ‘Anıt ağaç’ olarak tescil edilerek koruma altına alındı’’ dedi.

Değirmenci, kestane ağacının çapının 8 metre, yüksekliğinin ise 25 metre olarak ölçüldüğünü sözlerine ekledi.

16.09.2007


 

Türkiye’deki Ramazan atmosferinden çok etkilendim

14 Ekim’e kadar devam edecek olan “Binbir İstanbul Uluslararası Feshane Ramazan Etkinlikleri” kapsamında bir konser veren dünyaca ünlü san’atçı Sami Yusuf, Türkiye’deki Ramazan atmosferinden çok etkilendiğini söyledi.

Türkiye’deki Ramazan atmosferinden çok etkilendiğini ve İstanbul’u çok beğendiğini söyleyen Sami Yusuf İstanbul’a kendisini dâvet edenlere teşekkür etti. Türkçe bir albüm çıkarmayı düşünmediğini ama albümlerinde Türkçe sözlerin olacağı eserlere yine yer verebileceğini bildiren Yusuf, Türkiye’deki sevenlerinin kendisi için çok değerli olduğunu ve mesajların çoğunun Türkiye’den geldiğini ifade etti. Sami Yusuf, İslâmın akan temiz bir nehir olduğunu ve ona gelebilecek şeylerin o temizliği yok etmeyeceğine inandığını sözlerine ekledi.

16.09.2007


 

Bağcılar’da Ramazan coşkusu

Türkiye’nin en büyük iftar çadırının kurulduğu Bağcılar’da Ramazan’ın ilk günü Bağcılar halkı iftar ve irfan çadırında buluştu.

Havai Fişekle başlayan programda Kur’ân-ı Kerim okuma birincisi Bünyamin Topçuoğlu, “Ramazan coşkusu” konuşmasıyla Mahmut Toptaş ve Ertuğrul Erkişi yer aldı. Programda Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağrıcı, AKP İstanbul milletvekili Feyzullah Kıyıklık ve Bağcılar Kaymakamı İrfan Balkanlıoğlu da Ramazan’a ilişkin konuşmalar yaptı. Ramazan boyunca irfan çadırı pek çok ismi ağırlamaya devam edecek…

16.09.2007


 

Bizim Radyo -Deniz Feneri işbirliği

Deniz Feneri Derneği ve Bizim Radyo el birliğiyle ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşuyor. Bizim Radyo Dinleyicileri, yakınlarındaki ihtiyaç sahiplerini Mavi Dünya ve Ramazanname programları aracılığıyla Deniz Feneri’yle buluşturuyor.

İhtiyaç sahibi aileler dernek tarafından gerekli incelemeler yapıldıktan sonra gün içerisinde isteklerine kavuşabilecek.

Mavi Dünya hafta içi hergün saat 10.00’da, Ramazanname ise hergün saat 18.00’den iftara dek Bizim Radyo’da (104.4).

16.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri