Medyayı çok eleştiriyoruz, hak ediyorlar. Halktan kopuk oluşlarını, önyargılarını, kendilerini toplum ve siyaset mühendisi zannetmelerini yazıp duruyoruz. Hiçbir şeyi mi bilmiyorlar? Elbette hayır.
Mesela psikolojik harbi çok iyi uyguluyorlar. Alakasız haberleri yan yana getirip şuur altlarına gönderme yapmayı pekala becerebiliyorlar. Basit tekil örneklerden hareketle pireden deve silueti çıkarmayı başarıyorlar. Ama toplumdan uzak olmalarının zararını burada da görüyorlar. ‘Buldum’ diye fırladıkları şey onlarca yıllık rutin uygulama olabiliyor. Lakin teslim etmek lazım, bozuntuya vermeden devam edebiliyorlar.
En çok da namaz gözlerine batıyor. Geçen hafta Yalçın Doğan yazdı, en güzel kebapçılarda bile mescit açılmaya başlamış. Çok meşhur bir kebapçı içkili bölüm yapmayı düşündüğü ‘bir katı’ mescide dönüştürmüş. “Gelen AKP’li gruplar, sofradan kalkıyor, önce erkekler, arkadan kadınlar, lokantanın mescidinde grup ve sıra halinde namaz kılıyor. Yemek yerken namaza gitmek, daha önce böyle bir âdet var mı, sırf gösteri. Bu farklı bir tarz-ı hayat, farklı bir yaşam biçimi.” diyor Doğan. Onu, Milliyet gazetesindeki şehirlerarası otobüsün namaz molası izledi. Rivayete göre Samsun Terme’den yola çıkan bir otobüsün yolunu eşkıyalar kesip namaz molası vermesini sağlamışlar. Eşkıyalar benim eklemem, doğrusu bazı yolcuların talebi üzerine mola verilmiş. ‘Bunun haber değeri, hele manşet değeri nerede?’ diye soracağınızı bildiğim için önceden tedbirimi aldım.
Hadi yazarlar ve yöneticiler sırça saraylarda yaşıyor, muhabirlerin bu aymazlığını anlamakta zorlanıyorum. Pek çoğu halkın içinde yaşayan gariban çocuklar. Herhalde bir arz talep meselesi. Ancak kendimize böyle yer bulabiliriz diye düşünüyorlar. Biz de arz talep çizgisinden devam edelim. Kebapçılar, normal ticari müesseseler olarak müşterilerinin taleplerini yerine getirmeye çalışır. Dinî vecibelerini önemseyen müşterileri için irili ufaklı mescitler pek çoğunda var. Mescidi olmayanlar muhakkak seccade bulunduruyor. Alın size daha büyük bir haber. Milletvekili eşlerini fişlediğiniz gibi kebapçıları da bir solukta raporlayın ve korkunç (!) tabloyu göz önüne serin. Hatta asıl bomba haberi şimdi söylüyorum: Şehirlerarası otobüs şoförlerinin yüzde 90’ı meslekten ‘hacı’. Yani görevli olarak hacca gitmiş, dolayısıyla pek çoğu itibarıyla namaz kılıyor. İspiyoncu okuyucularınıza tembihleyin gözlerini dört açsın. İhtiyaç molası veriyoruz diye durduklarında, yolcularla birlikte gizli gizli namaz bile kılıyorlar. Petrol Ofisi dahil birçok istasyon da namaz kılanlara yardım ve yataklık edip mescit bulunduruyor.
Namazın günde beş vakit kılınan bir ibadet olduğunu bilmiyor olabilirler. En azından yazmadan önce bilenlere sormalılar. Aksi halde 1400 yıldır devam eden bir ibadeti sanki AK Parti iktidarı ile ortaya çıkmış yeni bir uygulama sanma yanılgısına düşülebiliyor. Ben şahsen lokantaya giderken iki şeye dikkat ediyorum. Sigara içilmeyen bölümü var mı ve namaz vakti geldiğinde eda edebileceğim hiç olmazsa bir seccade bulunuyor mu? Hiçbir yemeği kendimi zehirletmeye veya ibadetimi aksatmaya değer bulmuyorum. Olay aslında bu kadar basit.
‘Abdullah Gül cumhurbaşkanı oldu, dinciler gemi azıya aldı’ başlıklı psikolojik harekât yürütülecekse daha ayakları yere basan ve ikna edici örnekler bulunmalı. Otobüste namaz ve kebapçıda mescit bayat haberler. Nereden baksanız 40-50 yılı var. Hz. İsa’yı çarmıha gerdikleri gerekçesiyle Yahudi’ye tokat atan Temel’in ‘O, 2000 yıl önceydi’ itirazına verdiği cevabı verecekseniz olur: ‘Biz yeni öğrendik.’
Zaman, 7 Eylül 2007
|