İncinmek ve incitilmek ince bir ayardır aslında. Genelde nedense de çok çabuk incinen insanlar çok da kolay incitirler hem de hiç bunun farkına varmadan. Bu nedenle incelik ya da kabalık, incitmek ya da incinmek başka duygusal durumlar gibi çok subjektiftir.
Ülke siyasetine ilişkin değerlendirmeler yapar, kazanan kaybedenleri şahsileştirmeden duygularınız değil düşüncelerinizi paylaşırsınız, bakarsınız birileri alınır. Oysa konu ne duygusaldır ne de şahsi bir şeydir sadece bir değerlendirmedir.
Tek sesli bir koroya dahil olmak istemezseniz de tepkilere hazır olmalısınız. Öncelikle kendi mahallenizden gelir suçlamalar.
“Niye bizim gibi düşünmüyorsun” soruları, sürüye boyun eğmek zorundasın yaklaşımı imani bir sorgulamaya bile dönüşebilir çoğu zaman. “Yoksa sen de mi onlar gibi oldun, davayı satıyorsun?” “Hangi dava ne davası, fanatik mahalleli olmak zorunda mıyım, ne fırsatları değerlendirmek ne de yıldızların yükselişini yakalamak ne de siyasi arenada şahsi ikballer gibi bir derdim var” demeye kalmadan mahalleli kıyıcılığı “kimlerle yanyana duruyorum, burada ne işim var” sorusunu sordurur insana...
Allahtan inanç dünyamın şekilenmesinde insanlar değil İslami öğretiler etkili oldu!
“Size oy vermek için 2000 euro harcadık” diyen Almancılar...
“Size bunun için mi oy verdim hem de sizin ikiyüzlü olduğunuzu düşünürken” diyen MHP’liler...
“Müslümanların başa geçmesini istemiyor musun”, “Bizi içimizden mi vuruyorsun”, “Başörtüsünü çıkarın, niçin kullanıyorsun” ve en acımasızı da “Sen Gül’ün niye cumhurbaşkanı olmasını istemiyorsun sürtük” diyen dinciler... Dinciler diyorum çünkü Müslüman ahlakını benimsemeden dindarlık iddiasında olanlarla da, bir kadına sadece siyasi alanda farklı fikirlerin tartışılabilir olmasını seslendirdi diye hakaret edebilenlerle de bir kardeşlik hukukumuzun olmadığını düşünüyorum.
Bir de tabii ne demeye çalıştığımı anlamayıp tepki verenler “Biz onu hiç öyle bilmiyorduk, çok kırıldık” diyenler, mimleyenler hatta fişleyenler... İşlerine geldiği yerde “Ne güzel temsil ettin başörtülüleri” diyenlerin “Başka bir bakış açısı ile konuya baksak” mırıldanmalarında bile çıldırabiliyorlar olmaları insanı ürkütüyor. Üstelik sorgulamayı her alanda olduğu gibi siyaset içinde önemseyen birisi olarak müteaddit defalar dile getirdiğim farklı, muhalif fikirlere destek çıkanların tutumlarını da yadırgıyorum. Hem de zaten ikbal, statü, mevki derdinde ve görünümünde olmadığım ortada iken!
Tüm bunlar koroya dahil olmadım ve cumhurbaşkanlığı tartışmalarını gerilim konusu yapmadan çözme alternatifleri bulunabilir mi dediğim için. Dediğim de tam da budur. Yoksa Sayın Gül’ün cumhurbaşkanlığına karşı çıkmak değil/ velev ki çıkmış olsaydım kimbilir başıma neler gelirdi kimbilir mürtedlikle bile suçlanabilirdim/. Üstelik bu konuda katıldığım siyasi toplantılarda da kesinlikle Sayın Gül’ün cumhurbaşkanı olması gerektiği konusunda görüş bildiren birisi olarak haksızlığa uğradığımı düşünüyorum.
Hiçbir şey talep etmeden yürüttüğüm siyaset tarzı içinde, başörtüsünün sözkonusu olduğu her yerde “Aman kimseye zarar vermeyelim” anlayışı içindeyken gördüğümüz destek bu sefer nedense tam tersi bir şekle büründü. Haksız tepkiler insana mahalle ahlakını sorgulatıyor ne yazık ki...
Yeni Şafak, 25.8.2007
|