Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

Asker düşmanlığı...

Demokrasi... Asker düşmanı.

Hukuk... Asker düşmanı.

Meşruiyet... Asker düşmanı.

Anayasal rejim...

-Asker düşmanı.

Sivilleşme...

-Asker düşmanı.

Hukukun üstünlüğü...

-Asker düşmanı.

Çoğulculuk...-Asker düşmanı.Temel hak ve özgürlükler...

-Asker düşmanı.

Çok seslilik...

-Asker düşmanı.

Vatandaş hukuku...

-Asker düşmanı.

Milli irade...

-Asker düşmanı.

Halk egemenliği...

-Asker düşmanı.

Bireysel özgürlükler...

-Asker düşmanı.

Ekonomik akıl...

-Asker düşmanı.

Ekonomik kalkınma...

-Asker düşmanı.

Yoksulluk...

-Asker düşmanı.

İşsizlik...

-Asker düşmanı.

Gelir dağılımı eşitsizliği...

-Asker düşmanı.

Bölgeler arası eşitsizlik...

-Asker düşmanı.

Asker siyasete karışmasın...

-Asker düşmanı.

Demokraside asker sivile tabidir...

-Asker düşmanı.

Rejim ordusu değil, savunma ordusu...

-Asker düşmanı.

İdeolojisiz devlet...

-Asker düşmanı.

Demokratik güvenlik...

-Asker düşmanı.

Sosyal gelişme...

-Asker düşmanı.

Teknolojinin önemi...

-Asker düşmanı.

Mustafa Kemal Atatürk başka, Kemalizm başka, demokrasi başka...

-Asker düşmanı.

‘İnsan odaklı’ siyaset...

-Asker düşmanı.

Yönetimler ‘yönetilenler’ için var...

-Asker düşmanı.

Esas ‘yönetilenler’ önemlidir...

-Asker düşmanı.

Bizi kimin değil, nasıl yönettiği önemli...

-Asker düşmanı.

İnsanlar sınırlardan çok daha önemli hale geldi..

-Asker düşmanı.

Birleşmiş Milletler İnsani Kalkınma Endeksi’nde Türkiye 96. sırada...

-Asker düşmanı.

Yunanistan ise 24. sırada... Türkiye’den 72 basamak üstte... Bu cumhuriyet için bir hezimet değil mi?

-Asker düşmanı.

Türkiye dünya ticaretindeki payını artırmalıdır...

-Asker düşmanı.

Patent sayımız çok az...

-Asker düşmanı.

İcat geliştirmeliyiz...

-Asker düşmanı.

Katma değerimizi çoğaltmalıyız...

-Asker düşmanı.

İnsanlar ana dilini rahatlıkla kullanmalı...

-Asker düşmanı.

Vatandaş olmak dinin, ırkın, mezhebin yerini hukuksal aidetin almasıdır...

-Asker düşmanı.

Hukuk devletinde ‘askeri yargı’ olmaz...

-Asker düşmanı.

Ortalama eğitim üç buçuk yıl, bu bir hezimettir...

-Asker düşmanı.

Devlet kendi koyduğu hukuk kuralını çiğneyemez...

-Asker düşmanı.

Askeri Ceza Kanunu siyasete karışan askere hapis cezası öngörürür...

-Asker düşmanı.

Darbe anayasal suçtur...

-Asker düşmanı.

Halk meşruiyetin kaynağıdır...

-Asker düşmanı.

Tek parti ideolojisi olan Kemalizm yerine demokrasi konmalı...

-Asker düşmanı.

Mevsimlik tarım işçileri on iki milyon için yollarda canını kaybediyor...

-Asker düşmanı.

Liberalleşme, özgürleşmeyle eş anlamlıdır...

-Asker düşmanı.

***

22 Temmuzda halkın demokratik köteğini yiyen medya esnafı yeni bir tezgah peşinde.

Demokrasi talebini...

‘Asker düşmanlığı’ olarak tercüme etme gayretindeler.

Bu zevata göre ‘demokrasi mi istiyorsun, asker düşmanısın.’

Afişteki yeni film şimdi bu.

Aslında...

Sahtekarlığı bırakıp ‘asker düşmanlığı’ yerine ‘demokrasi yandaşlığı’ deseler her şey gün gibi açığa çıkacak...

Ama o zaman da kendilerinin neyin yandaşı, neyin düşmanı olduğu anlaşılacak.

Star, 15.8.2007

Mehmet ALTAN

16.08.2007


 

Kapitalizm kendi krizini çıkarıyor

Ekonomiler ve finansal piyasalar, 2000’li yılların başından itibaren bir yükselen piyasa havası içinde, sürekli kazanan ve kazandıran günleri yaşadılar. Başta aşırı likidite olmak üzere, bunun olmasını sağlayacak gelişmeler de mevcut olduğu için bir sorun yaşanmadı.

Globalizm istenen sonuçları veriyordu. Sadece gelişmiş ülke piyasaları değil gelişmekte olan ülke piyasaları da fonu olan herkese büyük kazanç olanakları sunuyordu. Parayı satan da, parayı kullanan da kazanıyordu. Kaybeden yoktu.

Ancak, piyasanın kaymağı alındıktan sonra, daha riskli müşterilere de para satılmasına başlandı. Bu sayede, riskli portföyler oluştu. Bunların büyük rakamlara ulaştığı ilk piyasa da ABD piyasası oldu. Özellikle, konut kredilerinden oluşan mortgage piyasası, bu riskli müşterilerin oluşturduğu portföyleri de, yüksek getiri olanağı ile birlikte piyasaya sürdü.

Özellikle türev ürünlerin kullanılmaya başlanması ile birlikte, piyasalarda taşınmakta olan riskler çok geniş kesimlerin üzerine yayılmaya başlandı. Yani, geri ödemede ortaya çıkabilecek olan sorunlar, artık risk birden fazla aktör tarafından taşınmakta olduğundan, daha geniş kesimleri etkileyecekti.

Ancak, piyasalardaki tüm aktörler sadece büyümekte olan kazançları konuşmayı tercih ediyorlar, olumsuz hiçbir haberin piyasaları etkilemesine izin vermiyorlardı. Şöyle bir sorunun sorulması bile uzun süre mümkün olamadı. “Sürekli kazanmak mümkün mü?”, “Arada sırada birilerinin kaybetmesi gerekmiyor mu?” Hatta bu soruları soranlara “Ne saçmalıyorsun?” der gibi baktılar.

Piyasalardaki bu gelişmelerden Türkiye dahil hemen tüm ülkeler faydalandı. Bu nedenle, bu sürecin sürmesi için de herkes elinden geleni yaptı. Bu süreçte ortaya çıkan kazançlar da, başta yatırımcılar olmak üzere, aracı kurumların, bankaların ve danışmanların cebine girdi.

Son günlerdeki gelişmeler gösteriyor ki, herkesin sürekli kazanması mümkün değil. Birilerinin de kaybetmesi gerekiyor. Şu ana kadar kimse kaybetmedi. Kazançların bölüşümü konusunda da sorun çıkmadı. Artık birilerinin kaybetmesi gerekiyor. Ancak, zararı ödemek konusunda kimse istekli değil. Bu nedenle, toplumun tamamının katıldığı zarara ortak olma mekanizmalarının işletilmesi yine gündeme geliyor.

Biz, Türkiye olarak, kârı bölüşmeyenlerin, zararı bölüşme konusunda toplumu nasıl işin içine soktuklarını biliyoruz. Son gelişmelerle görüyoruz ki, dünyada da benzer gelişmeler olması için mekanizmalar çalışıyor. Kötü yönetilen fonların batmasını önlemek için kamu devreye giriyor ve bu fonlara kaynak aktarılıyor. Kapitalizmin temel felsefesi olan, “piyasanın her şeyi düzenlemesi” kuralı, çeşitli gerekçelerle işletilmiyor.

Diğer yandan, piyasa aktörleri birbirlerine yardım etmek konusunda hiçbir iyi niyetli yaklaşım göstermezken, merkez bankaları piyasaların ihtiyacı olan fonları vermeye adeta zorlanıyorlar.

Bu gelişmeler gösteriyor ki, piyasalar merkez bankalarının kontrolünde değil. Uluslararası likidite, merkez bankalarını, alacakları kararları yönü konusunda zorlayabiliyorlar. Benzer bir olayın Türk Merkez Bankası için gerçekleşmesi olasılığı bulunuyor. Umarız, uluslararası likidite çıkmak istediğinde, merkez bankamız dalgalı kur sistemi içinde olduğumuzu hatırlar ve olası zarara bu fonları ortak eder.

Akşam, 15.8.2007

İ. Hüseyin YILDIZ

16.08.2007


 

Gül için tahminler

Şurası bir gerçek ki Gül, kesinlikle Ahmet Necdet Sezer olmayacak.

Ne olacağı konusunda tahminlerimi yazayım.

Gül eşinin baş örtüsünden dolayı askeriye, üniversite ve yargı çevrelerinde kendisine karşı menfi bir duyarlılık olduğunun farkında, ama onun bunu görmezden gelmeyeceğini biliyorum. Gül hiç şüphe yok ki ürkek bir tavır takınarak ailesini gözlerden uzak tutma eğilimi içine girmeyecektir. Ama herhalde eşini ‘türban’ diye tanımlanan ve belirli bir şekilde baş bağlamayı ifade etmesinden dolayı ‘simge’ kabul edilen kalıbın dışına çıkması konusunda teşvik edecektir. Altını çizeceğim ikinci husus, sanılanın aksine Gül’ün AKP’nin Köşk noteri olmayacağıdır.

Onun Bakanlar Kurulu’nun teşkili ve özellikle dış politika konularında, yön tayin edicilik seviyesinde ağırlığını hissettireceğinden hatta direneceğinden şüphe etmiyorum. Bir diğer husus Gül’ün orduyla ilişkilerini en üst seviyede ve çok iyi düzeyde tutmaya özen göstereceğidir. Bu bağlamda, ağzından her vesileyle Cumhuriyet’in kurucusunun adını işiteceğimizi söyleyebilirim...

Buna karşılık, Gül’ün yakasında AKP rozeti varken desteklediği ‘Cumhurbaşkanının yetkilerinin kısılması’ konusuna bundan sonra aynı oranda sıcak bakacağını sanmıyorum. Gül, Anayasa’da perakende yani gündelik ihtiyaçlar doğrultusunda değişiklikler yapılması yerine demokratik sistemin kökleştiğinin göstergesi olacak yaklaşımla yeniden kaleme alınacak bir anayasa hazırlanmasından ve bunun parti çoğunluğunun kabulüyle değil en geniş manada toplumsal mutabakatla yasalaştırılmasından yana. Son olarak kaydetmek istediğim husus Erdoğan’la alakalı. Erdoğan’ın Gül’ün cumhurbaşkanlığına başkanlık sistemine geçişin ilk adımı olarak baktığını sanıyorum. Başbakan’ın kurucu genel başkan olması dolayısıyla AKP tüzüğündeki istisna hükmüne rağmen genel başkanlığı bırakmak isteyebileceğini, keza merkezi hükümette geçireceği 10 seneden sonra devlet çarkının her şeye hâkim olacağı bir noktasında bulunmayı arzu edeceğini düşünmek akla yakın...

Radikal, 15.8.2007

Avni ÖZGÜREL

16.08.2007


 

Milliyet, 15.8.2007

Haslet SOYÖZ

16.08.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri