AK Parti, bu başarıda kendi gayretleri kadar diğer siyasi partilerin değişme ve demokratikleşme kulvarında kendisini yalnız bırakmasının rolünü iyi analiz ederek reformcu kimliğine geri dönmelidir.
AB’deki soğukluğa veya yavaşlama eğilimine teslim olmanın, içerideki milliyetçi reaksiyona ziyadesiyle kulak kabartmanın ve cumhurbaşkanlığı makamını almak için devletlu elitlere taviz vermenin nelere yol açtığı meydandadır. Reformları yarım bırakmanın reform karşıtı cepheye ümit, reform taraftarı cepheye ümitsizlik verdiği, ümitler ve korkulardan oluşan makasın nihayetinde reformu yarım bırakan aktörü kesmeye yöneleceği 2004 sonrasındaki gelişmelerden sonra idrak edilmiş olmalıdır. AK Parti’nin içindeki reform karşıtı Adalet Bakanı ile eyyamcı İçişleri Bakanı’nın nelere mal olduğunun muhasebesi yapılmadıysa, seçim zaferinin etkisinin geçici olduğunu ve durumu son tahlilde kurtarmayacağını 3 Kasım 2002’ye bakarak hatırlatmak gerekiyor. Bu bakımdan dikkat edilmesi gereken bir husus da, reformların arkasındaki felsefenin açıkça halka anlatılması, benimsenmesi ve benimsetilmesidir. Buradaki tereddütler, AK Parti etrafında oluşan ittifakı sarsmaktadır. Bu hususta sarih ve kararlı davranılırsa, bu ittifakın genişlemesi imkanı vardır. AK Parti, geçmiş dönemin tecrübesiyle, reformları kamuoyu desteğini alarak ve tarafları ikna edecek bir stratejik planlamayla hayata geçirebilecek ehliyeti göstermelidir.
AK Parti’nin bu istikamette yapacaklarını, seçim sonrasında hızla hayata geçirmesi ve bilhassa sivil anayasa değişikliğinde ısrarlı olması elzemdir. Reformların arkasındaki ruhun yeni sivil anayasaya yansıtılması, sivilleşmenin ve demokratikleşmenin ardındaki dinamikleri harekete geçirecektir. Bu şekilde soğuk savaştan kalma eski devlet nizamı ve felsefesinin gidişinden kaynaklanan, “ideolojik boşluk” duygusunun yarattığı kaos endişesi aşılabilecektir. Bu referans çerçevesinde, AK Parti’nin Kürt ve Alevi sorunlarına muhakkak el atması gerekmektedir. Yine bu cümleden olarak mesela Türkiye, 2008 1 Mayıs’ını Taksim’de kardeşlik içinde kutlayabilmeli, 1 Mayıs 1977 katliamında öldürülen işçiler anısına Kazancılar Yokuşu’nda AK Partili Başbakan bir anı plaketi çakmalıdır. Bu tarihi, etnik ve dini meselelerde yapılacak jestlerle gerginlikler azaltılmalıdır. AK Parti’nin ve bu bağlamda Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün mağduriyet hislerine kapılmamaları ve büyüyen karizmalarının liderlik kültüne dönüşmesini engellemeleri önümüzdeki dönemin en büyük nefis sınavlarından biri olarak ayrıca kaydedilmelidir.
Yeni Şafak, 23.7.2007
|