İstanbul/Çağlayan ve Adana’da dün düzenlenen ‘Teröre Lânet Mitingleri’ beklenen ilgiyi çekmedi. İki mitinge ancak birkaç bin kişinin katıldığı anlaşılıyor. Kısa süre önce hemen hemen aynı kuruluşlar tarafından düzenlenen Cumhuriyet Mitingleri’ne yoğun katılım düşünüldüğünde keskin bir ilgi eksilmesiyle karşı karşıya olduğumuz anlaşılır.
Sevinmeli miyiz bu ilgi eksikliğine, yoksa üzülmeli miyiz?
Örgütlü toplumun en doğal etkinliklerinden biridir mitingler; insanlar ancak gerçekten önem verdikleri davalar için rahatlarını bozar ve sokaklara dökülürler. Sokakların kalabalığı demokrasilerde sağlık alâmetidir. Yerel, ulusal veya küresel sorunlar için zahmete katlanmak, yürümek, haykırmak, tıpkı sağlıklı yaşam için yapılan yürüyüş gibi, demokrasileri dinç tutar.
Mitinglerin ilgisizlikle karşılaşmasına elbette sevinilemez; özellikle de ‘teröre lânet’ amaçlı mitinglere…
Türkiye son 25 yıldır PKK terörüne muhatap; 30 binin üzerinde insanımız bu yüzden hayatını kaybetti. Son bir ay içerisinde teröre kurban verdiklerimizin sayısı 40’ı aştı. Terör yalnız can almakla kalmıyor, çok daha verimli alanlara yatırılabilecek ulusal servetin silâh ve teçhizat için ayrılmasını da zorunlu kılıyor; PKK terörü olmasaydı Türkiye bugün çok daha müreffeh bir ülke olurdu. Kendi içiyle çok meşgul olduğu için, Türkiye, etrafıyla gerektiği kadar ilgilenemiyor; bu da dış politikasını olumsuz etkiliyor. PKK sorunu Türkiye için yalnızca bir terör sorunu değildir; en değerli kaynaklarını boşa harcatan, ulusal güvenliğini tehlikeye düşüren çok daha kapsamlı bir sorundur.
‘Teröre Lânet Mitingi’ bu sebeple daha büyük kalabalıkları kendisine çekebilmeliydi.
Acaba mitinglerin yeterince ilgi görmemesinin sebebi ne olabilir?
Havanın sıcaklığı elbette önemli bir unsur... İstanbul ve Adana’da mevsimin en sıcak günleri yaşanıyor. Meteoroloji yetkililerinin dışarıya çıkmayı sakıncalı gördüğü bir havada, kalabalıkları bir alanda toplamak, kilometrelerce yürütmek gerçekten pek aklı başında bir karar değil. Böyle bir mitinge katılmayı istediği halde sıcaktan dolayı uzak duran kişilerin sayısı herhalde az değildir.
Ancak tek sebebi hava şartlarına da bağlayamayız. Öyle ya, ‘sıcak’ tek başına sebep olsaydı, her şeye rağmen mitinge katılan birkaç bin kişinin de evlerinden dışarı çıkmaması gerekirdi. Kaldı ki, dün, sokaklar ve çarşılar her zamanki gibi kalabalıktı; muazzam sıcağa rağmen…
Terörü ciddiye alan bir toplum, hava ne kadar elverişsiz olursa olsun, terörü lânetleme görevini yerine getirmek için meydanları doldururdu. Boş kalan meydanlar bu etkinlikte bir yanlışlık olduğunu düşündürüyor.
Akla gelen ilk sebep, toplumumuzun terör belâsından meydanlarda lânet okuyarak kurtulamayacağımızı düşünmesidir. Ellerde taşınan “Ordu Irak’a” pankartı aslında yürüyüşçülerin de eylemlerinin sonuç alabileceğine tam inanmadığını gösteriyor. Bir başka ihtimal de, kendilerinden ‘toplumsal refleks’ beklenen kitlelerin, refleksle hareket edildiği takdirde ciddi sıkıntılar yaşanacağına ve toplumsal barışın zedeleneceğine inanmalarıdır. Sonuç alınamayacak bir etkinlik, bir de sıkıntı doğuracaksa, aslında teröre karşı olan pek çok insan, eyleme katılmayı uygun bulmamıştır.
Mitingin düzenleyicilerinden biri, miting ile Genelkurmay Başkanlığı bildirisi arasında kurulan ilintiyi, “Türk Silahlı Kuvvetleri aynı zamanda bir sivil toplum kuruluşu gibi hareket etmektedir; (..) bu sebeple Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bildiri yayınlaması çok normaldir” sözleriyle doğrulamış. TSK’yı ‘sivil toplum örgütü’ olarak görmeyenler de ‘refleks’ gösterme amaçlı mitinge katılmamış olabilir.
“Mitingler oldu” diye de “Kalabalık azdı” diye de, ne üzülelim ne de sevinelim…
Yeni Şafak, 24 Haziran 2007
|