Türkiye seçimlere gidiyor ama ana gündem olarak terörü tartışıyor. Terör de şehit haberleri ile gündeme oturuyor. Her şehit haberi bir yangın olarak yüreklere düşüyor.
Kolay değil bir evladı canından koparıp toprağa vermek...
Peki çare?
Çare olarak Kuzey Irak’a girmek gösteriliyor.
Şöyle bir şeye inanmamız isteniyor:
-Kuzey Irak’a girersek bu şehit cenazeleri biter.
Oysa şehid cenazeleri Kuzey Irak’tan gelmiyor.
Evet, orada yuvalanmış bir terör grubu var, onlara arka çıkanlar var, ama sonuçta şu ana kadar gelen bütün şehid haberleri içerden... Pülümür’den, Gabar dağlarındandan, Şırnak’tan... Hatta şehirler arası asfalt yollardaki mayın patlamalarından... Bunların hiçbiri Kuzey Irak’ta değil.
Peki merak etmez misiniz, Türkiye’nin dağlarında kaç terörist var?
Bakın ben bugün bir mülakat okudum ve şaşırdım.
Uluslar arası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı bir kişi... Sedat Laçiner.... Diyor ki:
-Gabar dağında 35 PKK teröristi var. Bu resmi rakamdır” diye ilave ediyor. Cudi dağında da 100 PKK teröristi var. Türkiye’de dağda şehirde toplam 1500 terörist var.
Şaşırdınız mı?
Diyor ki sayın Laçiner:
-Şu anda Gabar dağı etrafında 10 bin askerimiz bulunuyor. Doğu’da 250 bin askerimiz var.
Diyor ki bu terör ve strateji uzmanı:
-Bu, dev bir balyozla sivri sineği öldürmeye benzer. Bunu başaramazsınız. Sineği öldüreyim derken kendi bünyenize zarar verirsiniz. Bir ili 50 kişi ile terörize edebilirsiniz. Siz 10 bin kişiyi oradan oraya sevk ederken 50 kişi ıslık çalarak başka bir yere gidiyor.
Diyor ki Laçiner:
-Dağdaki terörü bitirmek için 35 -100 kadar SAT türü James Bond gönderirsiniz işi bitirirsiniz.
Nasıl, bunlar şaşırtıcı değil mi?
-Haydi Kuzey Irak’a girelim!
Oradan da şehit gelsin onlarca, yüzlerce, diye mi?
Bunun bir cevabı var mı? Bu cevabı bilen var mı?
Şehid ailelerinin gözü haklı olarak evlad yangınından başka bir şeyi görmüyor. “Vatan sağ olsun, oğlumuz şehid oldu” diyerek de teselli buluyor.
Ama öte yanda şu sorular artık her yerde sorulmaya başlanıyor:
-Neden içerdeki terör bitirilemiyor?
Bugüne kadar Kuzey Irak’a 24 kere sınır ötesi harekat olmuş. Dağlar bombalanmış, dönülmüş. Bombalama yetmemiş. Kuzey Irak’ta bile özel tim harekatı gerekmiş.
Laçiner’den birkaç cümle daha alalım:
-Bugüne kadar PKK nedeniyle G.Doğu ve Doğu’da 1 milyon insan sorgudan geçirildi. Bunlar resmi rakam. Eğer aynı sıkıyönetimli süreç yeniden başlarsa, Kürtlerin ayrılması riski ortaya çıkar. Yani sıkıyönetimli süreç başlarsa biz bu ülkenin bir kısmını gerçekten kaybederiz. Çünkü insanları kaybederiz. Zaten bir ülke toprak kaybederek bölünmez. İnsanların beynini, kalbini kaybederek bölünür.
Bunlar çok çarpıcı değerlendirmeler.
Hamaset, siyaset boyutundan öte baktığımızda işin rengi değişiyor.
Hamaset ve siyaset diyorum...
Maalesef iş, biraz, hatta çokça oralara doğru savruluyor.
Bazı siyasetçiler “Daha çok şehit cenazesi daha çok siyasi istismar” gibi bir üslup sergilemeye başladılar.
-Kuzey Irak için bastırırsak, iktidar oy kaybeder, mantığını işletiyor birileri...
22 Temmuz’la endeksli bir tırmanma söz konusu terör ve şehid sayısında...
Ne oluyor?
Evet “Ne oluyor?” diye sormak tabutlara kapanıp göz yaşı döken annelerin, babaların, eşlerin, çocukların hakkı.
Birkaç gündür, yazılı medyada en az on kadar sütunda, işin içine siyasetin karıştığı iddiası var.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin akredite ettiği gazetelerden birisinde bir yazar “TSK tek başına partidir” diye yazıyor.
TSK’nın toplumu “kitlesel karşı koyma refleksi”ne çağıran bildirisi, birkaç marjinal yazar dışında hemen tüm medyada yadırganıyor. Yadırganıyor, çünkü böyle bir eylemin nerede duracağı bilinemiyor. Nitekim hemen ardından gene Genelkurmay sitesinde, “karşı koyma”nın istismar edilmesi ihtimaline karşı açıklama yapılıyor.
Neresinden baksanız kritik, hassas, kırılgan, yanlışlıklar üretebilecek bir ortam...
İşin içinde terörle mücadele var...
Şehit gençler var.
Kavrulan ana yürekleri var.
Seçim var.
Kuzey Irak’a girmek var.
Orada Amerika ile, Kürt yönetimi ile boğuşmak var.
Bu arada AB ile ilişkilerin darma - dağın olma riski var.
Kuzey Irak’tan çıkmak var.
Bunun içerde, toplumsal yapıda ortaya çıkaracağı yansımalar var.
Hiç kapanmamak üzere açılması mümkün yaralar var.
Ekonominin içine gireceği alabora var.
Deyim yerindeyse var oğlu var.
Yani iş, terör sebebiyle, şehid istismarından dolayı falanca parti için atılacak üç oydan ibaret değil. Ve iş, Ak Parti iktidarının canına okumakla sınırlı değil.
Çorap söküğü ya da domino teorisi... Bir taşı devirirsiniz, bütün taşlar peşinden yıkılır. Çorap söküğünde bir ipin çözülmesi ile başlar bitiş... Demek isterim ki herkes aklını başına devşirmeli... Siyasi hesapları Türkiye ile oynamaya kadar vardırmamalı. Bir yerler çökerse altında herkes kalır. Ve yazık olur... Herkese, Türkiye’ye...
Zaman aklı selim zamanıdır.
ahmettasgetiren.com.tr, 14.6.2007
|