Son günlerde dünyanın birçok ülkesinden, Türkçe eğitimi alan çeşitli ırklardan öğrencilerin gelerek “Türkçe Olimpiyatı” çatısı altında dünya çapında bir ortak birlik oluşturmalarına şahit olduk. Bu tablo, Türkçeyi dünya dili haline getirmek isteyenlerin yıllardır hayal ettiği bir tabloydu. Ancak gerçekleşmesi bu “gönüllü eğitim kahramanları”na nasip oldu.
Yıllardır hep İngilizce’nin bir dünya dili olduğu söyleniyordu. Sanki başka bir dil dünya dili olamazmış gibi. Yıllar önce bir sözlü sınavda bana bu soru sorulmuştu. Yani “İngilizce’nin dışında Türkçe de dünya çapında bir bilim dili olabilir mi?” diye sorulmuştu. Ben de “Neden olmasın, dünyanın birçok dilinden kelime alan bir dil dünya dili olarak lanse edildiği halde, Türkçe gibi geçmişi olan asil bir dil, neden bilim dili olmasın?” şeklinde bir cevap vermiş ve sınavı başarıyla kazanmıştım.
Şiir yarışmasını izlerken hiç bu kadar şiiri sevmemiştim. Aman Allah’ım bu ne kadar içten ve akıcı bir üslûpla şiir okuma tarzıydı böyle? Hele “Han Duvarları” şiirini okuyan Türkmen çocuğun şiir okuma tarzı, jest ve mimikleri, vücut dili beni mest etti ve gözlerimden yaşların boşanmasına engel olamadım. Sevgi-saygı, kardeşlik, dostluk, birlik, kahramanlık mesajları veren şarkıları okuyanların, bizim şarkıcılarımıza taş çıkartacak performans sergilediklerine şahit olduk. Can û gönülden bu çocukları yetiştiren öğretmenlere gıpta ettim. Kariyerlerin en güzellerinden olan öğretmenliği bu denli zirveye taşıyan, Türkçe’yi, İstiklâl Marşı’nı dünyaya öğreten bu fedakâr öğretmenleri ne kadar övsek azdır.
Organizasyon hemen hemen kusursuzdu. Herkes üzerine düşen görevi hakkıyla yapıyordu. Karışıklık, taşkınlık, arbede, küskünlük gibi kaotik ortamlara da rastlanmadı. El birliği ve gönül birliğiyle muhteşem bir olimpiyat gerçekleştirildi. Müsebbiplerini tebrik ediyorum. Dünyanın en ücra köşelerinde, kısıtlı imkânlarla ve hatta kıtlıklarla mücadele ederek, çok düşük ücretlerle hizmet veren ve insan tahammülünün sınırlarını zorlayan bu kariyer sahipleri, oldukça büyük bir zoru başarmışlardır. Bu gönüllü eğitim fedailerinin başarılarını dost düşman herkes tebrik etmelidir. Zira bu insanlar, din, dil, ırk ayrımı yapmadan insanlara dostluk, kardeşlik, birlik mesajlarını iletmişler ve Türk Dili’nde kaynaşmalarını sağlamışlardır. Yarışma dışındaki mekânlarda bu gençler, Türkçe aracılığıyla birbiriyle tanışmış ve kaynaşmışlardır. Hatta Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor gibi büyük takımlarımızı da paylaşarak taraftarlarımız olmuşlardır. Bu ne güzel bir kaynaşmadır? Bunu başka hangi mekanizmayla gerçekleştirebilirdik?
Bu birlik ve beraberlik tablosunu kendi iç dünyamızda da başarmalıyız. Devletimiz, ayrım yapmadan, laik-anti laik kamplaşmalarını, ırkçı söylemleri bir kenara bırakarak bütün vatandaşları kucaklamalıdır. Zira hepimiz bu vatanın evlâtlarıyız ve hiç kimse sadece kendisini “sahip” olarak görme yetkisine sahip değildir. Dostumuzun asgariye indiği ve sınırlarımızda bizi kaotik ortamlara çekmeye çalışan iç ve dış şer güçlerin azamî olduğu bu dönemde her zamankinden çok birlik olmaya muhtacız.
|