Seçimlerin yaklaştığı, ani artış gösteren ‘irtica haberleri’nden de belli oluyor. Eğer gelenek bozulmazsa, basındaki irtica haberleriyle, bu yaz epeyce sıcak geçecek.
İrtica, son olarak, İstanbul Bağcılar Lisesi’nde ortaya çıkmış. Basına göre ‘şok edici olay’ şöyle gelişmiş:
‘.. birkaç erkek öğrenci bodrum kattaki mescit haline getirilmiş odaya giriyor. Daha sonra okul müdür yardımcısı da aynı mescite geliyor. Yaklaşık 5 dakika sonra erkek öğrenciler mekanı terkederken müdür yardımcısının da ayakkabılarını giyerek dışarı çıktığı görülüyor.
(...) Türkiye’de laiklik, din ve vicdan özgürlüğünü garanti altına almayı amaçlayan tarafsız devlet ilkesi değil, dinin kamusal alandan tasfiyesini amaçlayan ideolojik bir ilke olarak anlaşıldığından dolayı, bunu anlamak kolay olmuyor.
Diğer bir sorun ise, din ve ilerleme arasında kurulan karşıtlığa ilişkin demode bir pozitivist önyargının hâlâ egemen olması ve bazılarının da bunu aydın olmanın bir gereği sanmasıdır. Bu önyargı, din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin haklı taleplerin görmezden gelinmesini veya yasaklanmasını meşrulaştırmayı, hatta din konusundaki bilgisizliği bir erdemmiş gibi sunmayı da beraberinde getirmektedir.
İrtica haberlerinin yöneldiği amaç da endişe verici. Seçimlerin engellenmeye çalışıldığı, bu amaçla Türkiye’nin Kuzey Irak’a müdahalesi için zemin hazırlandığı, ara rejim tehlikesinden söz edildiği, milliyetçi önyargıların kışkırtıldığı, bu kışkırtmanın ‘düşman’ gösterilen misyoner vatandaşlara karşı cinayete dönüştüğü ve ‘vatanı kurtarmak’ için suç işleyen çetelerin türediği bir ortamda, irtica söyleminin ideolojik işlevi daha vahim hale geliyor. Böyle bir ortamda, ‘Türkiye’de irtica değil faşizm tehlikesi vardır’ diyen sesler, irtica haberleri ve onu izleyen laiklik sloganlarıyla bastırılıyor.
Asıl sorun, ‘okulda namaz’dan veya başörtülü ilahi okuyan kız çocuklarının uyku saatlerinden rejim sorunu üreten propagandanın ifade ettiği zihniyet ve onun siyasi işlevi.
Star, 1 Haziran 2007
|