Lamı cimi yok. ‘Aklımıza yatmayan bir cumhurbaşkanının seçilmesini önlemek için gerekirse darbe yaparız’ demeye getiren 27 Nisan muhtırasına verilebilecek tek bir demokratik tepki var:
Bu muhtırayı, hiç tereddütsüz reddetmek.
Muhtıraya açıkça sevinenler bir yana... tepkileri “İyi olmadı, ama” diye başlayan, “Darbeci değilim, ama” diye devam eden, muhtırada kafasına uygun uyarılar bulduğuna işaret eden, “Siyasetçiler işi iyi götüremezse olacağı budur” diyebilen, velhasıl, ülkeyi darbe yapmakla tehdit eden Genelkurmay’a tek kelimeyle “Hayır” demekten kaçınanların çokluğu, sadece bugünümüz değil, geleceğimiz adına da kaygılandırıcı.
Muhtıraya karşı kısık kalan her ses, her cılız itiraz, demokratlık bilincini ve ahlakını, siyasi duruşunun ortak paydası, kimliğinin asli unsuru yapmamış bir toplum olduğumuzun hazin hatırlatıcısı.
***
Bu ortama dışarıdan bakanlar da, demokratlık sınavından geçiyorlar.
Avrupa Birliği’nin, muhtırayı açıkça eleştirmekten kaçınmaması, tam üyelik yolunda kalmamızın önemini de zorluğunu da yansıtıyor.
Şu sözler önemli.
AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn:
“Cumhurbaşkanlığı seçimi Türk Silahlı Kuvvetleri için bir demokrasi sınavıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri demokrasiyi seçilmiş hükümete bırakmalı.”
Ve Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanvekili Hannes Swoboda :
“(Dışişleri Bakanı Abdullah) Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığı aslında iyi bir sınav olacaktı. ‘Laikliğe saygı duyuluyor mu? Gizli bir gündemleri var mı’ gibi sorular cevap bulacaktı. Bu kuşkular giderilerek, Türkiye doğru yolda devam edecekti... Şimdi Türkiye’nin üyeliğini istemeyenler, ‘Ordu demokrasiye saygı duymuyor’ diyerek bunu kullanmak isteyecektir.”
***
ABD ise, Genelkurmay açıklaması karşısında omurgasızlık örneği verdi.
Hem ABD Dışişleri’nin 27 Nisan gecesi yaptığı imzasız açıklama, hem de ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried’in ertesi günkü demeci, Türkiye’nin “laik, demokratik, anayasal sürecine” sahip çıktı çıkmasına, ama demokrasilerde böyle bir muhtıranın yeri olmadığını söylemekten de geri durdu.
Fried, Brüksel’de kendisine “TSK’nın tavrını eleştirmeyecek misiniz” diye soran Reuters muhabirine, “Biz taraf tutmuyoruz. Bu soruya, yararlı şekilde nasıl açık bir yanıt verebileceğimi bilemiyorum” karşılığını verdi. Yazık.
Bu sözler, on yıl öncesine döndürdü beni.
28 Şubat süreci devam ederken, Erbakan hükümetinin darbeyle devrilmesi olasılığının tartışıldığı, Genelkurmay’ın “irtica” konusunda brifing üzerine brifing verdiği günlerdi.
Dönemin ABD dışişleri bakanı Madeleine Albright, 13 Haziran 1997’de, Türkiye’nin sorunu “demokratik çerçevede çözmesi” gereğini vurgulayan açık bir uyarıda bulundu.
Milliyet, bu uyarıyı ertesi gün, “Krize ABD mesajı: ‘Ankara’ya demokratik düzenin dışına çıkılmaması gerektiğini bildirdik’” diye manşete taşıyınca, o zamanki genel yayın yönetmenimiz Derya Sazak, Genelkurmay’dan “Oraya da mı iki general göndermemiz gerekiyor...” diye öfkeli bir telefon almıştı.
***
Washington’ın, Genelkurmay muhtırası karşısındaki tavrını ‘omurgasız’ bulduğumu, haftasonunda bir ABD’li yetkiliye söyleyince, bu tavrı daha iyi açıklama çabasıyla karşılaştım.
Telefon görüşmemizin bir bölümünün deşifresini aynen aktarıp satır aralarını okumayı size bırakıyorum:
Açıklamamızı zayıf bulmanızı anlıyorum. Ama, Türkiye’deki tartışmada taraf gibi algılanmak istemiyoruz.
Demokrasiden yana taraf değil misiniz?
Tabii, laik demokrasiden yana tarafız. Zaten bunu söyledik. Ama Anayasa Mahkemesi’ne intikal etmiş bir süreç var...
Ama ordunun darbe uyarısı da var...
İşin o noktaya gelmeyeceğine inanıyoruz.
Açıklamalarınızı, muhtıraya ‘üstü kapalı destek ‘ sayanlar olabilir...
Yanılmış olurlar.
Darbeyi desteklemezsiniz yani?
Türkiye, cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin sorunu demokrasi içinde çözmeli.
Gül, sizce nasıl bir cumhurbaşkanı adayı?
Gül’e saygımız var. Reformcu. Ilımlı.
Muhtırayı eleştirmemenizi, 1 Mart ve (Hamas lideri Halid) Meşal görüşmesi nedeniyle AKP’ye duyduğunuz tepkiyle bağlantılandıranlar çıkarsa...
Bundan daha saçma bir yorum olamaz.
AKP hükümetinin muhtıraya karşı çıkmasına ne diyorsunuz?
Türkiye’de demokrasi son yıllarda çok olgunlaştı.
Bu kriz sizce nasıl çözülecek?
Başbakan Erdoğan ile (Genelkurmay Başkanı) General Büyükanıt arasındaki diyaloğun tansiyonu düşürmeye yardımcı olmasını umuyoruz. Ben size sorayım; erken seçim en erken ne zaman olabilir?
Milliyet, 30.4.2007
|