Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

Arka planı karanlık oyun!

CHP lideri Baykal’ın siyaset anlayışı hiç değişmiyor. Daha çok gerilime, krize oynuyor. Tansiyonu yükseltici oyunlardan hoşlanıyor.

Hele kürsüye çıkınca, önünde de bir mikrofon bulunca genellikle sakin ve güler yüzlü olamıyor. Yüz hatları hemen geriliyor, hırçın bir ifade gelip bir anda yüzüne oturuyor.

Neden böyle Baykal?..

Belki, başka türlü etkili olamayacağına inanıyor. Belki, karakteri bu. Belki, uzun siyaset yaşamında hep muhalefette kalmış olmaktan kaynaklanan negatif bir ruh hali...

Baykal bugün de krize oynuyor.

‘367 krizi’ne...

CHP lideri, Cumhurbaşkanı seçimini mahkemelik yapmaya hazırlanıyor. Bugünkü ilk tur oylamanın yapılacağı Meclis oturumuna eğer 367 milletvekili katılmazsa, CHP seçimi Anayasa Mahkemesi’ne götürecek.

Bu tehlikeli bir oyun.

Anayasa Mahkemesi, CHP’nin başvurusunu yerinde bulursa, Türkiye yeniden istikrarsızlığa, hatta krize açılan yollarda yürüyebilir.

Böyle bir karar, böyle bir Anayasa Mahkemesi içtihatı bundan böyle Meclisin çalışmasını, parlamenter sistemin işleyişini kilitleyebilir.

Erken seçime de gidilse, yasama organında bir zamanlar yaşadığımız bir felç durumu ile, ya da istikrarsızlığın damgasını vurduğu siyasal bir ortamla karşı karşıya kalabilir Türkiye.

Bu nokta düşünülüyor mu?

1980 öncesinde, Meclis’in sürekli kilitlenmesi ve uzayıp giden turlarla aylar boyu bir cumhurbaşkanını bile seçmekte âciz kalması nedeniyle, 12 Eylül Anayasası’nda toplantı yeter sayısı 226’dan 184’e düşürülmüştü.

Baykal, işte şimdi 367 ile yeni bir kriz üretme çabası içinde...

CHP lideri, anlaşılan, tehlikeli bir gerilim stratejisi ile, Türkiye’yi cepheleştirebilecek bir seçim kampanyası ile, partisinin milletvekili seçimlerinde oylarını arttıracağını umuyor.

Belki arttırır da.

Ama ne pahasına?..

Peki, Mehmet Ağar’la Erkan Mumcu 367 oyunundan neyi umut ediyorlar?

CHP’nin dümen suyunda gitmek, ANAP’la DYP’nin tabanında hoş karşılanır mı? DP-AP’nin “Yeter söz milletindir!” sloganında kendini bulan partisel gelenek, Meclis iradesinin mahkemelik yapılmasını nasıl karşılar?

Buna benzer soruların Ağar’la Mumcu’nun kafasına takılmadığı söylenemez.

Öte yandan, bu ikilinin Cumhurbaşkanı seçimine bir gün kala çıkıp erken seçim çağrısı yapmış olmalarını da çok fazla anlamlı bulmak mümkün değil.

Geçelim.

Tekrar 367’ye gelince...

Hukuki açıdan inandırıcı değil, siyasi açıdan da sakıncalı.

Özeti bu.

Bir başka deyişle:

367 girişiminin arka planı masum gözükmüyor.

Türkiye’yi krize, istikrarsızlığa itebilecek oyunlar yatıyor arka planda...

Dileriz, Türkiye tuzağa düşmez.

Türkiye’nin korkularını değil, umutlarını beslemeye ihtiyacı var. Türkiye’nin yeniden cepheleşme ve kutuplaşmaya değil, normalleşme ve ‘demokratik istikrar’a ihtiyacı var.

Abdullah Gül’ün Çankaya yolunu, Meclis iradesini bir yana bırakarak, arka planı karanlık bir takım oyunlarla kesmeye çalışmanın bu ülkede istikrar ve huzura da, demokrasi ve hukuka da katkısı olmayacağının altını bir kez daha çizmek istiyorum.

Evet, bugün Türkiye bir kez daha kritik bir eşikte!

Bu eşiği öncelikle düşünmek durumunda olanlar tabiî sır değil.

TBMM’nin sayın üyeleri;

Bugün görev size düşüyor. Kriz mi, istikrar mı?

Milliyet, 27 Nisan 2007

Hasan CEMAL

28.04.2007


 

Teziç’ten 367’ye senaryolar

YÖK Başkanı Teziç’e yapılan saldırı girişimi bir provokasyon karikatürüdür!

Gayri Nizami Harp Dönemi’nin Kalıntıları yani “Kaybedenler” önceki gün Teziç’e suikastı başaramadılar. Çok şükür. Buna mukabil, ortalığı karıştırmaya yönelik “flaş” bir haber elde ettiler!

Özel bir şirketteki güvenlik görevlisi YÖK binasına geliyor. Teziç’in “demeçlerine kızdığını” söylüyor. Bak şu konuşana? Adam, YÖK Başkanı’nın demeçlerine tam da Gül Çankaya’ya aday olunca kızmaya başlıyor!

Amaç, Çankaya oylamasının arifesinde kamuoyunda “laik/anti-laik gerilim” doğurmak...

Eylemci “Çağırın bana şu Teziç’i ona suikast yapıcam” havasında: Flaş çaldıran televizyonların seçtiği sözcüklere bakacak olursanız, sanki Teziç saldırganla yüz yüze gelmiş de suikasttan “kıl payı” kurtulmuş!

Oysa, kazın ayağı çok farklı: Saldırgan içeriye girmiş değil; başkanlık katına açılan garaj kapısına yönelmişken bile Teziç’in makamından tam 700 metre uzaklıkta! YÖK güvenlik görevlilerinin müdahalesi üzerine paniğe kapılıyor ve havaya üç el ateş açıyor...

Saldırı girişimi, saat 14.30’da meydana geliyor. Haber bekliyor, bekliyor, uyuyor kalkıyor; epeyce bir vakit geçtikten sonra ancak 18.00 gibi televizyonlarda “Son dakika” olarak arzı endam ediyor...

Anlaşılan o ki, provokasyon senaryosunun montajı uzun sürmüş!

Zaman, 27 Nisan 2007

Tamer KORKMAZ

28.04.2007


 

Baykal niye kriz istiyor?

CHP, kriz politikasına devam ediyor. Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden bir kriz devşirilmeye çalışılıyor.

(...) Peki neden böyle? CHP neden kriz politikasında ısrar ediyor?

CHP, asker-sivil bürokrasi ve onunla eklemlenmiş zümrelerin partisi olduğu için normal bir rejimde, bürokrasinin gücünün azalacağını bildiğinden daimi bir kriz halini ontolojik olarak istemektedir. Bu daimi kriz hali, bürokrasinin sistem içindeki ağırlığını arttırması ve rejimin beka korkusunu uyandırması beklenmektedir. Böylece seçimlerde çoğunluğu elde edemeyeceği kesin olan CHP, bürokrasinin rejim içindeki hiyerarşide konumunu yükselterek, muktedir olma pozisyonuna yükselmeyi amaçlamaktadır. CHP’nin kuruluşundan hemen sonra, program yerine beyan ettiği Dokuz Umde’den birinin memurların korunmasına dair olması bu bakımdan fevkalade dikkat çekicidir.

CHP’nin kriz politikasındaki ısrarının ikinci temel sebebi, CHP Genel Başkanı olan Deniz Baykal’ın siyaset yapma ve başarılı olma yolunun kriz ve gerginlik politikasına dayanmasıdır. Hatırlanacak olursa, Baykal 1980 öncesi CHP’sinde, sonra SHP’de hizip başı olarak devamlı muhalefet etmiştir. Baykal, çıkardığı krizlerle Kurultaylarda mağlup olsa da, rakiplerini yıldırma politikası izlemiş, sonuçta da başarılı olmuştur. Baykal, CHP Genel Başkanı olduktan sonra da, bu kriz anlayışını ülke siyasetine taşıyarak, rakip partileri ve seçmenleri yıldırarak iktidarı teslim almak istemektedir. CHP’nin kriz politikasının ardındaki üçüncü temel sebep ise, parti içi muhalifleri ve parti dışında yeni bir sol parti yaratmaya çalışanları, dış tehditle korkutarak CHP şemsiyesi altında toplanmaya mecbur etmektir. CHP bu amaçla laiklik ekseninde bir kutuplaşmayı özellikle arzu etmektedir. Çünkü, parti içi ve dışındaki sol çevrelerde, laiklik her şeyin önünde gelmektedir. CHP ve Baykal da, bu hassasiyeti çok iyi kullanmaktadır.

CHP’nin bu kriz politikası, bir süredir toplumdaki desteğini kaybetmektedir. Önceleri devletçilik ve krizlerle büyümeyi isteyen büyük burjuvazi, AB şemsiyesi etrafında liberalizme daha yakın bir çizgiye gelmiştir. İktisadi ve siyasi liberalizm ise, olağanüstü hallerden ve krizlerden hoşlanmayan karakteriyle bürokratik çevreleri zayıflatmayı amaçlar. Bu yüzden de CHP’nin 1970’lerden itibaren giderek artan ölçüde toplumsal tabanını oluşturan koalisyonunun dağıldığını görüyoruz. CHP artık değişim ve reform isteyen devlet içindeki bürokrasiden de uzaklaşmakta, değişim ve reform istemeyen bürokrasiye hapsolmaktadır. Bu itibarla CHP’nin ve Baykal’ın kriz politikası artık son demlerini yaşamaktadır.

Bugün, 27 Nisan 2007

Murat YILMAZ

28.04.2007


 

CHP Türkiye’nin talihsizliği

Hükümet krizi bütün demokratik ülkelerde olur. Ama Türkiye’den başka muhalefet krizi olan bir ülke yoktur.

Muhalefet krizi ana muhalefetteki partinin iktidara gelme şansının sıfır olduğu ve sıfır kalacağı durumlarda ortaya çıkar. Bu halde, halka siyasi partiler halinde geçerli seçenekler sunmak olan demokrasi işlemez.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) geçerli bir seçenek değildir.

CHP’nin seçimle iktidara gelme olasılığı cehenneme kâr yağması olasılığından küçüktür.

CHP entelektüel içerikten yoksundur. Türkiye’nin hiçbir büyük sorunu için çözüm planı yoktur. (Varsa bunları titizlikle gizliyor.) Halktan kopuktur. Ortanın solunda değil, sağın sağındadır.

Türkiye gençtir. CHP ihtiyardır.

Türkiye değişmek istiyor. CHP aynı kalmak istiyor.

Milliyet, 27 Nisan 2007

Metin MÜNİR

28.04.2007


 

DYP’ye düşen...

Eğer son dönemde DYP’de belli bir yükseliş görünüyorsa, bunun sebebi Ağar’ın AK Parti’yi onun daha gerisinden bir noktadan değil, onunla aynı platformda, demokrasi platformunda yer alarak eleştirmeye başlamasıdır. İktidarı demokrasi noktasında aşmaya yönelik çıkışlar yapmasıdır.

Yıllardır CHP’nin muhalefet yapmak adına temcit pilavı gibi tekrarlayıp durduğu “laiklik gidiyor, şeriat geliyor, Sevr hortluyor” klişelerine hiçbir prim vermeyen kamuoyu, ilk defa olarak, muhalefetini demokrasi temeline oturtan, AK Parti’yi demokrasi açısından eleştiren bir ses duyunca kulaklarını kabarttı, dinlemeye başladı.

Eğer Mumcu ve Ağar, kamuoyundaki bu ruh halini okuyamaz ve kriz üretme konusunda CHP’yle yarışmaya başlarlarsa; parlamentonun cumhurbaşkanı seçmesini engelleyerek ülkeyi seçime götürürlerse, bilsinler ki götürdüklerine bin pişman olurlar.

Sandığın yıkıcı siyaseti ödüllendirdiği hiç görülmedi şimdiye kadar.

Bugün, 27 Nisan 2007

Gülay GÖKTÜRK

28.04.2007


 

Bir katil tipi

Hem hafiften bir şeriat yandaşlığı içinde...

Hem de ağırdan bir Türk milliyetçiliği duygusuyla bütünleşmiş.

Hem áleme nizam verme hevesi içinde...

Hem de kendine bile bir düzen verememiş.

Hem türban, imam hatip eylemlerinin içinde...

Hem de emekli emniyetçi gruplarla iç içe.

Hem AKP’nin vatanı sattığını düşünüyor...

Hem de rektörlerin dini sattığını.

Hem dinin jandarmalığına soyunmuş...

Hem de Türklüğün polisliğine.

Hem oyuna gelip kandırılacak kadar kesin inançlı...

Hem de yaptığı işten para alacak kadar menfaatçi.

Hem cehaletin en karanlık pençesinde...

Hem de en çetrefil meseleleri çözdüğünü düşünüyor.

Nasıl? En tehlikeli tip, böyle bir tip değil mi?

Hürriyet, 27 Nisan 2007

Ahmet HAKAN

28.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004