Alerjik rinit (saman nezlesi), alerjik hastalıkların en önemlilerindedir.Toplumda sıkça görülür. Özellikle alerjik olan anne ve/veya babaların çocuklarında görülme sıklığı daha fazla olan bu hastalık; endüstriyel gelişmiş ülkelerde, çevre kirliliği gibi faktörlerin artması ile giderek artmaktadır. Hastalığın başlaması genellikle küçük yaşlarda olmakla birlikte, ileri yaşlarda da olabilir. Alerjik rinit; alerjik konjonktivit (göz nezlesi), alerjik sinüzit veya astımla birliktelik gösterebilir.
Alerjik rinit hayatı tehdit etmeyen ancak hastanın rahatını belirgin şekilde bozan bir hastalıktır. Bu hastalıkta özellikle hastalar belirli bir ya da daha fazla alerji yapıcı maddeyle karşılaştığı zaman şikâyetler ortaya çıkar. Hastanın şikâyetlerinin ortaya çıkabilmesi için hastanın en azından sorumlu alerjenle daha önceden bir kez karşılaşmış ve ona duyarlı hale gelmiş olması gereklidir.
Alerjik rinit genel anlamda 3 ayrı kategoride incelenebilir:
1. Yıl boyu süren alerjik rinit,
2. Mevsimsel alerjik rinit,
3. Yıl boyu süren ancak, mevsimsel artışlar gösteren alerjik rinit.
Bu hastalıklarda alerjiyi ortaya çıkaran alerjenler(alerji yapan madde) hastalığın görülme zamanını belirler.
Meselâ yıl boyu alerjik rinit genel anlamda mite (ev tozu akarı)’ lere bağlıdır; mevsimsel alerjik rinit ise genel anlamda polen’lere bağlıdır.
Yıl boyu süren mevsimsel artışlı alerjik rinitlerde ise sorumlu alerjen hem mite’ler hem de polenlerdir.
Yıl boyu alerjik rinit bazen ev içerisinde yaşayan hayvanlara (kedi, köpek, kuş gibi), bazen yıl boyu polenizasyon yapan bitki polenlerine, bazen de hamam böceği çıkartılarına bağlı olabilir.
Alerjik rinitte bulguların ortaya çıkabilmesi için alerjenle kontağın olması gerekir demiştik; bu anlamda özellikle ev tozu akarı ile her zaman karşılaşmak mümkündür. Özellikle ev içi ortamda geçirilen akşam ve gece uyku saatleri alerjenle en çok kontakt edilen saatlerdir. Böyle olunca hastalara özellikle sabahları uykudan kalktıklarında alerjik rinit bulguları gösterirler. Oysa polen alerjisi olan hastalar o bitkinin polenizasyon yaptığı mevsimde bulgu verirler.
Bulgular:
Alerjik rinitli hastalarda alerjenle karşılaşıldığında dakikalar içerisinde hapşurma, burunda kaşınma, burun akması ve/veya burun tıkanıklığı olur. Alerjik rinitli kişilerde devamlı bir burun çekme, burun kaşıma sebebi ile özel mimikler gelişir. Yine bu kişiler çocukluklarından beri burunlarını avuç içleri ile yukarı doğru sildiklerinden dolayı bu harekete alerji selâmı, burun üstünde oluşan yatay çizgiye de alerji çizgisi denilir. Hastalarda özel bir yüz görünümü dahi oluşabilir. Bu kişilerde genelde alerjik konjonktivit (göz nezlesi) te eşlik ettiği için gözlerde yanma, batma, kaşınma, sulanma gibi bulgular da görülebilir. Yine bu kişilerde eğer alerjik sinüzit varsa, geniz akması, baş ağrısı, gece gelen öksürük nöbetleri olabilir. Astımın da birlikte görüldüğü hastalarda, nefes darlığı, hırıltlı solunum, göğüste sıkışma hissi, öksürük gibi bulgular olabilir. Özellikle alerjik rinitli hastalarda antialerjik (antihistaminik) ilâç aldıktan sonra bulgularda belirgin gerileme olur.
Hastalığın teşhisi:
Alerjik rinitli hastalar uzun süre grip zannedilip yanlış tedaviler uygulanabilir. Eğer ailesinde alerjik hastalık hikâyesi olan bir kişi ise alerjik rinit, hasta ve hekimin aklına daha erkenden gelir.
Hastalarda alerjik rinit düşündükten sonra, öncelikle burun içi mukoza muayenesi yapılır. Burun içi mukozası ödemli, şiş ve soluktur. Bu özelliği ile gripten ayrılır.
Bu hastaların kan testlerinde kanlarındaki eozinofil sayısı artmıştır; total IgE yüksektir. Yine kan testinde alerjene spesifik IgE belirlenebilir (RAST gibi metodlarla).
Bu hastalarda teşhisi desteklemek ve sorumlu alerjeni belirlemek için için cilt testleri uygulanır. Bu testler içerisinde özgüllüğü ve duyarlılığı en yüksek olan test ön kol iç yüzüne ya da sırta uygulanabilen prick (delme) testtidir.
Prick cilt testinin negatif bulunduğu ama ısrarla alerji düşünülen vak’alarda ise cilt içine bir miktar alerjen ekstersi verilerek yapılan intra dermal test pozitif sonuç verebilir. Fakat bu test hem pratik olmaması, hem de bazen sistemik alerjik reaksiyonlara yol açabilmesi ve aynı zamanda özgüllüğünün yeterli olmaması sebebi ile çok seçilen bir test değildir.
Kesin teşhis için ise özellikle araştırma amaçlı çalışmalarda burun basıncını ölçen aletler yardımı ile burun içine alerjen sıktıktan 15 dakika sonra burun basıncı tekrar ölçülür (nazal provakasyon testi). Burun içi basınçta belirli oranda bir artış varsa pozitif olarak kabul edilir.
Hastalığın tedavisi:
Alerjik rinit için öncelikle, hastanın alerjen maddelerle kontağı kesmesi veya bunu minumum düzeye indirmesi gereklidir. Bunun dışında ilaç olarak öncelikle burun içine veya ağızdan uygulanacak antihistaminiklerden fayda sağlanmaya çalışılır. Hastaların önemli bir kısmında bu ilâçlardan fayda elde edilir. Hekimin uygun gördüğü durumlarda burun içine uygulanan kortizonlu spreyler de belirgin yarar sağlar. Bu tür kortizon preparatlarının yan etkisi yok denecek kadar azdır.
İlâçlardan fayda görmeyen, yeteri derecede fayda sağlanamayan hastalarda alerjen immünoterapi (aşı) tedavisi Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ nün onayladığı bir tedavidir.
Etkinliği ispatlanmış olan bu tedavide yüksek kalitede alerjenler kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalara gore bu tedavi yaklaşık % 85 dolayında fayda sağlıyor. Bu tedavinin tedavi süresince bir alerji uzmanı tarafından yapılması ve takip edilmesi uygun olur.
Tedavi hastanın verdiği klinik ve laboratuvar sonuçlarına göre 3 veya 5 yıl kadar sürer. Öncelikle birkaç ay süren ve aşının her hafta yapıldığı bir doz artımı rejimi uygulanır. Bu program sonucunda optimum doza (sabit doza) ulaşılınca aşılar önce 15 günde bir daha sonra ayda bir uygulanmaya başlanır. Tedavi süresince yılda bir kez cilt testlerini tekrarlamak hastanın takibi açısından uygun olur. Uygulanan bu alerjen immünoterapi tedavisinin alerjik astımdan korumada da belirgin şekilde etkin olduğu belirlenmiştir.
Sağlıklı günler dileğiyle...
|