Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın konuşmasına gösterilen ilgi Türkiye’nin henüz “normalleşmediğinin” işareti.
Herkes “Acaba ne diyecek” diye merak içindeydi.
Türkiye’de yurttaşların yüzde 90’ı Genelkurmay Başkanı’nın adını bilmediği zaman, bence Türkiye normalleşmiş demektir.
Yani rejim tartışmaları bitmiş, Anayasa toplumun geniş kesimlerince benimsenmiş ve özümsenmiş demektir.
Ona daha çok yolumuz var. Ben görmem ama inşallah kızım görür.
Şimdi “mühim” köşe yazarlarının hepsi “Genelkurmay Başkanı’nın söylediklerini” yorumlayacak.
Bense başka bir açıdan bakmak istiyorum olaya. Ankaralı gazetecilerle, İstanbullu gazetecilerin olaya bakışındaki farklılığa...
Büyükanıt’ın konuşması sonrası Ankara’nın dikkati “Cumhurbaşkanlığı meselesi” üzerine yoğunlaştı. “Erdoğan’a yeşil ışık mı yaktı, yoksa kırmızı mı ya da sarı mı?”
Ankaralı arkadaşlarımıza göre Genelkurmay Başkanlığı, sanki Çankaya için onay makamı.
Ben ise bambaşka bir yere dikkat ettim:
“K.Irak’la ilgili mesajına.”
Çünkü bana göre Cumhurbaşkanlığı meselesi Türkiye açısından “yaşamsal önem” taşımıyor. İster Erdoğan olsun, ister eski genelkurmay başkanı, isterse Nimet Çubukçu. Hatta Deniz Baykal. Ya da 7 yaşındaki kızımın pazar günü bana ısrarla önerdiği gibi ben olayım, fark etmez.
Türkiye’nin yönü, rotası bellidir. Cumhurbaşkanı’nın kimliği önemli değildir. Çok hatalı bir seçim yapılsa bile Türkiye zaman kaybeder ama yolunu kaybetmez.
Ancak Kuzey Irak meselesi öyle değil.
Orada yapılacak en küçük hata Türkiye açısından çok vahim, telafisi güç, vahim sonuçlar doğurur. Zaten Büyükanıt da Cumhurbaşkanlığı konusunda bir Genelkurmay Başkanı ne söyleyebilirse onu söyledi.
Ama K. Irak konusunda topu parlamentoya, dolayısıyla AK Parti’ye attı.
Şehit cenazelerinin peş peşe geldiği bugünlerde bu top “yakar toptur.”
Sabah, 13 Nisan 2007
|