Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Nisan 2007
Mehmet Fırıncı ve Mehmet Kutlular ; Mehmet Emin Birinci'yi anlattı...indirmek ve dinlemek için tıklayınız

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Öğrenciler: 14 Nisan mitinginde yokuz

Ankara Üniversitesi (A.Ü) Hukuk Fakültesi Öğrenci Temsilcisi Emrullah Gözcü, ‘’A.Ü Öğrenci Konseyi’nin 14 Nisandaki Cumhuriyet Mitingi konusunda yaptığı açıklamayla ilgili olarak, ‘’Bütün öğrencilerin mitinge destek verdiği izlenimi yaratan bu antidemokratik açıklamayı kabul etmemiz mümkün değil’’ dedi.

Gözcü, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) Öğrenci Temsilcisi Bilgütay Dursunoğlu ile Doğu Konferansı Derneği’nde basın toplantısı düzenledi. Gözcü, ‘’A.Ü Öğrenci Konseyi’nin, 14 Nisandaki mitinge üniversitenin ev sahipliği yapacağı ve bütün öğrencilerin de mitinge destek verdiği yönündeki açıklamasını basında okuduklarını’’ bildirdi.

‘’Bütün öğrencilerin bu mitinge destek verdiği izlenimi yaratan bu antidemokratik açıklamayı kabul etmemiz mümkün değildir’’ diyen Gözcü, her öğrencinin, bu ve benzeri mitinglere katılıp katılmama konusunda hür olduğunu söyledi.

DTCF Öğrenci Temsilcisi Dursunoğlu da ‘’Bütün öğrencilerin fikrini kapsar şekilde açıklama yapılması doğru değil. Her öğrenci, tek başına karar alabilir’’ diye konuştu.

ÖĞRENCİ KONSEYİ BAŞKANININ AÇIKLAMASI

Öte yandan, A.Ü Öğrenci Konseyi Başkanı Bora Akat, yaptığı açıklamada, üniversitenin mitinge ev sahipliği yapmasına ilişkin kararı, ‘’Öğrenci Konseyi’nin ancak rektörlük ile birlikte alabileceğini’’ belirterek, özetle, şunları kaydetti:

‘’Basın açıklaması yapan arkadaşların konudan haberlerinin olmaması, ilgisizliklerinden ve kendi ideolojilerine hizmet etme çabalarından kaynaklanmaktadır. Öğrenci Konseyi’nin tüm yönetim kurulu üyelerine etkinlikten bahsettim ve hepsi onayladılar. Sözü geçen arkadaşlarım genel kurul üyemizdir. Son genel kurulumuzda böyle bir karar alabileceğimizden bahsetmiştim. Öğrenci konseyi başkanı olarak, konseyi temsil yetkisine sahibim.’’

/ ANKARA

12.04.2007


 

Mahkeme kararları var

Darbe girişimi türündeki suçlara askerî değil, sivil mahkemelerin bakması gerektiğini belirten Yargıtay emekli Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel, “Bunların Askerî Ceza Yasasında gösterilen suçlardan olmadığına, daha önce kaldırılan Devlet Güvenlik Mahkemelerinin, yani sivil mahkemelerin bakması gerektiğine dair benzer olaylarla ilgili Uyuşmazlık Mahkemesinin verdiği kararlar var” şeklinde konuştu.

Nokta Dergisi’nde yayınlanan emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlükle ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunan Emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Av. Ahmet Gündel, başvurunun ayrıntılarını Yeni Asya’ya anlattı. Gündel, “günlüğün” sivil mahkemede yangılanması gerektiğini söyledi.

*Dilekçenizde günlükte yer alan suçların “askerlik hizmeti ve göreviyle ilgili olmadığı” için askeri mahkemelerde yargılanmaması gerektiğine dikkat çektiniz. Sivil mahkemede yargılanabilir mi?

Bu tür suçlara askeri mahkemelerin değil sivil mahkemelerin bakması gerektiğini belirttim. Dilekçem 5 sayfalık bir suç duyurusudur. İçerisinde suçun hukuki irdelemesi, aşağı yukarı yarısına yakın bir kısmında da bir takım kanunlara hukuksal nedenleri ile beraber yer verdim. Dilekçemizin ekine uyuşmazlık mahkemelerinin kararları ve diğer bilimsel görüşlerin bu yönde olduğuna dair bir takım düşünceleri de ilave ettik. Başsavcılığa küçük bir dosya olarak verdik.

*Daha önce buna benzer bir durum yaşanmış mı?

146 veya Yeni Ceza Yasasındaki muadili 309. maddeler ile ilgili bir olay görmedim ama Terörle Mücadele Yasası’nın 7. maddesi ile ilgili uyuşmazlık mahkemelerinin kararları var. Yani bu tür suçların Askeri Ceza Yasası’nda gösterilen suçlardan olmadığı, daha önce kaldırılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yani sivil mahkemelerin bakması gerektiğine dair benzer olaylarla ilgili uyuşmazlık mahkemesinin verdiği kararlar var.

*Başvurunuzdan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?

O savcılığın yapacağı soruşturma sonucunda ortaya çıkacaktır. Yani elbette ihbar eden olarak savcılığın olayın soruşturmasını, şayet dava açmayı gerektirecek deliller bulunursa da dava açmasını talep ettik. Gönlümüzden geçen 2003 ve 2004 yıllarında bu tür bir darbe girişiminin olmamış olmasının ortaya çıkması, temennimiz bu. Ama eğer bu girişimler de varsa ilgililerin cezasını çekmesi yönünde.

*Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “bunları basında çıkmadan önce biliyorduk. Bunlarla ilgili bilgiler, devlette bilmesi gereken yerlere bildirilmiştir. Zaten savcılar da gereğini yaparlar” sözleri günlüklerin gerçekliğine dair bir teyit değil midir?

Teyittir tabi. Bu demeci dilekçemize de yazdık zaten. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının da bu konuda bir ihbarda bulunma gereğini hissetmesi önemlidir. Bu demeçler günlükteki bilgilerden daha önemli.

Ayrıca Nokta Dergisi’nde darbenin planları ve şemaları bile en ince ayrıntısına kadar yazılmış. Maalesef. Birey olarak üstümüze düşen görevi yapmanın gayreti içerisindeyiz ve bunun takipçisi olacağız, burada kalmayacak.

Aynı soruyu size de sorayım; Türkiye’de neden darbe girişimleri ve söylentileri bitmiyor? Türkiye’nin yapısından kaynaklanıyor. Bir ülkede demokrasi oturmamışsa gündeme, ülkeye kim hakim olacak? Demokrasi dışı bir takım etkinlikler hakim olacaktır. Türkiye’nin yaşadığı problemler de bunlardır. Tam anlamıyla demokrasi ve hukuk devleti inancının hakim olmamasından kaynaklanıyor. Maalesef toplumda da bu yönde bir takım taleplerde bulunan ve duruş sergileyen insanlar ve siyasi partiler var. Onun için demokrasiye geçme sürecimiz biraz zor oluyor, sıkıntılı oluyor. Ama demokrasiye geçmeyi başaracağız bu kaçınılmaz.

*Günlüklerin ortaya çıkması da bu geçişi hızlandırır herhalde?

Tabi kolaylaştıracak. bizim bu ihbar dilekçesini vermemizin, peşinde durmamızın amacı da zaten bu. Bir daha bu tür işler yapılmasın, yapanların da yaptıkları yanına geçmişte olduğu gibi kâr kalmasın. İleride bir daha bu işe tevessül edecekler yönünden de caydırıcı olsun düşüncesiyle dilekçeyi verdik.

Belki daha önce bu tür davranışlar cezalandırılsaydı daha sonrakiler olmazdı?

Kuşkusuz. Daha önceki darbelerde, muhtıralarda veya buna benzer davranışlarda yargı yolu açılıp da cezalandırılmış olsaydı 2003 ve 2004 yılındaki olaylar ya da 28 Şubat süreçleri yaşanmamış olacaktı. Onun için bu bir fırsattır aynı zamanda. Bu fırsatın sivil toplum tarafından iyi değerlendirilmesi lâzım.

Kemal BENEK

12.04.2007


 

Ağar: Türkiye’yi tehdide kimsenin gücü yetmez

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Türkiye’yi tehdide kimsenin gücünün yetmeyeceğini belirterek, ‘’Bizim iktidarımızda hiç kimse Türkiye’yi rahatsız edecek değil bir kelime, harf de söyleyemeyecektir’’ dedi.

Ağar, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türk Avrasya İş Konseyleri tarafından Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) İstanbul’daki merkezinde düzenlenen ‘’Türk siyasi partilerinin Avrasya politikaları’’ konulu toplantıda yaptığı konuşmada, dünyada hızlı bir değişim döneminin yaşandığını, yıkılmaz denilen sistemlerin yıkıldığını belirtti.

Ağar, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından dünyanın başka bir dünya haline geldiğini ifade ederek, Kafkasya ve Avrasya devletlerinin Türkiye’nin önüne büyük imkanlar sunduğunu söyledi. Türk özel sektörünün bu ülkelerde önemli başarılara imza attığını kaydeden Ağar, Turgut Özal ve Süleyman Demirel dönemlerinde bu konuda önemli ilerlemeler sağlandığını bildirdi.

Ağar, Rusya Federasyonu, Kafkaslar ve Avrasya bölgesinin önemli enerji ve doğal gaz kaynaklarına sahip olduğunu vurgulayarak, ‘’Bu bölgeler Türkiye’nin önünde önemli gelişme alanları ve ufuk açmıştır. Türkiye’nin gelişmesinde Avrasya ile ilişkiler büyük önem taşımaktadır’’ dedi.

‘’Avrasya vizyonunun Türkiye için vazgeçilmez bir vizyon olduğunu’’ ifade eden Ağar, ‘’Türkiye, Avrupa Birliği vizyonunu muhafaza ederken, temelli bir Avrasya vizyonunu eş zamanlı olarak yürütmek mecburiyetindedir’’ diye konuştu. Avrasya’nın Türkiye’nin vazgeçilmez bir alanı olduğunu ifade eden Ağar, Türkiye’nin 1 trilyon dolar büyüklüğünde bir ekonomik potansiyeli olduğunu, bunu görmek gerektiğini söyledi.

Ümit KIZILTEPE / İSTANBUL

12.04.2007


 

Yıldırım: Uçak kaçırma normal hava olayı

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, önceki akşam Diyarbakır-İstanbul seferini yapan Pegasus Havayollarına ait yolcu uçağının kaçırılmasına ilişkin, olayın bir güvenlik açığından kaynaklanmadığını belirterek, “Bu olaylar olabilir. Bunlara normal hava olayları deriz. Bunlar havada da olur, karada da olur" dedi.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, önceki gün Diyarbakır-İstanbul seferini yapan Pegasus Havayollarına ait bir yolcu uçağının kaçırılmasına ilişkin, olayın bir güvenlik açığından kaynaklanmadığını belirterek, ‘’Bu olaylar olabilir. Bunlara normal hava olayları deriz’’ dedi. Bakan Yıldırım, bir dizi açılış ve temel atma törenlerinde bulunmak üzere geldiği İzmir’de, Valiliği ziyaret etti. Bakan Yıldırım burada gazetecilerin sorusu üzerine Diyarbakır-İstanbul seferini yapan Pegasus Havayollarına ait yolcu uçağının kaçırılmasının güvenlik açığından kaynaklanmadığını belirtti. Bakan Yıldırım, şunları söyledi:

‘’Gerekli güvenlik alınmış, yolcu olarak girmiş, içeride telefonunu falan göstererek böyle bir girişimde bulunmuş. Bunu önlemenin imkanı var mı? ‘Ya kardeşim, sende bir şey yok, ben senin dediğini yapmam’ diyebilir mi? O kadar insanı riske edebilir mi? Bu olaylar olabilir. Bunlara normal hava olayları deriz. Bunlar havada da olur, karada da olur. Her yerde bu işler olur. Onun için gerekli tedbirleri her zaman alacağız. Ama olmayacak diye bir şey söylersek bu gerçekçi olmaz.’’

/ İZMİR

12.04.2007


 

301 mağdurlarıyla dayanışma

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, cumhurbaşkanlığı seçimleri sebebiyle gündemden uzaklaşan 301. madde mağduriyetlerini hatırlatmak amacıyla yeni bir çalışmaya başladı.

İHD İstanbul Şubesi Düşünce ve İfade Özgürlüğü Komisyonu tarafından yürütülen çalışma kapsamında, 301 maddeden altı ay hapis cezası alan Hüseyin Özgüneş için bir basın toplantısı düzenlendi.

İHD İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirilen toplantıda konuşan DEHAP Van Eski İl Başkanı Hüseyin Özgüneş, 2 Kasım 2003 tarihindeki bir programda yaptığı konuşma sebebiyle 301. maddeden yargılandığını ifade etti. Baskılarla, eleştirmeyen, konuşmayan, itiraz etmeyen tek tip bir toplum oluşturulmaya çalışıldığını ifade eden Özgüneş, “301. maddeye karşı çıkmak, sadece benim gibi hapis tehdidi ile susturulmak istenen aydınların, yazarların, sanatçıların, siyasetçilerin değil, bu coğrafyada yaşayan herkesin görevidir. Bir aydın olarak herkesi 301. maddeye karşı sesini yükseltmeye davet ediyorum” dedi.

Toplantıda konuşan İHD İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Şaban Dayanan da, başta 301. madde mağdurları olmak üzere tüm düşünce suçlularına destek olacaklarını ifade etti.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

12.04.2007


 

Meclisin toplantı yeter sayısında 367’ye gerek yok

Eski TBMM Başkanlarından Yıldırım Akbulut, Hikmet Çetin, İsmet Sezgin ve Sabit Osman Avcı ile Ferruh Bozbeyli, cumhurbaşkanı seçimi için Meclisin toplantı yeter sayısında 367’ye gerek olmadığını savundu.

Eski TBMM Başkanları, Can Dündar’ın NTV’de sunduğu ‘Neden?’ isimli programda, cumhurbaşkanı seçimi konusunda görüşlerini açıkladılar.

Eski TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut, cumhurbaşkanı seçimi konusunda TBMM’nin toplanması için 367 milletvekilinin Genel Kurul Salonunda bulunması konusunu tartışmaya bile gerek olmadığını ifade ederek, ‘’Toplantı için 367’ye gerek yoktur’’ dedi. Eski TBMM Başkanı Hikmet Çetin, cumhurbaşkanı seçiminde ilk turda karar sayısı olan 367’nin aranmadan oylamaya geçilebileceğini, eğer seçim sonucunda bu sayıya ulaşılamazsa ikinci tur seçimine geçilmesi gerektiğini söyledi. Eski TBMM Başkanı İsmet Sezgin, birinci tur oylamada 367’lik çoğunluğun sağlanamaması halinde diğer turlarda söz konusu 367 çoğunluğun aranmayacağını belirtti.

Eski TBMM Başkanlarından Sabit Osman Avcı ‘’Anayasada başkaca hüküm olmadığı için o gün başkan olsaydım 184’ü bulduğumda seçime geçerdim’’ dedi. Telefonla programa katılan eski TBMM Başkanı Cahit Karakaş, Cumhurbaşkanı ile diğer seçimlerin birbirinden ayırt edilmesi gerektiğini belirterek, 367 sayısının toplantı için de gerekli olduğunu savundu.‘’Biz ne seçimler gördük’’ diyen eski TBMM Başkanı Ferruh Bozbeyli, ‘’memleketin huzur içinde yeni cumhurbaşkanını saygı ile selamlayacağını’’ ifade etti.

/ ANKARA

12.04.2007


 

Gül: Irak'ın birliğini, huzurunu istiyoruz

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Irak’ın birliğini, beraberliğini ve bütünlüğünü isteyen Türkiye’nin, kendisine yanlışlar yapılması durumunda buna seyirci kalamayacağını söyledi.

Bakan Gül, Türkiye’nin 2009-2010 dönemi BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine adaylığı sürecinde yürütülen çalışmalar hakkında iş ve ekonomi dünyasının temsilcileri için Ankara Sheraton Oteli’nde düzenlediği yemeğe gelişinde basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Gül, Irak’a verilen nota konusunda, sürecin devam ettiğini belirterek, gazete sayfalarında bu konunun günlük mesele haline getirilmesinin konunun değerini ve etkisini ortadan kaldıracağını söyledi.

“Niyetimiz gayet açıktır. Niyetimiz bölgede dostluk, kardeşlik tesis etmeye yöneliktir” diyen Gül, bunun, karşılıklı olarak herkesin birbirinin hukukuna riayet etmesiyle mümkün olabileceğini kaydetti.

/ ANKARA

12.04.2007


 

ADD’nin eylemi abesle iştigal

Erciyes Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Adnan Öztürk, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin, ‘’Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) olayları eylem planına dökerek kötü sonuçlar doğuracak şeyler araması yersizdir’’ dedi.

Öztürk, Talas ilçesindeki Ali Boz Öğrencievi’nde düzenlediği basın toplantısında, cumhurbaşkanlığı seçiminin ülke gündemini meşgul ettiğini belirterek, değişik kişi ve kuruluşların bu konuda görüşlerini bildirdiğini kaydetti. Cumhurbaşkanlığının halka dayalı bir müessese olduğunu vurgulayan Öztürk, Türkiye’de son birkaç yıldır cumhurbaşkanını bu Meclisin seçemeyeceği görüşünün öne sürüldüğünü ifade etti. Öztürk, Meclisin son güne kadar görev yetkisi bulunduğunu belirtti.

Son günlerde ADD ve buna yakın derneklerin ülkenin değişik yerlerinde mitingler düzenlediklerini anımsatan Öztürk, 14 Nisanda Ankara’daki mitingin görkemli geçmesi için çaba sarf edildiğini belirtti. Malatya İnönü Üniversitesinin de bu mitinge katılımı sağlamaya yönelik girişimlerde bulunulduğunu kaydeden Öztürk, üniversitelerin ve eğitim kurumlarının bu konuda hassas davranmaları gerektiğini ifade etti.

‘’Rektörler Komitesinin Anayasa’da yeri olan bir kurum veya kuruluş olmadığını’’, YÖK Başkanı ve rektörlerin şahsi görüşlerini bildirebileceklerini ifade eden Öztürk, şöyle konuştu:’’Nasıl bir cumhurbaşkanı istedikleri konusunda görüşlerini bildirebilirler, ama hiçbir zaman olayı eyleme dökmemelidirler, dayatma yapmamalıdırlar. ADD, Ankara’da büyük bir eylem gerçekleştirmek istemekte. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hemşehrimiz Dışişleri Bakanı Abdullah Gül gibi isimlerin cumhurbaşkanlığına yakışmadığı gibi görüşler ileri sürülmekte. Dernek olarak bunları abesle iştigal olarak görmekteyiz. ADD’nin, olayları eylem planına dökerek, kötü sonuçlar doğuracak şeyler araması yersizdir."

/ KAYSERİ

12.04.2007


 

İlk tur 26 Nisan ya da 3 Mayıs’ta

Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turu 26 Nisan Perşembe ya da 3 Mayıs Perşembe günü yapılacak. TBMM Başkanı Bülent Arınç, cumhurbaşkanı seçimi süreci konusunda AKP Grup Başkanvekili İrfan Gündüz ve CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç ile bir araya geldi.

Alınan bilgiye göre, basına kapalı yapılan ve yaklaşık 40 dakika süren toplantıda TBMM Başkanı Arınç, cumhurbaşkanı seçimi sürecinin sağlıklı ve huzur içinde tamamlanması için partilerin hassasiyet göstermesi konusunda grup başkanvekillerinden ricada bulundu. Bülent Arınç, ‘’Bu konu partileri değil bütün Türkiye’yi ilgilendirir. Bu nedenle Meclisin saygınlığına güvenilirliğine ve itibarına yakışır davranış sergileneceğine inanıyorum. Milletimiz bu dönemde gerginlik ve krizden çok, huzur ve sükunetli bir dönem istiyor. Biz de Meclis olarak buna en iyi şekilde karşılık vermeliyiz’’ dedi.

TBMM Başkanı Arınç, daha sonra Meclis Bakanlığı olarak yapılan bazı sosyal faaliyet ve düzenlemelerle ilgili bilgi verdi. Toplantıda, 26 Nisan-16 Mayıs tarihleri arasında yasama faaliyeti yapılmaması konusunda görüş birliğine varıldı. Turların yapıldığı günlerin grup toplantısına denk gelmesi halinde grupların yapılmaması kararlaştırıldı. Ancak grup başkanvekilleri, bu süreçte hiç bir şekilde grup toplantısı yapılmaması konusunu da genel başkanlarıyla istişare edecekler ve kararlarını verecekler.

Cumhurbaşkanı seçim turlarıyla ilgili olarak da Meclis Başkanlığı iki alternatif sundu. Buna göre ilk alternatif, ilk turun 26 Nisan Perşembe, ikinci turun 1 Mayıs Salı, üçüncü turun 8 Mayıs Salı, son turun da 15 Mayıs Salı günü yapılması yönünde. İkinci alternatifte ise ilk turun 3 Mayıs Perşembe, ikinci turun 7 Mayıs Pazartesi, üçüncü turun 11 Mayıs Cuma, son turun da 15 Mayıs Salı günü yapılması yer alıyor. Söz konusu tarihler, partilerin gruplarıyla istişareleri sonucunda yapılacak Danışma Kurulu ile kesinleşecek. Arınç, cumhurbaşkanı seçimi süreciyle ilgili bugün saat 13.00’de TBMM’de basın toplantısı düzenleyecek. Arınç, önceki gün katıldığı NTV’deki programda, seçim için Meclisin toplantısı sırasında Genel Kurul’da 184 kişinin olduğuna kanaat getirmesi halinde yoklama yapmadan oylamayı başlatacağını söylemişti.

/ ANKARA

12.04.2007


 

Kızlar Kur’ân’a koşuyor

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Şevki Aydın, Kur’ân kurslarındaki öğrencilerin yaklaşık yüzde 95’ini kız ve kadınların oluşturduğunu belirterek, ‘’Bu durum hem Kur’ân kursu, hem de eğitim kurumlarının tarihinde hiç görülmemiş bir gerçekliktir’’ dedi.

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Şevki Aydın, Diyanet Aylık Dergisi’nin Nisan sayısında yayınlanan ‘’Kur’ân Kursu ve Kadın’’ konulu makalesinde, kurslardaki kız ve kadın öğrenci sayısındaki artışı değerlendirdi.

Son yıllarda Kur’ân kurslarında yeni bir olgunun gözlendiğini ifade eden Aydın, öğrenci profilinin değişmesinin öğreticilerin değişmesine de yol açtığını ifade etti. Kur’ân kursundaki öğrencilerin yaklaşık yüzde 95’inin kız ve kadınlardan oluştuğunu kaydeden Aydın, bu durumun, hem Kur’ân kursu tarihinde hem de eğitim kurumlarının tarihinde hiç görülmemiş bir gerçeklik olduğunu ve ilk kez böyle bir manzarayla karşılaştıklarını kaydetti.

KURSA GELEN KADINLAR

ÇEVRESİNİ AYDINLATIR

Kız çocuklarına karşı ayrımcılığın okula gönderilmeyerek yapıldığını ve bu durumun özelde kadın, genelde de aile ile ilgili pek çok soruna sebep olduğunu vurgulayan Aydın, bu sorunlarla mücadele edilmesi gerektiğini kaydetti. Kız ve kadınlardan Kur’ân kurslarına olan yoğun talebin, kadın ve aile sorunlarının çözümüne katkı sağlayacağına dikkati çeken Aydın, kursların kadınların sosyalleşmesini de sağlayabileceğini ifade etti.

Toplum içerisinde kadının cahil bırakıldığını, yeteneklerini geliştirmesinin önünün kesildiğini, buna karşın, çocukların eğitiminin kadınlara verildiğine işaret eden Aydın, Kur’ân kurslarına gelen kadınların aydınlanacağını, dolayısıyla ailesini ve çevresini de aydınlatacağını belirtti.

EĞİTİM DÜZEYİNİ YÜKSELTME ÇALIŞMALARI

Aydın, Kur’ân kurslarındaki eğitim düzeyini, çağdaş eğitim bilimlerinin öngördüğü anlayış, yöntem ve tekniklerle yükseltme çalışmalarının sürdüğünü bildirdi. Kur’ân kurslarındaki eğitim kalitesinin artırılmasının, hem kadınların sorunlarına, hem de toplumsal sorunların çözümüne önemli katkı sağlayacağına işaret eden Aydın, kadın sorunları çözülmeden diğer konulara eğilinemeyeceğini belirtti.

Sorunların çözümünde Kur’ân kurslarından yararlanılmasının kaçınılmaz olduğunu ifade eden Aydın, artık bütün sorumluların iş birliği yapmaları gerektiğini vurguladı.

/ ANKARA

12.04.2007


 

OKS’de farklılık yok

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, OKS’deki değişikliğin geçmişe göre bir gelişme olarak nitelendirilse de nihaî olarak öncekinden köklü bir farklılık getirmediğini savundu

Eğitim-Bir-Sen tarafından 7 ilde bin 18 ilköğretim okulu öğretmeni üzerinde ‘’Ortaöğretim Geçiş Modeli Değerlendirme Araştırması’’ yapıldı. Gündoğdu, araştırma sonucuna göre, öğretmenlerin tamamına yakınının ortaöğretime yerleştirmede bir sistem değişikliğine ihtiyaç duyduğunu belirtirken, yüzde 64’ünün de ‘’mevcut OKS sisteminin çocukları hayata hazırlamada eksikliğe neden olduğunu’’ düşündüğünü bildirdi. ‘’Eleyici ölçme ve değerlendirme sistemleri yerine, teşhis edici, geliştirici ve yetiştirmeye dönük değerlendirme sistemleri getirilmelidir’’ görüşünü dile getiren Gündoğdu, OKS’deki değişikliğin geçmişe göre bir gelişme olarak nitelendirilse de nihai olarak öncekinden köklü bir farklılık getirmediğini savundu.

/ ANKARA

12.04.2007


 

Suça itilmiş çocuklara üniversiteli eli uzanacak

Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı İzmir Şube Başkanı avukat Lale Özberk, Bergama Çocuk Tutukevi’ndeki çocukları üniversite öğrencilerinin rehabilite etmesini içeren ‘’Akran Eğitimi ve Rehabilitasyonu’’ projesi için Adalet Bakanlığına başvurduklarını kaydetti.

Özberk, yaptığı açıklamada, AB üyesi ülkelerden kabul görmüş projeyi Bergama Çocuk Tutukevinde hayata geçirmek için çalışma başlattıklarını ifade etti. Tutukevindeki ‘’suça itilmiş’’ çocukların, kendi yaş grubunda yer alan üniversite öğrencileri tarafından eğitilmesini ve rehabilitasyonunu içeren programın, İstanbul Bayrampaşa Çocuk Tutukevinde halen uygulandığını belirten Özberk, şunları söyledi:

‘’Suça itilmiş çocuklara, yetişkin olarak eğitim vermek istediğinizde arada mesafe oluyor. Gençler birbirinin duygularını daha iyi anlıyor. Projeyle üniversite öğrencisi gençlerin tutukevindeki çocuklara seramikten folklore, müzikten edebiyata kadar çeşitli alanlarda, oyunla eğitim vermesini ve tutukevindeki çocukların sosyal hale gelmesine çalışacağız.’’

Özberk, tutukevindeki eğitimin oyun ve beyin fırtınasıyla bilgi alışverişi şeklinde gerçekleştirileceğini kaydetti. Bergama Çocuk Tutukevinde yargılama sürecinin tamamlanmasını bekleyen yaklaşık 200 çocuğun bulunduğunu belirten Lale Özberk, akran eğitimini verecek üniversite öğrencileri için Dokuz Eylül Üniversitesi ile iletişim halinde olduklarını belirtti.

Bakanlıktan gerekli iznin alınmasından sonra bir grup gönüllü gencin seçileceğini ifade eden Özberk, ‘’Akran eğitimi verecek gençler de tutukevindeki çocuklara nasıl davranması gerektiği konusunda eğitilecek’’ diye konuştu. Lale Özberk, proje sayesinde üniversite öğrencilerinin tutukevindeki çocukları tanıma fırsatı bulacağını da söyledi. Üniversite öğrencileriyle tutukevindeki çocukların aynı müziği dinlediğini, aynı duyguları paylaştığını belirten Özberk, ‘’Üniversiteliler de tutukevindeki çocukları tanıyacak. Hayatın içinde bir araya gelecek bu çocuklar, birbirleriyle daha erken yüzleşecek. Aradaki mesafeler kalkacak’’ diye konuştu.

‘’REHABİLİTASYON MERKEZİ GEREKLİ’’

Özberk, suç işleyen çok sayıda çocuğun bulunmadığını, aynı çocukların çok sayıda suç işlediğini ifade etti. Tutukevindeki çocukların kazayla suça karıştığını ya da suç işlemeyi çevresinden öğrenerek uyguladığını belirten Lale Özberk, ‘’Suça karışan çocukları bu nedenle suçlu olarak değil, suça itilmiş çocuk olarak nitelendiriyoruz’’ diye konuştu.

Yargılama ve ceza süresi tamamlandıktan sonra çocukların salıverildiğini belirten Lale Özberk, şunları kaydetti: “Suça itilmiş çocukların bir rehabilitasyon merkezinde eğitim alması gerekiyor. İlköğretim okulları, liseler de açılsın ama bu özel çocuklara yönelik olarak rehabilitasyon merkezleri de açılsın. Orada rehabilite olup toplumla uzlaşmayı öğrenmeleri gerekiyor. Onlar çocuk, çocuklar görmediği şeyi uygulamaz. Onları gördükleri olumsuzluklardan rehabilitasyon merkezinde uzaklaştırmak gerekiyor.’’

/ İZMİR

12.04.2007


 

Organ bağışı, hayata bağlıyor

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Meram Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Erikoğlu, bir organın bir can olduğunu belirterek, son 2 ayda 3 kez kadavradan, 1 kez de canlıdan organ nakli yaparak 4 kişiyi hayata bağladıklarını söyledi.

Türkiye genelinde organ bağışının çok fazla olmadığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Erikoğlu, “Bir organ bir canı kurtarıyor. Geçtiğimiz yıllarda çok nadiren yapılan organ nakilleri son aylarda biraz arttı. Sadece Konya’da 2 ay içerisinde 3 tanesi kadavradan olmak üzere, toplam 4 organ nakli yaparken, Konya’dan başka şehirlerde yaşayan 10 vatandaşımızın da sağlığına kavuşmasını sağladık” dedi.

Erikoğlu, “Genelde bu nakiller annenin veya babanın çocuğuna böbreğini vermesiyle yapılabiliyor. Şu anda çok sayıda böbrek yetmezliği çeken hastamız var. Her gün diyalize girerek yaşamlarını sürdürmeye çalışan hastalarımızın iyi olması için organlarımızın bağışını arttırmamız gerekiyor. Biz de bir organ bir can sloganıyla, organ bağışını daha da arttırmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

/ KONYA

12.04.2007


 

Tutsak vekiller için 1 milyon imza toplandı

İHH İnsani Yardım Vakfı öncülüğünde başlayan “Tutsak vekiller için 1 milyon imza” kampanyasında hedeflenen rakama ulaşıldı. Filistin Büyükelçisi Nebil Maruf, toplanan imzalar için ülkesi ve halkı adına Türkiye halkına teşekkür etti.

TBMM Filistin Dosluk Grubu Başkanı Hüseyin Tanrıverdi ise “”Filistinliler şunu bilmeli ki, Filistin özgür devleti kurulana kadar, Filistinlilerin gözyaşları kuruyana kadar sorumluluğumuzu yerine getirecez” dedi. Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, Mazlum-Der İstanbul Şubesi, Hukukçular Derneği ve birçok sivil toplum kuruluşunun destek verdiği “Filistinli tutsak vekiller için 1 milyon imza” kampanyası, dün düzenlenen basın toplantısıyla sona erdi. Feshane Uluslararası Fuar Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen basın toplantısına İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, TBMM Filistin Dostluk Grubu Başkanı Hüseyin Tanrıverdi, AKP İstanbul Milletvekili Hüseyin Kansu, Adıyaman Milletvekili Ahmet Faruk Ünsal, Filistin Büyükelçisi Nebil Maruf ile kampanyanın düzenlenişine katkıda bulunan STK’ların temsilcileri katıldı.

Kampanyanın 2 Mart 2007 günü başladığını ve 40 gün içinde hedeflenen 1 milyon imzaya ulaşıldığını belirten İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, “Binlerce gönüllümüz ve vatandaşımız, kardeş Filistin halkının iradesine yapılan haksızlığa tepkisini, attığı imzalar ile ortaya koydu” dedi. Yıldırım, tutukluların serbest bırakılmaması halinde uluslararası girişimlerde bulunacaklarının altını çizdi.

Bu kampanyanın, Türk halkının Filistin davasına olan saygısını gösterdiğini belirten Filistin Büyükelçisi Nebil Maruf da, “Tutsak vekilerin savunulması tüm Filistin halkının savunulmasıdır. Türkiye halkı Filistin yönetiminin ve halkının yanında onurlu duruşunu göstermiştir, tüm Filistinliler size minnettardır” şeklinde konuştu.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

12.04.2007


 

Büyükanıt bugün basın toplantısı yapacak

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, bugün basın toplantısı düzenleyecek.

Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği’nden yapılan yazılı açıklamada, ‘’son günlerde ortaya çıkan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni doğrudan ilgilendiren bazı konularda kamuoyunun bilgilendirilmesinin zorunluluk haline geldiğinin değerlendirildiği’’ belirtildi.

Bu amaçla Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın yarın saat 14.30’da Genelkurmay Başkanlığı Karargahı’nda basın bilgilendirme toplantısı düzenleyeceği kaydedildi.

/ ANKARA

12.04.2007


 

Susuzluğun çaresi işbirliği

“Uluslararası Nehir Havzaları Yönetimi Kongresi” geçen ay sonu Antalya Belek Gloria Golf Resort Otel’de gerçekleştirildi. Başbakan R. Tayyip Erdoğan ile birlikte Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin de açılışına katıldığı kongreye 65 ülkeden 800’e yakın bilim adamı ve ilgili katıldı.

Yeryüzündeki su havzaları ve su yönetim anlayışları bütün yönleriyle tartışıldı. 3 günlük kongre dolu dolu geçti. Yapılan konuşmalarda küresel ısınmaya bağlı olarak, yaşanmakta olan ve gelecekte yaşanması muhtemel su sıkıntılarına dikkat çekildi.

Sınır aşan suların komşu ülkeleri de etkilediğine dikkat çekilerek, devletler arası işbirliğinin gerekliliği vurgulandı. Avrupa Birliği’nin nehir havzalarına yönelik su konusundaki direktiflerine de işaret edilen konuşmalarda Türkiye’nin AB’ye aday bir ülke olarak gerekli hazırlıkları şimdiden yapmasının yararlı olacağına işaret edildi. Tuna gibi, birçok devletin sınırlarını geçen nehirlerin yönetimi için Avrupa içinde ortak havza yönetimi anlayışının yerleşmeye başladığı hatırlatılarak, Türkiye’nin de komşuları ile ortak havzalara ilişkin işbirliği yapmasının faydalı olacağı dile getirildi. UNESCO Su Bilimleri Bölümü Direktörü Andras Szollosi Nayga, su kaynaklarında yaşanan değişikliğin insan yerleşimlerini etkilediğini belirterek, muhtemel iklim değişikliklerinin insanların sosyal hayatlarında da değişikliğe sebep olacağının altını çizdi. Su Vakfı Başkanı Prof. Dr. Zekai Şen, su tasarrufu için eğitimin şart olduğunu vurguladığı konuşmasında, yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınmasıyla su kaynaklarının da korunmuş olacağını ifade etti.

DÜNYADA 7 ÜLKEDE SU KITLIĞI YAŞANIYOR

Toplantıya Nijerya’dan katılan Nijerya Su Yönetimi Başkanı mühendis İsa Umsan Emoabino, Nijerya’da su yönetimi konusunda yaptıkları millî projelerini anlattı. Uluslararası Büyük Barajlar Komisyonu Başkanı Luis Berga, dünya genelindeki su yetersizliğinin (kıtlığı) yüzde 20 civarında olduğuna dikkat çekti. Afrika ve Doğu Asya’da önemli su sıkıntısının yaşandığını ifade eden Berga, 58 gelişmekte olan ülke halkının sağlıklı suya erişmekte birtakım sorunlarla karşılaştıklarını söyledi. Yüksek gelişmişlik düzeyine erişen ülkelerde su sıkıntısının olmadığına işaret eden Berga, 7 ülkede çok büyük su kıtlığı yaşandığını kaydetti. Dünyada kişi başına ulaşan su miktarı ve baraj sayısına bakıldığında 10 bin kişi için bir baraj düştüğünü belirten Berga, düşük ve orta gelir bandındaki ülkelerde kişi başına düşen su miktarının da azaldığını ifade etti. Berga, sürdürülebilir bir su yönetimi ve insanlığın mevcut su kaynaklarından adil bir şekilde yararlanabilmesi için birleştirilmiş havzalar anlayışına geçilmesi gerektiğini, bunun için de gelişmiş ülkelerin su yönetimi konusundaki tecrübelerinin gelişmekte olan ülkelere aktarılmasının şart olduğunu vurguladı.

Kongrede dile getirilen diğer görüşlerin satır başları şunlardı:

* Kıt'alar arası ve aynı devlet içindeki farklı bölgelerdeki insanların suya ulaşımı konusunda gerekli tedbirler bir an önce alınmalı.

* Çiftçilere sulama sistemleri konusunda yardımcı olunmalı. Çünkü az gelişmiş ülkeler, tarımda en büyük su tüketen ülkeler durumunda.

* Sulama altyapıları gözden geçirilmeli. Ortak su havzalarını kullanan ülkeler bu konularda işbirliği yapmalı.

* Tuna Nehri 18 ülke sınırından geçiyor. Bu ülkelerin yarısı AB üyesi. Üye olmayanlarla ilgili bazı sorunlar yaşanıyor.

* AB 2015 yılına kadar birlik içerisindeki AB Su Direktifleri ile su kaynaklarının belirli standartlar çerçevesinde kullanılmasını ve bilgi sisteminin oluşturulmasını hedefliyor.

Suda entegre sistem kuruluyor

“Uluslararası Nehir Havzaları Yönetimi Kongresi”nin son gününde basın mensupları ile bir araya gelen Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Türkiye’deki bütün şehirlerde yaşanması muhtemel susuzlukların önüne geçmek için, tıpkı elektrik enerjisi dağıtım ağlarında olduğu gibi, su kaynaklarını boru hatlarıyla bir birine bağlayacak dev bir proje üzerinde çalıştıklarını söyledi. “Kurumlar ve ülkenin kalkınması için büyük düşünmek lâzım” diyen Prof. Dr. Veysel Eroğlu, "Suda entegre sistem kuruluyor. Tıpkı enerji hatlarında olduğu gibi. Şehirlerimizde su temini konusunda bir sıkıntı olduğu zaman yedek hatlardan su verilebilecek” diye konuştu.

Eroğlu, Ilısu Barajı’nı yapmakta kararlı olduklarını belirterek, Irak ve Suriye’nin Dicle ve Fırat suları ile ilgili anlaşmaya sıcak baktıklarını söyledi. Bu baraja karşı çıkanların tarihî Hasankeyf’i öne sürdüklerini hatırlatan Eroğlu, Hasankeyf’i tebdil-i kıyafetle gezdiğini, bölge halkının baraj hakkında gerçek düşüncesini ilk ağızdan öğrendiğini söyledi. Hasankeyf’in tarihî dokusunun zaten tahrip edilmiş durumda olduğunu gördüğünü ifade eden Eroğlu, Hasankeyf’i kurtarmak için 3 tane proje hazırlandığını belirterek bu projeleri şöyle sıraladı:

1- Açık ve kapalı bir müze kurarak Hasankeyf ve buradaki kazılardan çıkan tarihî eserlerin sergilenmesi.

2- TOKİ tarafından yapılacak baraj gölüne nazır bir noktada Hasankeyf’in yeniden inşa edilmesi.

3- Kültürel ve tabiî yapının korunması için gerekli yatırımların yapılması.

Eroğlu, bu projeler için 25 milyon euro, artı 54 milyon dolar para ayrıldığını sözlerine ekledi.

Mustafa GÖKMEN

12.04.2007


 

IMF baskısıyla çiftçiyi ezmek zulümdür

DYP Merkez Tarım Kurulu üyesi Mehmet S. Nane, “DYP Olarak her konuda olduğu gibi Tarım konusunda da daima ayağı yere basan, lafa söze değil hesaba kitaba, plana ve akla dayanan projelerle geliyoruz”dedi.

DYP Mersin ilçe başkanlığı tarafından düzenlenen “Türkiye Tarımı ve DYP’nin Tarım politikaları” Konulu bilgilendirme toplantısında konuşan Genel Merkez , karar Kurul üyesi, Merkez Tarım Komisyonu üyesi ve aynı zamanda Ziraat mühendisi olan Mehmet S. Nane,”Bize köylü partisi diyorlarmış. Biz köylü partisi olmaktan gurur duyarız,bu bizim göğsümüzü kabartır.Biz köylünün de şehirlinin de partisiyiz, biz merkez kitle partisiyiz.”diyerek Merkez Tarım Komisyonu olarak 2006 yılında tüm bölgelerde ve bazı illerde yapılan inceleme ve araştırmalar sonucunda meydana getirilen raporun önemli,bazı bölümlerini aktardı. Avrupa Birliğinin Türkiye’ye uygulamak istediği Tarım politikalarının kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirmek istediklerini bunun ikiyüzlülük olduğunu belirten Nane, “58. ve 59. hükümetlerin uyguladığı ya da uygulamadığı tarım politikalarıyla ülke menfaatleri gözetilmeden, Amerika ve İMF baskıları ile çiftçiyi ezmek vahşi bir zulümdür” dedi.

Hüseyin KÜÇÜKOĞLU / MERSİN

12.04.2007


 

İzmir’den nurlu yarınlara sesleniş

Bediüzzaman Said Nursi’yi Anma Haftası faaliyetleri çerçevesinde, İzmir Yeni Asya hanım okuyucuları tarafından organize edilen “Bediüzzaman’dan Topluma Sesleniş" konulu program, Murat Reis Camii Kültür Merkezinde yapıldı. Civar il ve ilçelerden de katılımın olduğu program yoğun ilgi gördü.

Gönül Sekmen’in Kur’ân okumasıyla başlayan programın sunuculuğunu Şule Yılmaz yaptı. Programa Bizim Aile Dergisi Yayın Koordinatörü Yasemin Güleçyüz ve Nurbanu Şen konuşmacı olarak katıldı.

“Yeni dünya düzeninin aile üzerinde yaptığı tahribat”ı ele alan Yasemin Güleçyüz medyanın fertler ve aile hayatı üzerinde yapmış olduğu tahribatı şu şekilde izah etti: “Televizyon, internet birey ve toplum hayatını tehdit eden bir unsur haline geldi. Bunlar suistimal edildiği vakit fıtratı, insan psikolojisini ve sosyal yapıyı tahrip ediyor.

Öyle ki, televizyon ve internet bağımlılığı bir hastalık olarak görülüyor ve tedavi ediliyor Bunların bilinçsizce kullanımı otizm gibi psikolojik rahatsızlıklara sebebiyet verebilir.”

Güleçyüz, medyanın tahripkâr boyutuna karşı olduğunu, dizilerin bir beyin yıkama sistemiyle hareket ettiğini ve seyrederken farkına varmadan kafamızda birçok kavramın yer değiştirdiğini söyledi.

TELEVİZYON BİR BAKICI

OLARAK KULLANILMAMALI

“Hadis-i şerifte geçen ifadeye binaen evlâtlarımızın bir nevi çobanı olmalıyız. Evlâtlarımızdan sorumluyuz. Televizyon, internet ve bilgisayarı çocuklarımız için bir bakıcı, bir dadı olarak kullanmamalıyız. Anne mutfakta iş yaparken, çocuk televizyon ve internetle başbaşa bırakılmamalı. Çocuk neyi, ne şekilde kullanacağını bilmez. Annenin çocuğunu yönlendirebilmesi için teknolojiden haberdar olması gerekir” diyen Güleçyüz, çobanlık vazifesini yaparken de ebeveynin çocuk üzerinde istibdat uygulamaması gerektiğini medyayı bilinçli kullanarak, programları, cd’leri, oyunları seçerek çocuğunu takip etmesi gerektiğini söyledi .

Güleçyüz, kadınlarda fıtrî olan şefkatin iman ile inkişaf edeceğini, şefkatin suistimal edilmemesi gerektiğini, suistimali neticesinde çocuğun gelişiminin engellendiğini yaşının gerektirdiği olgunluğu ve beceriyi gösteremeyen bir gençlik ortaya çıktığını söyledi.

‘MİM’SİZ MEDENİYETİN ZARARLARI

Konuşmacı Nurbanu Şen ise, inancın sosyal hayatı tanzim ettiğini ve Batı medeniyetinin semavî kanunları dinlemediği için seyyiatının hasenatına, zararlarının faidelerine üstün geldiğini söyledi.

Medeniyetten hakiki maksat olan istirahat-i umumiye ve ebedî saadetin mahvolduğunu, iktisat, kanaat yerine cemiyet hayatında israf ve safahat, sa’y ve hizmet yerinde tembellik ve nemelâzımcılığın hakim olduğunu söyleyen Şen, “Semavî Kur’ân’ın sesinin ‘Yiyiniz, içiniz israf etmeyiniz,’ ‘insan için çalıştığının ancak karşılığı vardır’ diyerek insanlığı sa’ye, iktisat ve kanaate sevk ettiğini“ söyledi.

BATI MEDENİYETİ İNSANLIĞI FAKİR ETMİŞ

Batı medeniyetinin gayr-i zaruri ihtiyaçları zaruret derecesine getirdiğini, ihtiyaçları 3-4 ten 20’ye çıkardığını, helâl tarzda 20 ihtiyacını karşılayabilen 20 insandan birkaç kişinin olduğunu, 17-18 inin muhtaç durumda olduğunu ifade eden Şen, ”Batı medeniyeti insanlığı fakir etmiş. İnsanlığı ihtiyaç cihetinden zulme, sefahate, haram kazanmaya meylettiriyor. Mimsiz medeniyet 3-4 e mukabil ihtiyaçları 20’ye çıkardığı için buna muvaffak olamayan asrın insanında hırs ve israfı körüklemiş, kanaati kaldırmış” dedi.

BİZ BÖYLE DEĞİLDİK

Nurbanu Şen “Bizim pazarımızda revaç bulamayan güzel ahlâkımız Avrupa’ya giti. Avrupa’nın rezil ahlâkı bizim ‘cehaletimizin pazarına’ geldi. Son yüzyılda cemiyetin manevî dinamikleri boşaltılmış, ezan-ı Muhammedi ‘Tanrı uludur’ diye okutulmuş, yeni nesil iman hakikatlerinden uzaklaştırılmış. Cemiyet yok edilen ruhuyla karşımızda” şeklinde konuştu.

Yasemin Güleçyüz ve Nurbanu Şen’e program hatırası olarak hanımlarca hediye takdim edildi. Hasan Şen tarafından kaleme alınıp Tuba Tuna tarafından seslendirilen “Ferid makamında üstadım benim” şiiri dinleyenlere duygulu anlar yaşattı. Ruhan Kaya, Hafize Koçyiğit, Yasemin Barman, Tuba Acır, Gülnur Acar, Fatıma Yıldız, Betül Angın, Zehra Gönüllü, Kübra Nur Arı, Nurefşan Kiracı, Şeyma Karamanlı tarafından seslendirilen BEDİÜZZAMAN OROTORYOSU, Beyza Karakaş tarafından hazırlanan Bediüzzaman Hazretleri ve talebelerinin fotoğraf albümü salonda heyecanlı ve duygusal anlar yaşattı.

Gıda Kermesi ve Yeni Asya Neşriyat standının da yer aldığı program hanımlar tarafından yoğun ilgi gördü.

Ruhan KAYA / İZMİR

12.04.2007


 

İslâm dini barış ve insanlık getirmiştir

Asrın Müceddidi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri vefatının 47. yılında anıldı. Gazeteci Yazar Şaban Döğen’in “Toplumsal Barış ve Sevgi” konulu konferansıyla Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde yapılan programa coşkulu bir kalabalık katıldı.

Konferansın salonda fakir öğrenciler yararına düzenlenen gıda kermesi de büyük ilgi gördü.

Programın sunuculuğunu Serdar Algan yaptı. Algan “Bu vatanda ezan-ı Muhammediyi ebediyen inletmenin sevdalısı olan, ömrünü iman ve Kur’ân dâvâsına adayan Bediüzzaman Hazretlerini vefatının 47. yıldönümünde rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun” dedi. Hemen ardından Ebubekir Ölç hocanın okuduğu aşr-ı şerif büyük bir huşu içinde dinlendi.

Daha sonra kürsüye gelen Yeni Asya Gazetesi Kahramanmaraş Temsilcisi Mehmet Diken, Bediüzzaman’la ilgili önemli noktalara dikkat çekti. Diken özetle şunları söyledi; “Bediüzzaman Peygamberimizin “Âlimler peygamberlerin varisleridir” hadis-i şeriflerine mazhar olmuş ve bunu yarım asırdan fazla o mukaddes cihadıyla bütün ömrü boyunca bu çetin yolda yürüyerek, karşısına çıkan binlerce engelleri aşan ve Peygamberlerin varisi olan bir âlim olduğunu yaşayarak bir surette eserleriyle ispat eden bir zattır. Yazdığı Risale-i Nur namındaki eserlerin tesiri sadece yazıldığı zamana ve insanlara münhasır kalmayıp, asırlara meydan okuyarak tüm dünyaya yayılmış ve üniversitelerde adına kürsüler kurularak onlarca dile çevrilmiş ve mukaddes kitabımız Kur’ân dan sonra en çok okunan kitap haline gelmiştir.”

Diken’in konuşmasının ardından Atilla Yılmaz kendi kaleme aldığı “Sürgün Destanı” adlı şiirini okudu.

Daha sonra gazetemiz yazarı Şaban Döğen “Toplumsal Barış İçin Sevgi” konulu konferansını vermek üzere kürsüye davet edildi.

Şaban Döğen konuşmasında “ailede sevgi ve şefkat” üzerinde durdu. “Bediüzzaman Hazretleri’nin imanın meyvelerini çağımız insanlarına sunduğunu” söyleyen Döğen “Allah’ın cüz-i irade dışında insana lütfettiği en büyük ihsanın iman olduğunu” ifade etti.

“İslâm barış dinidir. Girdiği her yere barış ve insanlık getirmiştir. İslâmiyet insaniyet-i kübradır. İnsanlık adına ne kadar güzel hasletler varsa bunların en mükemmeli İslâmda mevcuttur” diyen Döğen, sözlerine şunları ekledi: “Peygamber Efendimiz (asm) ‘evlilik benim sünnetimdir’ buyuruyor. ‘Kim benim sünnetimi terk ederse benden değildir’ diyor. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri şartları gereği evlenememiş, mutlu bir yuva kuramamış, ama binlerce gencin mutlu bir yuva kurmasına vesile olmuştur. Aile hayatı, rüşvetsiz ve ücretsiz muhabbet ile varlığını sürdürür. Bediüzzaman Hazretleri ailenin, insanlığın dünya hayatında en kapsamlı merkez, en esaslı zemberek ve dünya saadeti için bir cennet, bir sığınak olduğunu vurgular. Herkesin hanesinin, kendisi için küçük bir dünya olduğunu ve o hanede aile hayatının ayakta kalabilmesi için; samimî, ciddî, fedakârca hürmet ve merhametin gerekli olduğunu izah eder. Bir erkek kadını güzellik, zenginlik, asalet, dindarlık olmak üzere dört özelliği nedeniyle seçebilir. Peygamberimiz “siz dindar olanını seçin” buyuruyor.”

Döğen, Yusuf İslam’ın “Ben eğer Kur’ân’ı okumadan önce İslâm ülkelerini gezseydim Müslüman olmazdım” dediğini hatırlatarak, İslâmı doğru yaşamanın önemi üzerinde durdu.

Konferansını hikâyeler ve hadis-i şeriflerle süsleyen Döğen, ardından kitaplarını imzaladı.

Asım ZİYA / KAHRAMANMARAŞ

12.04.2007


 

Mevlid şekeri yerine fındık

Giresun’da 17 Şubat tarihinde hayatını kaybeden Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (FİSKOBİRLİK) eski genel müdür yardımcılarından Ali Gülertekin’in (83) mevlidinde, ailesi tarafından şeker yerine fındık dağıtıldı.

Mevlid, Hacı Hüseyin Camii’nde yatsı namazı sonrasında gerçekleştirildi. Ali Gülertekin’in oğlu Yalçın Gülertekin, babasının FİSKOBİRLİK’in kuruluşundan itibaren birliğin çeşitli kademelerinde görev aldığını ve genel müdür yardımcılığından emekliye ayrıldığını söyledi. Gülertekin, babasının emekliliğe ayrılmasının ardından gazetecilik ve yazarlık yaptığını ifade ederek, bu dönemde de babasının fındık hakkında birçok yazı ve makalesinin yer aldığını aktardı. Gülertekin, babasının hayatı boyunca fındık sektörünün içerisinde olduğunu kaydederek, “Bu nedenle babamın mevlidinde, şeker yerine babama yakışacak olan fındığı seçtik. Eğer bir yerden bizi görüyorsa, mevlitte fındık dağıtımı yapmanın onun da hoşuna gittiğini sanıyoruz” dedi.

/ GİRESUN

12.04.2007


 

‘Geleceğin mucitleri’

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) öğrencileri tarafından kurulan Matematiksel Bakış Topluluğu, ‘’Gençlik ve Buluş Şenliği’’ düzenliyor.

Matematiksel Bakış Topluluğu Başkanı Ergin Süer, yaptığı açıklamada, Gençlik ve Buluş Şenliği’ni, Çanakkale İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Çanakkale Belediyesinin katkılarıyla düzenlediklerini belirterek ‘’Teknolojik ve bilimsel savaşın hız kazandığı zamanımızda, hayal gücünün tüm güzelliklerini ortaya çıkararak düşüncenin önemine dikkat çekmeyi amaçlıyoruz’’ dedi.

Şenliğin 19-20 Mayıs tarihlerinde Çanakkale’de yapılacağını ifade eden Süer, aynı zamanda yarışma niteliğinde olan şenlikte en bilimsel ve engel tanımaz buluş kategorilerinde yarışmalar düzenleneceğini söyledi.

/ ÇANAKKALE

12.04.2007


 

Bazı hastalar aspirin kullanmamalı

İstanbul Üniversitesi (İ.Ü) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Süzer, ‘’aspirinin de her ilaç gibi yan etkileri ve kaçınılması gereken hasta grupları var ve belli hasta gruplarında aspirin kullanılmaması gerekiyor’’ dedi. ‘

‘’Aspirin Bilgilendirme Toplantısı’’nda, aspirinin farmakolojik özellikleri konusunda bir sunum yapan Süzer, bütün ilaçların aslında bir anlamda ‘’zehir’’ olduğunu belirtti. Aspirinin belli başlı kullanımlar için dahil olduğu grubun en iyisi olma özelliğini sürdürdüğünü ifade eden Süzer, ‘’Aspirinin de her ilaç gibi yan etkileri ve kaçınılması gereken hasta grupları var ve belli hasta gruplarında aspirin kullanılmaması gerekiyor’’ diye konuştu.

Ümit KIZILTEPE / İSTANBUL

12.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004