|
|
|
Darbe taraftarları cezalandırılmalı |
GTP Başkanı Tuna Bekleviç bir sorumluluğu yerine getirdiklerini söyledi. Sivil-asker ilişkilerinin doğru bir zemine oturtulmasını arzuladıklarını belirten Bekleviç Yeni Asya’ya yaptığı açıklamada “Eğer ortada böyle bir günlük varsa bu suç cezalandırılsın” dedi.
Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu ileri sürülen günlük ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Günlükte yer alan ifadeler ile ilgili suç duyurusunda bulunan Güçlü Türkiye Partisi (GTP) Genel Başkanı Tuna Bekleviç Yeni Asya’nın sorularını cevaplandırdı.
* Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundunuz.
Bu konuda sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz.
* Bu kadar adı geçen yetkili varken neden siz?
Sivil asker ilişkilerinin doğru bir zemine oturtulması ihtiyacı var. Bu anlamda faaliyetlerimizi sürdüreceğiz. Var olduğu iddia edilen günlükler kaç gündür tartışılıyor. Var mı yok mu? “Madem böyle bir durum var artık bu iş yargıya intikal etsin, bu krizi çözelim” arzusundayız. Eğer ortada böyle bir günlük varsa bu suç cezalandırılsın. Yoksa iftira olmuştur. Ne olduğunu hukuk çerçevesinde görmek istiyoruz.
*“Yargının olaya müdahale etme vakti geldi” diyorsunuz.
Kamuoyunun gündeminde tutarak olayı daha net bir şekilde görme şansımız olsun.
*Savcılar bazı olaylarda daha çabuk harekete geçiyor. Bu konuda şu ana kadar neden harekete geçilmemiş olabilir?
Biz bu konuda anket uyguladık. “Bu ülkede hukukun üstünlüğüne inanıyor musunuz?” diye sorduk. “Evet” sonucu çok düşük çıktı. Sokaktaki büyük çoğunluk böyle düşünüyor. Adalet inancı zayıflayınca, çeteler kuruluyor, derin devlet daha da derinleşiyor.
*Darbe girişimi ve söylentileri niçin hiç bitmez? Hesap sorulmamasının bunda bir etkisi var mı?
Tabi var. Bu söylentilerin üzerine gidilebilirdi. Biz ordu ve asker karşıtı değiliz. Ordumuzun asli görevini yerine getirerek güçlü Türkiye olmamızda yarar sağlamasını istiyoruz.
* Bu tür hareketler en başta orduyu yıpratıyor mu?
Aynen öyle. Bunu görmeleri lâzım. Bu konuda jandarma genel teşkilâtı sabıkalıdır. Diğer kuvvet komutanlıkları için durum bu kadar vahim değildir. Olduğu öne sürülen günlüklerden bu ortaya çıktı. Türkiye’nin eski sosyolojik şartlarına göre kurulmuş olan jandarma teşkilâtının antidemokratik uygulamalarla devam etmesi, Türkiye’ye çok zarar vermektedir. Jandarmanın görev alanı daraltılarak en kısa zamanda lağvedilmesi önemli oranda sorunu çözer.
Bir de şu var. Bazı sivil görünümlü STK’ların arkasında, yönetimlerinde emekli askerler araştırıldığında, emekli jandarma komutanlarının yüzde 50’den fazla olduğu görülür. Demek ki emekli jandarma kurmayları bu işi sürdürüyorlar. Bence Genelkurmay da bundan şikâyetçi. Ama bunu doğru bir zeminde çözmeye çalışıyorlar. Bu sürecin hızlandırılması lâzım.
*Siviller daha mı cesur olmalı?
Elinde yetkisi olanlar bunu maalesef çok iyi kullanamadılar. Başbakan cesur davransaydı sorunların bir çoğunu çözerdi.
|
Kemal BENEK
31.03.2007
|
|
|
Meclis ve yargı harekete geçmeli |
İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Yusuf Alataş, 2004’te ordudaki kuvvet komutanlarının iki darbe planı yaptıkları iddialarıyla ilgili olarak “Yazılanlar doğruysa, bu anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçunun hazırlığı anlamına gelir. Derhal soruşturma başlatılmalı” dedi. Yargının ve baroların harekete geçmesini isteyen Alataş “Meclis araştırma komisyonu kurulmalı” diye konuştu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Yusuf Alataş, haftalık Nokta dergisinde yer alan 2004’te ordudaki kuvvet komutanlarının iki darbe planı yapmalarıyla ilgili habere ilişkin “Yazılanlar doğruysa, bu anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçunun hazırlığı anlamına gelir. Derhal soruşturma başlatılmalı” dedi. Yargının ve baroların harekete geçmesini isteyen Alataş, “Meclis araştırma komisyonu kurulmalı” diye konuştu.
İHD Başkanı Alataş, bianet’e yaptığı açıklamada, zaman kaybetmeden şunların yapılması gerektiğini söyledi:
Yargı soruşturma başlatmalı: Yargı doğrudan harekete geçerek bu iddialarla ilgili soruşturma başlatmalı. İddiaların doğruluğunun ortaya çıkarılması gerek.
Meclis araştırma komisyonu kurulmalı: Darbe hazırlıklarının yalnızca dört kuvvet komutanıyla sınırlı olduğunu düşünmek bu olayı hafife almak, saflık etmek olur. Soruşturma dört eski komutanla sınırlı olmamalı. Bu hazırlıklarla bir şekilde ilgisi olan ve hâlâ görevde olan subaylar bulunabilir. Onlar da tedbir olarak görevden alınmalı. Şu da önemli: Cumhurbaşkanı yasal olarak ordunun başkomutanıdır; her hafta askerlerle görüşür, bire bir bilgi alır. Acaba, Cumhurbaşkanı’nın bu hazırlıktan haberi var mıydı? Ayrıca, Başbakan bu planları öğrendi mi?
Barolar harekete geçmeli: Bu planlar, demokrasinin, anayasal düzenin askıya alınmasını içeriyor; devlet düzenine karşı bir kalkışma anlamına geliyor. Barolar, anayasal düzeni, demokrasiyi korumakla, savunmakla yükümlü.Avukatlık Yasası uyarınca, insan haklarını da korumakla sorumlu; insan hakların savunmak en temel görevleri. Bu nedenle, bir meslek kuruluşu olarak baroların da kesinlikle seslerini duyurması, harekete geçmesi gerek.
Bilgisi olan vatandaşlar bunu paylaşmalı: Bu darbe hazırlıkları bir bütün olarak toplumu ilgilendiriyor. Bunlarla ilgili bilgisi olanların bilgilerini aktarması her yurttaşın sorumluluğu.
“ORDU İÇİNDEKİ IRKÇILIK
Habere göre ilk darbe planında yer alan ikinci planı da tek başına yapan dönemin Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur’un, bugün Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) Genel Başkanı olduğunu belirten Alataş, tek örneğin bu olmadığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
“Son dönemde saldırgan milliyetçiliğin, demokrasi karşıtı fikirlerin savunulduğu oluşumların içinde emekli generaller, subaylar var. Bu gözden kaçırılmamalı. Bu bize, askerlik kurumunda bir sorun olduğunu gösteriyor. Emekli olduktan sonra ırkçı, faşist örgütlerde etkili olmaları, hatta paramiliter çabalar içinde yer almaları bir rastlantı mıdır? Bu kişilerin görevde oldukları dönemlerde, görevlerine ideolojilerini bulaştırmamış olmaları ihtimal dahilinde değil.”
“GEÇMİŞLE HESAPLAŞMAMANIN
SANCILARINI YAŞIYORUZ”
Darbe planlarıyla ilgili “Türkiye buna yabancı değil” diyen Alataş, bu planların hâlâ yapılabilmesinin ardında geçmişle hesaplaşılmamış olmasının çok etkili olduğunu kayedetti
Yusuf Aataş, “Türkiye bundan önce de 28 Şubat’ı, postmodern darbeyi yaşadı. Ve 28 Şubat’ın ardındaki generaller hakkında hiçbir soruşturma yapılmadı. Hiçbir darbenin hesabı sorulmadı. Geçmişle yüzleşilemedi. Temel sorun, rejimin normalleştiği dönemde, olağanüstü dönemde işlenen suçların soruşturulmamış, hesabının sorulmamış, cezasız bırakılmış olması” dedi.
Alataş, insanlığa karşı işlenen suçlardaki bu cezasızlığın, yenilerini teşvik ettiğini vurguladı.
|
/ ANKARA
31.03.2007
|
|
|
Ağar: İç çatışma alanlarını ortadan kaldırmalıyız |
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ürkiye’nin 2 temel meselesi olduğuna işaret ederek, “Biri, toplumsal iç çatışma alanlarının tamamını ortadan kaldırmak mecburiyetidir. Türkiye, bununla birlikte küresel dünyanın siyaset merkezinde varolan bir Türkiye olacaktır” dedi.
Mehmet Ağar, Genç Yönetici ve İşadamları Derneği’nin (GYİAD) düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada, siyaset ve siyasetin finansmanının şeffaflaştırılması ve siyasal dokunulmazlıkların sınırlandırılması gerektiğini dile getirdi. Türkiye’nin, tüm olumsuzluklara karşın sıkıntılarını aşabilecek güçte olduğunu belirten Ağar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
‘’Türkiye’nin 2 temel meselesi vardır; biri, toplumsal iç çatışma alanlarının tamamını ortadan kaldırmak mecburiyetidir. Türkiye, bununla birlikte küresel dünyanın siyaset merkezinde varolan bir Türkiye olacaktır. Türkiye, etrafına da refah, istikrar ve güvenlik ihraç eden, o önderlik rolüyle bölgesel liderlik gücü içinde AB perspektifini, ilişkilerini muhafaza etmek suretiyle yeni baştan düşük faizli uzun vadeli yüksek bir dış kredi, dış sermaye imkanını bulabilme kabiliyetini artırmalıdır. Türkiye, bu süreç içinde ortaya koyacağı yeni bir sanayileşme stratejisi, yeniden belki düşünmesi gereken yabancı sermaye stratejisi, üretime, yatırıma ağırlık veren, revize edilmiş yeni bir makro ekonomi programıyla, dışa açık bir ekonomiyle dışarıdan gelecek şok dalgalarına karşı daha kendisini tahkim etmiş bir yapıyı ortaya koymalıdır.’’
Türkiye’nin, G-8 ülkeleriyle mukayese içinde olması gerektiğini ifade eden Ağar, ‘’Türkiye, iyi yönetimlerle birlikte dünyanın ilk 10’u içine girecektir. Türkiye, G-9 ve G-10 olmanın hedefi içinde olacaktır. Türkiye için AB üyeliği bir sadaka, bahşiş filan değil, Türkiye’nin hakkı olan bir statüdür’’ diye konuştu.
|
/ İSTANBUL
31.03.2007
|
|
|
Demokrasiyi halk korur |
Deniz Kuvvetleri eski Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu belirtilen günlükte yer alan iki ayrı darbe plânını değerlendiren Sağlık-İş Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, “Hiç kimse ve hiçbir kurum, demokrasiyi korumak için tek başına hareket etmeye, rejim tehlikede diye demokrasiyi alaşağı etmeye, seçilmiş yöneticileri görevden uzaklaştırmaya yetkili değildir. Anayasa’ya göre rejimi korumak milletin görevidir” dedi.
Başoğlu, Özden Örnek’in günlüğünde yer alan ve bazı üst düzey bürokratlar ile öğretim görevlilerinin kendilerinden yardım istediği yönündeki notları ise “Demokrasiyi öncelikle sivillerin saldırısından korumak gerekir” şeklinde değerlendirdi. Türkiye’de demokrasiyi güvence altına almanın, her şeyden önce onu sivil bürokratların ve öğretim üyelerinin saldırısından korumaya bağlı olduğunu söyleyen Başoğlu şöyle konuştu: “Öncelikle demokrasiyi, bu kafalardan ve ihtilâlci askerlerle yapılacak işbirliklerinden korumak gerekiyor. Demokrasi ‘darbe olur mu?’ endişesinden kurtarılmalıdır. Bunun için siyasî partilerimize, medyamıza, sivil toplum örgütlerine ve devlet kademelerinde görev yapan bütün üst düzey yetkililere görev düşmektedir. Bu kişi ve çevrelerin demokrasiyi içlerine sindirmeleri zorunluluğu vardır.”
“Demokrasiyi halkımız kurmuştur, halkımız koruyacak ve geliştirecektir. Herkes buna alışmalıdır” diyen Mustafa Başoğlu, halka rağmen ve halkın üzerinde bir makam bulunmadığını vurguladı. Başoğlu, “Hiç kimse kendi kendine, demokrasinin tek başına koruyucusu değildir. İşler kötü gidiyor diye tek başına karar vererek demokrasiyi alaşağı etme, seçilmiş yöneticileri uzaklaştırma yetkisine sahip değildir. Demokrasisini koruyamayan, ikinci sınıf demokrasi uygulayan ya da demokrasisini askerin vesayeti altında işleten bir devlet durumundan kurtarılmalı, lâyık olduğu mevkide kalmalı ve bu konumunu geliştirmelidir” dedi.
|
Fatih KARAGÖZ
/ ANKARA
31.03.2007
|
|
|
Andıçta ilginç gelişmeler |
Nokta dergisinde yayınlanan “Andıç”la ilgili soruşturma başlatan Askerî Başsavcı Jandarma Albay Saim Öztürk, sahte olduğu iddia edilen Andıç için “taslak, ancak çalıntı” dedi. Sözkonusu Andıçta Genelkurmayın fişlediği ileri sürülen gazete ve gazetecilere yer veriliyordu.
hurriyet.com.tr’de yayınlanan haberde, Nokta dergisinde yayınlandığı gün “Andıç” soruşturmasına başlayan Genelkurmay konuyla ilgili ilginç bilgilere ulaştı. Askeri Başsavcı Jandarma Kıdemli Albay Saim Öztürk, sahte olduğu iddia edilen Andıç için “taslak ancak çalıntı” dedi. Suçun askeri mahalde, asker kişiler tarafından ve askeri hizmet ve görevleri ile ilgili bir suç işlendiği göz önüne tutularak ve suçun Askeri Yargının görev alanı içinde değerlendirilmesi üzerine iki Yardımcı Askeri Savcı soruşturmayı yürütmekle görevlendirildi. Başsavcılık tarafından yapılan açıklamada, “taslak Andıç çalışmasına ait metnin 12 Ekim 2006 tarhinde çalındığı bilgilerin yurt dışı bağlantılarla ilişkili olarak ülkenin siyasi ortamı nazara alınmak suretiyle 8 Mart 2007 tarihine kadar bekletildiği ve o tarihte kamuoyuna sunulduğu” ifadesi yer aldı. Alınan bilgilere göre, daha ön taslak aşamasındayken Genelkurmay Karargah’ından çıkarılan andıç, internet yoluyla önce ABD’ye gönderildi sonra da Nokta dergisinde yayınlandı. Belge daha önce emekli Oramiral Özden Örnek’in günlüğünü yayınladığını iddia eden ABD’nin Utah’a gönderilmiş olabilir. Soruşturma kapsamında suçun işlendiği yer, tarih, işleniş şekli net bir şekilde tespit edildi. Ancak soruşturmanın gizliliği açısından bütün detaylar gizli tutuluyor.
|
/ İSTANBUL
31.03.2007
|
|
|
AB, ‘Müslüman kılavuzu’ hazırlığında |
AB, Müslümanlarla ilişkileri düzeltmek için çalışmalar yürütüyor. İngiliz Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, AB, hükümetlerin açıklamalarında İslâm ve terörle bağlantı kurmalarını önlemek amacıyla gizli bir kılavuz hazırlıyor.
Birlik, bu sayede Müslümanların duygularının incitilmesini ve Avrupa’daki Müslümanların yabancılaşmasını önlemeyi hedefliyor. Daily Telegraph’a göre kılavuzda, cihad, İslâmcı ve köktendinci kelimelerinin kullanılmasına yasaklama getirilmesi isteniyor.
Yetkililerin, terörle mücadele operasyonlarıyla ilgili açıklamalarını ve konuşmalarını da bu kılavuzu dikkate alarak yapması öngürülüyor. Gazeteye bilgi veren Brüksel kaynakları, terimlerin dikkatli kullanılmasının terörle mücadelede AB’nin çıkarına olacağını belirtiyor.
|
/ LONDRA
31.03.2007
|
|
|
İnsan haklarının dine ihtiyacı var |
Avrupa ve İslâm Konferansı Örgütü ülkelerinden iki yüz gencin katıldığı “Gençlik Çalışmalarında Dinlerarası ve Kültürlerarası Diyalog Sempozyumu”nda konuşan Dr. Nazila Ghanea, insan haklarının daha geniş tabana yayılabilmesi ve daha çok insan için sağlanabilmesi noktasında dine ihtiyaç olduğunu ifade etti.
Dr. Nazila Ghanea, insan haklarının daha geniş tabana yayılabilmesi ve daha çok insan için sağlanabilmesi noktasında dine ihtiyaç olduğunu söyledi. Avrupa ve İslâm Konferansı Örgütü ülkelerinden iki yüz gencin katıldığı “Gençlik Çalışmalarında Dinler arası ve Kültürler arası Diyalog Sempozyumu”nda konuşan Dr. Nazila Ghanea, “İnsan hakları dinin sağladığı enerjiyi anlamakta başarısız kalmıştır” diye konuştu.
İslâm Konferansı Örgütü Gençlik Forumu ve Avrupa Gençlik Forumu’nun da katkıda bulunduğu sempozyumda “İnsan Hakları ve Din: Diyalog Çerçeveleri” başlıklı bir konuşma yapan Oxford Üniversitesi İnsan Hakları Öğretim Görevlisi Dr. Nazila Ghanea, insan haklarının amacının, insan onuru için, herkese asgarî şartları sağlamak olduğunu, dinin de insan haklarının evrenselleşmesi projesinde yardımcı olacağını söyledi.
Dr. Ghanea, insan hakları mücadelesinin tabana yayılabilmesi için dine ihtiyaç olduğunu vurguladı. Diyalog çalışmaları kapsamında din ve insan hakları ilişkisiyle ilgili yapılması gerekenleri maddeler halinde anlatan Dr. Ghanea, “İnsan hakları, dinlerin insan haklarına ruh vermesine izin vermesi lazım. Varlığını sürdürebilmesi için dine ihtiyacı vardır” dedi.
Konuşmasında, dinin dogmayla bağlantılı olmadığını ifade eden Ghanea, din ve insan hakları arasındaki diyalog için, dinlerin de kendi yasalarını yeniden yorumlamaları gerektiğini ileri sürdü.
GENÇLER SORUMLULUK ALMALI
Avrupa Komisyonu’nun yürüttüğü “Herkes Farklı Herkes Eşit” Kampanyası Müdürü Michael Raphael, ilkini 1995 yılında başlattıkları kampanyanın ikincisinin yürütüldüğü ve içinde bulunduğumuz dönemin siyasî açıdan daha gergin bir dönem olduğuna dikkat çekti.
“Avrupa toplumu dönüm noktasıyla yüzyüze” diyen Raphael, kampanya çerçevesinde 42 ülkede çok sayıda faaliyetler yapıldığını anlattı. Raphael, Avrupa Konseyi’nin kendini gençlere açmak için mükemmel bir organ olduğunu da belirterek gençleri sorumluluk almaya çağırdı.
DİYALOG HER YER İÇİN
Avrupa Konseyi Kültürlerarası Diyalog Beyaz Kitabı hakkında bilgi veren Ulrich Bunjes de, kültürlerarası diyaloğun dünyanın heryeri için geçerli olduğunu ifade etti. Bu konuya katkıda bulunmak üzere hazırlayacakları ve ‘White Paper’ adı verilen Beyaz Kitap için çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Bunjes, istişare sürecinin tam ortasında olduklarını dile getirdi. Kitabın hazırlık sürecinde, anketler, spesifik istişareler gerçekleştirdiklerini ve internet ortamında herkesin görüşlerini almaya çalıştıklarını aktaran Bunjes, “2007 Mayıs’ına kadar bize ulaşan her şey kaale alınacaktır” dedi.
DİNİN ÖNEMİNİ ANLAMALI
Bunjes konuşmasında dinin önemine de değinerek, “Din, kültürün önemli bir parçası. Bunu anlamamız lâzım” dedi. Kültürlerarası ve dinlerarası diyalogla sosyoekonomik durum arasındaki bağın da çok önemli olduğunu belirten Bunjes, “Toplumsal dokuda çok büyük ayırımcılık varsa o zaman kültürlerarası diyalog ilk öncelik değildir. Orada öncelik, adaletsizliği kaldırmaktır” şeklinde konuştu. Bir soru üzerine Avrupa Komisyonu’nun, ‘Medeniyetler çatışması’ görüşüne katılmadığını ifade eden Bunjes, “Bu tez pekçok varsayımlara dayanıyor ve bu varsayımlar yanlıştır. Kültürler çatışması yapay bir iddiadır. Avrupa Komisyonu, diyaloğu ve karşılıklı işbirliğini savunduğunu kesinlikle ifade etmektedir” diye konuştu.
Avrupa Konseyi ve Türkiye Cumhuriyeti Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Gençlik Çalışmalarında Dinlerarası ve Kültürlerarası Diyalog” başlıklı sempozyumu bugün deklerasyon sunumuyla son buluyor.
|
Naciye KAYNAK
/ İSTANBUL
31.03.2007
|
|
|
Türkiye, ısınmaya daha duyarlı |
The Nielsen Company tarafından internet kullanıcılarının katılımıyla ‘’tüketicilerin küresel ısınmaya karşı duyarlılığına’’ ilişkin yaptığı araştırma, sorunu ‘’ciddi tehlike’’ olarak gören 46 ülke arasında Türkiye’nin 13. sırada geldiğini ortaya koydu.
‘’ACNielsen Türkiye’’den yapılan yazılı açıklamada, ‘’Global Online Tüketici Araştırması’’nın Avrupa, Asya, Kuzey Amerika, Orta Doğu ve Afrika’daki 46 ülkeden 25 milyon internet kullanıcısının katılımıyla gerçekleştirildiği kaydedildi.
Araştırma sonuçlarına göre, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Doğu Avrupa ile Orta Doğu ve Afrika bölgelerinde tüketicilerin yüzde 95’inin ‘’küresel ısınmanın farkında’’ olduğu ve yüzde 57’sinin ‘’küresel ısınmayı önemli bir sorun’’ olarak gördüğü ortaya çıktı. Küresel ısınmadan en çok haberdar olanların, Latin Amerika (yüzde 96), Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (yüzde 95) bölgelerinde yaşayanlar olduğu tespit edilen araştırmada, bu sorundan en az haberdar olanların ise Birleşik Arap Emirlikleri (yüzde 77), ABD (yüzde 83) ve İngiltere (yüzde 92) olduğu görüldü. Araştırmada, Türkiye’de küresel ısınmadan haberdar olma oranı ise yüzde 96 olarak ortaya çıktı.
|
/ İSTANBUL
31.03.2007
|
|
|
Sümer ve Çakan savunmalarını 1Mayıs'ta yapacaklar |
Yüce Divan’da yargılanan eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanları Cumhur Ersümer ile Zeki Çakan, esas hakkındaki savunmalarını 1 Mayıs’ta yapacaklar.
Yüce Divan’da yapılan dünkü duruşmada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, esas hakkındaki görüşünü bildirdi. Davaya müdahil olarak katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, DSİ, BOTAŞ ve TÜAŞ avukatları da esas hakkındaki iddialarını yazılı olarak Yüce Divan heyetine sundular. Müdahillerin esas hakkındaki iddialarında, sanık bakanların iddiaya konu eylemiyle ilgili cezalandırılması ve hazine zararının faiziyle birlikte tahsil edilmesi istendi. Duruşmada Yüce Divan Heyeti, Ersümer, Çakan ve avukatlarına esas hakkındaki savunmalarını hazırlamak üzere süre verdi. Duruşma, 1 Mayıs 2007’ye bırakıldı.
|
/ ANKARA
31.03.2007
|
|
|
Nurlar, bu toprakların sesi |
Gazetemizin Gaziantep temsilciliğince Şehit Kamil Belediyesi Konferans salonunda “Vefatının 47. Yıldönümünde Bediüzzaman“ konulu konferans düzenlendi.
Konferans Kur’ân-ı Kerim okunarak açıldı. Kelâmullahın eşsiz nağmeleri akabinde kürsüye gelen gazetemizin Gaziantep mümessili Celal Sağır Hoca, Üstad’tan alıntılarla süslediği konuşmasında, vefatının 47. yıldönümünde olmamıza rağmen Bediüzzaman’ın hâlâ aramızda olduğunu, Risâle-i Nurlarla bunun devam ettiğini ifade etti.
Ardından kürsüye Dr. Senai Demirci geldi. Konuşmasına Üstad’ın eserleri ile tanışma serüvenini anlatarak başlayan Demirci, Risâle-i Nurların çağları aşan bir mesaja ve dile sahip olduğunu, bu toprakların sesi, nüvesi olduğunu belirterek eserleri damarda dolaşan tap taze ve sıcak kana benzetti. Demirci, “Damardan alınan, tüpe konan kan artık kan olmaktan çıkar. Zira damardaki kan, nabza sahip, hayata sahip, rotaya sahip ve kalbe sahiptir. O damardan çıktıktan sonra sıcaklığını, basıncını, rotasını ve kalbini yitirir. İşte Risâle-i Nur da böyledir. O bu topraklarda doğan, bizi anlatan, bizden bir şeyler taşıyan ve binlerce yıllık tarihi yapımızı mezceden bir eserdir. Bu sebeple diğer eserlerden ayrılır” diye konuştu.
Demirci, Üstadın Van-Erek Dağındaki mağarasında tasarladığı ve ilham aldığı hakikatlerin, tazeliğini, güncelliğini devam ettirdiğini söyledi.
RİSÂLELERİN DİLİ SADEDİR
Risâle diline de değinen Demirci; “İddia ediyorum Risâle dili sadedir. Onu anlama sorunumuz varsa, kendimizi biraz sadeleştirerek onun seviyesine çıkmamız daha anlamlı olur. Çünkü Üstad aynı zamanda dilimizi unutmamamız için, İslâmın hakikatlerinden kopmamamız için yeni ve eski kelimeleri aynı anda kullanmıştır” dedi.
Üstad’ın şefkat ve merhametinin büyüklüğünü, fedakârlık ve cesaretini herkesin takdir ettiğini belirten Dr. Senai Demirci, ”Nasılki çam ağaçları fıtrî bir hisle, yandığı zaman kozalaklarını —bir bakıma yavrularını—100, 200 metre öteye fırlatıp yeniden yeşermesine çalışıyorsa, Üstad da cemiyetin iman selâmeti için her türlü eza ve sıkıntılara katlanarak, işte böyle güzide toplulukların tohumlarını atmıştır” dedi.
Geceyi güzel duâ ve temennilerle noktalayan Dr. Demirci, “Birbirimizi sevmeliyiz. Çünkü imanın esası sevmektir. Bütün kardeşlerimize Üstadın buyurduğu gibi 15 günde bir İhlâs Risâlesini okumalarını tavsiye ediyorum” diyerek konferansı bitirdi.
İ. Halil ŞİMŞEK - Numan HALİLOĞLU
|
/ GAZİANTEP
31.03.2007
|
|
|
Nur talebeleri müsbet hareketi esas tutar |
Bediüzzaman Said Nursî’nin vefatının 47 yılı münasebetiyle Yeni Asya Gazetesi Trabzon temsilciliği ve Risâle-i Nur Enstitüsü Trabzon Temsilciliği tarafından “Bediüzzaman Haftası” çerçevesinde düzenlenen “Bediüzzaman’a Göre İslâm’da Sevgi” konulu konferans, Trabzon Zorlu Grand Otel Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
Açış konuşmasını yapan İntizam Seyda Durgun, Bediüzzaman’ın 28 yıl boyunca kendisine karşı yapılan bütün olumsuzluklara rağmen hiçbir zaman menfi hareket etmediğini aksine hep muhabbetle ve sevgiyle yaklaştığını ve bundan dolayı da kazandığını ifade ederek; “Kendisine eziyet ve çile çektiren savcıya bedduâ etmeyi düşündüğünde hapishane bahçesinde oynayan çocuğunu görünce bu fikrinden vazgeçecek kadar sevgi ve muhabbet doluydu Bediüzzaman” diye konuştu.
İSMAİL BENEK: NURLAR MUHABBETLE YAYILDI
İntizam Seyda Durgun’dan sonra kürsüye gelen araştırmacı-yazar İsmail Benek, Bediüzzaman’ın düşmanlarını ciddiye almadığını, onlara muhabbetle ve sevgiyle karşılık verdiğini ifade etti.
Bediüzzaman’da sevgi ve muhabbet ötesi bir şey olduğunu dile getiren İsmail Benek, bunun da şefkat olduğunu söyleyerek, Said Nursî’nin bütün kâinata, insanlara şefkatle yaklaştığını bundan dolayı kendisine reva görülen hareketlere dayanabildiğini ifade etti.
Benek şöyle konuştu: “Risâle-i Nur bir annenin çocuğuna olan şefkati gibi insanlara şefkat eder. Bediüzzaman hiçbir talebesine husûmet aşılamamış, o hep mazlûm kalmıştır. Şu an dünyanın her yerinde Risâle-i Nur’lar okunuyor. Yapılan onca yasaklamalara, engellemelere rağmen Nurların yayılmasının sebebi olsa olsa muhabbettir. Muhabbete önce Allah adına kendimizden başlamalıyız, kendini sevmeyen insan başkasını da sevemez. Olumsuz lâflar, düşünceler virüs gibidir, kalbin merkezindeki muhabbeti yok eder. Menfi düşünceleri atmalı, aklımızı, kalbimizi müsbete kanalize etmeliyiz. Müsbet düşünmezsek muhabbet edemeyiz.”
Benek’in konuşmasının ardından Karadeniz Bölgesi Risâle-i Nur bilgi yarışmasının ödül töreni yapıldı. Yarışmada çeşitli dallarda dereceye girenlere ödülleri takdim edildi. Konferans sinevizyon gösterisiyle sona erdi.
|
Fatih KARPUZ
/ TRABZON
31.03.2007
|
|
|
Risâle-i Nur, bizi Kur'ân'a bağlıyor |
Yeni Asya Çorum İl Temsilciliği tarafından Çorum Kültür Düğün Salonunda düzenlenen “Bediüzzaman’da Sevgi ve Muhabbet” konulu konferansı Dr. Senai Demirci sundu.
DYP eski milletvekili Adnan Türkoğlu, Belediye Başkan vekili Mahmut Köksal, İl meclis üyesi Hasan Çalış ve çok sayıda daire amiri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri de konferansa katılanlar arasındaydı.
Konferansını sunmak üzere kürsüye gelen araştırmacı yazar Dr. Senai Demirci şunları dile getirdi; “Bediüzzman bizi düştüğümüz yerden kaldırdı. Bize kaybettiklerimizi kaybettiğimiz yerde aramamız gerektiğini hatırlatıp buldurdu. İsteseydi dünyalıkların hepsini elde ederdi ama o dünyaya sırt çevirdi bizim dilimizden bize Risâle-i Nurdaki hakikatleri yazdı."
Demirci, “Risâle-i Nur bize dinimizin kodlarını, terminolojisini veriyor, öğretiyor. Kur’ân terminolojisine bizi alıştırıyor. Onu sadeleştirme yerine kendimizi sadeleştirelim, Risâle-i Nur bizi Kur’ânla bağlayan bağımızdır” diyerek bunu örneklerle açıkladı. İki buçuk saati bulan konferansın sonunda katılımcılara plaketler verilirken, yazarlar da kitaplarını imzaladı.
|
/ ÇORUM
31.03.2007
|
|
|
Küresel ısınma tehdit ediyor |
BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporuna göre, küresel ısınmanın planktonlardan kutup ayılarına, dünyanın en güney noktasından en kuzeyine kadar, yeryüzündeki canlılar üzerinde beklenen ciddî etkisi ortaya çıkmaya başladı.
BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporuna göre, küresel ısınmanın planktonlardan kutup ayılarına, dünyanın en güney noktasından en kuzeyine kadar, yeryüzündeki canlılar üzerinde beklenen ciddi etkisi ortaya çıkmaya başladı. AP’nin haberine göre, IPCC tarafından açıklanması beklenen ve 100’den fazla ülke hükümetinin tayin ettiği 2000 dolayındaki bilimcinin katkılarıyla hazırlanan raporda, ‘’iklimdeki değişiklikler artık tüm kıtalarda fiziksel ve biyolojik sistemleri etkiliyor’’ denildi.
‘’Yüzlerce canlı türünün eski yayılma alanları değişmiş, ekosistemler bozulmuş durumda’’ denilen rapora göre kuzey ve güney kutuplarındaki hayvan ve bitkiler dahil canlı türlerinin yaşam biçimlerinde çok büyük değişiklikler başladı.
Yükselen deniz suları kıyılarda canlı türleri için yaşam alanı yaratan sulak alanları tahrip ediyor. Isınan deniz suları da çeşitli türlerin zengin bir uyum içerisinde yaşadıkları mercan resiflerinin beyazlaşmasına ve ölmesine yol açmaya başladı. Isınan sular ayrıca, denizlerdeki türleri kutuplara doğru yönlenmeye zorladı, Afrika göllerindeki balık miktarlarında da düşüşler oldu.
Rapora göre, yeryüzünün ortalama sıcaklığı 1-2 santigrat derece daha artarsa yeryüzündeki türlerin üçte biri yayılma alanlarını değiştirecek veya tükenecek. Örneğin Porto Rico’daki yağmur ormanlarında kurbağaların geceleri koro halindeki bağırışları artık kesildi. Çünkü koroya katkı yapan kurbağa türleri tükendi. Bölgede bilinen 17 türün 3’ü tükendi, 7 veya 8’i ise sayıca azalmaya başladı. Kurbağaların kaybedilmesinin, felâketlere yol açabileceği uyarısı yapılıyor çünkü bu yok oluş, kurbağalarla ortak besin zinciri içerisinde bulunan kuş ve böcek türlerini etkileyecek ve bu da katlanarak artan yeni süreçlere yol açacak, telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkacak.
Yüzlerce örnekten bir başkası da kutup ayıları. Kuzey Kutbu’nda, giderek daha kuzey noktalara çekildikleri gözlenen kutup ayılarının da 2050’de yalnızca hayvanat bahçelerinde kalacağı uyarısı yapılıyor. Yaşamak için buza ihtiyacı olan kutup ayıları, kuzey kutbunda yazın var olan buz kütlesinin 1978’e göre yüzde 20 küçülmüş olmasından ciddi biçimde etkilenmiş durumda. Kutup ayılarının nüfusu, 1980’lere göre yüzde 22 düştü.
|
/ NEW YORK
31.03.2007
|
|
|
‘Allah'a dayanmayan sevgi, örümcek ağı gibi zayıftır’ |
Bediüzzaman Said Nursî’yi anma faaliyetleri çerçevesinde Adana ilinde tertiplenen “Bediüzzaman’a Göre Sevgi” konulu konferansın açılış konuşmasını Abdurrahman Koçak yaptı. Süleyman Uçar’ın Kur’ân-ı Kerim tilâvetiyle başlayan konferans, yaklaşık bin kişinin katılımıyla gerçekleşti.
Programda üniversiteli genç kardeşler; Naim Baklaya, Arif Gürlek, Soner Orçan, Süleyman Doğu ve M. Salih Sert’in hazırladığı oratoryo gösterisi ile dinleyicilere Bediüzzaman Said Nursî’nin kronolojik hayat hikâyesi aktarıldı.
Programa konuşmacı olarak dâvet edilen eğitimci-yazar Seyfettin Bulut kürsüye çıktığında Bediüzzaman’ın sevgiye ve muhabbette verdiği büyük önemi vurgulayarak sözlerine başladı. Bediüzzaman’ın eserlerinde Allah’ın kâinatı konuşturmasının en güzel örneklerinin konu aldığı “kâinatın sebeb-i vucudu muhabbettir” sözü ile Allah’ın kalplere verdiği muhabbetin ancak O’na ulaşmak için verildiğini belirtti.
Bulut, Ankebut Sûresinde 'Allah adına olmayan sevginin örümcek ağına benzediği'nin vurgulandığını ifade ederek; Allah’a dayanmayan sevgilerin de örümcek ağı gibi zayıf olacağını söyledi.
Program musikişinas Ali Oktay’ın vermiş olduğu ilâhî dinletileriyle son buldu. Adana mahallî televizyonları ve gazeteleri programa yoğun ilgi gösterdi.
Ferhat DOĞAN / Ali Said RÜZGÂR
|
/ ADANA
31.03.2007
|
|
|
Pardus, kapılarını öğrencilere açıyor |
TÜBİTAK UEKAE bünyesinde geliştirilen Pardus projesi, kapılarını yaz sezonunu verimli bir çalışma ile geçirmek isteyen öğrencilere açıyor.
14’ü TÜBİTAK UEKAE çalışanı yaklaşık 50 kadar geliştiricinin katkısıyla gelişen Pardus, Türkiye’nin en büyük özgür yazılım projesi. Kendine güvenen ve programlama deneyimi kazanmak isteyen öğrencilere staj imkânı sağlayacak olan Pardus projesi, kullanıcıları geliştiricilerle buluşturarak onlara, özgür yazılım dünyasını yakından ve derinlemesine tanıma fırsatı sunuyor.
Üniversitelerin ilgili bölümlerinde okuyan öğrenci ve bağımsız bir şekilde ayakta durmaya çalışan genç geliştiricileri yaz aylarında güneye gitmek yerine TÜBİTAK içinde “ter dökmeye” çağıran Pardus, geliştiriciler tarafından hazırlanan staj konuları dışında öğrencilere kendi özgün fikirleriyle de başvurma imkânı sağlıyor.
TÜBİTAK Gebze Yerleşkesi’ndeki Pardus ofisinde gerçekleştirilecek staj için son başvuru tarihi 20 Nisan 2007. Başvuru bilgileri ve staj konuları için ayrıntılı bilgiye, http://www.pardus.org.tr/staj adresinden ulaşılabiliniyor.
|
Yeni Asya
/ İSTANBUL
31.03.2007
|
|
|
Alkol öldürüyor |
Gelişmiş ülkelerde gençlerin dörtte birinin ölüm sebebinin alkol olduğu bildirildi.
Avustralya’da yapılan ve tıp dergisi Lancet’te yayınlanan araştırmaya göre, 2002’de gelişmiş ülkelerde 15-29 yaş arasındaki gençlerin yüzde 27’si alkol yüzünden hayatını kaybetti.
The Australian gazetesinin internet sitesindeki haberde, gelişmiş ülkelerdeki ölüm sebepleriyle ilgili verilerin değerlendirilmesi suretiyle yapılan araştırmada, gençlerin yüzde 4’ünün de uyuşturucu yüzünden öldüğünün belirlendiği kaydedildi. Deakin Üniversitesince yapılan araştırmanın başkanı Prof. John Toumbourou, araştırmanın, alkol ucuz ve kolaylıkla ulaşılabilir olduğu vakit gençlerin daha çok problemle karşılaşacağını gösterdiğini söyledi. Toumbourou, hükümetlerin gençlerin alkol alışkanlığı konusuna ciddiyetle eğilmesini istedi. Araştırmada, yetkililerce alınacak çeşitli tedbirlerle, tütün, alkol ve uyuşturucu kullanımının azaltılması gerektiği belirtildi.
|
/ ANKARA
31.03.2007
|
|
|
İnternetimiz 14 yaşında |
Türkiye internetinin 14. yılı kutlanıyor. İnternetin Türkiye’ye gelişinin yıl dönümünü de kapsayan İnternet Haftası, bu yıl 9-22 Nisan 2007 tarihleri arasında kutlanacak.
Kutlamalar bu kez Ankara yerine Samsun’dan başlatılacak. Geçen yıllarda Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki İnternet Kurulu’nca organize edilen İnternet Haftası kutlamaları, bu yıl sivil toplum örgütlerince düzenleniyor.
Kutlamaların organizatörlerinden Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Akgül, yaptığı açıklamada, ilk bağlantısı 12 Nisan 1993’te gerçekleştirilen internetin bu yıl Türkiye’ye gelişinin 14. yılını kutlayacaklarını ifade etti. İnternet Haftası etkinliklerinin bugüne kadar Ankara’da 12 Nisan’daki ‘’Doğum Günü Partisi’’ ile resmen başlatıldığını anımsatan Akgül, bu yıldan itibaren açılış törenlerinin Anadolu’ya kaydırılacağını bildirdi. ‘’İnternet Haftası heyecanını artık Anadolu’ya taşımak istiyoruz’’ diyen Akgül, bu yılki açılış faaliyetlerinin Samsun’da yapılacağını belirtti.
Akgül, oturumlarda, Youbute’ye erişimin engellenmesi, internete bazı kısıtlamalar getirilmesi amacıyla yasa hazırlıklarının yapılması, sektördeki özelleştirme, serbestleşme ve altyapı sorunlarının ana gündem maddesini oluşturacağını belirtti.
Bu yıl İnternet Haftası dolayısıyla ‘’http://internethaftasi.org.tr’’ adresinden bilinçli kullanım konusunda güvenlik rehberi yayınlayacaklarını belirten Akgül, bazı ücretsiz güvenlik yazılımlarına erişim linklerinin de sayfada yer alacağını kaydetti.
|
/ ANKARA
31.03.2007
|
|
|
Trenlerde organize hırsızlara dikkat! |
Eskiye oranla giderek daha konforlu ve lüks hale getirilen ve büyük talep görmeye başlayan trenlere dadanan hırsızlık çetelerine karşı dikkatli olunması gerekiyor.
DDY Konya Gar Müdürü Hasan Doğan, yaptığı açıklamada, ülke genelinde birçok nedene bağlı olarak demir yolu ile ulaşımın daha yaygın hale getirilmesi için çalışmaların sürdüğünü belirtti. Doğan, yapılan bu iyileştirme ve yeniliklere paralel olarak demir yolu ulaşımına olan talebin arttığını belirterek, şunları kaydetti: ‘’Fazla talep olunca hırsızlık çeteleri bu kez trenlere dadandı. Trenlerde, özellikle tehlikeli hatlarda, kapkaç olaylarına karşı güvenlik timi görev alıyor.Bu konuda artık uzmanlaşan ve organize çalışan çeteler, çok çeşitli yollarla yolcuların değerli eşyalarını çalabiliyor. Daha çok uyutucu özelliğe sahip ilaçların enjekte edildiği sarma, dolma ve çörek gibi ev yemekleri ikram edilerek uyutulan yolcuların, bir süre sonra ceplerindeki ve çantalarındaki tüm eşyaları çalınıyor.’’Doğan, bazen bisküviyle birlikte süt, meyve suyu, kola gibi içeceklere de bu ilaçların enjekte edildiğini belirterek, ‘’Fındık içine bile ilaç enjekte edilerek yolcular uyutuluyor’’ dedi.
|
/ KONYA
31.03.2007
|
|
|
Her yüz öğrenciden 11'i sigara içiyor |
Samsun’da yaş ortalaması 13 olan 1666 ilköğretim öğrencisi ile yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmada, her yüz öğrenciden 11’inin sigara içicisi olduğu belirlenirken, sigaraya başlama yaşlarının ise ortalama 9.5 olduğu tesbit edildi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı ile Samsun Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Hastanesi tarafından Tekkeköy ilçesinde 1666 ilköğretim öğrencisi üzerinde yapılan ve değerlendirme aşaması kısa süre önce tamamlanan sigarayla ilgili araştırma, çocukların sigaradan korunması için acil tedbirler alınması gerektiğini bir kez daha ortaya koydu. Araştırma yürütücülerinden OMÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meftun Ünsal, yaptığı açıklamada, kırsal alanda ilköğretim çağındaki çocuklarda sigara içme oranlarını ve bunları etkileyen faktörleri ortaya koymak için yaptıkları araştırmada, ilginç sonuçlara ulaştıklarını söyledi. Tütün üretilen bir ilçe olduğu için Tekkeköy’ü seçtiklerini kaydeden Ünsal, ilçede yaş ortalamaları 13 olan 1666 ilköğretim öğrencisi ile yüz yüze görüşerek, anket uyguladıklarını ve araştırma sonucuna çalışma yaptıkları alandaki öğrencilerin yüzde 11.8’inin sigara içicisi olduklarını tespit ettiklerini bildirdi.
|
/ SAMSUN
31.03.2007
|
|
|
|