Son zamanlarda yazılı ve sözlü basında devletin bir kesiminden, kimi gazeteci ve hatta öğretim üyelerinden belirli bir siyasi yorum yapılırken ‘laik Cumhuriyet’ vurgusunun kullanıldığını daha sık duyuyoruz.
Bu kesim insanları devletin laik yapısına yönelik tehlikelere gönderme yaparken korunması gereken temel anayasal ilkenin Cumhuriyet’in laiklik ilkesi olduğunu dile getiriyorlar.
Son aylarda Sayın Cumhurbaşkanı Sezer’den, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarından da bu vurguyu yani ‘laik Cumhuriyet’ vurgusunu sık sık işitir hale geldik.
Laiklik, demokrasi ve hukuk
devletinden önemli mi?
Oysa bendeniz, bir yurttaş olarak, en başta Sayın Cumhurbaşkanı’ndan yani bir hukukçu üstelik eski bir Anayasa Mahkemesi Başkanı’ndan Cumhuriyet’in korunması gereken niteliklerine gönderme yaparken Anayasa’nın ikinci maddesinde ifadesini bulan ‘demokrasi, laiklik ve sosyal hukuk devleti’ ilkelerini beraber, bunları ASLA birbirinden ayırmadan kullanmasını ve bu beraberliği bilinçli olarak muhafaza etmesini beklerdim.
İçinde bulunduğumuz günlere damgasını vuran temel gündem hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve benim de seçilecek Cumhurbaşkanı’ndan temel beklentim ve temennim her fırsatta ‘laik Cumhuriyet’ demektense, ‘demokratik, laik, hukuk devleti’ ifadesini özenle ve bilinçli bir biçimde beraber kullanması.
Her fırsatta Anayasa’nın ikinci maddesinde ifadesini bulan ve devletin temel niteliklerini belirleyen bu üç kavrama yani demokrasiye, laikliğe ve hukuk devletine gönderme yapmaktansa ‘laik Cumhuriyet’ ifadesini tercih edenlerin bilinçli bir biçimde vermeye çalıştıkları mesaj bu üç temel ilke arasında bir hiyerarşinin yani önem sırasının varlığı ve laiklik ilkesinin öne geçirilmek istenmesi.
‘Laik Cumhuriyet’ ifadesinin
temel hedefi ne olabilir?
Diğer bir anlatımla, laikliği koruma uğruna demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden taviz verilebileceği, hatta bu iki ilkenin belirli bir süre rafa kaldırılabileceği ‘laik Cumhuriyet’ ifadesi ile verilmek istenen temel mesaj.
Bazıları bu işi açık açık da ifade ediyorlar, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin bir süre laikliği korumak için askıya alınabileceğini, laiklik korunursa, nasılsa demokrasi ve hukuk devletine bir gün geri dönülebileceğini ama laiklik elden giderse, demokrasi ve hukuk devletine asla geri dönüş olamayacağını söylüyorlar.
Bendeniz bu son görüşü tümü ile bir saçmalık olarak değerlindiriyorum ve 2007 Türkiye’sinde bunları düşünmenin bile bir kepazelik olduğunu ve söz konusu üç temel ilkenin ASLA VE ASLA birbirlerinden ayrılmaması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Doğrusunu söylemek gerekir ise demokrasi ve hukuk devleti içeriği boşaltılmış bir ‘laik Cumhuriyet’ benim içinde yaşamak isteyeceğim, yurttaşı olmaktan gurur duyacağım bir Cumhuriyet asla değildir ve olmayacaktır.
1980-1983 Kenan Evren Cumhuriyeti de laik bir cumhuriyet idi, 1976-1983 Arjantin darbesi de laik cumhuriyetten geri adım atmadı, Hitler Almanyası da bir laik cumhuriyet idi, bunları lütfen unutmayalım.
Sözün özü
16 Mayıs’ta seçilecek Cumhurbaşkanı’ndan temel beklentim resmi söylemlerinde bu üç ilkeyi yani demokrasiyi, laikliği ve hukuk devletini asla birbirinden ayırarak kullanmamasıdır.
Devletin çok üst noktalarından, Anayasa’nın ikinci maddesi orada dururken, bilinçli olduğunu düşündüğüm bir biçimde ‘laik cumhuriyet’ vurgusunu işitmek beni ciddi bir biçimde kaygılandırıyor ve benim bu kaygımı paylaşanların sayısı da az değil.
Star, 26.3.2007
|