Sınava hazırlık sürecinde yapılan yanlışlıklar çocuklarımız ve gençlerimizin hayatında tamiri zor izler bırakıyor. Bu sendromun altında yatan statükonun yasakçı yaklaşımı. Milleti devletten soğutmak için oldukça etkili bir uygulamadır.
Üniversitelerin sınırlı kapasitesi ve meslek liselerine uygulanan katsayı ayrımcılığı işin başka bir boyutu. Aslında meslek liseleri mezunlarının katsayı sınırlaması olmadığı zaman da % 2 gibi küçük bir oranı üniversiteyi kazanabiliyordu. Kazanamayanlar da mesleğini icra edebileceği bir işe girip çalışıyordu. 1997' de başlayan malûm 28 sürecinin yıllar sürecek tahribatı.
Düz liselere görenek belâsı giden üniversiteye çok uzakta olan maceraperest gençler özellikle ebeveynlerinin hatırına gidiyorlar. “Belki piyangodan çıkar, yanlışlıkla üniversite falan kazanır “beklentisi ile üç sene hay huyla geçip gidiyor. Bir şekilde mezun oluyor, bir, iki üç derken baktı olmayacak ‘Şu askerliği aradan çıkarayım’ diye bir buçuk yıl da öyle kazanıyor. Ortalama 8 yıl hayat planını erteleyerek 22- 23 yaşlarına geliyor.
“Ne iş olsa yaparım” diyen, hiçbir vasfı olmayan düz lise mezunu, dümdüz bir vatandaş profili olarak karşımızda duruyor.. Koskoca lise mezunu olarak her işi de beğenmiyor. Meslek edinmek için çıraklık dönemi geçmiş, kalfalık yapacak bir becerisi de yok… Muhterem anneler, babalar ve babaanneler, ağabeyler, ablalar…
Hayat yaşamak için bahşedilmiş bir sermayedir. Ömür kısa önemli işler çok, deneme yanılmaya vakit yok. Güzelim gençlik yıllarının en verimli dönemleri akıbeti meçhul denemelerle geçirmek ne kadar akılcı. “Elin oğlu okudu adam oldu” gibi ele güne karşı kıyaslama yapmak çocuklarımızın hayatını karartabilir.
İşini iyi yapan her meslek sahibi aynı zamanda iyi bir adam da olabilir. Adam olmak demek insan olmak demektir. İnsan olmanın kriterleri her kes için her zaman her yerde öğrenilebilir. Çocuklara fıtratına, aklına, gönlüne uygun alan seçiminde sadece rehberlik yapın. Veya rehberlik, danışmanlık alın. Çocuklarınızı kazanın.
Gerçekten sınava
hazırlananlar ve ebeveynler mi?
Sınava hazırlanmada ebeveynin tutumu çok önemli. Sınava giren aday üzerinde prestij kazanma ve kaybetme işi baştan bloke ediyor. Sınav hazırlığı sırasında adaylara yaklaşımda uygulanan direk veya dolaylı baskı başarıyı olumsuz etkilemektedir. İlgi ile baskıyı birbirine karıştırmayalım. “Ne hâlin varsa gör…” diyerek ilgisizlik de doğru değildir. Henüz sorumluluk bilinci gelişmemiş, duyguları aklının önünde olan çocuk ve gençlerle nasıl ilgilenilmesi başlı başına üzerinde durulması gereken bir iştir. İlgi şekli öğrenilmeli.
Başarılı ilgi stratejisi etkin motivasyon aracıdır. “Bir işi bir kimse yapabiliyorsa bunu her insan öğrenebilir” gerçeğini hatırda tutmak lazımdır. İş başarmada iki temel esas; istek ve tekniktir. İstemeyi canlandırmak, işin gereği olan teknikleri uygulamaktır. Öğrenmede her insanın yeterlilik seviyesi için uygulaması gereken tekrar sayısı farklıdır. Kavrama, intikal ve algılama hızı her insanda farklıdır. Bu farkı kapatmak için öğrenmede işlem tekrar sayısı, öğrenme sürecindeki zaman kullanımı artırılarak aradaki fark kapatılabilir.
Hedef belirleme ve istemeyi şiddetlendirecek metaforlar(teşvik edici sözler) söylenmeli. Özgür ortam sağlanmalı. Sorumluk bilincinin gelişmesine vesile olacak uyarılar yapılabilir. Çünkü “Öğretmek yoktur öğrenmek vardır” gerçeği sınav adaylarının zihninde hep canlı kalmalı.
İnsan gerçekten elde etmek istediği şeyin bedeline pazarlık etmez, ne gerekiyorsa yapar. Sınavların normal şartlarda bir insanın başarabileceği bir iş olduğuna hem ebeveynin hem adayların inanması önemlidir.
Vizyon, hedef ve şiddetli istemek yeterlidir.
[email protected]
|