|
|
|
Bediüzzaman’ın dili öz be öz Türkçedir |
Etkileşim yazarlarından, deneme ve eleştiri yazarı, edebiyat araştırmacısı Necmettin Turinay katıldığı ‘Risâle-i Nur’un Edebî Yönü’ toplantısında Bediüzzaman’ın eserlerinde kullandığı dil ve üslûp konusunda katılımcılara bilgi verdi. Bu konuda farklı açılımlar getiren Turinay, konuşmasında yeni bir çalışma olarak düşündüğü Risâle-i Nur’un Edebi üslubu ve Bediüzzaman’ın eserlerindeki edebi dil konusundaki araştırmasını sundu.
Bediüzzaman’ın, 20. yy’ın başlarında, Abdülhamid döneminde basılmış, batı kültüründen tercüme edilen eserlerin çoğunda etkili olduğunu, bir hafız olduğunu ve hadis külliyatı bilgisine sahip olduğunu ifade eden Turinay, bu eserlerin tercüme edilirken İslâmî bir boyutta ele alınmasını sağladığını söyledi.
Necmettin Turinay, program içerisinde şunları söyledi:
“Batılı eserlerin tercüme edildiği dönemde Bediüzzaman, İslamî ve fennî bilimleri birleştirerek farklı bir bakış açısı oluşturdu. Eserlerinde fıkıh, kelâm, hadis gibi İslâmî bilimleri tevhit etmiş ve birleştirmiştir. Birbirinden kopma noktasına gelen İslamî bilimleri yeni bir bakış açısı ile birleştirmiştir. Bediüzzaman İslami ilimleri tevhit eden, kevnî âyetleri çözümlemeye çalışan, bilimi reddetmeyen bir tarz benimsemiştir. Tabiatı ve bilimi batı felsefesinden farklı olarak İslamî bir şekilde ele almış ve bir imparatorluğu kaybederken, o çöküşle aynı anda büyük bir dehanın çıkışı gerçekleşmiştir.
Bediüzzaman’ın eserlerinde bizi etkileyenin yazı değil Bediüzzaman’ın kendisidir.
Bediüzzaman’ın eserlerinde üç nokta dikkat çeker.
1- İlk olarak bir problemi bilgi olarak özetleyip, bir izah haline getirmiştir.
2- Geçmiş büyük ulemanın, o konu hakkında önemli sözleri varsa onlara atıflar yaparak, bir problemi kavrayıcı girizgâhı hazırlamıştır.
3- Konu ile ilgili karşı düşünceleri olanlar varsa onlarında görüşlerine yer vermiştir.
Bu metinleri okurken ilk olarak teyakkuza geçerek okuma, anlama ve idrak yoluna girildiğini, yazı içinde cereyan eden iç gerilimin tarafı olduğumuzu görürüz. Bediüzzaman’ın eserlerinde şiiri, mecazı ve doğayı çok iyi bildiği halde onun ifade tarzı hissiyâttan öte bir şekilde, hakkı ifade etme yolu gözükür.
Bediüzzaman bir şair olarak anılmak istemiyor. Hissiyatını yaygınlaştırmayı düşünmek istemiyor. Peygamberimizin kullandığı gibi bir söz kullanmaya çalışıyor. Geliştirdiği hükümler, küllî bir iradeyi algılamaya dayalı. Ve kendine gelecek her türlü övgüler konusunda ‘Bunu benden bilmeyiniz’ diyor. ‘Bunlar bana bildirildi, bana idrak ettirildi ki, bana yazdırıldı ki…’ gibi bir dil kullanıyor. Bu dil birçok büyük İslam âliminde görülür.
Büyük âlimlerin çoğu yazdıkları şeyin kendilerinden bilinmesini önlemek için, Allah’ın ona takdir ettiği bir düşünce olduğunu gösteren bir yazı dili göstermişlerdir. Bizim kendisini yüceltmememiz, putlaştırmamamız için bizleri yanlış düşünceden uzaklaştırıp, Allah’ın takdir ettiğini anlamamızı sağlamıştır.
Bediüzzaman’ın yazı tarzına baktığımızda, sizi birebir muhatap alarak yazmıştır. O yüzden bu eserleri okurken bizlere hitap ettiğini görürsünüz.
Onun eserlerini biz okurken bir otobiyografiyi de okumuş oluruz. Ayrıca eserlerinde tarihsel gerçekleri de bütünüyle kavrama yönünü buluruz. Ve yazdığı satırları hiç yılmayan, hiç bıkmayan bir tipoloji olarak görür, dünyevî hiçbir isteği olmayan tavrını da aynı eserlerinde gözlemleriz.
Bediüzzaman’ın cümleleri genel itibariyle uzundur. Cümlelerimizi uzun veya kısa söylememiz elimizde olan bir şey değildir. Bu cümleler bizim içimizdeki fikir yapılarımızı yansıtır. Dilin özü sentezle, düşünce biçimi sentaksla tezahür eder. Ayrıca Bediüzzaman’ın dili öz ve öz Türkçe’dir.
|
09.03.2007
|
|
|
AMBARGOLULAR ZATEN YOK |
Nokta dergisi, Genelkurmay Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğünce hazırlanıp Genel Sekreter Tümg. Salih Zeki Çolak’ın onayıyla 2. Başkan Org. Ergin Saygun’a gönderilen 26 Kasım 2006 tarihli belgeyi yayınladı. “Akredite Basın ve Yayın Organları Yeniden Değerlendirmesi” konulu üç sayfalık yazıda, 1997’den beri Genelkurmay’ın ambargo uyguladığı yayın organları değerlendirme dışı tutulurken, toplantı ve etkinlikleri izleme izni verilen basın organlarına tek tek “not” verildi.
OLUMSUZDA SÜRPRİZ İSİMLER
Akredite gazete, dergi ve TV kanallarının TSK ile ilgili yayınları “olumlu ve olumsuz” şeklinde tasnif edilerek, genel değerlendirme söz konusu yayınların dökümüne göre yapılırken, yazarlar da aynı mantıkla iki kategoriye ayrılıyor. Askerî müdahaleleri eleştiren yazarların olumsuzlar kategorisinde tek tek sıralandığı dokümanda, Tuncay Özkan, Cüneyt Arcayürek, Hikmet Çetinkaya ve Güngör Mengi gibi isimlerin de “olumsuzlar” arasında zikredilmesi ayrıca dikkat çekiyor.
|
09.03.2007
|
|
|
Türkmenoğlu yoğun bakımdan çıktı |
Bediüzzaman Said Nursi’nin yakın talebelerinden olan Mustafa Türkmenoğlu, geçirdiği beyin kanaması sonrasında Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi görüyor.
Geçtiğimiz hafta beyin damarlarından birinde tıkanıklık olması nedeniyle hastaneye kaldırılan Mustafa Türkmenoğlu, hastanede beyin kanaması geçirdi. Yoğun bakımdan çıkan Türkmenoğlu, doktorlar tarafından sıkı bakıma alındı. Babasının sağlık durumu hakkında bilgi veren Ahmet Türkmenoğlu, “Kalp damarının beyne pıhtı atması nedeniyle önce damar tıkanıklığı oluştu. Buna bağlı olarak beyin kanaması geçirdi. Uzun süre komada kalması nedeniyle ciğerlerinde enfeksiyon oluştu.” dedi. Türkmenoğlu, babasının geçirdiği felç nedeniyle şu anda konuşamadığını sözlerine ekledi.
İstanbul doğumlu olan 77 yaşındaki Türkmenoğlu, Ankara Hukuk Fakültesi’nde okurken 1953 yılında Bediüzzaman Said Nursî ile Ankara’da tanışır. Mustafa Türkmenoğlu, Bediüzzaman’ın ismini çok duyduğu için merak ederek kaldığı otel olan Beyrut Palas Oteli’nde ziyaret eder. Bu ziyaretin ardından daha sonra birçok kez Bediüzzaman ile görüşen Türkmenoğlu, Risâle-i Nurlar’ın Latin hafleriyle basılmasında bizzat çalışır. Uzun yıllar savcılık yapan Türkmenoğlu, emekli olduktan sonra bir süre de TBMM’de hukuk müşaviri olarak görev yaptı.
|
09.03.2007
|
|
|
Keyfîliğe son verilsin |
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, “Genelkurmay Başkanlığı veya bir başka kurumun hangi basın kurumuna akreditasyon kapısını açacağı, hangisine kapatacağı gibi bir kararı, o basın kurumunun içeriğini puanlayarak karara bağlaması yanlıştır, keyfiliğe kapı açmaktır. Oysa akreditasyonun keyfiliğe izin vermemesi temel ihtiyaçtır” dedi.
Oktay Ekşi, Genelkurmay Başkanlığı’ndaki bir birimin gazeteler ve gazeteciler hakkında yaptığı değerlendirmeler ve “akreditasyon” konusunda uygulan ölçüler konulu haberler üzerine yazılı açıklama yaptı. Ekşi, Genelkurmay Başkanlığı’nın maalesef yıllardır dikkatlerini çekmeye çalıştıkları yanlış uygulamadan dönmediğini beliterek şunları kaydetti:
“Anlatmak istediğimiz şudur: Akreditasyon kurallarını uygulama her kurumun hakkıdır. Burada temel kural, akredite sayılacak kişilerde aranacak niteliklerin baştan belirlenmesi ve ona uygun ismin bildirilmesi durumunda, o gazetecinin akredite olduğunu gösteren belgenin kendisine gönderilmesidir. Bir başka deyişle kimin görevlendirileceğini gazetecinin çalıştığı kurum belirler, kart veren kurum değil. Bizde genellikle bu temel ilkeye uyulmaksızın akreditasyon uygulanmaktadır. İkincisi, akredite gazetecinin Basın Meslek İlkelerine aykırı bir eylemi olursa o gazetecinin akreditasyonunu kurumun tek yanlı bir kararla iptal etmesi doğru değildir. Çünkü bu uygulama, söz konusu kurumun hoşuna gitmeyen doğruları yazmayı engeller. O nedenle ortada gazetecinin yanlışına ilişkin bir şikâyet varsa, onu tarafsız ve bağımsız bir kurul incelemeli, karar o değerlendirmeye göre verilmelidir.”
Oktay Ekşi, bu düşüncelerini birkaç defa kamuoyu önünde ilgililere duyurduklarını kaydederek son olarak 7 Şubat 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’a kendi imzasıyla gönderdiği mektupta aynı görüşleri tekrarladığını belirtti. Ancak bugüne kadar cevap almadıklarını anlatan Basın Konseyi Başkanı Ekşi, şöyle devam etti:
“Genelkurmay Başkanlığı veya bir başka kurumun hangi basın (medya) kurumuna akreditasyon kapısını açacağı, hangisine kapatacağı gibi bir kararı, o basın kurumunun içeriğini puanlayarak karara bağlaması yanlıştır, keyfiliğe kapı açmaktır. Oysa akreditasyonun keyfiliğe izin vermemesi temel ihtiyaçtır. Dileriz akreditasyon kuralını uygulayan bütün kurumlar bu gerçeği daha da gecikmeden görürler.
|
YENİ ASYA
/ İSTANBUL
09.03.2007
|
|
|
TGC: Demokrasi adına üzüntü verici |
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden (TGC) yapılan açıklamada, ‘’Genelkurmay’ın medya değerlendirmesi adıyla haber portallarına düşen rapor, son derece ilginç ve demokrasimiz adına da o ölçüde üzüntü vericidir. Düşünce ve ifade özgürlüğü önüne konulan yeni bir engeldir’’ denildi.
‘’Yıllardır ülkede demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile yerleşmesi için çaba harcayan kuruluşlar arasında yer alan gazetecilere karşı iktidar ve devlet katında takınılan bu tür tavırları anlayabilmek mümkün değildir’’ denilen açıklamada, daha sonra şu görüşlere yer verildi:
‘’Kimi gazete ve gazetecilere uygulanan haber kaynağına ulaşma yolundaki engellemeler, halkın bilgilenme hakkı demek olan basın özgürlüğünü hedef almaktadır.
Umalım ki Genelkurmay’dan sızan bu haber değerlendirme raporu da sadece bir iç hizmet değerlendirmesi olarak kalsın ve uygulamaya konulmasın. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak sık sık yinelediğimiz gibi bir habere ulaşmada gazetecilere çıkarılan güçlüklere, akreditasyon gibi engellemelere hangi kurumdan, hangi makamdan gelirse gelsin karşı olduğumuzu bir kez daha yinelemek istiyoruz.’’
|
/ İSTANBUL
09.03.2007
|
|
|
Genelkurmay soruşturma başlattı |
Genelkurmay Başkanlığı, ‘’basın yayın organları hakkında değerlendirme raporu hazırlandığı’’ şeklindeki haberlerin ardından, konuyla ilgili adli soruşturma başlatıldığını bildirdi.
Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan açıklamada, ‘’8 Mart 2007 günü Genelkurmay Başkanlığının basın yayın organları hakkında değerlendirme raporu hazırladığı şeklindeki haberlere medyada yer verilmiştir. Konu ile ilgili adli soruşturma başlatılmıştır’’ denildi.
|
/ ANKARA
09.03.2007
|
|
|
Başoğlu: Bu ayırım demokrasiye zarar verir |
Sağlık-İş Başkanı Mustafa Başoğlu, Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan “Akredite Basın ve Yayın Organları Yeniden Değerlendirmesi” konulu andıçta Türk basınının “TSK yandaşları” ve “TSK karşıtları” olarak ikiye ayrılmasının hem Türk Silâhlı Kuvvetleri’ne hem de ülke demokrasisine zarar vereceğini belirtti.
Başoğlu, açıklamada, şunları kaydetti: “Biz başından itibaren darbelere ve ihtilallere karşıyız. Bu karşı oluşumuzu son olarak 28 Şubat’ta gösterdik. Ama bu askeri sevmediğimiz anlamına gelmez. TSK iç politikaya karıştığı, hükümetler üzerinde denetim organı olarak durduğu ve ‘Siyasiler her şeyi kötü yapar, biz gelir düzeltiriz’ anlayışı değişmediği sürece elbette bazı komutanların demeçlerini eleştirmek, demokratik bir ortamda herkesin hakkıdır. TSK içinde yanlış yapanları eleştirmek, topyekûn Türk ordusunu eleştirmek anlamına gelmez. Demokrasiyi işletmek askerin iznine bağlı değildir” dedi.
|
Recep GÖREN
/ ANKARA
09.03.2007
|
|
|
Kadın vekillerin başörtüsü sansürü |
TBMM’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü konuşan kadın milletvekilleri kadınların her türlü sorununa değindi ama başörtüsü yasağını ağızlarına almadı. Kamusal alan bahanesiyle yürütülen kanunsuz başörtüsü yasağına hiçbir parti temsilcisinin değinmemesi şaşkınlıkla karşılandı.
Şiddet, ekonomik bağımsızlık, kadın vekil sayısının arttırılması, maçoluk, taciz, cinsiyet ayrımcılığı, doğum izni, kadın-erkek eşitliği gibi bir çok konuda görüşlerini dile getiren kadın vekiller başörtülü öğrencilerin üniversitede okuyamamalarını görmezlikten geldi.
Kendi günlerinde kadınların bütün sorunlarını dile getirmesi beklenen kadın vekiller birbirleriyle tartışmaktan da geri kalmadı.
Kadınların karşılaştığı eşitsizlikleri anlatan Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Türkiye’de herkesin eğitim hakkına erişimde yasalar önünde eşit olduğunu ancak cinsiyete dayalı eğitim eşitsizliklerinin hâlâ sürdüğünü söylemekle yetindi.
Anavatan Partisi Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı, kadının yalnızca annelikle özdeşleştiren bir çerçeveye sığdırılmasını eleştirirken, CHP Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, kadının Atatürk devrimlerinin temel hedefi olduğunu, “şeriatın kaldırılması, yeni Medenî Yasanın kabulü ile Türk kadınının, saklı kaldığı kafeslerin ardından, kapatıldığı haremlerden çıktığını, erkeklerle eşit haklara sahip bir vatandaş kimliğini aldığını” anlattı.
AKP İstanbul Milletvekili Güldal Akşit, kız çocuklarının okullaşma oranını arttırmak istediklerini söyledi.
Kamusal alandan çıkamıyorlar
Kadın vekillerin başörtüsü yasağını görmezlikten gelmesini Yeni Asya’ya değerlendiren Mazlumder Genel Yönetim Kurulu Üyesi Dilek Erdem Özbek, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kadın hakları alanında ilk adımı kendilerinin attığını söylemesine rağmen özellikle başörtüsü alanında herhangi bir gelişmenin kaydedilmediğine dikkat çekti.
Özbek, “301’de nasıl direniyorlarsa, başörtüsünün de üstünü kapatıyorlar. Suya sabuna dokunmuyorlar. Kıyısından köşesinden geçiyorlar. Her konu açıldığında teyet geçiyorlar. Bu konuda kendilerini riske etmek istemiyorlar. Kadınlarla ilgili bir çok konuda konuşuluyor ama birşey yapılmıyor. Başörtüsüne hiç değinilmiyor bile. Kamusal alan tartışması içinden çıkamıyorlar” dedi. Bir çok vatandaşın AKP’ye muhafazakâr olduğu ve başörtüsü yasağını kaldıracağı beklentisiyle oy verdiğini hatırlatan Özbek, “Bugün bir çok kişide ‘onlar da sözlerini tutmadı’ şeklinde genel bir kanaat var. Hükümet sözcüleri defalarca bu konuda söz vermediklerini de açıkladılar. Hep ‘biz söz vermedik’ tavrı sergiliyorlar ama neticede bu bir haktır” şeklinde konuştu.
|
Kemal BENEK
/ ANKARA
09.03.2007
|
|
|
Yasak büyük ayrımcılık |
DYP Genel Başkan Danışmanı Nevval Sevindi, kadın ev erkeğin, toplumun iki kanadı olduğuna dikkat çekerek, başörtüsü yasağının da büyük bir ayrımcılık olduğunu ifade etti. Sevindi. iktidara geldikleri takdirde üniversitelerdeki başörtüsü yasağını kaldıracaklarını söyledi.
Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla DYP Fatih İlçe Kadın Kolları Teşkilâtı’nın düzenlediği toplantıda bir konuşma yapan Nevval Sevindi, kadınların sorunlarına dikkat çekti.
Kadınların, geleneksel ve genel olmak üzere iki alanda sorunları olduğunu ifade eden Sevindi, İslâmın ve Türk geleneklerinin kadına özel bir yer verdiğini de konuşmasında örneklerle dikkat çekti. Dünya kadınlarının esas sorununun yoksulluk olduğunu söyleyen Nevval Sevindi, “En yoksulların yüzde 70’ini kadınlar oluşturuyor. Savaşta en çok mağdur olan kadınlar. Tecavüze ve şiddete maruz kalıyorlar dünyanın birçok yerinde. Amerika aile içi şiddette bir numara. Almanya’da bütün yabancılar arasında aile içi şiddet oranı yüzde 50, Alman ailelerlerde ise bu oran yüzde 40, yani arada çok bir fark yok” dedi.
Dünyadaki üretimin yüzde 60-70’inin kadınlar tarafından sağlanmasına rağmen gelirin yüzde 10’unun kadınlara ulaştığını da dile getiren Sevindi, kadının varlığının maddi güce dönüşmediğini söyledi. “Yüzyıllardan beri devam eden kadınların mücadelesi ancak yirminci yüzyıl sonlarında, yirmi birinci yüzyılın başlarında meyvelerini verebildi ve bugün dünyada yüzde 25 oranında kadınlar mecliste yer almakta” diyen Sevindi, Türkiye’de ise bu oranın yüzde 4.4 olduğunu belirtti.
Sevindi, bütün sorunlara rağmen, kadınların kendilerine verdikleri değerin çok önemli olduğunu da vurguladı. Toplumun daha iyiye gidebilmesi için erkeğe olduğu kadar kadına da ihtiyaç olduğuna değinen Sevindi, şöyle devam etti:
“İsmail Gaspıralı şöyle der, ‘İki kanadı olmayan kuş uçamaz’. Kuşun bir kanadı kadınsa, bir kanadı erkektir. Bir kanadı var, bir kanadı yok, nasıl Türkiye uçabilir? Türkiye’nin uçmasını sağlamamız lâzım. Diğer kırık kanadı tamir etmek ve Türkiye’nin uçmasını sağlayıp, dünyada hak ettiği yere gelmesini sağlamak kadınların görevi.”
Sevindi, mevcut hükümet yetkililerinin, başörtüsü yasağını ayırımcılık olarak ifade etmelerine rağmen yasağın sürdüğü, kendilerinin bu konuda ne düşündükleri sorusuna, “Bunun büyük bir ayırımcılık olduğunu düşünüyorum. Varsayalım ki başörtüsü bir siyasî simge ve şeriat devleti istemek. Benim savunmam, bu düşünceye sahip erkeğin girebilirken kızın girememesinin ayırımcılık olduğu üzerineydi. Sayın Genel Başkanın da zaten bu konuda açıklamaları var. Üniversitelerde başörtüsü sorununun kaldırılacağını ve herkesin özgür olarak okuyabileceğini, okuması gerektiğini savunuyor. Ben de bunu savunuyorum. İnşallah iktidara getirirseniz biz bunu yapacağız” şeklinde cevap verdi.
DYP Fatih İlçe Kadın Kolları’ndan çok yasıda kadının katıldığı toplantıda, DYP Fatih İlçe Başkanı Ali Kemal Aksoy ve Fatih İlçe 2. Başkanı Hüseyin Efkari de hazır bulundu.
|
Naciye KAYNAK
/ İSTANBUL
09.03.2007
|
|
|
Irak toplantısı İstanbul’da yapılacak |
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Bilman, İstanbul’da Irak’a komşu ülkeler, BM Güvenlik Konseyi Daimi üyeleri ve G-8 ülkeleri temsilcilerinin katılacağı bir toplantı yapılması fikrinin “genel kabul gördüğünün” anlaşıldığını söyledi.
Bilman, Dışişleri Bakanlığının haftalık basın toplantısında, bir soru üzerine Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Kıbrıs Türkleri veya adanın tümü adına hukuk tasarruflarında bulunma yetkisi bulunmadığını söyledi. Bilman, “Avrupa Sivil Havacılık Örgütü Eurocontrol’ün bütün Orta Doğu bölgesini ve Güney Akdeniz hava trafiğini Rum yönetimine teslim eden planlar yaptığı” yolundaki haberler hatırlatılması üzerini ise “Bu söz konusu değil” dedi.
10 Mart Cumartesi günü Bağdat’ta, ardından da Kahire ve İstanbul’da çeşitli seviyelerde düzenlenmesi beklenilen Irak’a komşu ülkeler toplantılarıyla ilgili soruyu da cevaplayan Bilman, Bağdat yönetiminin bu hafta sonundaki toplantı için komşu ülkeler ile BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesine davet yaptığını kaydetti. Türkiye’nin bu toplantıların devam etmesini ve konuya olan ilginin sürmesini arzu ettiğini belirten sözcü, henüz kesinleşmemekle birlikte, Bağdat toplantısından sonra Kahire’de komşu ülkelerin dışişleri bakanlarının, bunu takiben de İstanbul’da komşu ülkelerin yanı sıra BM Güvenlik Konseyi 5 daimi üyesi ile G-8 ülkeleri temsilcilerinin bir araya gelmesinin söz konusu olduğunu bildirdi. Bilman, ancak toplantı tarihinin henüz kesinleştirilmediğini kaydetti. Sözcü Bilman, ayrıca İsrail’in Haremüşşerif’te yaptığı kazı çalışmalarıyla ilgili olarak Türkiye’den gönderilecek heyetin kimlerden oluşacağı ve gidiş tarihinin henüz kesinleşmediğini bildirdi.
|
/ ANKARA
09.03.2007
|
|
|
Müzakere iyi anlayışla tamamlanmalı |
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Türkiye-AB müzakere safhasının önemine işaret ederek, ‘’bu dönemin karşılıklı iyi anlayış doğrultusunda tamamlanması gerektiğine inanmaktayız’’ dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, AB Komisyonu’nun Kurumlararası İşbirliği ve İletişimden sorumlu Başkan Yardımcısı Margot Wallström
ve beraberindeki heyeti kabul ederek bir süre görüştü. Görüşmenin basına açık bölümünde konuşan Bakan Şener, Türkiye AB ilişkilerinin önemli bir aşamaya geldiğini belirterek, her hafta bakanlar kurulu gündeminin değişmeyen maddelerinden birinin AB ile ilişkiler olduğunu ve gelişmelerin ele alındığını anlattı. Sivil toplum örgütlerinin AB sürecinde alacakları rolün önemine işaret eden Bakan Şener şöyle devam etti:
‘’Ne kadar aktif tutum sergilerlerse sivil toplum kuruluşları hem AB kamuoyunun oluşması hem Türk kamuoyunun hazırlanarak zeminin oluşturulmasında temel rol oynayacaklardır. Sivil toplum kuruluşlarının çabalarına önem veriyoruz. Türkiye AB üyesi değildir ama gençlik ve eğitim programı üyesi 31 ülkeden biri. 40 binden fazla insanımız bu projeden yararlanmıştır. Bu, AB ilişkilerinde gittikçe yaygınlaşan bir tabanı oluşturmaktadır.
Gençlerimizin ortak kültürü paylaşmaları ve dünyaya taşımaları son derece önemli.’’
AB KOMİSYONU BAŞKAN
YARDIMCISI WALLSTRÖM
AB Komisyonunun Kurumlararası İşbirliği ve İletişimden Sorumlu Başkan Yardımcısı Margot Wallström de, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında sivil toplum diyaloğunu ileriye götürme şansı yakalamak istediklerini ifade ederek, AB’nin kapılarının, Türkiye’ye açık olduğunu vurguladı. Wallström, ‘’Biz, Türkiye ile süreci devam ettirmek istiyoruz, müzakereleri sürdürmek istiyoruz, işbirliğimizi güçlendirmek istiyoruz’’ dedi.
|
/ ANKARA
09.03.2007
|
|
|
Bingöl'de 4.8'lik deprem |
Bingöl’de 4.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesinden alınan bilgiye göre, merkez üssü Bingöl’e bağlı Sancak beldesinde, saat 14.35’te 4.8 büyüklüğünde, orta şiddette deprem kaydedildi.Deprem nedeniyle vatandaşlar ev ve iş yerlerini terk ettiler ve panik yaşandı.
|
/ BİNGÖL
09.03.2007
|
|
|
Arınç: TBMM, Köşk seçiminde taraf |
TBMM Başkanı Bülent Arınç, TBMM’nin, cumhurbaşkanı seçiminde taraf olduğunu belirterek, ‘’Çünkü seçim burada olacaktır ve milletvekillerimiz bu seçimi yapacaktır. TBMM, anayasal bir görevi yerine getirecektir. Meclisin kararına, 70 milyon insan gibi Türkiye’deki tüm kurum ve kuruluşlar da saygı göstermek durumundadır’’ dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Yalçındağ ve beraberindeki Yönetim Kurulu üyeleri, Ankara’daki temasları çerçevesinde Arınç ile bir araya geldi. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Arınç, TÜSİAD’ın, kurulduğu günden bu yana çok önemli bir kuruluş olduğunu söyledi. TÜSİAD’ın çeşitli konulardaki açıklamalarını değerlendiren Arınç, bu derneğin, cumhurbaşkanı seçimine yönelik görüşünü önemsediğini kaydetti.
Türkiye için cumhurbaşkanlığı makamının, Anayasa’da öngörülen içeriğinin çok önemli olduğunu belirten Arınç, TÜSİAD’ın, milletin birlik ve bütünlüğünü temsil eden, kurumlar arasındaki beraberliği sağlayan bir makama uzlaşma yoluyla seçim yapılmasını önemli gördüğünü vurguladı.
Arınç, ‘’TBMM, cumhurbaşkanlığı seçiminde taraf olan bir kurumdur. Çünkü seçim burada yapılacaktır ve milletvekillerimiz bu seçimi yapacaktır’’ dedi.
Anayasada cumhurbaşkanlığı seçiminin nasıl olacağının ayrıntılı bir şekilde yer aldığını, A’dan Z’ye yapılacakların öngörüldüğünü belirten Arınç, TBMM’nin de bu görevini her zaman yerine getirdiğini hatırlattı. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Yalçındağ’ın, TBMM’nin iradesine önem veren ve Meclis kimi seçerse onun cumhurbaşkanı olacağını ifade eden düşünceleri, belki malûmu ilândır ama TÜSİAD Başkanı tarafından ve TÜSİAD’ın görüşü olarak, tekrar, bunu duymaya arzu edenlere iletilmesinde de fayda görüyorum. TBMM, bu seçimi yeri geldiğinde en güzel şekliyle yapacaktır, Anayasal bir görevi yerine getirecektir. Ve Meclisin kararına da şüphesiz 70 milyon insan gibi Türkiye’deki bütün kurum ve kuruluşlar da saygı göstermek durumundadır.’’
|
/ ANKARA
09.03.2007
|
|
|
“Güneydoğu’nun şehitleri” ifadesine soruşturma |
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ABD’nin Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Joseph Ralston ile görüşmede “Güneydoğu’nun şehitleri” ifadesini kullandığı gerekçesiyle CHP Hakkari Milletvekili Esat Canan hakkında soruşturma başlattı.
Soruşturma kapsamında görüşmede bulunan AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu savcılarından Metin Sezgin’e şahit olarak ifade verdi. Hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 215. maddesinde düzenlenen “suçu ve suçluyu övme” suçundan soruşturma başlatılan Esat Canan’ın sözlerinde suç unsuru bulması halinde, Başsavcılık Canan’ın dokunulmazlığının kaldırılarak, yargılanması için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na fezleke gönderecek.
|
/ ANKARA
09.03.2007
|
|
|
Erdoğan ve 3 bakan hakkında suç duyurusu |
Şefkat-Der Genel Başkanı Hayrettin Bulan ve dernek üyesi 4 kadın, “kadının korunmasına yönelik kanun ve genelgeleri hayata geçirmeyerek görev ihmali yaptıklarını” öne sürdükleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu hakkında suç duyurusunda bulundu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusu dilekçelerini verdiktan sonra Bulan, Ankara Adalet Sarayı önünde basın açıklaması yaptı.
Bulan, her yıl ortalama 500 kadının öldürüldüğünü ve binlerce kadının da gördüğü şiddet nedeniyle sakat kaldığını belirterek, Türkiye’de 20 ilde 33 kadın sığınma evinin bulunduğunu, bunların da kapasitelerinin yetersiz olduğunu söyledi.
Birçok kadının hayati tehlike nedeniyle savcılık ve valiliklere başvurduğunu ancak yine de öldürülmekten kurtulamadığını savunan Bulan, kadınların korunmasına yönelik kanun ve genelgelerin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Bulan, Başbakan Erdoğan ve ilgili bakanlar hakkında çok yönlü soruşturma açılması ve Yüce Divana sevk edilmeleri için suç duyurusunda bulunduklarını kaydetti.
|
/ ANKARA
09.03.2007
|
|
|
Bu proje engelleri ortadan kaldıracak |
Kocaeli’nin Gebze İlçesi Çayırova Belde Belediyesi ve işadamlarının ortaklığı ile hayata geçirilen ve engelli vatandaşlara iş imkanı sağlayan Engelliler İş Merkezi (ENİŞMER), bugün düzenlenen bir törenle açıldı.
Engellilerin istihdamını sağlayacak olan ENİŞMER’in açılış törenine Kocaeli Valisi Gökhan Sözer, AKP’nin görme engelli İstanbul Milletvekili Lokman Ayva, Gebze İlçe Kaymakamı Mehmet Emin Avcı, Gebze Belediye Başkanı İbrahim Pehlivan, Çayırova Belediye Başkanı Faruk Taşcı, Kocaeli İl Genel Meclisi Başkanı Nevzat Gülmen, Gebze Ticaret Odası Başkanı İbrahim Başaran ile protokol üyeleri, işadamları, engelli vatandaşlar ve davetliler katıldı. Açılış öncesi bir konuşma yapan AKP İstanbul Milletvekili Lokman Ayva, engelli vatandaşların topluma kazandırılması konusunda öncelikle engellilere görev düştüğünü belirterek, engellilerin mutlaka “Ben bu işi başarırım” mantığına sahip olması gerektiğini söyledi. Hükümetin engellilere yönelik istihdam çalışmalarından da örnekler veren Milletvekili Ayva, “Kamu sektöründe, engelli çalıştırma oranının yüzde 3’ten 4’e çıkması dahi engelli istihdamını yüzde 33 oranına yükseltti. Son 4 yıl içinde işe yerleştirilen engelli sayısı, 2002’de 12 bin, 2003’te 13 bin, 2004’te 17 bin, 2005’te 23 bin ve 2006’da ise 21 bin kişi oldu. Ancak 2006 yılında bir önceki yıla oranla düşüş oldu. Çünkü istihdam edecek engelli sayısı azaldı. Dört yıl içinde toplamda 80 bine yaklaşan bu rakam, neredeyse Cumhuriyet tarihi boyunca istihdam edilen kadardır” dedi.
Kocaeli Valisi Gökhan Sözer de ENİŞMER’in Türkiye’de örnek alınacak bir proje olduğunu belirterek, bu tür projelerin yaygınlaşmasını temenni ettiklerini söyledi. Açılış töreninin ilk bölümünde ise tekerlekli sandalyesiyle salona girmek isteyen Ali Turan isimli bedensel engelli bir kişi, görevlilere zor anlar yaşattı. Salonun engelliler için yapılan özel bölümü yerine, engelli kişinin görevlilerce merdivenlerden güçlükle indirilmeye çalışılması, başta basın mensupları olmak üzere salondakilerin büyük tepkisine sebep oldu.
Konuşmaların ardından ENİŞMER’in açılışı Vali Sözer, Milletvekili Ayva ve Kaymakam Avcı tarafından yapıldı. Protokol üyeleri daha sonra engellilerin çalıştığı ENİŞMER’i gezerek, çalışmalarla ilgili yetkililer ve çalışan engellilerden bilgi aldı. ENİŞMER’de istihdam olanağı bulan engelli çalışanlar ise işsizliğin çok kötü bir şey olduğunu vurgulayarak, “Daha önce çok fabrikalara gittik ama kendimize göre bir iş bulamadık. Başka bir işimiz olmadığı için sürekli evdeydik. Engellerimiz olduğu için hiçbir iş yapamıyorduk. Şu an İşimizden çok memnunuz. Çok sevinçliyiz. Bize bu kolaylığı sağlayanlara çok teşekkür ederiz” şeklinde konuştu.
Çayırova Belediyesi Hizmet Binası içinde faaliyet gösterecek ve toplam 600 metrekarelik kapalı alana sahip olan ENİŞMER’de şu an için 34’ü engelli toplam 40 kişi istihdam edildi. ENİŞMER’de halen değişik firmalara ait elektrik malzeme montajı, jeneratör malzemesi üretimi ve kutulama bölümleri yer alıyor. Çayırova’da ikamet eden engellilere önceliğin verileceği ENİŞMER’de, asgari ücretle ve sosyal güvenceli olarak çalışacak olan engellilere, maaşları da yine ENİŞMER tarafından ödenecek. Türkiye’de örnek proje olarak gösterilen ve iş bulamayan engellerin istihdam edilmesinin amaçlandığı ENİŞMER’in aylık olarak yaklaşık 3-4 bin YTL kâr etmesi hedefleniyor.
|
/ KOCAELİ
09.03.2007
|
|
|
Okuma-yazma seferberliği |
Mersin’in Silifke ilçesinde okuma-yazma seferberliği başlatıldı. Mersin Vali Yardımcısı ve Silifke Kaymakam Vekili Ahmet Beyoğlu başkanlığında yapılan toplantıda, okul müdürleri ve köy muhtarları tarafından tesbit edilen okuma-yazma bilmeyen vatandaşlara, açılacak kurslarla okuma-yazma öğretileceği belirtildi.
Toplantıda konuşan Beyoğlu, ilçe genelinde okuma-yazma bilmeyen zorunlu eğitim çağı dışına çıkmış 14-45 yaş arası vatandaşlarla ilgili yapılan alan taramasında 65 bayan, 19 erkek olmak üzere toplam 84 kişinin tesbit edildiğini belirterek, okuma-yazma seferberliği başlatılacaklarını bildirdi.
|
/ MERSİN
09.03.2007
|
|
|
Balık ölümleri araştırılıyor |
Bolu Hacetler Gölü’ndeki balık ölümleri ile ilgili Bolu İl Tarım Müdürlüğü yetkilileri araştırma başlattı.
Alınan bilgiye göre, Bolu’nun Yeniçağa ve Dörtdivan ilçeleri arasındaki Hacetler Gölü’ndeki balıklar henüz bilinmeyen bir sebeple ölerek kıyıya vurdu. Bolu Tarım Müdürlüğü yetkilileri Hacetler Gölü’ndeki balık ölümleri konusunda araştırma başlattıklarını söylediler.
Yetkililer, ‘’Ölen balıklardan ve gölün suyundan numune aldık. Yapacağımız incelemeler sonucu balıkların neden öldüğü ortaya çıkacak’’ diye konuştular.
|
/ BOLU
09.03.2007
|
|
|
Kars'ta tipi ve buz |
Kars’ta iki gündür etkili olan tipi sebebiyle köylüler evlerine kapanırken, çatılardan sarkan buzların eğilmesi ilginç görüntü oluşturdu.
Özellikle yüksek rakımlı köylerde etkili olan şiddetli tipi, köylerin il ve ilçelerle bağlantısını kesme noktasına getirdi. Kapı ve pencerelerin donduğu Çakmak köyünde evinin önündeki karı temizleyen Kazım Babür adlı vatandaş, tipiden dolayı zor anlar yaşadıklarını ifade ederek, kışın büyük güçlük çektiklerini söyledi. Köyde, iplere asılan donmuş çamaşırlar dikkat çekerken, rüzgâr sebebiyle eğrilen buzlar tipinin şiddetini ortaya koydu. Kars İl Özel İdaresi’ne bağlı Köy Hizmetleri ekipleri de, tipinin en yoğun olduğu Çakmak köyünde kar temizleme çalışması yaptı.
|
/ KARS
09.03.2007
|
|
|
Akyüz, bugün taburcu edilecek |
Bağdat’ta 9 Ocakta düşen uçaktan yaralı kurtulan Abdülkadir Akyüz, yarın tedavi gördüğü Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden taburcu edilecek.
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Nihat Tosun, hastanedeki tedavisi tamamlanan Akyüz’ün bugün sabah saat 10.00’da taburcu edileceğini bildirdi. Tosun, 20 Ocaktan beri hastanede özel bir bölümde tedavi altında bulunan Akyüz’ün, taburcu edilmeden önce hastanede ailesiyle birlikte basın mensuplarının sorularını cevaplayacağını söyledi. Öte yandan, Akyüz’ün hafızasının tam olarak yerine gelmediği, ancak kaza öncesinde yaşananların büyük bölümünü hatırlayabildiği bildirildi.
|
/ ANKARA
09.03.2007
|
|
|
Ankara'da, Kocaeli için su zirvesi |
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Yuvacık Barajı’nın geçen yıl şehrin ihtiyacı olan 128 milyon metreküp suyu karşılayamaması üzerine kısa süreli su kesintisinin ardından bütün imkânlarını seferber ederek, yerel su kaynakları ile sorunu çözmeyi başardı.
Barajın yetersiz olduğunun ortaya çıkması üzerine köklü çözümler arayan Büyükşehir Belediyesi, Ankara’da zirve toplantıları yaptı. Toplantılarda, kentin su ihtiyacına acil çözüm amacıyla yaptırılması düşünülen Sapanca Gölü ile Yuvacık Barajı arasındaki hattın mali desteği ele alındı. Yaklaşık 20 milyon dolara mal olabileceği düşünülen hat için İller Bankası Genel Müdürü Hidayet Atasoy, destek sözü verdi.
|
YENİ ASYA
/ KOCAELİ
09.03.2007
|
|
|
Boğaza ikinci tüp tünel |
İstanbul’un iki yakasını denizin altından bağlayacak lastik tekerlekli araçların geçebileceği yeni tüp tünel projesine yerli ve yabancı firmalar büyük ilgi gösteriyor. İhale sürecine daha uzun bir süre bulunmasına karşın yurt dışından ve yurt içinden çok sayıda firma şimdiden şartname satın aldı.
Ulaştırma Bakanlığı Demiryolları, Limanlar, Hava Meydanları İnşaatı (DLH) Genel Müdürü Ahmet Arslan, yaptığı açıklamada, İstanbul Boğazı’nda 2004 yılı Mayıs ayında Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi inşaatının başladığını, demiryolu tüneline ek olarak, Boğaz geçişindeki karayolu trafiğini rahatlatacak karayolu tünelinin yapımı için adım atıldığını hatırlattı.
Denizin altından iki kıtayı birleştirecek karayolu tünelinin, Yap-İşlet-Devret Modeli ile hayata geçirileceğini kaydeden Arslan, uluslar arası ihaleye katılmak için yurt dışından ve yurt içinden çok sayıda firmanın şartname satın aldığını, ihaleye büyük ilgi gösterildiğini belirtti.
Arslan, pek çok firmanın da ihaleye katılmak üzere çeşitli sorular yönelttiğini, bunları cevapladıklarını anlatarak, şartname satın alacak firmaların sayısının daha da artmasını beklediklerini kaydetti. Tekliflerin, 12 Haziran’da alınacağını bildiren Arslan, yıl sonunda yeni tünel için ilk kazmanın vurulmasının planlandığını söyledi. Fizibilite, yatırım ve işletme süresi yönünden en iyi teklifin ihaleyi kazanacağını vurgulayan Arslan, ihaleye gösterilen ilginin, projenin başarıya ulaşacağını ortaya koyduğunu belirtti.
Alınan bilgiye göre, yurt içi ve yurt dışından ihale şartnamesi satın alan firmalardan bazıları şöyle: “Alarko, Enka, Nurol, Kiska, Yapı Merkezi, Yüksel İnşaat, İçtaş, Tekfen, Güriş, Vinci (Fransa), Strabag ve Siemens (Almanya), OHL (İspanya), Astaldi (İtalya).’’ Bu arada, henüz ihale şartnamesi satın almamasına karşın yurt içi ve yurt dışından pek çok firmanın ihaleyle yakından ilgilendiği, bu firmaların ihaleye ortak girişim olarak teklif vermelerinin beklendiği öğrenildi.
İKİ KATLI VE İKİ ŞERİTLİ GEÇİT,
KAZLIÇEŞME-GÖZTEPE ARASI OLACAK
Projenin, Avrupa yakasında, Florya-Sirkeci Sahil Yolu’nun (Kennedy Caddesi) Kazlıçeşme mevkinden başlayarak, Anadolu tarafında Ankara Devlet Yolu’nun Göztepe Kavşağı mevkinde biteceğini ifade eden Arslan, Boğaz’ın altından geçen tünelli bölümün iki katlı ve ikişer şeritli olacağını, sadece hafif araçların tünelden geçiş yapabileceğini, ağır vasıtaların tüneli kullanamayacağını, tünelin uzunluğunun toplam 5.4 kilometre olacağını anlattı. Ahmet Arslan, projenin, araçları İstanbul’un Anadolu yakasında yoğunluk olan noktadan tünele alarak Avrupa yakasında belirli bir noktaya çıkaracağını, şehir içi trafiğin azaltılmasında bunun büyük bir avantaj olduğunu vurguladı.
|
/ ANKARA
09.03.2007
|
|
|
Dünya camilerine Demirci halısı |
Manisa’nın Demirci ilçesinde ilmik ilmik dokunan halılar, dünya genelindeki 3 bin, Türkiye genelinde ise 19 bin caminin yer döşemelerini süslüyor.
ABD, Avustralya, Japonya, İngiltere, Fransa ve Şili de dahil 22 ülkedeki camilere halı üretimi yapan firma, Kazakistan Cumhurbaşkanlığı konutuna ait mescidin de halı döşemesini yaptı. İstanbul Süleymaniye, Edirne Selimiye, Japonya Tokyo Camisi, Almanya Berlin Şehitlik Camisi, Kazakistan Nur Astana, Şili San Diego İslâm Camisi, Demirci halısıyla döşenen camilerden yalnızca birkaçı. Özkul Halıcılık Ltd. şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Ali Rıza Özkul, yaptığı açıklamada, 1912 yılında el halısı üretimi yapmaya başlayan ve köklü halıcılık geçmişi olan Özkul ailesinin 1952 yılında Türkiye’nin ilk halı fabrikasını kurduğunu, kendilerinin de bu üretimi 4. kuşak olarak sürdürdüklerini anlattı.
Geleneksel Türk motiflerine bağlı kalınarak üretilen saf yün cami halısını çok farklı ve özel kaliteyle 5 bin metrekarelik alanda 90 çalışanıyla birlikte ürettiklerini belirten Özkul, isteğe göre Yeni Zelanda ve Libya’dan da ithal yün getirdiklerini kaydetti. Avrupa ülkelerindeki camilere ürettikleri halının döşenmesi için Almanya’da özel bir ekip kurduklarını kaydeden Özkul, Japonya ve Kazakistan’a da özel ekip gönderdiklerini, halı döşemesini bu kişilerin yaptığını ifade etti.
|
/ DEMİRCİ
09.03.2007
|
|
|
Kızılırmak'ın suyu umut oldu |
Ankara’nın Gölbaşı İlçe Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Hulisi Gürpınar, Kızılırmak Nehri’nin Ankara’yı susuzluktan, Mogan ve Eymir göllerini ise bataklıktan kurtarabileceğini söyledi.
Gürpınar, yaptığı açıklamada, Büyükşehir Belediyesinin Kızılırmak’tan su getirme projesi bulunduğunu belirterek, bu projenin bir an önce hayata geçirilmesini istediklerini ifade etti. Azerbaycan’ın başşehri Bakü’den Türkiye’ye binlerce kilometrelik döşenen boru hattıyla petrol getirildiğine dikkati çeken Gürpınar, şunları kaydetti: ‘’Bakü’den petrol getirilirken, neden 80 kilometre ötedeki bir nehirden su getirilemesin? Kızılırmak Nehri’nden gelecek su, Ankara’yı susuzluktan, Mogan ve Eymir göllerini ise bataklıktan kurtaracak.’’
|
/ ANKARA
09.03.2007
|
|
|
Kerime Nineye anlamlı hediye |
Amasya’da yıllardır tek başına yaşayan 70 yaşındaki kadına, hayırseverlerin desteği ile alınan çamaşır makinesi hediye edildi.
Edinilen bilgiye göre, yıllar önce eşini kaybeden ve çocuğu olmadığı için de Bahçeleriçi Mahallesi’nde bir hayırsever tarafından tahsis edilen ahşap evinde yaşayan Kerime Karataş (70), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde farklı bir sevinç yaşadı. Hayırseverlerin desteği ile alınan çamaşır makinesi Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü yetkilileri ve çeşitli kadın derneklerinin üyeleri tarafından yaşlı kadına teslim edilirken, Karataş, katkıda bulunanlara teşekkür etti. Sevinçten gözyaşlarına hakim olamayan yaşlı kadının, ilk kez bir çamaşır makinesi olduğunu ifade ederken, duygularını anlatmakta da zorlandığı gözlendi.
|
/ AMASYA
09.03.2007
|
|
|
Urfa'da tek kişilik protesto |
Şanlıurfa’da 70 yaşındaki bir kadın, ‘’8 Mart Dünya Kadınlar Günü’’ faaliyetleri çerçevesinde, dünyanın çeşitli bölgelerindeki savaşlarda kadınlara yönelik şiddeti protesto etti. Karakoyun İş Merkezi önünde, elinde, ‘’Bugün dünya kadınlar günü!
Irak’ta kadınlar tecavüze uğrayıp, asılırken dünya devletleri ve dünya kadınları neredeydi? Zalim zulmünde boğulacaktır’’ şeklinde bir pankartla tek kişilik eylem yapan Hanım Çiçek (70), gazetecilere yaptığı açıklamada, dünyanın çeşitli ülkelerinde ve özellikle Çeçenistan, Filistin ve Irak’ta yaşanan savaşlarda en çok kadınların mağdur olduğunu söyledi. Daha sonra elindeki pankartı iş merkezinin duvarına asan Çiçek, pankartın önünde bir süre oturma eylemi yaptı.
|
/ ŞANLIURFA
09.03.2007
|
|
|
Çocuğunuzun ateşi çıkarsa... |
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tunç Fışgın, ateşli çocuğu hastahaneye götürmeden önce tedbir almanın hayatî önem taşıdığını söyledi.
OMÜ Şehir Polikliniği’nde düzenlenen Hasta Eğitim Semineri’nde Doç. Dr. Tunç Fışgın, “Ateşli Çocuk” konulu sunum yaptı. Çocukların hastalıklarında en sık ateş şikâyetiyle sağlık kuruluşlarına başvurduklarını belirten Fışgın, ateşin basit bir üst solunum yolu enfeksiyonunun belirtisi olabileceği gibi hayatı tehdit edici menenjit ya da farklı hastalıkların bir bulgusu da olabileceğini kaydetti.
Ailelerin ateşli olan çocuklarını bir sağlık kuruluşuna götürünceye kadar bazı tedbirleri alması gerektiğini konusunda uyarılarda bulunan Fışgın, “Genel bir yaklaşımla koltuk altı 37.5 santigrat derece yüksek ateş olarak kabul edilir. Ateşli bir çocukta öncelikle yapmamız gereken çocuğun ateşini düşürmeye yardımcı olmak. Çocuğun üstünü soyalım. Bu uygulama ateşin düşürülmesinde ilâçlara yardımcı olur. Küçük çocuklarda ateşi düşürmek için etkili bir yöntemdir. Banyo yaptırılarak ateş düşürülebilir. Sıcaklık 27-30 santigrat derece olmalıdır. Başı da içine alacak şekilde 5-10 dakika duş yeterlidir. Buzlu su ya da soğuk su kullanılmaz. Banyo suyuna alkol, sirke ya da katkı maddeleri eklenmez. Ateş bir hastalık değil, bir hastalık belirtisidir. İlk önlemi aldıktan sonra ateşe neden olan hastalığı tanımlamak için mutlaka hekimle görüşmek gerekmektedir” diye konuştu.
|
/ SAMSUN
09.03.2007
|
|
|
|