Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

DP dönemi paşalarına Genelkurmay'dan tavır

Onlar Kurtuluş Savaşı’nda görev yaptılar. Onlar ordunun en üst kademesine yükselip genelkurmay başkanı oldular. Ve onlar Devlet Mezarlığı’na alınmadılar. Kimdi onlar ve neden Devlet Mezarlığı’na alınmadılar?

ÖNCE bazı bilgileri sıralamama izin veriniz: Demokrat Parti’nin ilk Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut’tu.

Orgeneral Yamut, dört yıl görevde kaldı, sonra DP milletvekili olarak Meclis’e girdi. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden sonra yargılanmak üzere Yassıada’ya götürüldü. Orada vefat etti.

Orgeneral Yamut’tan sonra Orgeneral Nurettin Baransel, Genelkurmay Başkanı oldu. Bir yıl görevde kaldı. Ama askeri müdahaleye kadar hep Yüksek Askeri Şûra Üyeliği yaptı. 27 Mayıs’ta emekli edildi.

DP döneminin 3. Genelkurmay Başkanı, Orgeneral Hakkı Tunaboylu oldu.

1957 yılına kadar görevde kaldı

Tunaboylu, 1958’de vefat ettiğinde büyük bir törenle Cebeci Şehitliği’nde toprağa verildi.

DP dönemi genelkurmay başkanlarını yazmaya devam edelim: Ekim 1957-Ağustos 1958 döneminin Genelkurmay Başkanı, Orgeneral Feyzi Mengüç’tü.

DP döneminin son Genelkurmay Başkanı, Orgeneral Rüştü Erdelhun’du. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden sonra Yassıada’ya götürüldü. İdama mahkûm oldu; cezası ömür boyu hapse çevrildi. 1964 yılına kadar cezaevinde kaldı.

’DP’Lİ PAŞALAR’ GİREMEZ!

Yukarıdaki bilgilerden sonra, sizi daha yakın bir tarihe götüreceğim.

12 Eylül 1980’de yönetime el koyan Milli Güvenlik Konseyi, 10 Kasım 1981’de Devlet Mezarlığı yapılması kararı aldı.

Kurtuluş Savaşı’na katılan subaylar ve cumhurbaşkanları buraya defnedilecekti.

Devlet Mezarlığı, 30 Ağustos 1988’de açıldı. Hangi komutanların defnedileceğine Genelkurmay karar verdi. DP dönemine kadar genelkurmay başkanlığı yapmış tüm komutanların mezarları buraya nakledildi.

Sadece Mareşal Fevzi Çakmak’ın mezarı, ailesinin isteği üzerine Eyüp Sultan’da Nakşibendi şeyhi Küçük Hüseyin Efendi’nin mezarının yanında kaldı.

DP döneminin genelkurmay başkanları Devlet Mezarlığı’na alınmadı.

Diyeceksiniz ki, onlar Kurtuluş Savaşı’na katılmamışlardır belki...

Hayır katıldılar.

Nuri Yamut 4 Ocak 1920; Nurettin Baransel 1 Mart 1921; Hakkı Tunaboylu 31 Temmuz 1921; Rüştü Erdelhun 2 Nisan 1921’de Anadolu’ya gizlice gelerek Milli Ordu’ya katılmışlardı.

DP’nin emekli ettiği Orgeneral Nafiz Gürman, 8 Şubat 1921’de Milli Ordu’ya katılmıştı. Diğerlerine göre Ankara’ya daha geç geldi. Ama Gürman, Devlet Mezarlığı’na defnedildi.

Diğerleri niye yoktu? Yasa, “Kurtuluş Savaşı’nda tümen komutanlığı yapan komutanlar defnedilir” diyor.

Ama Devlet Mezarlığı’na defnedilen Salih Omurtak, Nuri Yamut’la aynı dönemde Milli Ordu’ya katılmıştı. Rütbeleri aynıydı. Ama Yamut alınmadı.

MUĞLALI, DEVLET MEZARLIĞINA

DP’nin emekli ettiği Gürman ve Omurtak gibi paşaların mezarları Devlet Mezarlığı’na getirilirken, DP dönemi genelkurmay başkanları neden nakledilmemişti?

Hani diyebilirsiniz ki, “Ama onların bazıları yargılandı, hüküm giydi”.

1943’te Van’ın Özalp İlçesi’nde 33 köylünün kurşuna dizilmesi emrini verdiği için Orgeneral Mustafa Muğlalı, 20 yıl hapis cezası aldı.

Orgeneral Muğlalı’nın naaşı Devlet Mezarlığı’nda!

Sonuç:

Bu işlerin unutulmuşlukla, hapislikle, rütbeyle aslında pek ilgisi yok. İşi kılıfına uydurabilirsiniz fakat amacını gizleyemezsiniz.

27 Mayıs 1960’ta üsteğmen, yüzbaşı rütbesinde olan askerler, 1988’de Genelkurmay’ın üst tepesindeydi.

DP dönemini yakından yaşamışlardı.

Hürriyet, 4.3.2007

Soner YALÇIN

05.03.2007


 

Darbe yap, ama fikir söyleme..

Darbe yaptığında..

Dillerini ceplerine sokanlar..

Şimdi gazaba geldiler:

- Hain..

- Bölücü..

- Bunak..

Öfke kime? Kenan Evren’e.

Neden?Çünkü eyalet sisiteminden bahsetmiş..

Sövene..

Sayana..

İhbar için kuyruğa girene bakılırsa..

Türk düşün ve demokrasi hayatının ruhu özetleniveriyor:

‘Darbe yap ama fikir söyleme’

***

Fikir de..

Hani...

Bilinmedik derin bir cevher olsa..

Almanya eyalet..

İsviçre eyalet..

ABD eyalet...

Bizdeki ‘vatansever saz heyeti’ orada olsa..

Cehaletlerine mi son verirlerdi, şamatayı mı keserlerdi..

***

Eyalet sisitemiyle yönetilen herhangi bir ülkede ‘bölünme’ tehlikesi duydular mı?

Gördüler mi?

Kokladılar mı?

Biz güya üniteriz ama, hergün ‘bölünüyoruz’ şamatasından gına geldi..

Bu ortalarda sallanıp, yuvarlanan zevata soracaksın:

Üniter ile federal arasında ne fark var?

Eminim ki, alayı ‘federal’ ya da ‘eyalet sisitemini’ toprak verme sanmakta..

Halbuki federal de eyalet sisitemi de, aynen üniter gibi idari bir yapılanma biçimi..

Ne bölünmeyle, ne de toprak vermveyle yakından ve de çok çok uzaktan alakalı değil..

Üstelik de Türkiye gibi gelişmemiş, bölgeler arası uçurumları içinde barındıran, doymamış bir ülkede bu tür bir idari yapılanma pek mümkün değil..

***

İstanbul’un Şişli ilçesi ile..

Bitlis’in Yedisu ilçesi arasındaki gelir farkını..

Yıllarca yazar dururum...

Çünkü ikisi arasındaki fark iki yüz yetmiş dört mislidir..

Bu müstehcen durum, kimsenin ‘bölünüyoruz’ avazelerine muhatap olmadı..

Ama eski bir darbeci ‘eyalet’ der demez sazendeler ortaya döküldü..

Ne mantık ama?

Çakar çakmaz çakan mantık..

***

Tabii Evren de..

12 Eylül darbesinin sonucunu..

Herhalde görmüştür..

Buralarda gelişmiş birçok ülkedeki idari sisitemi telaffuz bile olay oluyor..

Bu fikrin sefaleti mi?

Yoksa sefaletin fikri mi, belli değil..

***

Evren’i askeri darbe nedeniyle yargılamak isteyen savcı Sacit Kayasu’nun yazdığı ‘iddianame’ nedeniyle hayatı değişmişti..

Aynı Van Savcısı Ferhat Sarıkaya gibi..

‘Darbe’ soruşturursan fena...

Hem de ‘çok fena’..

Basma kalıp tekrarın dışına doğru hafifçe seyirtir isen, ona soruşturma..

Ona tetkik..

Ona dava açmak çok iyi..

Hem de çok iyi..

Evren darbeyle, zulümle, acıyla, idamla, hapisle, işkence yarattığı Türkiye’nin zihinsel atmosferini ‘bir vatandaş’ gibi görüyordur..

Kimbilir, belki bir vatandaş gibi de yaşayacak..

***

‘Darbe yap ama fikir söyleme’

12 Eylül’ün Türkiyeyi getirdiği nokta..

Öyle hale geldi ki, darbeyi yapanı bile bunaltmaya başladı..

Ama ona da her bunalana yapacakları muameleyi yapmaya niyetli gibiler..

Ancak, bu tablo da dünyayı bunaltabilir..

Onu da unutmamalı..

Star, 4.3.2007

Mehmet ALTAN

05.03.2007


 

Provokasyonlara dikkat!

Kritik günlere geldik, cumhurbaşkanlığı seçimine kısa bir süre kaldı. Mart ayı içindeyiz, nisanda seçim var, Çankaya için takvim işlemeye başlayacak, adaylık başvuruları, turlar ve final... Mayısın ortasında devir teslim. Sezer gidecek, Köşk’e bir başkası taşınacak.

Seçimi provoke etmek isteyen marjinal kesimlerde hareketlilik söz konusu. Erken seçim dendi olmadı, sine-i millet tutmadı, toplantı için 367 şartı taraftar bulmadı.

Şimdi sırada sokaklar ve meydanlar var. Yeni ve tehlikeli bir kampanyanın eşiğindeyiz. İşaretleri gelmeye başladı. Aşırı sol ve ideolojik unsurlar, sivil toplum örgütü adı altında cumhurbaşkanlığı seçimini provoke etmek için tehlikeli ‘eylem planları’ hazırladı. Çok tehlikeli senaryolar yazdılar. Mart ayı zor geçmeye aday. Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin uzatılmasından başka seçenek kesmiyor onları. İmza kampanyası başlatan dernekler var. Bu da mümkün değil.

Sezer’i Çankaya’ya taşıyanlar bin pişman. Çok ağır bedel ödediler, hemen hepsi sandıkta boğuldu. Böyle bir seçeneğin bu Meclis’ten geçme ihtimali sıfır. Bu dönemde bünyelerinde askeri unsurlar bulunduran ulusalcı kuruluşlara dikkat... ODTÜ Mezunları Derneği, Ankara’da toplantı için 500 derneğe mektup gönderdi, tek gündemi cumhurbaşkanlığı seçiminde tavır geliştirmek. Emekli asker Şener Eruygur başkanlığındaki Atatürkçü Düşünce Derneği, seçimin hemen öncesinde Cumhuriyet yürüyüşü yapacak.

Daha başka sivil toplum örgütleri de aynı amaç doğrultusunda hazırlığa girişti. Birkaç gün önce demokrasi özürlü malum gazetede bir yazı yayınlandı. Başbakan Erdoğan’a açık açık Adnan Menderes hatırlatmasının yapıldığı yazıda şu satırlara yer verildi; “Kızılay alanı anayasaya meydan okumaya kalkanlar için tekin bir yer değildir. Ulusal istenç sine-i millet orada buluşuyor. Yüz binler orada toplanıp milyona ulaşır. Yargı ile birlikte Çankaya’ya anayasa yürüyüşü yapar. Cumhuriyetçiler görev başına. Kızılay bizleri bekliyor...”.

Ayrıca aşırı sol gruplar Gazi olaylarının yıldönümü veya Nevruz gibi hassas günlerde ortalığı bulandırmak için çok tehlikeli tezgahlar peşinde. Siyasi cinayetler de dahil buna. Bizde sivil toplum örgütleri demokrasi dışı arayışlara uygun zemin hazırlamakta çok mahir... 28 Şubat’ta yaşandığı gibi. Aslında bu sivil toplum anlayışının sorgulanması lazım. Herhangi bir sivil toplum kuruluşunun cumhurbaşkanlığı seçiminde elbette farklı görüşü olabilir. Recep Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasını doğru bulmayabilirler veya bir AK Partilinin cumhurbaşkanlığını istemeyebilirler. Bu olağandır. Düşüncelerini sokaklarda, meydanlarda dile getirme hakları da var. Bu aynı zamanda demokrasinin gereği... Bir zenginlik, bir katkıdır demokratik sisteme. Türkiye’de durum farklı...

Sivil toplum örgütlerinin meydanlara dökülmesi kendi olağan şartları ve doğal dinamikleri içinde gelişmiyor. Bir yerlerden düğmeye basılıyor ve hemen sokaklarda boy göstermeye başlıyorlar. Kendi siyasi düşünceleri için değil, birilerinin hesabı için... Düdük çalınınca hareketlenen bir sivil toplum örgütünün ne denli sivil olduğu ve demokratik hak kullandığı tartışılır.

Bir gazetenin provokatif reklam kampanyasında dile getirildiği gibi tehlikede olan cumhuriyet değil, bizatihi demokrasi. Farkında mısınız son günlerde demokratik düzeni tehdit eden unsurların faaliyetleri dikkat çekici... Demokrasi her şeyden önce bir tahammül rejimidir. Bir siyasi düşünceyi taassup derecesinde benimseyebilirsiniz, karşı görüşten biri işbaşına geldiğinde tahammül edecek olgunluğu da göstereceksin. Haberiniz var mı, Sezer’in siyasi çizgisini ve düşüncesini doğru bulmayan yığınlar var bu ülkede, tepkileri demokratik sınırlar içinde kaldı.

Sokaklar, meydanlar, anti demokrat arayışlara zemin hazırlamaktan başka işe yaramadı, herkesin dikkatli olmasında yarar var.

Zaman, 4.3.2007

Mustafa ÜNAL

05.03.2007


 

‘Türkçe şeriat’

Eski aşları ısıtıp ısıtıp önümüze sürüyorlar.. Oysa çoktan aşılmış, huzura erdirilmiş konular bunlar..

İlla tekrar tekrar gündeme getirecekler, ne olacaksa..

Türkçe İbadet gibi..

Eski MGK Genel Sekreteri (E) Org. Tuncer Kılınç, Vatan gazetesinden Devrim Sevimay’a söylemiş..

‘Türkiye’de irtica bitmez’miş..

Çünkü, ‘Türk insanı kendi diliyle ibadet etmez’miş..

Çünkü, ‘Türk insanı dua ediyor, ama ne dediğini anlamıyor’muş..

Yani, anlasa iş bitecek.. Kendi diliyle ibadet etse, irtica yok olup gidecek..

Böylece de huzura ereceğiz, öyle mi?

Söylemeden edemeyeceğim, “Türkçe şeriat” mı istiyorsunuz yahu diye..

Derdiniz bu mu?

Bir kere dua da ibadet de, kalple ilgili..

Her insan kendi lisanıyla yakarır Allah’a..

Eğer bir Şamanizm çıkarmak değilse derdiniz.. İslam’dan bir ‘Türk dini’ çıkaramazsınız. Türkün de Arabın da, Acemin de dinidir İslam..

Herhangi bir millete değil, insanlığa ait..

Hadi diyelim ki namaza duran bir mü’min Maide suresinin 44. ayetini öyle değil de şöyle okudu: “Tanrı’nın buyruklarıyla buyurmayanlar Tanrı-tanımazların ta kendileridir..”

Bitecek mi iş?

Evet, istismara hayır diyoruz.. Elbette, kimse dini siyasi çıkarlarına alet etmesin..

Hiçbirşeye alet etmesin..

Evet, İslam’a iman eden bir kişi, Allah’ın kendisinden ne istediğini bilsin..

Kur’an’ın öğretisi nedir, öğrensin..

Ama o zaman da ‘neden öğrensin’ diye feveran edenler var.. Kimileri için konu, “İslam anlaşılsın” değil ki..

Tam tersi..

***

Emekli Org. Kılınç bir şey daha demiş..

28 Şubat’ı oluşturan koşullar devam ediyormuş.. Mesela Darwin hedef gösteriliyormuş..

Oysa kimsenin hedef gösterdiği falan yok.. Bu bir teori, pekala yanlışlanabilir.. Kaldı ki kimi bilim adamlarına göre, sakatlanmış bir teori.. Sakatlı bir teoriyi “dogma” haline getirmek..

Başka bir dindarlık biçimi değil mi?

Emekli Org. Kılınç şahsen inanır inanmaz, o ayrı..

Ama tutup, ‘TSK’ni de külliyen Darwin’ci yapmak da ne oluyor?

Bizde Darwin ve evrim teorisi, bilimsel bir sav olmaktan çok, tartışılmaz bir doğru gibi sunuldu..

Açık söyleyelim, Tanrı-tanımazlığın doğrulaması olarak görüldü..

Evrim teorisi, Darwin’den yüzlerce yıl önce, İslam bilginleri tarafından da ele alınmış bir konu..

‘İnsanın yaratılış inancı’na aykırı da görülmemiş bu..

Darwin’in tezinin çürüklüğünü söyleyen pek çok bilim adamı var..

Hatta kimisine göre, ‘Darwin ingilizlerin şişirdiği bir balon..’

Yani, bilimsel kesinliği tartışılan bir konudan irtica malzemesi çıkmaz..

Kimse de çıkarmasın..

Yeni Şafak, 4.3.2007

Abdullah MURADOĞLU

05.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004