BUGÜN 17 Şubat 2007, tarihe not düşülecek bir gün. Bugün her şey sona eriyor. Bugün yüzlerce müteahhit ve öteki sorumlular kurtuluyor. Yüzlerce müteahhit ve öteki sorumlular cezasız kalıyor.
Aslında, her şey dün sona eriyor, çünkü bugün tatil.
Yalova depremi 17 Ağustos 1999. Türkiye’de ve dünyada kaydedilen en büyük depremlerden biri. Tam 20 bin kişi hayatını kaybediyor. Milyonlarca dolarlık mal varlığı yerle bir oluyor.
Ayrıca, toplumda deprem fobisi doğuyor. O günden bu yana, nerede en küçük bir sarsıntı olsa, herkesin yüreği ağzına geliyor. Toplum ağır bir psikolojik baskı altına giriyor.
Depremin bu kadar büyük can ve mal kaybına yol açması sadece, 7.4’lük şiddetinden değil. Yıkılan binaların büyük çoğunluğu, inşaat kurallarına aykırı. Ya demir çalınmış ya çimento. Ya temel gerektiği kadar derin değil ya binada kat fazlası var. Ya da bazı belediyelerin kural dışı imar izni.
Her yönüyle, inşaat faciası. 20 bin kişi 7.4’ten değil, hırsızlık, ihmal ve imar planlarına aykırılıktan ölüyor.
AV VE SONRASI
Deprem sonrasını bugün gibi anımsıyorum.
Yeni inşaat kuralları, müteahhitlere yeni yaptırımlar, ceza yasasının ilgili maddelerinde cezayı artıran girişimler, belediyelere yeni yetkiler ve denetimler v.s., v.s. Hepsi nutuklarda kalan palavralardan ibaret. Aradan yedi yıl geçiyor, verilen sözlerin hiç biri tutulmuyor.
Ya o binaları yapanlar? Deprem sonrasını bugün gibi anımsıyorum.
Ülkede tam bir müteahhit avı başlıyor. O binayı kim yaptı, bu binayı kim dikti, oranın projesi kime ait ve benzeri onlarca soru, yüzlerce müteahhit ismi. Orada göz altına alınan, burada tutuklanan, bunları görünce, o günlerde “galiba bu kez suçlular cezalarını görecek” diye düşünüyorum.
SON FACİA
Ne gezer!
Bugün, 17 Şubat 2007, depremden sonraki en büyük facia günü.
Ceza gören bir, iki kişi var. Diğerlerinin hemen hepsinin davası zaman aşımına giriyor. Binlerce kişinin ölümünden sorumlu olanların cezaları erteleniyor ya da para cezasına çevriliyor.
Bugün depremle ilgili açılan davaların zaman aşımı süresi doluyor. Aslında dün sona eriyor, çünkü bugün artık tatil günü. Bugünden sonra artık hikaye. Deprem dosyaları artık tozlu raflara.
Müteahhit ve bilmem ne belediyesindeki bilmem ne sorumlusu artık bir kuş kadar özgür ve mutlu. Çünkü, artık dava filan yok.
Şimdi sormak zamanı.
O davalar yedi buçuk yıldır neden sonuçlanmıyor?
Verilen cezalar neden erteleniyor?
Mahkumiyetler neden 50, 60 YTL gibi gülünç para cezalarına dönüşüyor?
Neden? Neden? Neden?
VİCDANLAR KANIYOR
Suç cezasız kalıyor. 20 bin kişinin ölümü, 100 bin kişinin hayatının çökmesine yol açan bir facianın suçluları cezasız kalıyor.
Suç cezasız kalıyor. Bir toplumda en ağır yara açan olgu. “O zaman cezayı ben kendim veririm” gibi anarşi tohumları işte böyle atılıyor. Şiddete davetiye böyle çıkıyor.
Suç cezasız kalıyor. Toplumun vicdanı kanıyor. Bu adaletsizliğe, bu vurdum duymazlığa, bu başıboşluğa isyan ediyorum.
Suç cezasız kalıyor. İnsanlığın var olduğu ilk günden bu yana, suçun cezasız kalması, her toplumda derin yaralar açıyor, tedavisi kolay olmayan derin izler bırakıyor. En tehlikelisi, adalet duygusu siliniyor.
Suç cezasız kalıyor. Şiddeti çok daha yüksek, yeni bir deprem gibi.
Hürriyet, 17.2.2007
|