Bir arkadaşınızın öldürülmesi, onu kaldırım üzerinde boylu boyunca yatarken görmek ve ardından siyasi değerlendirme, tartışma yapmak zorunda kalmak, kolay tarif edilemeyecek kadar zor bir şey. Veya, belki ben o kadar metanetli birisi değilim.
Diğer taraftan, bu cinayetin ardından karşılaştığımız Türkiye tablosu hem umut vaat edici, hem ürkütücü. Cenaze töreninde, bunca insanın sahip çıkması, yas tutması, isyan etmesi umut verici. Hemen ardından ‘Hepimiz Ermeniyiz’ sloganının parmaklara dolanması, dahası birinin kalkıp bunu protesto etmek için araba vapurunu kaçırmaya girişmesi umut kırıcı, ürkütücü. Ancak, ürküp oturmak veya kınayıp geçmek lüksümüz yok. Türkiye epeyce zamandır çok karanlık bir yere doğru savrulma tehlikesi içinde. Bu karanlık yola dizili taşları bir bir, adım adım sorgulamak, bununla yüzleşmek ve her düzeyde mücadele etmek zorundayız.
Yok, bu 301 meselesi değil, daha derin, daha karmaşık bir mesele. Öncelikle, bir devletin, derinlerde bir yerde de olsa, savunma refleksinin paramiliter örgütlenmelere yeşil ışık yakma noktasına gelmesi veya o noktadan hiç uzaklaşamaması bir büyük sorun. Bir toplumun aklının bu tür işlere yatmaya başlaması daha büyük sorun. Bu büyük sorunu ırkçılık-milliyetçilik parantezine sıkıştırmak, başka büyük bir sorun.
Öncelikle, ülkesini sevdiği ve onun tehlike içinde olduğunu düşünen her kim varsa, onlara kimsenin ülkesini sevme ve koruma konusunda ayrıcalıklı konumda olmadığını bıkmadan usanmadan anlatmak zorundayız. Bırakın, vatanını savunmak için eline silah alıp, kafasına estiği gibi emirler verme, hüküm verme, infaz etmeyi, vatanını sevme, kollama işinin kimsenin ayrıcalığı olmadığını, giriştikleri işin nasıl bir karanlık iş olduğunu, onları nasıl sıradan katillere dönüştüreceğini anlatmanın bir yolunu bulmak zorundayız.
Bundan sonra diyeceklerim, aklı ucundan köşesinden de olsa bu tür işlere yatanlara. Yakın tarihimizi hatırlatarak işe başlayabiliriz. Bakın, bu ülkede yaşayanların dedelerinin devrinde, bu karanlık yola bir kere girildi. Bir imparatorluk kriz içindeyken, birilerinin aklı benzer şeylere yattı. Zorla, zorbalıkla imparatorluğu kurtaracaklarını sananlar, bu yolları denediler, bir süre sonra, beline silah takan kendi kanununu uygulamaya başladı. Mesul mevkide olanlar, o panik içinde bir dünya savaşına bulaşıp, her şeyi yerle bir ettiler. Sonuçta bir imparatorluk çöktü. Yüzbinlerce insan, şu veya bu şekilde o enkazın altında kaldı. Bu ülke, o enkazın içinden bin bir zorlukla çıktı. İnsanlık damarı, vicdan muhasebesi, aklı, bilgisi, bu türden bir savrulmaya dur diyemeyenler, bari tarihten ders alsınlar. Ermeniler kırılırken, insanlıkları, vicdanları ağır basıp, kurtarmaya, yardım etmeye çalışanların gücü, olanların önüne geçmeye yetmedi. Allah esirgesin, bir daha aynı noktaya gelmeyelim.
Soykırım iddialarına karşı çıkmanın yolu, söyletmemek değil, soykırım veya katliam veya cinayete aklı yatmamak, yakınından geçmemek. Bir ülkenin itibarı, her şeyden önce, aklı, vicdanı itibar edilir insanların ülkesi olmasıyla bağlantılı. Bir noktadan sonra takmayın kafanızı, hangi ülke hangi soykırım yasasını çıkarıyora, siz kendi kafanızı, vicdanınızı temiz tutun. Emperyalistler bunu hep yapıyor, kışkırtıyor, onların çıkarı insanları birbirinine kırdırmaktan geçiyor, gelmeyin bu oyuna. Dahası, kendiniz de bir emperyal hevesle, kirli hesaplara, kirli pazarlıklara girmeyin, bu pazarlıklara alet olmayın. İnanın, Türk’üyle, Kürt’üyle, Ermeni’siyle, Arap’ıyla, Müslüman, Hıristiyan, Şii, Sünni’siyle dalaşsız dövüşsüz, başka bir dünya mümkün. Bırakın, kan, ırk, mezhep üzerinden yapılan hesapların kirli aletleri olmayı, aklı başka bir dünyaya yatan herkesle birlikte, o dünyayı kurmanın hesabını yapın. Ülkenizi kurtarmak, önce insanlığınızı kurtarmaktan geçiyor.
Katil olmaya değil, insan olmaya çalışın, insanlarımızı katil olmaya değil, insan olmaya teşvik edin, vatan kurtarmak öyle ucuz bir şey değil. İş o kadar ucuzlarsa, komşu komşuyu katledecek hale gelir, asıl korkmamız gereken bu. Aklı başında herkesin, o yola taş döşemekten sakınması lazım. Sokak ortasında adam öldürmek/öldürtmek kolay, gücünüz yetiyorsa, bu ülkeyi bir karanlık yoldan döndürün. Çünkü galiba, bir karanlık yolun dönemecindeyiz.
Radikal, 30.1.2007
|