16 yıllık genel yayın yönetmenliğim süresince, hiç gocunmadığım bir şey, yanlış yaptığımızda “özür dilemek” ve düzeltmek oldu.
İtiraf edeyim, mesleğimizde herkes bu konuda benim kadar bonkör değildir.
Geçen hafta Davos’ta olduğum için, söz verdiğim bir görevi biraz gecikerek yerine getiriyorum.
* * *
Uğur Dündar’ın ekibinin hazırladığı “Testis Raporu” haberi, geçen ay bütün Türkiye’de yoğun tartışmalara neden oldu.
Konya’da bir hastanede, iki kadın radyoloji uzmanının, erkek olduğu için bir gencin testis röntgenini çekmeyi reddettiği iddia ediliyordu.
Haberin kaynağı, genç çobanı ameliyat eden doktordu.
Doktor, ameliyat sonrasında bir rapor yazmış ve bunu hastanın dosyasına koymuştu.
O raporda, iki kadın görevlinin, testis röntgenini çekmeyi reddettiği hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıkça ifade ediliyordu.
Uğur Dündar’ın ekibi de bu raporu ele geçirmiş, olayı başhekime sormuş, ondan o gün net bir cevap alamamıştı.
* * *
Haber yayınlandıktan sonra ortalık karıştı.
Hastane başhekimi, olayı incelettiğini, ancak kadın radyologların çekim yapmayı reddetmesinin söz konusu olmadığını açıkladı.
Haber, bir anda tıbbi çerçevesini aşarak siyasi nitelik kazandı.
Bu arada Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a konu sorulduğunda, o “Müfettiş gönderip inceleme yaptıracağım. Ondan sonra konuşacağım” dedi.
Ben de bakanın bu tavrını destekleyerek, “Size güveniyorum. Yaptırdığınız soruşturmanın sonucu ne olursa olsun gereğini yapacağım” dedim.
Soruşturma geçen hafta tamamlanarak kamuoyuna duyuruldu.
Sonuçlarını Hürriyet’te okudunuz.
Müfettişler, gerçekten iyi bir soruşturma yaptılar ve şu sonuçlara ulaştılar:
İki kadın görevlinin bir kusuru yoktu. Başhekim, iki kadın radyoloğun o gün görevde olmadıklarını söylemişti. Biri görevdeymiş ancak kendisinden çekim istenmemiş. Öteki ise görevde değilmiş.
Bu sonuçtan sonra bize yapılacak tek şey kalıyor.
İki kadın görevliden özür dilemek.
Onu da kamuoyunun önünde açıkça yapıyorum.
* * *
Ancak haberin dayandığı rapora gelince, iş biraz farklı.
Ortada bizim haberimize dayanak oluşturan bir rapor vardı.
Ben de sormuştum:
“Bu rapor var mı, yok mu? Varsa başhekim bir ay boyunca neden bir işlem yapmadı?”
Evet, müfettişlerin raporu bu noktada da bizi haklı çıkaracak bir sonuca ulaşıyor.
Gerçekten de beş doktorun bu olayda ağır sorumluluğu bulunduğu ortaya çıktı.
Biri, olmayan bir olayı rapor haline getirmiş.
Yani, iki kadın görevliye açıkça iftira etmiş.
Başhekim ve yardımcısı, bu kadar vahim bir rapor hakkında bir ay boyunca hiçbir işlem yapmamış.
Ayrıca genç çocuk, gerekli tıbbi müdahaleler zamanında yapılmadığı için testisini kaybetmiş.
Müfettişler, doktorlar hakkında ceza istiyor.
Yani ortada büyük haber olacak ağır bir tıbbi hata var.
* * *
Peki bu sonuç bizim hatamızı örter mi?
Hafifletse de örtmez.
Daha dikkatli davranmamız, sadece rapora güvenmeyip araştırmamız gerekirdi.
O bakımdan hem muhabirin, hem de yazı işleri olarak bizim kusurumuz var.
Ayrıca olayı hemen “Tesettür Faciası” olarak sunmak da açıkça önyargılı bir davranış olmuş.
Bütün bunlar için, haberi yapan arkadaşımızı uyarıyoruz.
Yazı işleri olarak biz de gereken dersi çıkarıyoruz.
Son bir nokta.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a ve müfettişlere de bu titiz çalışmaları için teşekkür ediyorum.
Hürriyet, 30.1.2007
|