TÜSİAD’ın, dünkü Genel Kurul toplantısında görevini Arzuhan Doğan Yalçındağ’a bırakan Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, derneğin, Hrant Dink suikastından birkaç saat önce açıkladığı demokrasi raporundaki önerileri “PKK patentli” olmakla eleştiren MHP lideri Bahçeli’ye cevap verdi: “Bir siyaset adamı, sözlerinin nereye gideceğini, hangi dinamikleri etkileyeceğini düşünerek konuşmalıdır. Siyasetçilerimizden daha vakur, akılcı ve demokrasiyi yücelten söylemler bekliyoruz.”
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, dünkü Genel Kurul toplantısında görevini Arzuhan Doğan Yalçındağ’a bıraktı. ‘Sabancı, Genel Kurul toplantısında yaptığı konuşmaya, gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesiyle başladı. Dink’in ailesine ve tüm sevenleri başsağlığı dileyen Sabancı, şu görüşleri aktardı:
‘’Hrant Dink’in öldürülmesi, Türkiye’nin siyasal cinayetlerle çalkalandığı dönemleri herkesin zihninde yeniden canlandırdı. Bu cinayet yaratabileceği sonuçlar dikkate alındığında, ilk planda ortaya çıkan görüntü ne olursa olsun, bireysel bir tepkinin eyleme dönüşmesi olarak değerlendirilmemelidir. Yapılan saldırının Türkiye’nin dünyadaki pozisyonunu değiştirmeye yönelik sonuçlar doğurmaya çok elverişli olduğu açıktır. Daha net söylemek gerekirse bu saldırı, esas olarak demokrasi ve fikir özgürlüğü alanlarında gerçekleşen kazanımları geri çevirmeyi, Türkiye’nin Batı dünyasından koparılarak içine kapanmasını sağlamayı isteyenlerin, uzun süredir aradıkları dış koşulları yaratabilir. Öte yandan bugüne kadar genel kabul görmüş görüşlerin dışına çıkanlara, farklı düşünenlere bir gözdağı işlevi görebilir. Böyle bakıldığında, bu amaçlara yönelik olarak tasarlanmış olma ihtimali de değerlendirme dışı tutulmamalıdır.’’
Sabancı, Türkiye’yi bugün girdiği değişim, gelişim, dünya ile entegrasyon rotasından geri çevirmeye çalışan kesimlerin içeride ve dışarıda varlıklarını birçok kez ortaya koyduklarını belirterek, ‘’Eğer bu kesimler tarafından ortak olarak sürüklenmek istediğimiz nokta, dünyada yalıtılmış, evrensel değerlerden uzaklaştırılmış, içine kapanmış bir Türkiye ise buna ancak, daha derin, daha yaygın, daha katılımcı bir demokrasi ile karşı koyabiliriz’’ görüşünü dile getirdi.
Dink’e yapılan saldırıdan birkaç saat önce ‘’Türk Demokrasisinde 130 Yıl’’ adlı çalışmanın kamuoyuna açıklandığını hatırlatan Sabancı, bu toplantı sırasında piyasa ekonomisinin kalıcılığını sağlamak için toplumsal uzlaşma kanalları açık, geniş katılımlı, çoğulcu demokratik bir yapının zorunlu olduğunu, daha gelişmiş bir demokrasinin Türkiye’yi iç çekişmelerden uzaklaştırarak gereksiz enerji ve kaynak israfını önleyecek, toplumsal uzlaşmayı tesis ederek siyasal ve ekonomik istikrarı kalıcı hale getireceği görüşünü aktardıklarını söyledi.
DİRENİŞ ODAKLARI HAREKET HALİNDE
Sabancı, sürecin düz bir çizgi izlemeyeceğini bildiklerini, ülkenin daha şeffaf, daha katılımcı bir demokrasiye doğru gelişmesinin ister istemez mevcut statükoyu değiştirmeyi ve iktidarını paylaşmak istemeyen kesimler nezdinde bir direnç duğuracağını ifade ettiklerini dile getirdi. Ömer Sabancı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
‘’Sarsıcı olayın yaşanmasından birkaç saat önce yapılan bu konuşmada sözü edilen direnç odaklarının, bir süredir hareket halinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Dileğimiz odur ki bu hareketlenme yeni bir evreye girmiş olmasın. Yeri gelmişken bir parti başkanının dün (önceki gün) yaptığı açıklamaya değinmek istiyorum. Bir siyaset adamı. sözlerinin nereye gideceğini, hangi dinamikleri etkileyeceğini düşünerek konuşmalıdır. Siyasetçilerimizden daha vakur, akılcı ve demokrasiyi yücelten söylemler bekliyoruz.’’
“İLK İŞ, 301 UTANCINDAN KURTULMAK’
Demokrasiye ve demokrasinin kazanımlarına sahip çıkmak isteniyorsa yapılacak ilk işin 301. maddenin ve yerleşik uygulamalarının oluşturduğu utançtan kurtulmak gerektiğini belirten Sabancı, ikinci olarak da demokrasileşme çabasının kağıt üzerinde kalmaması için yargı sisteminde köklü bir reform başlatmak gerektiğini söyledi. Sabancı, hala içine kapalı bir ekonomiyi özleyenler, 70 milyonluk Türkiye’nin geleceğini, ekonomik ve sosyal bakımdan kendisinden çok geride olan ülkelerle girilecek ilişkilere bağlamayı düşünenler, bu doğrultuda siyaset yapanlar olduğunu kaydetti.
|