Özgürlükler ülkesi Hollanda. Neden özgürlükler ülkesi?
Çünkü Avrupa ülkeleri arasında Anayasasında ve Yüksek öğrenim kanununda din, mezhep ve azınlıklara en toleranslı davranan ve kendi eğitim kurumlarını kurma hakkını tanıyan tek ülke konumunda.
Büyük şehirlerinden olan Rotterdam’ın 2002 yılında Avrupa’nın kültür başşehri ilân edilmesi Hollanda’nın bu nitelemeyi hakettiğinin belgesidir. Öte yandan Hollanda’da bilim özgürlüğü var. Herkes fikrini her platformda söyleme özgürlüğüne sahip. Aykırı fikirler de bu ülkede dikkate alınıyor. Bilimsel çalışmalar zülf-i yâre dokunsa da ödüllenme şansını buluyor.
Bu demokratik yaklaşımın bir ürünü olarak ülkenin önemli kültür merkezi olan Rotterdam’da Rotterdam İslâm Üniversitesi 1997 yılında kurularak faaliyetine başlamıştır.
Hollanda eğitim sisteminin bir uzantısı olan bu üniversitenin ziyaretine rehberimle birlikte gittik. Randevusuz gittiğimiz için Sayın Rektörü yerinde bulamadık. Ama rektör yardımcısı sayın Prof. Dr. Bünyamin Duran Hocamız bizi çok sıcak karşıladı, uzun zaman ayırdı.
Bilimsel platformlarda karşılaştığı tevhit açısından son derece ilginç gelişmelerden söz etti. Doğruların söyleyiş biçimlerinin bilim dünyasını nasıl etkilediği konusunda canlı misaller üzerinde durdu. Konuşmalar arasında, aynı binada iki farklı lisenin bulunduğu bir okulun ilgimi çektiğini söyledim. Gülümsedi ve Hollanda’da yoğun bir şekilde demokrasinin yaşandığını gösteren küçük bir istatiskî bilgi verdi: ‘ Okulların % 65’i Kiliseye ve % 20’si Belediyeye, % 5’i İslâmî vakıflara ve % 10’u da diğer din ve azınlıkların kuruluşlarına bağlıdır. Dinler ve milletler mozaiği olan bu ülkede her şey çok düzenli yürüyor. Eğitim sisteminde herkes yasalara uymak kaydıyla son derece özgürdür.’
Sohbet esnasında yakaladığım önemli bir ayrıntı da şu: Eğer Avrupa, özgürlüklerin yaşanması noktasında genel bir değerlendirmeye tabi tutulsa, Fransa seküler/dünyevî, Hollanda, Almanya, İngiltere ve Belçika postseküler/tam özgür, Türkiye ise sürseküler/otoriter bir sistem ve anlayış tarafında yer almaktadır. O demek oluyor ki; bu özelliği ile Hollanda’nın AB ülkeleri içinde de önemli bir artısı var.
Hollanda’da bunu görmek o kadar zor değil. Sokaklarına, okullarına ve çarşılarına sıradan baksanız birçok özgürlüklerin hayatlarına sindiğini görürsünüz.
İlgimi çeken okul, Hıllevliet semtinde kaldığım evin tam karşısında bir bina; Niewzuit Lisesi ile İbn-i Haldun Lisesine hizmet vermektedir. Yani hem Hollanda Lisesi ve hem de İslâm Okulu bir aradadır. Buradaki öğrenciler birbirlerinin bahçelerinden yararlanabilmektedirler. Bu ortamda ne azınlıklar ne de Hollandalı öğrenciler bir kompleks yaşamaz. İslâm okulunda başörtüsü serbestir. Bu yetmemiş gibi, Pazar ve Cumartesi günleri bu binanın bazı sınıfların ışıklarının neden yanık olduğunu sorunca, aldığım cevap daha da şaşırttı beni. Bu sınıflarda her hafta sonları Kur’ân öğretiliyormuş. Buna benzer okulların sayıları bir hayli imiş.
Eğitim ve öğretim olduktan sonra, yapılan birçok şeylere prosedüre de uyuyorsa onay verilmemesi söz konusu değil.
Özgürlüklerin başında din ve dil gelir. Bu ülkede her ikisi de serbestçe uygulanabiliyor. Bu konuda ilgililerce gereken yaklaşım sergilendiği gibi, gerek finansal ve gerekse manevî destek de yapılıyor.
Bu ülkede “ben dinimi yaşayamıyorum ya da dilimi konuşamıyorum” diye bir şikâyet duyamazsınız. Art bir niyet olmadıktan sonra da, uygulanan demokratik ortamda hizipleşme de yok gibidir.
İnsana saygıyı trafik düzeninde de pekâlâ görebilirsiniz. Yaya yollarında öncelik her zaman yayalarındır ve dikkatle gözlediğim halde yaya yolunu ihlâl eden bir sürücü görmedim.
Özgürlüğün bilim meclislerinden sokaklara kadar geniş yelpazede uygulanmış olduğunu görmek, benim ülkem değilse de yine insanlık adına sevindirici bir gelişme; bendeki gibi görüyorum.
Çünkü artık dünya bir köy haline gelmiştir; milletlerin bir başka milletten etkilenmemiş olması söz konusu olamaz.
[email protected]
|