Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Sağlık

Hastalığın kıymetini bilmek

Bazı hastalıklar vardır bir anda gelip gider. Bazıları vardır, aylar yıllar sürer. Bazıları da vardır ki, ömür boyu insanı bırakmazlar. Ömrün sonuna kadar bu hastalığı çekmek gerekir. Bunlara tıp dilinde kronik hastalıklar denir. Kronik hastalıklar bu yüzden insanın ruh sağlığını akut, yani gelip geçen hastalıklara göre daha çok etkiler. İnsan bununla yaşamak zorunda olduğunu bilir. Eğer çaresi henüz bulunmamışsa, zaten ömrün sonuna yaklaşıldığının habercisidir. Yok eğer bilinen bir ilâcı varsa bile, bunu daimî olarak kullanması gerekmektedir. Tüm bunlar insanın ruh sağlığını olumsuz etkileyen faktörleri oluşturmaktadır.

Peki böylesine bir musibet neden insanların başına verilmiş. Elbette her işini hikmetle yapan Zât-ı Hakim, bunda da birçok hikmeti gözetmiştir. Bu hikmetlerden bildiğimiz, ya da okuduğumuz bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Sıkıntı ve musibet günahları temizler: Peygamberimiz (a.s.m.), mü’minin ayağına batan bir dikene varıncaya kadar başına gelen her güçlük ve üzüntünün onun günahlarını temizlemeye vesile olduğunu müjdeler. Sadece şahsına değil, malına ve çoluk çocuğuna gelen bir belânın da Allah’ın (cc) huzuruna tertemiz çıkmasına vesile olabileceğini ifade eder. Kulun günahları olup da, sildirecek yeterli sevabı yoksa, üzüntü ve hastalık bu fonksiyonu görür ve onu ahiretin acı ve sıkıntılarından kurtarır

2. Musibetler, kişiyi inançsızlıktan korur: Asıl büyük hastalık inançsızlık, ibadetsizlik musibetidir. Bizi ikaz edip bu gibi dehşetli hastalıklardan kurtarmaya vesile olan maddî dertlerimiz, aslında dert değil dermandır. Allah’ı (cc) tanıyan ve ona kulluk edenin dünyası aydınlık ve mutlulukla doludur. Kişi imanın kuvvetine göre bunu hisseder. İmanın verdiği manevî sevinç ve şifâ yanında küçük maddî hastalıklar hiç kalır.

3. Musibetler, birer sabır imtihanıdır: Sabır, imanımızın göstergesidir. Altın ile bakır, elmas ile cam sıkıntı ateşiyle sınama sonucu belli olur. Peygamberimiz(a.s.m.), “Şüphesiz, büyük mükâfat büyük belâlardadır. Allah (cc) bir topluluğu severse, onları sıkıntılarla imtihan eder. Rıza gösteren rıza bulur. Hoşnutsuzluk gösteren de hoşnutsuzluk bulur

4. Hastalık ve musibet Allah’a yaklaştırır: Ölüm gerçeğini, dünyanın fanîliğini hatırlatıp asıl vatanını düşünmeye sevk eder. Gönlü Rabb’e bağlar. Yapılan işte daha samîmî olunmasını sağlar. Büyük bir ibadet olan duâ kapısını açar. “Biz insana nimet verdiğimizde o yüz çevirir, başını alır uzaklaşır. Fakat kendisine sıkıntı dokununca bir de bakarsın uzun uzun yalvarır durur!’ (Fussilet, 51)

5. İnsana gerçek tevekkülü kazandırır: Çaresizlik halinde kalbin sadece Allah’a (cc) çevrilmesi ve kurtuluşun yalnızca ondan beklenmesidir. Bu beklenti başlı başına büyük ve halis bir ibadettir.

6. Hastalık iyi bir kul olmanın işaretidir: “Yüksek dağların başı dumanlı olur”, “Allah (cc) dağına göre kar verir” sözleri büyük bir gerçeğe işaret ederler. “Allah (cc) birinin hayrını dilediğinde ona musibet verir” hadis-i şerifi de aynı gerçeği dile getirir.

7. Yapamadığımız iyiliklerimiz aynen yazılır: İnsan genişlikte Allah’ı (cc) hatırlamalı ki, Allah (cc) da darlık ve sıkıntıda onu gözetsin. İşte hastalık ve musibetin günahları silip temizleme fonksiyonu yanında, bir de engellemesi sonucu yapamadığımız ibadetlerimizin yazılmaya devam etmesine vesiledir. Bir insan, daha önce devam ettiği bir ibadet ve hayırlı işi, hastalık ve musibet yüzünden sürdüremiyorsa bile, sevap ve mükâfatı aynen yazılmaya devam eder.

8. Sağlığın kıymetini bilmeyi öğretir: Her şey zıddı ile bilinir. Gece olmazsa gündüz, soğuk olmazsa sıcak, kötü olmazsa iyi, açlık olmazsa tokluk, susuzluk olmazsa suyun değeri bilinmez. Hastalık da olmazsa sağlığın ne büyük nimet olduğu anlaşılmaz. “Sağlık sağlam insanların başında öyle bir taçtır ki, onu sadece bundan mahrum olanlar görür” sözü ünlüdür.

9. İlâhî birer ikazdır: Hastalık ve musibetlerin bir hikmeti de, birer İlâhî ikaz olması, insanı korkuyla uyandırması ve Allah’ın (cc) yoluna yöneltmesidir. Mü’min, hastalığın hikmetini bildiği için ondan gerekli ders ve ibreti çıkarır. İnançsız kimse ise, niçin hastalandığını, nasıl iyileştiğini ibretle düşünmez. Hadis, böylelerini sahibi tarafından niçin bağlandığını ve bağının niçin çözüldüğünü bilmeyen deveye benzetmiştir. Şu halde hastalık bizim için emin bir nasihatçi, merhametli bir mürşittir. Bu açıdan ona minnettar olmalıyız. Ancak çekilmesi zor bir hal aldığında sabır için Allah’a duâ etmeliyiz.

10. Şifa Allah’tandır: Allah (cc) her derdin dermanını yaratmıştır. Yeryüzü büyük bir eczanedir. Bu ilâçları araştırıp bulmak, kullanıp istifade etmek Allah’ın emridir. Ancak bunda da insanlar için büyük bir imtihan söz konusudur. O da tesiri ilâçlardan beklemek, iyileştiğinde ilâcın veya doktorun iyileştirdiğini söylemek insana imtihanı kaybettirir. Sıhhati veren Allah’tır. İlâçlar ve doktorlar sadece birer vasıtadır.

11. Hastalıklar manevî derece kazandırır: Felç ve inme gibi hastalıklar insanı dünyadan iyice soğutur. Dünyanın fanî ve geçici, insanın önemli görevleri bulunan misafir bir memur olduğunu fiilen gösterir. Böylelerini dünya artık boğamaz. Gözünü kapayamaz. Nefsin kötülüklerinden kurtulur. Kısa zamanda bu hastalık sayesinde büyük bir evliya gibi manevî yüksek bir dereceye çıkar. Hastalık kendisi için artık çok ucuz düşer.

Daha bu ve bunun gibi nice hikmetleri vardır hastalığın. Tabiî, bu nimetlerden faydalanabilmek için onu sabırla karşılamalı, tevekkül göstermeli, beterin beteri olduğundan halimize şükretmeliyiz. Musibet ve belâlarda kendimizden daha kötü olana bakmalıyız. Tüm hastalara Allah (cc) şifalar versin…

Abdulhakim HİKMETLİOĞLU

13.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Hastalığın kıymetini bilmek

  16. deva

  Çocuğum kekeliyor, ne yapmalıyım?

  Yediklerimiz


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004