Çağımızın vebası denilen tüberküloz çoğunlukla akciğerleri tutan bir enfeksiyondur. Dünyadan tamamen silindiği düşünülen bu hastalığın dünya çapında gittikçe artıyor olması, son yıllarda en çok konuşulan hastalıklar arasına girmesine sebep oldu. Yapılan istatistiklere göre tüm dünyada 2020 yılına kadar 70 milyon insanın tüberküloz sebebiyle öleceği tahmin edilmektedir. Bu da tüberküloza neden asrın vebası denildiği hususunda bizi aydınlatıyor.
Dünyadaki boyutları bu şekilde olan
hastalık acaba ülkemizde ne durumda?
Burada karşımıza çıkan tablo tüyler ürpertici! Ülkemizde her 10 kişiden 9’u tüberküloz basilini ciğerlerinde taşıyor. Yani hemen hemen herkes tüberküloz riski taşıyor. Aynı oranın Amerika’da % 20’lerde olması bu hususta riskli bir toplum olduğumuzu gösteriyor.
İstatistiksel verileri bu şekilde olan hastalığın oluşum mekanizmasını beraber inceleyelim:
Kişi önce Mikobakterium Tuberculosis denilen basili solunum yolu ile vücuduna alır. Bu basil akciğer alveollerine girer. Bakteri alveollere girince 2 ihtimal ortaya çıkar: Birincisi vücudun bakteriyi atması ki bu düşük bir ihtimaldir. İkincisi vücudun bakteri ile enfekte olmasıdır. Bu da şu şekilde olur:
Bakteriyi fark eden, vücut savunma sistemimizin piyadeleri olan makrofajlar bakteriyi fagosite eder (yutar). Normalde makrofajlar fagosite ettikleri bakterileri enzimleriyle parçalarlar. Fakat tüberküloz basilini parçalayamıyorlar. Çünkü bu basil taşıdığı sistemler ile makrofajların enzimlerinden kurtulur. Sonuç olarak ölmeyen bakteri makrofajların içinde hayatına devam eder. Buna latent dönem (uyku dönemi) denir. İnsanlarımızın % 90’ında, buraya kadar olan kısım, yani enfeksiyon vardır. Bakteri vücudumuzda bulunur, fakat hastalık yapmaz.
Kimlerin hasta olma riski yüksektir?
* Vücut direnci çok düşük hastalar (Şeker hastaları, uzun süre kortizon kullanan hastalar, kanser tedavisi alan hastalar)
*AIDS virüsü taşıyanlar.
*Kötü ortamlarda yaşayanlar.
*Kötü beslenen kişiler.
*Aşırı stresli kişiler.
*Alkolikler ve uyuşturucu kullananlar.
Bu sebeplerden dolayı vücut direncimiz düşerse uyku halinde olan bakteri tekrar üremeye başlar.
Vücudumuzun piyadeleri yetersiz kalınca bu defa zırhlı birlikler, yani lenfositler devreye girer. Bakterilerin bulunduğu alana saldırıya başlarlar. Bir binadaki düşman askerini öldürmeye çalışan tanklar nasıl binaya da hasar verirse aynen bu şekilde lenfositlerimiz makrofaj içindeki bakteriyi öldürmeye çalışırken çevre dokuyu da harap eder. Böylece enfeksiyonun bulunduğu alanlar fibrozis dediğimiz ölü doku ile çevrilir ve fonksiyonsuz hale gelir. Fakat çevresi sınırlansa da çok dirençli olan bakteri yine de ölmez. Bu çevresi ölü doku ile çevrili fonksiyonsuz odaklara ‘tüberkül’ denir. Zaten hastalığın ismi de buradan gelir.
Öncelikle hastanın akciğerlerinin alt kısımları tüberküller ile dolar ve fonksiyonsuz hale gelir. Buna Primer Tüberküloz denir. Yıllarca bu şekilde ilerlemeden kalabilir.
Eğer vücut direnci zayıflarsa hastalık tekrar ve daha şiddetli bir şekilde ortaya çıkar. Bu sefer tüberküllerin yanında kanama odakları ve ölü doku alanları ortaya çıkar. Kanama odakları balgamın kanlı olmasına sebep olur (bu ise tipik verem bulgusudur). Akciğerlerin üst kısımları da harap olur ve bronşlara yayılım başlar. İşte bu aşama hastalığın en bulaşıcı olduğu safhadır. Hasta her alıp verdiği nefeste binlerce basili dışarıya verir. Hastalığın daha şiddetli olan bu ikinci safhasına ‘Sekonder Tüberküloz’ denir.
Tüberküloz bulguları nelerdir?
*Geçmeyen öksürük (En önemli bulgudur.)
*Sürekli yorgunluk hissi.
*Kilo kaybı.
*Gece terlemesi.
*Kanlı balgam.
Tüberkülün deri testi nedir?
Bu test bir insanın vücuduna tüberküloz basilinin girip girmediği hususunda bilgi almak için kullanılır. Fakat ülkemizde bu testin çok fazla bir önemi yoktur. Çünkü zaten şunu biliyoruz ki insanımızın % 90’ı bu basili vücuduna almış durumda. Amerika gibi enfeksiyon oranı % 20’lerde bir toplumda, ancak bu testin önemi vardır.
Hastalığın tedavisi nasıldır?
Tüberküloz, tedavisi mümkün bir hastalıktır. Dokuları öldürdüğü için erken teşhis önemlidir. Hasta 6-12 ay boyunca bir dizi antibiyotiği günde 4 defa kullanır. Fakat burada çok önemli olan bir nokta vardır. İlâçların hiç aksatılmadan kullanılması gerekmektedir. İlâçların aksatılmasi halinde bakteride ilaca karşı direnç gelişir ve durum içinden çıkılamayacak bir hâle gelir. Bu yüzden veremle savaş pilot bölgelerinde veremli hastalar her gün sağlık ocağına gelmek suretiyle kontrollü bir şekilde ilâçlarını kullanırlar.
Tüberkülozdan nasıl korunuruz?
Tüberkülozdan BCG denilen aşıyı yaptırarak korunabiliriz.
Fakat, her hastalıktan olduğu gibi, tüberkülozdan korunmanın da en güzel yolu Sünnet-i Seniyyeye ittibadır. Yeme ve içmemizden temizliğimize ve yaşadığımız ortama kadar her alanda Peygamber Efendimizi (asm) örnek alır, tevekkülü de hayatımıza düstur edinerek stresten uzak kalırsak sadece veremden değil, tüm hastalıklardan korunmuş oluruz.
[email protected]
|