|
|
|
Deride THK tekeli sürüyor |
Deri toplama konusunda THK’nın tekeli bu yıl da devam ediyor. “Yardım Toplama Kanunu” ve “Sosyal Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu” gereğince kurban derisi, fitre ve zekât toplama tekeli THK’nın elinde bulunuyor.
Türk Hava Kurumu (THK) kurban derisi, fitre ve zekat toplama görevinin, 5 kurum adına kendisinde olduğunu iddia ediyor. Vatandaşlar ise laik bir ülkede insanların ibadetlerini özgürce yapabilmesi gerektiğini belirterek, THK’nın kurban derisi, fitre ve zekât toplamasını eleştirdiler. Vatandaşlar, “THK’nın yaptığı laikliğe uyar mı?” diye soruyor. THK yetkilileri ise, THK’nın derilerden elde edilen geliri Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı, Kızılay, Türk Diyanet Vakfı ve Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu ile paylaştığını belirterek kendilerini savunuyor.
THK yetkilileri, ‘’2860 Sayılı Yardım Toplama Kanunu’’ ve ‘’3294 Sayılı Sosyal Yardımlaşmayı ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’’ ile bu kanunların uygulama esaslarını belirleyen ‘’Yardım Toplama Esas ve Usulleri Hakkındaki Yönetmelik’’ esasları gereğince kurban derisi, fitre ve zekât toplama görevi, 5 kurum adına THK ‘da olduğunu savunuyor.
Yetkililerin verdiği bilgiye göre, THK'nın, topladığı kurban derisinden elde ettiği gelirin yüzde 40’ını kendisi, yüzde 50’sini SDYV’ye, yüzde 4’ünü Kızılay’a, yüzde 3’ünü Türk Diyanet Vakfına, yüzde 3’ünü SHÇEK’e ver-mesi gerekiyor. THK geçen yıl 1 milyon 310 bin 356, 2005’te 1 milyon 223 bin 147, 2004’te ise 1 milyon 98 bin 766 adet kurban derisi topladı. Bu kapsamda geçen yıl SDYV’ye 9 milyon 307 bin 247 YTL, Kızılay’a 744 bin 322 YTL, SHÇEK’e ve Türk Diyanet Vakfına ise 558 bin 242’şer YTL dağıtıldı. Ancak kendisinin ne kadar para aldığını açıklamadı.
|
/ ANKARA
23.12.2006
|
|
|
Elimiz zayıflatıldı |
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, kendilerine göre en rahatsız edici görüntünün, Türkiye’nin AB sürecinin en kritik anında ‘tek ses’ olarak konuşamamış olması olduğunu söyledi. Sabancı, ‘’Bu durum siyasî sorumluluğu sırtlamış olan hükümetin manevra alanını daraltmakla kalmamış, Avrupa’da yapay söylemlerle süreci yavaşlatmaya çalışan ya da tam üyeliği Türkiye’ye fazla gören kesimlerin elini güçlendirmiştir” dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, kendilerine göre en rahatsız edici görüntünün, Türkiye’nin AB sürecinin en kritik anında ‘tek ses’ olarak konuşamamış olması olduğunu söyledi.
Sabancı, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ‘onur konuğu’ olarak katıldığı, 2006 yılı 3. Yüksek İstişare Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada, AB ile yaşananların, AB içinde bir grup ülkenin verdikleri sözlerin arkasında durma iradesini gösterememeleri ve geçmişte yaptıkları hataları örtbas etme çabalarının bir ürünü olduğunu söyledi. ‘’Çok açıktır ki Kıbrıs sorununun çözümünü güçleştiren adımı AB, Annan Planı iki toplumda referanduma sunulmadan önce, Güney Kıbrıs’a üyelik garantisi vererek atmıştır’’ diyen Sabancı, bu şeklin de çözümü imkânsız hale getirdiğini söyledi.
Ardından AB’nin Kuzey Kıbrıs’ta izolasyonun kaldırılması sözünü verdiğini ve tutmadığını kaydeden Sabancı, sonunda Kıbrıs’taki çözümsüzlükle yakından ilgili olan limanlar sorununun arkasına gizlenen birkaç AB ülkesinin, süreci yavaşlatma veya yönünü değiştirme politikalarına teslim olduğunu bildirdi.
‘’HEDEF ZEDELENMESİN’’
‘’Bizim için önemli olan, sürecin devam etmesidir’’ diyen Sabancı, orta vadeli bir perspektif içinde değerlendirilmesi gereken bir süreç olduğunu ve burada temel meselenin, kısa vadeli iniş çıkışların Türkiye’nin tam üyelik perspektifini zedelememesi olduğunu söyledi. Sabancı, orta vadede ilişkilere sağduyunun egemen olmasının kaçınılmaz olduğunu anlatırken, şöyle devam etti:
‘’AB’nin temel stratejik kaygılarını oluşturan küresel ekonomik rekabet gücünün artırılması, Avrupa’nın yaşlanan nüfus yapısının yaratabileceği olumsuzlukların giderilmesi, enerji güvenliğinin sağlanması, Avrupa Güvenlik ve savunma politikalarının hayata geçirilmesi, göç, örgütlü suç ve terörle mücadeleyi de kapsayan iç güvenlik alanında işbirliği yapılması, Türkiye’yi dışlayarak gerçekleştirilebilecek hedefler değildir. Türkiye ise AB’nin kendisine önereceği başka her türlü statüye mutlak olarak kapalı olduğundan, Avrupa’nın hedeflerine ulaşmasının tek yolu TÜrkiye’nin AB’ye tam üyeliğidir.
TÜRKİYE, ÜYELİK HEDEFİNE
KİLİTLENMELİ
Bize göre en rahatsız edici görüntü, Türkiye’nin sürecin en kritik anında tek ses olarak konuşamamış olmasıdır. Bu durum siyasî sorumluluğu sırtlamış olan hükümetin manevra alanını daraltmakla kalmamış, Avrupa’da yapay söylemlerle süreci yavaşlatmaya çalışan ya da tam üyeliği Türkiye’ye fazla gören kesimlerin elini güçlendirmiştir. Burada hükümete de bir eleştiri getirmemiz gerekir. Hiç kuşkusuz hükümet, AB konusunda çok önemli bir atılım gerçekleştirmiştir. Ancak son bir yılda en azından ülke kamuoyunun sürece verdiği desteği korumak ve artırmak için gerekli çalışmalar yapılamamıştır. Çalışmaların teknik düzeyde gerektiği gibi ilerlemesi yeterli görülmüş, AB nezdinde siyasî planda ülke ülke markaja yeterince başvurulmamış, kamuoyu iletişiminde ise son derece zayıf kalınmıştır.’’
Sabancı, burada en çarpıcı örneğin AB komisyonu tavsiye kararının açıklanmasından sonra ortaya atılan limanlar ve Kıbrıs’ta kalıcı çözümle ilgili formül olduğunu belirtirken, hükümetin bu başarılı açılımı, en azından uluslararası kamuoyunun Kıbrıs konusunu yeniden düşünmesini, AB’nin bu konuda yaptığı hataların bilincine varmasını tetiklediğini söyledi.
Sabancı, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefine kilitlenerek, bölgesindeki potansiyellerden uzaklaştığını ileri sürenler olduğunu hatırlatarak, oysa tam tersine Türkiye’nin, Avrupa yolunda ilerledikçe bölgesindeki siyasî ekonomik ilişkilerinin de gelişeceğini kaydetti.
TÜSİAD erken seçim istemiyor
Sabancı, 2007 yılında ekonomik ve siyasal istikrar içinde reformlar kararlılıkla sürdürüldüğü ve açık müzakere başlıklarında hızlı uyum perspektifiyle hareket edildiği takdirde, 2008 ve sonrasında Türkiye’nin önünün dikkate değer biçimde açılacağını’’ söyledi. Bunun için ilgili tüm kesimlerin sorumluluk içinde hareket etmeleri gerekeceğine vurgu yapan Sabancı, genel seçimlerin zamanında yapılması gerektiğini ifade etti. Sabancı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ‘toplumsal uzlaşma’ içinde gerçekleştirilmesi gereğine de işaret etti.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç da, ‘’Bugün itibarıyla elimizde bulunan bütün veriler, 2007’nin zor bir yıl olacağını gösteriyor’’ dedi. Eldeki imkânların ve stratejilerin dikkatle gözden geçirilmesi gereken yeni bir döneme girildiğini ifade eden Koç, 2007 yılını politik sağduyu, ekonomik disiplin ve istikrar içinde geçirmenin zorunluğu olduğunun altını çizmek istediğini bildirdi. ‘’Bunun için seçimler zamanında yapılmalı, cumhurbaşkanlığı seçimleri uzlaşma içinde gerçekleşmeli ve genel seçimlere bağlı olarak mali disiplinin zedelenmesine izin verilmemelidir’’ diyen Koç, hükümetin reform sürecine ara vermemesini, eksikleri hızla tamamlamasını, bu reformların uygulanmasını ve tabana yayılmasını başarması gerektiğine işaret etti.
Koç, ülke yönetimine uyum manzarasının egemen kılınması için tüm kesimlerin çaba sarf etmesini de isteyerek, Türkiye’nin gelişmişliği, demokrasiye bağlılığı, modern toplumsal değerleri kucaklayışı ile bölgenin diğer ülkelerinden ayrışabildiği ölçüde, önüne koyduğu hedefleri gerçekleştirebileceğine dikkat çekti.
|
/ ANKARA
23.12.2006
|
|
|
Gül: Reform süreci devam edecek |
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefine bağlı olduğunu belirterek, reform sürecinin kararlı bir şekilde sürdürüleceğini söyledi. Abdullah Gül, “Biz noksanlarımızın farkındayız. Önemli olan budur” dedi.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül de, TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Konseyi toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin AB sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin reform sürecini karalı bir şekilde sürdürmeye devam edeceğini kaydeden Gül, “Biz noksanlarımızın farkındayız. Önemli olan budur” dedi.
Türkiye’nin izlediği reform sürecinde AB’ye uyum hedefinin de payının bulunduğunu ifade eden Gül, şunları söyledi:
“AB’nin ayrı bir heyecan ve dinamo olduğunu da büyük bir açıklıkla ifade etmek istiyorum. Maalesef kendi gücümüzle yılladır yapamadığımız birçok şeyi, bu ortam içinde yaptığımızı görüyoruz. Ne zaman bu konuları konuşsak, içimde bir burukluk hissederim. Keşke bu reformları AB bağı olmadan siyasetçilerimizin kendi iradesiyle meclisimizin kendi önderliğiyle ve hükümetlerimizin kendi kararlılığıyla çok daha önce başarabilmiş olsaydık. Bugün bir realite vardır, ne yazık ki bunları yapamadık.”
Burada hiçbir alınganlığa sebep olmadığını ifade eden Gül, herkesin birbirine yardımcı olacağını belirterek, “Madem ki Türkiye’nin 50 yıllık bir devlet politikasıdır, partiler üstü bir politikadır, dolayısıyla nereden faydalanabiliyorsak orayla ilişki içinde olmamız da hiçbir sorun olmaması gerekir” diye konuştu. AB’nin önemli bir yol ayrımında olduğunu belirten Gül, AB’de hissedilen en temel sorunların başında vizyon eksikliğinin geldiğini belirtti. Gül, bu eksikliğin AB’nin öteden beri sahip olduğu yumuşak güç faktörünü önemli ölçüde zayıflattığını ifade ederek, “AB kendi gücünün farkında olmayacak kadar kafa karışıklığı içinde. Ama bunun konjonktürel olduğuna ve geçeceğine inanıyorum” dedi. AB’nin Türkiye’ye sergilediği yanlışlığı artık sadece Türkiye’nin dile getirmediğini belirten Gül, Avrupa’da yayımlanan gazete ve dergilerin bu konunun güçlü öz eleştiri olarak tartışıldığını, bu konuda Avrupa içinden güçlü cevaplar verildiğini söyledi.
“Biz tam üyelik hedefimize bağlıyız. Reform sürecimiz aynen devam edecek” diyen Gül, “Resmen açılsalar da açılmasalar da tüm fasılları kapatmaya yeterli adımları kendi başımıza gerçekleştirebiliriz. Ne zaman ki AB zihin bulanıklığını atlatır, Türkiye’nin sağlayacağı yararların farkına varır, o zaman biz de bunları resmen sonuçlandıracak düzeyde oluruz. Önemli olan, bugünkü konjönktür değiştiğinde Türkiye’nin yerinde sayıyor olmamasıdır. Baktıklarında farkı bir Türkiye’yi, göz kamaştırır bir Türkiye’yi görmeleridir.”
|
/ ANKARA
23.12.2006
|
|
|
AB fırsatını 70’lerde kaçırdık |
AB Genel Sekreteri Oğuz Demiralp, Türkiye’ye yapılan yardımların, diğer AB ülkelerine göre az olmasının sebebinin 1970’li yıllarda kaçırılan fırsatlar olduğunu ifade ederek, “1970’lerde bazı fırsatları kaçırdık. Tarih acımasız, affetmiyor’’ diye konuştu.
AB’nin 2007-2010 döneminde müzakere süreci için Türkiye’ye 2 milyar 99 milyon avro mali yardımda bulunacağı bildirildi. AB Genel Sekreterliği, TBMM AB Uyum Komisyonuna, AB mali yardımları konusunda bilgi sundu. AB Genel Sekreteri Oğuz Demiralp, bundan sonraki dönemde AB’nin malî yardımlar için ayırdığı kaynağın yüzde 70’ini aday ülkelerin kullanacağını bildirerek, “Bunun için çok proje üretmemiz gerekiyor. AB Genel Sekreterliği olarak proje geliştirme konusunda seminerler vermeye başladık’’ dedi. Demiralp, milletvekillerinin sorularını cevaplarken son 3 yılda AB’nin Türkiye’ye 1 milyar 200 milyon avro malî yardım sağladığını söyledi. Demiralp, AB Uyum Komisyonuna bu konuda bilgi vermek için 1.5 yıl beklediklerini söyledi. Türkiye’ye yapılan yardımların, diğer AB ülkelerine göre az olmasının sebebinin, 1970’li yıllarda kaçırılan fırsatlar olduğunu ifade eden Demiralp, “1970’lerde bazı fırsatları kaçırdık. Tarih acımasız, affetmiyor’’ diye konuştu.
|
/ ANKARA
23.12.2006
|
|
|
Türkiye’ye kapıları kapatamayız |
İspanya hükümetinin AB ile ilişkilerden sorumlu Devlet Sekreteri Alberto Navarro, Türkiye’ye Avrupa kapısının kapanmasının “çok olumsuz” olacağını söyledi.
Zaragoza şehrinde düzenlenen bir konferansa katılan Navarro,İspanya olarak Türkiye’nin AB’ye girişini desteklediklerini kaydederek, “Önemli olan Türkiye’nin müzakere eden bir ülke olmasıdır. Brüksel’e doğru bakmaya ve Avrupa’ya yakınlaşmaya devam etmeli” dedi.
Türkiye’nin Ortadoğu’da istikrar için önemli bir faktör olduğu yorumunda bulunan Navarro, “Türkiye’ye Avrupa kapısının kapanması çok olumsuz olur” diye konuştu.
Navarro, Türkiye’nin NATO üyesi bir ülke, ayrıca 70 milyon tüketicisiyle büyük bir pazar olduğunu kaydeden Navarro, “Her zaman daha çok Avrupalı olan bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Anayasasında reform yaparak idam cezasını kaldırdı. Üstelik Türk parlamentosunda yeni reformlar da gündemde” dedi.
|
/ MADRİD
23.12.2006
|
|
|
Erdoğan: Cezayı millet verir |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Eğer biz bir yanlış yapıyorsak bize cezayı verecek olan millettir. Milletin dışında hiçbir kurumun buna da tevessül etmemesi gerekir’’ dedi.
Erdoğan, ATV’de canlı yayınlanan ‘’Teke Tek’’ programında Fatih Altaylı’nın sorularını cevapladı. Başbakan Erdoğan, rejim tartışmaları hatırlatılarak, atamalarda eşinin başı örtülü, dini yönleri kuvvetli kişilerin seçilmesinin rahatsızlığa sebep olup olmadığı sorusu üzerine, herhangi bir kurumun başına getirilen kişide aranan şartların belli olduğunu, ilgili bakanın teklifi, Başbakan ve ardından Cumhurbaşkanı tarafından onaylandığını hatırlattı.‘’Ama ben bir bürokratın eşinin başıyla uğraşılmasını bir defa medenî bir çıkış olarak bulmuyorum, bunu gayri medeni buluyorum’’ diyen Erdoğan, din ve vicdan hürriyetinin Anayasal bir hak olarak yer aldığı bir ülkede evine elemanlar göndermek suretiyle eşinin başı örtülü mü, açık mı? Kimlerin bu eve geldiğine varınca kadar araştırılmasının ayıp olduğunu kaydetti. Erdoğan, kendisine ‘’Sizin yaptığınız atamaların tamamı imam hatipli’’ denildiğini, müsteşar, genel müdür, daire başkanı seviyesinde atamaları çıkardığını, 857 kadar atama yaptıklarını, bunların içinde imam hatip menşeli 52 atama bulunduğunu söyledi.
Erdoğan, şöyle konuştu: “Eğer biz bir yanlış yapıyorsak bize cezayı verecek olan millettir. Milletin dışında hiçbir kurumun buna da tevessül etmemesi gerekir. Biz seçimle geldik. Götürecekse halkım götürür, biz ona saygı duyarız. Demokrasi de budur zaten’’ diye konuştu. Durumdan vazife çıkararak kendisine böyle bir yetki ihdas edenlerin sine-i millet dediklerini ve telaş içinde olduklarını kaydeden Erdoğan, hükümetin ülkede güven ve istikrarı sağladığını kaydetti. Bütün parametrelerin olumlu olduğunu vurgulayan Erdoğan, sandıktan halkın AKP iktidarına ‘’devam’’ diyeceğine inandığını belirtti.
|
/ ANKARA
23.12.2006
|
|
|
Ağar: Başörtülüyü kimse hakir göremez |
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Türkiye’de başörtülü insanı kimsenin hakir göremeyeceğinin altını çizerek, “Benim bunu kabul edebilmem mümkün değil. Benim insanım, bizim insanımız bunların hepsi” dedi.
Kocaeli Sanayicileri ve İşadamları Derneğininin (KOSİAD) ‘’Liderler Türkiye’nin Geleceğini Konuşuyor’’ konferansına konuk olan Ağar, burada yaptığı konuşmada gündemdeki konuları değerlendirdi. Ağar, “Hükümet her işi başardı, çok muvaffak, hiç eleştirilecek bir tarafı yok, çok mükemmel, biz buralara razıyız ama Cumhurbaşkanı onlardan olmasın” demenin demokratik anlayışta kabul edilemeyeceğini belirterek, şöyle konuştu:
“Başbakanlığı verdin, bakanlıkları verdin, siyasetin zafiyeti, kaybettin. Büyükşehir belediyelerini verdin. Oralar hiç önemli değil. ‘cumhurbaşkanlığını vermeyelim’ adı üzerinde siyaset yapılamaz. Siyaset, gerçek temeller üzerinde yapılmalıdır. Onun için bizim istediğimiz, Türkiye’de değerler çatışması yaratmayacağız. Türkiye’de başörtülü insanı kimse hakir göremez. Benim bunu kabul edebilmem mümkün değil. Benim insanım, bizim insanımız bunların hepsi. Türkiye bu çatışmaları taşıyamaz. Türkiye’nin yapacağı iş ‘millî geliri çıkaralım’, 10 bin dolara 20 bin dolarlara. Bakın bakalım Türkiye’de bu meseleler ne olacak? Doğru birşey değil yani. İnsanın kişisel özgürlük alanı. Türkiye’de bir de kamu yönetimi vardır, o ayrı birşey. Orada kurallar koyabilirsin. Dünyanın her yanında koyulacak kurallardır. Ama kamu hizmeti alan başka, veren başka. Kamu hizmeti verenler üzerinde her türlü kuralı koyarsın, buna hiç kimsenin itirazı olamaz. Dünyanın her devletinde böyle ama kamu hizmeti alanlarına nasıl kural koyacağız? ‘Hastahaneye şu kıyafette gel, mahkemeye bu kıyafetle gel’ olmaz, bunları yapamayız. Ama ne olacak? Türkiye modernleşecek, Türkiye gelişecek.”
AB KAPISINI KAPATAMAYIZ
Türkiye’de reformist gelişmelerin sadece Avrupa Birliğinin dayatılmasıyla yapıldığını ifade eden Ağar, Türkiye’nin, AB vizyonunu muhafaza edeceğini söyledi. AB karşıtlığı üzerine siyaset yapmadıklarını vurgulayan Ağar, ülkeyi bölmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini ifade etti. Türkiye’nin kendi gücünden korkmaması gerektiğini dile getiren Ağar, şöyle devam etti:
‘’AB, bireysel anlamda özgürleşme ve zenginleşme projesi. Devletler anlamında da baktığımızda siyasi bir entegrasyon. Burada zorluklar vardır ve son dönemde olağanüstü artmıştır. Kıbrıs meselesi siyasî ön şart olarak Türkiye’nin karşısına getirilmiştir. Bütün bunlara rağmen, ‘lânet olsun’ diyerek kapıyı kapatıp gidemeyiz. Gitmemiz fevkalâde yanlıştır.’’
Ağar, Türkiye’nin yargı adaleti reformu, vergi reformu, kamu yönetiminin yeniden yapılanması ve meslekî ve teknik eğitimin artırılıp geliştirilmesi konularında reform yapması gerektiğini söyledi.
“SİNE-İ MİLLET, ANA
MUHALEFET PARTİSİNİN MESELESİDİR”
DYP lideri Mehmet Ağar, konferansın ardından gazetecilerin sine-i millet tartışmaları ile ilgili soruları üzerine ise, “Türkiye’de herkes bizim gibi 1 yıl evvelden seçimi isteyecekti, meydanlara çıkacak yüreği olacaktı. Türkiye’de seçimi isteyecek onlarca sebep varken ekonomi, tarım, esnaf, KOBİ, dış politika, Avrupa Birliği, Güneydoğu. Bunların hiçbirini istemeyenler, şimdi cumhurbaşkanı meselesi için seçim isteyerek kendilerini milletin siyaset eksenini dışına taşıyorlar. Yanlış olan budur. Bu mesele bizim sayısal varlığımız açısından bir şey ifade etmiyor. Bu, ana muhalet partisinin meselesidir” dedi.
|
/ KOCAEL
23.12.2006
|
|
|
Yargıtay’a çifte standart suçlaması |
TBMM Genel Kurulu’nda Adalet Bakanlığı’nın bütçe görüşmeleri sırasında konuşan AKP Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Ali Bulut Yargıtay’ı çelişkili kararlar vermekle suçladı.
TBMM Genel Kurulunda, Adalet Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 2007 bütçelerinin görüşülmesi sırasında söz alan AKP Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Ali Bulut, Yargıtay’ın dosya yükünün fazla olduğunu ifade ederek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Türkiye aleyhine açılan davların çokluğunu hatırlattı. Yargı kurumlarının karar verirken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini dikkate almasını isteyen Bulut, bu konuda Yargıtay’a önemli görevler düştüğüne dikkati çekti.
Medyanın ‘’medya yargıçları’’ ortaya çıkardığını bunun da kaygı verici olduğunu belirten Bulut, ‘’Bazen medyanın haberleri abartabileceğine hükmeden Yargıtay, kendi mensuplarının açtığı davalarda bu kadar hoşgörülü değil. Yargıtay mensuplarının medya mensupları aleyhinde açtığı 80 dava var’’ dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gazeteciler aleyhinde açtığı davada Yargıtay’ın gazetecileri haklı bulmasıyla ilgili kararını da eleştiren AKP’li Bulut, ‘’Siyasetçilerin eleştiri ile küçük düşürülebileceğine karar veren Yargıtay, politikacılar ile ilgili kararlarında özgürlük alanlarını geniş tutarken, kendi mensuplarının açtığı davalarda özgürlük alanlarını bu kadar geniş tutmuyor’’ diye konuştu.
Türkiye’de asıl sorunun ‘’yargı bağımsızlığı’’ değil, ‘’yargı tarafsızlığı’’ olduğunu ifade eden Bulut, ‘’Yargının görevi devleti korumak değil, hak ve adalet dağıtmaktır’’ dedi.
|
/ ANKARA
23.12.2006
|
|
|
Menemen tahrikine dikkat |
Bugün Kubilay hadisesinin 76. yıldönümü. Menemen başta olmak üzere, çeşitli yerlerde protesto gösterileri yapılacağı hatırlatılarak, tahriklere karşı dikkatli olunması uyarısında bulunuldu.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde erken seçim isteyen bazı gruplar, İzmir’in Menemen ilçesindeki resmî Kubilay’ı anma törenlerinin ardından Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) öncülüğünde bugün bir miting düzenleyecek. Mitinge, İzmir ve diğer illerden katılımların olacağı tahmin ediliyor. Kubilay’ı anma törenlerinin cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde ayrı bir anlam kazandığını iddia eden Belediye Başkanı Tahir Şahin, ADD’nin “Menemen’den Çankaya’ya Laik Cumhuriyet Mitingi” yapacağını belirtti.
Bazı grupların bugünü bahane ederek milleti rencide etmesinin önüne geçilmesi ve tahriklere karşı uyanık olunması istendi.
|
/ İZMİR
23.12.2006
|
|
|
Akdağ, vatandaşları uyardı |
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Vatandaşlarımız hastahanelerimizden hizmet almaya gittiği zaman başka bir adrese kendilerini yönlendirenlere itibar etmemelidir” dedi.
Akdağ, Giresun Valisi Şükrü Kocatepe’yi ziyaretinde yaptığı konuşmada, vatandaşların, birilerinin kendilerine kartvizit verip muayeneye çağırmalarına itibar etmemesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi: “Vatandaşlarımız hastanelerimizden hizmet almaya gittiği zaman başka bir adrese kendilerini yönlendirenlere itibar etmemelidir. Hükümet olarak böyle bir şeyi kabullenemiyoruz. Hastanelerimiz, vatandaşlarımızın hastaneleridir. Sağlık hizmeti için başka bir adrese gitmek ve para ödemek zorunda değildir. Bu konuda kararlıyız. Vatandaşlarımız bu konuda, yanlış bir istekle karşılaştığı zaman konuyu kurum yöneticisine ya da il valisine ileterek çözüm aramalıdır. Böyle bir sorunun çözümünden vatandaşlarımız emin olmalıdır. Bu konuda başından beri vatandaşlarımızın arkasındayız.”
|
/ GİRESUN
23.12.2006
|
|
|
“Kolon Operasyonu”nda 52 gözaltı |
Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan, Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından dün başlatılan “Kolon Operasyonu” kapsamında 52 kişinin gözaltına alındığı ve 24 kişinin arandığını bildirdi.
Çalışkan, haftalık bilgilendirme toplantısında bir soru üzerine, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde yapılan ihalelerde yapılan yolsuzlukla ilgili başlatılan operasyon kapsamında 52 kişinin gözaltına alındığını bildirdi. Çalışkan, bu kişilerin “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, örgüte üye olmak, örgüt adına faaliyet yürütmek, ihaleye fesat karıştırmak, kamu görevlilerine rüşvet vermek ve almak” suçları kapsamında sorgulandıklarını söyledi.
Gözaltında bulunanlardan 47’sinin 55 firmanın yetkilisi, 3’ünün Sağlık Bakanlığı çalışanı, 2’sinin de Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde görevli olduğunu kaydeden Çalışkan, 24 kişinin de arandığını bildirdi. İsmail Çalışkan, İstanbul’da bir iş merkezinde özel güvenlik elemanlarının küçük bir çocuğu dövmeleri ile ilgili görüntülerle ilgili olarak güvenlikçilerin sayısının 200 bine çıktığını, bu kişilerin davranışlarının üzüntü verici ancak münferit olduğunu, şirketlerin denetiminin de polis tarafından titizlikle yapıldığını da sözlerine ekledi.
|
/ ANKARA
23.12.2006
|
|
|
22 Türk hacı adayı vefat etti |
Kutsal topraklarda hayatını kaybeden Türk hacı adaylarının sayısı 22’ye ulaştı.
Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Almanya’nın Köln şehrinden gelen 60 yaşındaki Ali Başıbüyük (Köln) Mekke’de geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Hacı adaylarından 71 yaşındaki Konya doğumlu Ahmet Büyüktemiz de (Acme Tur) geçirdiği bir rahatsızlık sonucu kutsal topraklarda hayatını kaybetti. 24 Kasım 2006 tarihinden bu yana çeşitli sebeplerle hayatını kaybeden Türk hacı sayısı 22’ye ulaştı.
|
Ahmet GÖNÜLLÜ
/ MEKKE
23.12.2006
|
|
|
Ebeveynler internetin tehlikelerinden habersiz |
Bağımsız Eğitimciler Sendikası AR-GE kurulu uzmanlarınca hazırlanan “Öğrencilerde internet kullanım profili ve alışkanlıkları” konulu rapor sonuçlarına göre, anne babaların, çocuklarının internette bekleyen tehlikelerden habersiz olduğunu ortaya koydu.
Bilinçsiz kullanma ve tüketim kültürü açısından eğitimsizlikten kaynaklanan sebeplerle ülkemizde internet gibi bazı teknolojik gelişmelerden fayda yerine, daha çok zarar görüldüğünü ortaya koyan rapora göre, Türkiye’de internetin hem çocuk gelişimi hem de okul başarısı açısından, olumsuz etkilerine daha çok rastlanılıyor.
Her mahalle köşesinde açılmaya başlanan internet kafelerin gençliği teknolojiyle tanıştırmak ve eğitmekten çok, kötü alışkanlıklar kazandırdığını ve yozlaştırdığını belirten rapora göre, bilgisayar ve internet olan evlerde ise, ailelerin internette girilen siteleri önceden gözden geçirmemeleri, zararlı sitelere girişi engelleyen filtre programlarını kullanmamaları sebebiyle çocuklar internetten olumsuz yönde etkileniyor.
|
Fatih KARAGÖZ
/ ANKARA
23.12.2006
|
|
|
Hafik Gölü buz tuttu |
Sivas’ın Hafik ilçesindeki Hafik Gölü, aşırı soğuklar sebebiyle dondu.
Balık tutkunlarının, tabiatseverlerin ve piknikçilerin de uğrak yeri olan Hafik Gölü, havanın soğumasının ardından sessizliğe büründü. Aşırı soğuk sebebiyle gölün üzerinde yaklaşık 15 santimetre kalınlığında buz oluştu. Buz kütlesinin kalınlığının soğuklarla birlikte artabileceği belirtildi.
|
/ SİVAS
23.12.2006
|
|
|
Erciyes kara hasret |
Erciyes Kayak Merkezi’nde beklenen kar yağışı olmadı. Kar kalınlığı 8 santimetreyi geçmedi.
Alınan bilgiye göre, Erciyes’te dün sabah başlayan ve aralıklarla devam eden kar yağışı, kayakseverlerin umutlarını boşa çıkarttı. Tekir Yaylasındaki kayak pistlerinde kar kalınlığı ancak 8 santimetreye ulaşabildi. Kayak merkezi yetki-lileri, kayak yapılabilmesi için kar kanılığının en az 50 santimetreyi bulmasının gerekli olduğunu, mevcut kar kalınlığının ancak kartopu oynamaya yeterli olacağını söylediler.
|
/ KAYSERİ
23.12.2006
|
|
|
Minik gözler yolda kalmasın |
Yurt çocukları, Kurban Bayramı’nda kendilerini ziyaret edecek yakınlarının yolunu gözlemeye şimdiden başladı. Çocuklar için şeker ve küçük cep harçlıkları ile özdeşleşen bayramlar, yurt çocuklarında farklı duygular uyandırıyor.
Sıcak yemek ve yatak ihtiyaçlarını devletin sunduğu imkânlarla gideren çocukların tek eksiğinin sevgi ve şefkat olduğunu belirten Sosyal Hizmetler Mersin İl Müdürü Azmi Gülşen, yaptığı açıklamada, bütün vatandaşların bu konuda sorumlulukları bulunduğunu ve daha duyarlı olunması gerektiğini bildirdi.
Sosyal, sportif ve kültürel, maddî her ihtiyacı karşılanabilen çocukların sevgi ihtiyacının karşılanmasının zorluğuna işaret eden Gülşen söyledi: “Bu konuda en sıkıntılı günler bayramlardır. Önümüzde Kurban Bayramı ve yılbaşı var. Herkes bu günlerin telâşı içindeyken, yurtta kalan çocukların hemen tamamı bu özel günlerde bekledikleri sevgiyi bulup bulamayacağını sorguluyor, bununla ilgili sıkıntı bile yaşayabiliyor. Şu günler merak ile gününü geçiriyor. Eğer anne-babası, kardeşleri varsa gelecekler mi gelmeyecekler mi? En büyük soru onlar için bu. Bizler ne kadar sevgi ihtiyaçlarını gidermeye çalışsak da bir aile kadar başarılı olmamız mümkün değil. Özellikle bayram gibi özel günlerde diğer çocuklardan farklı şekilde sıcak ortam beklentisi olan çocuklarımızla vatandaşlarımızın ilgilenmesini istiyoruz.’’
Vatandaşlardan, kurumlarında barınan çocukları, özel günlerde izin alarak bir sinemaya veya herhangi bir faaliyete götürerek, sevgi ve kardeşlik tohumları ekebileceklerini vurgulayan Gülşen, ‘’Bu çocuklara hep birlikte ne kadar iyi sahip çıkarsak, geleceğimize de o derece güvenle bakabiliriz’’ dedi.
|
/ MERSİN
23.12.2006
|
|
|
Okulda şiddet artıyor |
Okullarda son 8 ayda meydana gelen 2 bin 990 şiddet olayına, 7 bin 193 öğrencinin karıştığı bildirildi. Bu olayların başında, yumruk, tekme, tokat gibi fiziksel zarar verme geldi.
MEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürü Ruhi Kılıç, çocuklar ve gençlerdeki şiddeti araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonuna, okullarda meydana gelen şiddet olaylarına ilişkin sayısal veriler sundu. Kılıç’ın verdiği bilgiye göre, 26 Nisan-21 Aralık 2006 tarihleri arasında 2 bin 990 şiddet olayı meydana geldi. Bu olayların başında yüzde 33,9 ile yumruk, tekme, tokat gibi fiziksel zarar verme yer aldı. Okullarda en fazla görülen ikinci şiddet türünü, yüzde 19,5 ile zorbalık, tehdit, sataşma oluşturdu. Bunu yüzde 12,1 ile dedikodu, ‘’lâkap takma’’ izledi. Bu dönem içinde okula silâh, kesici-delici alet getirme oranı yüzde 7,6 oldu. Okullarda eşya ve mala zarar verme yüzde 9, çalma-gasp yüzde 6,7, madde kullanımı yüzde 4,5, cinsel taciz yüzde 3, ateşli, kesici, delici silâhla yaralama yüzde 2,1, çete oluşturma ve katılma yüzde 1, ölümlü olay yüzde 0,4 oranında görüldü.
Olaylara karışan öğrenci sayısı 7 bin 193 öğrenci oldu. Şiddet olayları, 8 aylık bu dönemde yüzde 15,5 ile en fazla ortaöğretim kurumlarında meydana geldi. Eğitim kademelerine göre şiddet olaylarının dağılımı, genel liselerde yüzde 10,8, meslek liselerinde yüzde 4,7, ilköğretim okullarında ise yüzde 2 olarak gerçekleşti.
|
/ ANKARA
23.12.2006
|
|
|
|