|
|
|
Kafatasçılıkla millilik olmaz |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, lâfla ve kafatasçılıkla millilik olmayacağını belirterek, ‘’Bu milletin evlâdının cebindeki parasının değerini artırıyorsan, onur ve öz güvenini artırıyorsan, sen o zaman bu milleti gerçekten seviyorsundur’’ dedi.
Erdoğan, Korel Termal Otelin açılış törenine katıldı. Törende yaptığı konuşmada, her alandaki yatırımlarla büyük bir değişim gerçekleştirdiklerini vurgulayan Erdoğan, yıllar sonra devletin yatırımcının önüne engeller koymaktan vazgeçtiğini ve özel sektöre imkanlar sunduğunu söyledi. Hükümet olarak girişimcilere her türlü desteği vermeye hazır olduklarını belirten Erdoğan, hortumları kestiklerini ve ülkenin imkanlarını katma değer sağlamak için seferber ettiklerini ifade etti. Vergi indirimi ve bürokratik engellerin kaldırılması konusunda özel sektör için önemli adımlar attıklarını anlatan Erdoğan, devletin ekonomiden çekilmesi gerektiğini belirtti. Devletin düzenleyici konumda olmasının önemine değinen Erdoğan, ‘’Ben her zaman bakan arkadaşlarıma söylüyorum; hangi müteşebbisin önüne engel çıkarırsanız, tarih sizi affetmez. Girişimcinin önüne engel koymayacaksınız, tam tersine engelleri kaldıracaksınız’’ dedi.
“KATAKULLİ YAPMAYACAĞIZ”
Türkiye’nin dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına girdiğini kaydeden Erdoğan, hedeflerinin 2012 yılı sonunda ilk 10 olduğunu vurguladı. Erdoğan, ‘’Bizim bu noktada bir dava inadımız olacak. Milletçe olacak, tüm işverenlerimizle olacak, müteşebbisimizle olacak ama katakulli yapmayacağız, el ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz, dayanışma içinde olacağız. Birileri gelip ön kesmeye çalışmayacak’’ diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
‘’6 tane sıfır vardı. Ne oldu? Bizden öncekiler 1’in sırtına durmadan sıfırları yüklüyordu. Üst üste 6 tane sıfır yüklediler. 1 var ya, o bir rakamı da bunlardan davacıdır. ‘Anamı ağlattınız’ diyordu. ‘Belimi büktünüz’ diyordu. Ve milleti de aldattılar ha... ‘Bak sana 1 milyon veriyoruz’ diyorlardı. Bizde tabii 1 milyon deyince büyük rakam gözüküyor. Halbuki bir rakamı kadar değeri yoktu. Ne oldu? Enflasyon patladı. Cumhuriyetin ilanında Türk Lirası Dolar karşısında neyse şimdi o noktada. Millî olmak budur. Öyle lâfla, kafatasçılıkla millilik olmaz. Bu milletin evladının eğer cebindeki paranın değerini arttırıyorsan, onun onurunu, onun öz güvenini arttırıyorsan, sen o zaman bu milleti gerçekten seviyorsundur. Eğer arttırmıyorsan bu işin lafını yapıyorsun. Biz bu yola baş koyduk ve böyle gideceğiz. Bu ekonomi sağlam bir zeminde sağlıklı büyüyecek.’’
Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından eşi Emine Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve bazı milletvekilleriyle kurdele keserek, otelin açılışını yaptı. Erdoğan, oteldeki Frig Vadisi fotoğraf sergisini de gezdi.
|
/ AFYONKARAHİSAR
11.12.2006
|
|
|
10.5 bin YTL ve faizi |
Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz hakkında, E. Org. Doğu Aktulga için yazdığı bir yazıdan dolayı vârisleri adına açılan dâvâda Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen toplam 10.5 bin YTL manevî tazminata mahkûmiyet kararı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince onandı. “Eksik incelemeye dayalı, hak ve nesafete, usul ve yasaya aykırı” olduğu gerekçesiyle bozulması istenen kararın onanması, 4. Dairenin başka basın dâvâlarında verdiği “özgürlükçü” kararlarla çelişiyor.
Bozulan kararlar
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi geçtiğimiz günlerde Yeniçağ ve Posta gazeteleriyle Milliyet yazarı Hasan Pulur hakkında verilen tazminat kararlarını, “Siyasal kişileri eleştirmek basının görevidir. Basında yayın konusu olan haber objektif oldukça, doğru olaylara dayandıkça ve doğru amaca yönelik bulundukça, eleştiri sert, kırıcı ve küçük düşürücü olabilir. Basın o anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından sorumlu tutulmamalıdır” gibi gerekçelerle bozmuştu.
Farklı muamele mi?
4. Hukuk Dairesinin Güleçyüz’le ilgili kararının, siyasîlere yönelik eleştirilerde “sert, kırıcı ve küçük düşürücü” yayınları dahi basın özgürlüğü kapsamında görürken, eleştiriler özellikle askerî bürokrasiye yöneldiğinde bu yorumu geçerli saymayan bir anlayışı yansıttığı belirtiliyor ve bu anlayışla kendisini gösteren “çifte standart”ın, adaletin tarafsızlığı ilkesiyle bağdaşmadığına dikkat çekiliyor. Ayrıca “Gazetelere, dünya görüşlerine göre farklı muamele mi yapılıyor?” sorusuna cevap isteniyor.
Tazminata mahkûm olan yazı
1999 Ağustos Şûrâsında emekli olduğunda Ege Ordu Komutanıydı. O göreve Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığından gelmişti. Öncesinde ise Harbiye’nin başındaydı.
1988-91 yılları arasında Kara Harp Okulunu yönetirken okulda nasıl amansız bir terör estirdiğini ve öğrenciler arasında kurduğu GESTAPO benzeri bir hafiyelik mekanizması ile harbiyelilerin içine nasıl bir fitne soktuğunu 1995 Temmuz’unda yazmıştık.
Bu mekanizma dindar öğrencileri takip ve tasfiye için kurulmuş ve maalesef etkili bir şekilde işletilmişti. Görevlendirdiği “hafiye” öğrenciler, “cami grubu, cami tayfası” olarak niteledikleri dindar öğrenciler hakkında hafta sonunda hangi camiye gittikleri, nerede ve nasıl namaz kıldıkları, kimlerle görüştükleri, hangi kitapları okudukları gibi konularda ayrıntılı raporlar hazırlamışlar ve ardından bunlara dayalı “tasfiye”ler yapılmıştı.
Sadece Harbiyede değil, Kara Kuvvetleri genelindeki “irtica” tasfiyelerinde de onun ekibi etkili olmuştu. Tümgeneral Celil Gürkan’ın 9 Mart 1971’deki başarısız darbe girişiminde kuryelik görevi üstlendiği söyleniyor; 80’li-90’lı yıllarda da ordu içinde gayri resmî bir “komite” kurduğu ve teğmenden generale kadar çeşitli rütbelerdeki subaylardan oluşan bu komiteyle sürekli bir irtibat ve iletişim halinde olduğu ifade ediliyordu.
Bu gibi oluşumlar için en çarpıcı değerlendirmeyi, 12 Eylül döneminin meşhur askerî savcısı, emekli hakim albay Süleyman Takkeci yapmıştı. DİSK dâvâsıyla adını duyuran, daha önce 1971 cuntasını da soruşturmuş olan Takkeci, ordu içerisindeki yeni cuntalara dikkat çekiyor ve vefatından önce verdiği ilk ve son röportajda şöyle diyordu:
“Türk Silâhlı Kuvvetleri içinde her zaman darbe yapmak için fırsat kollayan bir grup mevcuttur. Hattâ bir zümrenin yine Kemalizm maskesi altında faaliyet yaparak, kendilerine yeni taraftarlar bulmaya çalıştıkları istikametinde zaman zaman duyumlarımız olmuştur.” (Zaman, 13 Temmuz 1995)
Bu tesbit ve ikazların boşuna olmadığı, 28 Şubat sürecinde yaşanan gelişmelerle açığa çıkmış; dönemin Genelkurmay Başkanı “Nizamiye kapısından döndük” diyebilmişti.
O, ordu yönetimini ve ülkeyi böyle bir tazyik ve sıkıntı ile karşı karşıya getiren isimlerin belli başlılarından biriydi. Ve son görevi olan Ege Ordu Komutanlığı sırasında da mülkî idarecilere büyük sıkıntılar yaşatmıştı.
Emekli olmasını “aktif mod’dan sivil-asker mod’u olan pasif mod”a geçiş olarak nitelemiş; beynini “Atatürkçü düşünce sistemiyle şarj eden” bir kişi olarak, 10. yıl marşı okunurken cömertçe akıttığı gözyaşlarıyla hafızalarda iz bırakmış; giderayak “laiklik ve bilim” nutukları atıp “Şeriat tehdidi”nden dem vurmuş; yöneticileri yetersizlik, umursamazlık ve tehdit algılamada beceriksizlikle suçlamış; demokrasi ve özgürlüklere çatmıştı.
İsmi son olarak “KKTC ve Denktaş’a destek” adı altında örgütlenen AB ve demokrasi karşıtı ulusalcı cephe listelerinde görüldü.
Bunların tümü onun için artık geride kaldı.
O bugün Kocatepe’deki musalla taşında...
Yeni Asya, 27.1.2004
|
11.12.2006
|
|
|
Ankara'nın çabası ciddiye alınmalı |
AB Komisyonunun ticaretten sorumlu üyesi Peter Mandelson, Türkiye’nin Kıbrıs sorunu konusunda çaba göstermeye hazır olmasının ciddiye alınması gerektiğini söyledi.
Mandelson, Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung gazetesine yaptığı açıklamada, ‘’Kıbrıs sorunu konusunda Ankara’nın çaba göstermeye hazır olması ciddiye alınmalı’’ dedi.
Türkiye’nin teklifini reddedenleri eleştiren Mandelson, AB’nin bir ültimatom verdiğini ve Türkiye’nin zamanında ‘’reaksiyon’’ gösterdiğini belirterek, ‘’Ankara’nın önerisini doğu pazarlığı diye görmezden gelmek düşünülemez. Bu teklif sürecin bir parçası ve zamanında geldi’’ diye konuştu.
Türkiye’yi ‘’kandırmaca’’ ile suçlayanların kafalarındaki düşüncenin başka olduğunu söyleyen Mandelson, ‘’Bunlar, ilke olarak Türkiye’yi AB’ye almak istemiyorlar. Ancak bu AB’nin tutumuna aykırıdır’’ dedi.
Avrupa Parlamentosunun Türkiye ile üye olmak amacıyla müzakereler yapılmasına yönelik 2004 yılında karar aldığını hatırlatan Mandelson, şunları kaydetti:
‘’Müzakereler ucu açık yürütülmeli. Ancak hedef açık olarak belirlenmiş. AB, hedefteki uzun yolda mesafe alabilmek için Türkiye’nin Kıbrıs anlaşmazlığındaki teklifini ciddiyetle değerlendirmeli.’’
Türkiye’nin AB’ye üye olmasını ‘’Büyük bir şans’’ olarak nitelendiren Mandelson, ‘’Şimdi ciddi olmak gerekirse bu çok önemli sürecin Kıbrıs sorunu nedeniyle felç edilmesini kabul edemeyiz’’ şeklinde konuştu.
Mandelson, Türkiye’nin Kıbrıs Rum kesimi için bir liman ve havalimanı açma önerisinin ciddi bir teklif olduğunu belirterek, ‘’Eğer Türkiye’ye Kıbrıs konusunda harekete geçmesi için bir ültimatom verdiysek, şimdi istenen her şeyi bir anda yapmıyor diye kapıyı yüzüne kapatamayız’’ dedi.
|
/ BERLİN
11.12.2006
|
|
|
Laiklik, sindirme aracı gibi kullanılıyor |
Eğitim-Bir-Sen 1 No’lu Şube Başkanı Mustafa Kır, ‘’İnsan haklarını korumakta amaç olarak kullanılması gereken demokrasi ve laiklik kavramları bugün Müslümanlara karşı siyasi ve ideolojik sindirme ve suçlama aracı olarak kullanılmaktadır’’ dedi.
Kır, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla, Abdi İpekçi Parkı’nda yaptığı basın açıklamasında, ‘’Çoğunluğu Müslüman olan Türk Milleti’nin, irtica paranoyasıyla kendi öz vatanında esir muamelesine tabi tutulduğunu’’ öne sürdü. Kır, şunları kaydetti: ‘’Bugün irtica, işe gelmeyen hükümetleri düşürmenin aracı; adam fişlemelerin, siyasî partileri, vakıfları kapatmanın gerekçesi; inanma, inandığını yaşama, düşünme ve düşündüğünü ifade etme, eğitim, öğretim ve sosyal güvence gibi en temel hak ve hürriyetlerin elden alınmasının kılıfı; kendisi gibi düşünmeyenleri ortadan kaldırmanın mazereti sayılmaktadır. İnsan haklarını korumakta amaç olarak kullanılması gereken demokrasi ve laiklik kavramları bugün Müslümanlara karşı siyasi ve ideolojik sindirme ve suçlama aracı olarak kullanılmaktadır.’’
Kır, ‘’bastırılan bir kitapla başörtülü kadınların gururunu incittiğini’’ öne sürdüğü Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi.
|
/ ANKARA
11.12.2006
|
|
|
Türkiye sorun yaşamadan çözüm aramıyor |
UNICEF Program Koordinatörü Lila Pieters, Türkiye’nin sorun yaşamadan çözüm üretmediğini, ancak son yıllarda özellikle sokak çocukları konusunda yapılan çalışmaları olumlu gördüklerini bildirdi.
Pieters, UNICEF ve SHÇEK tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘’Sokakta Çalışan Çocuklara Yönelik Hizmet Modeli’’ konulu toplantı için geldiği Mersin’de yaptığı açıklamada, UNİCEF olarak çocukların hayatının, büyümelerinin, psiko-sosyal ve bilişsel gelişimlerinin birbiriyle ilişkili ve birbirine bağımlı olduğunu duyurmak ve bu standartların yükseltilebilmesi konusunda projeler üretmeye çalıştıklarını söyledi. Pieters, UNICEF’in Türkiye’deki faaliyetlerine 1951 yılında başladığını ve bu dönem içinde ülke genelinde çocuklar ve sosyal hizmetler alanındaki gelişmeleri yakından takip ederek, çözüm üretilmesi konusunda yardımcı olmaya gayret ettiklerini anlattı.
Türkiye’de sorun yaşamadan çözüm üretmeye gidilmediğini gözlemlediklerini ifade eden Pieters, şunları kaydetti:
‘’Malatya Çocuk Yuvasında yaşanan 0-6 yaş grubu çocuklara şiddet uygulanması haberleri gündeme gelene kadar bu konuda yeterli hassasiyeti göstermeyen yetkililer, gündeme gelmesiyle birlikte çok hızlı ve ciddi adımlar atmış, başarıyı yakalamıştı. Bu örnekte de olduğu gibi Türkiye genellikle sorun ortaya çıkınca çalışmalara başlıyor. Ama önemli olan sorunlar yaşanmadan önce önlemlerin alınmasıdır. Ancak Türkiye için çok sevindirici bir olay var. Bu, artık yetkililerin önlemlerin geliştirilmesi konusunda da zihniyetlerinin değişmesi ve bu konuda hareketlenmelerin ve canlanmaların yaşandığının görülmesidir.’’
Türkiye’nin azımsanmayacak ölçüde genç nüfusunun olduğunu ve bu konuda çalışmaların yapılmaya başlandığını ifade eden Pieters, plan ve projelerin de genç nüfus düşünülerek yapılmaya başlandığını söyledi.
|
/ MERSİN
11.12.2006
|
|
|
Kıbrıs Türkiye'nin onuru |
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, ‘’Kıbrıs, Avrupa Birliği (AB) müzakere sürecinde Türkiye’nin onurudur. Müzakere süreci için adımlar atan Türkiye’nin geri çekilemeyeceği noktadır’’ dedi.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO)’nın 44. Olağan Genel Kurulu toplantısına ‘’onur konuğu’’ olarak katılarak bir konuşma yapan Hisarcıklıoğlu, AB’nin Rum şantajına esir olarak, Türkiye’nin AB müzakere sürecini yeniden Kıbrıs’la ilişkilendirdiğini ifade ederek, ‘’AB daha geçenlerde (yapmayacağım) dediğini bugün yine yapmıştır’’ ifadesini kullandı. Bu tavrın haksız ve kötü niyeti ödüllendirmek olduğunu kaydeden Hisarcıklıoğlu, AB’nin zaten bir hata yaparak referandum sonrası kötü niyeti bir kez ödüllendirdiğini, bu tavsiye kararı ile kötü niyetin bir kez daha ödüllendirildiğini söyledi.
‘’Bu ne biçim bir mekanizmadır ki, kötü niyet sürekli ödüle boğularak teşvik edilirken, iyi niyet sürekli cezalandırılmaktadır’’ diyen isarcıklıoğlu, Kıbrıs sorunun çözümü yolunda adım atan Kıbrıs Türklerinin iyi niyeti dikkate alınmazken, Rum şantajının her defasında göz doldurduğunu belirtti. Kıbrıs Türklerinin her zaman haksızlığa uğradığını bunun her zaman kalplerinde bir sızı olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu: ‘’Kıbrıs, Avrupa Birliği (AB) müzakere sürecinde Türkiye’nin onurudur. Müzakere süreci için adımlar atan Türkiye’nin geri çekilemeyeceği noktadır. Kıbrıs, AB için, birden bire bir iyi niyet testi haline gelmiştir. Biz, Avrupalı partnerlerimizin bu testi yarasız beresiz geçirmesini isteriz. Kıbrıs AB için bir sınavdır. Çünkü Komisyon’un aldığı tavsiye kararı, sadece bizi değil, AB’nin kendi değerlerine, kuruluş ilkelerine ve tarihine karşı büyük bir saygısızlıktır. AB, ahde vefa ilkesini çiğnemiştir. 800 bin Kıbrıs Rumu 400 milyonluk AB’nin 70 milyondan fazla Anadolu ve Kuzey Kıbrıs Türkünün geleceğine ipotek kuramaz. Amaç,bizi sinirlendirmekse, atılan adım başarılıdır. Ana öfkemizi kontrol etmeyi de biliriz.’’
|
/ LEFKOŞA
11.12.2006
|
|
|
Türkiye korkularla yönetilemez |
AKP Eskişehir milletvekili ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türk Delegasyonu Başkanı Murat Mercan, AKP’ye yönelik ‘’AB sevdası nedeniyle Kıbrıs’ı satmak’’ suçlamalarında bulunulduğunu ifade ederek, “Türkiye Cumhuriyeti korkularla yönetilemez’’ dedi.
Mercan, Eskişehir Gar Düğün Salonunda verdiği “AB ve Türkiye İlişkileri’’ konulu konferansta, Avrupa Birliği (AB) projesinde çıkartılan engellerin Türkiye’yi yıldırmaması gerektiğini, bunlardan dolayı bu projeden vazgeçilemeyeceğini kaydetti. Mercan, Kıbrıs konusunda AKP’nin tavrının her zaman net ve açık olduğunu anlatarak, şöyle devam etti: ‘’Biz, ‘Kıbrıs’ta nihaî çözüm Annan Planı çerçevesi içinde olur’ dedik. Ondan sonra da ‘izolasyonları kaldırın, biz limanlarımızı, havaalanlarımızı açalım’ dedik. Bunda hiçbir değişiklik olmadı. Annan Planı’nı biz Türk tarafı olarak kabul ettik, Rum tarafı kabul etmedi. Böylece, aslında Avrupa’da KKTC'nin itibarı arttı. Kıbrıs’ta gayri safi millî hasıla biz gelmeden önce 3 bin dolardı, şimdi 10 bin dolar.
Devlet yine aynı yardımı yapıyor ama ticaret arttı. İzolasyonlar devam ediyor, doğru. AK Parti iktidarının izlediği doğru Kıbrıs politikası sayesinde Kıbrıs Türkü’nün itibarı arttı. Bu hakkı cümle alemin bize teslim etmesi lazım.’’ AKP’ye yönelik ‘’AB sevdası nedeniyle Kıbrıs’ı satmak’’ suçlamalarında bulunulduğunu ifade eden Mercan, “Kıbrıs’ın nesini sattık? Bir karış toprak verildi mi? Hayır. Kıbrıs’ta Türkiye Cumhuriyeti’nin şimdiye kadar zerre kadar bir kaybı olmadı, aksine kazancı oldu. Türkiye Cumhuriyeti korkularla yönetilemez’’ dedi.
|
/ ESKİŞEHİR
11.12.2006
|
|
|
Kemalizm değil, demokrasi lâzım |
Yeni Asya’nın sorularını cevaplandıran İÜ İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Star gazetesi yazarı Prof. Dr. Mehmet Altan, “Tek parti ideolojisi olan ve Türkiye’nin tüketim biçimini modernleştiren, ama üretim biçimini modernleştiremeyen Kemalizmin demokrasiyle çok farklı şeyler olduğunu biliyorum. Türkiye’nin ihtiyacı artık Kemalizm değil, demokrasidir” dedi.
Hükümetin Kıbrıs konusunda attığı adımları değerlendirirken “Asıl yadırgatıcı olan, askerin siyasî konularda görüş bildirmesidir” diyen Altan, “Eğer Genelkurmay rahatsızlık duyuyorsa, bu konuyu Başbakanla görüşmeliydi. Kamuoyuna açıklama yapmamalıydı. Devletin politikasından sorumlu olan hükümet olduğuna göre, elbette hükümetin inisiyatif sahibi olması gerekir” şeklinde konuştu.
RÖPORTAJ BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN
|
Hasan Hüseyin KEMAL
11.12.2006
|
|
|
İnsan haklarında mesafe almalıyız |
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Aksu, insan haklarına saygıyı Türk insanının lâyık olduğu en yüksek düzeye çıkarmak kararındayız diyerek, “Türkiye’de hâlâ demokrasi, insan hakları gibi kavramların tartışılıyor olmasının, Türkiye’nin bu alanda daha çok mesafe kat etmesi gerektiğini gösterdiğini belirtti.
Aksu “Dünya İnsan Hakları Günü” dolayısıyla yayınladığı mesajda, dünyanın birçok yerinde ve Türkiye’de insanın en temel hakkı olan yaşama hakkının ihlâl edildiği görerek bugünü doya doya kutlayamadıkları için üzgün olduğunu söyledi. Aksu, “11 Eylül’deki menfur hadise sonrası, bu terör saldırısı bahane edilerek, ABD’den başlayan ve bütün dünyaya yayılan şiddet eğiliminin Ortadoğu’da insanların hak ve özgürlüklerini kısıtlayarak, en temel haklarından mahrum etmesinden dolayı büyük üzüntü içindeyiz” dedi.
İSRAİL VE ABD, İNSAN
HAKLARINI İHLÂL EDİYOR
“İsrail ve ABD’nin tüm dünyanın gözleri önünde uluslar arası hukuk ve insan haklarını ihlal ederek Ortadoğu’da masum insanlara karşı uyguladığı dehşetengiz katliâma her geçen gün yenileri eklenirken, dünya insan hakları gününü kutlayamamanın üzüntüsü içindeyiz” diyen Aksu, sözlerine şöyle devam etti: “Demokrasi ve özgürlük sloganıyla Irak’ı işgal eden Amerikan kuvvetlerinin taş üstünde taş bırakmamasına rağmen uluslar arası kuruluşlardan katliâmların durdurulmasına ilişkin olarak çıt çıkmamaktadır. Tüm dünya yaşanan insanlık dramını seyretmekle yetinmekte, tepki vermemektedir. Dünya insan hakları gününde insan hakları örgütüne seslenerek, ‘Neredesiniz ey insan hakları örgütleri?’ diye sormak istiyorum. Bu amaçla Ortadoğu’da yaşanan insanlık ayıbına derhal bir son verilmesini sağlamalıyız. Aksi halde tarih şahittir ki tüm zalimler, mazlûm ve masumların kan ve gözyaşlarıyla boğulacaktır.”
|
Ahmet TERZİ
/ ANKARA
11.12.2006
|
|
|
Ardahan -23 derece |
Doğu Anadolu Bölgesi’nde aşırı soğuklar hayatı olumsuz yönde etkiliyor. Meteoroloji Bölge Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, kar yağışının olmadığı bölgede gece en düşük hava sıcaklığı sıfırın altında 23 dereceyle Ardahan’da ölçüldü.
Bölgenin diğer illerinde gece en düşük hava sıcaklıkları sıfırın altında olmak üzere Erzurum’da 17, Kars’ta 13, Erzincan ve Ağrı’da 11, Iğdır’da 9 derece oldu. Bu arada Türkiye-Gürcistan sınırında bulunan Aktaş Gölü de dondu. Çıldır ilçesine bağlı Kenarbel köyü yakınlarında donan gölün üzerinde çocuklar oyun oynarken, köylüler hayvanlarının su ihtiyacını göldeki buzu kırarak karşılıyorlar.
|
/ ERZURUM
11.12.2006
|
|
|
Yağışlı hava geliyor |
Yurdun kuzeybatı kesimlerinin bugün öğle saatlerinden itibaren yağışlı havanın etkisine girmesinin beklendiği bildirildi.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, kuzeybatı kesimlerinde başlayacak olan yağış akşam saatlerinde iç bölgeleri etkisi altına alacak. Salı ve Çarşamba günleri bazı bölgelerde kar ve karla karışık yağmur şeklinde görülmesi beklenen yağışla birlikte hava sıcaklığının 2-4 derece azalması bekleniyor.
Etkisini hafta ortasından itibaren kaybetmesi beklenen yağışlı havanın, Perşembe günü Orta ve Doğu Karadeniz; Cuma günü ise Doğu Karadeniz kıyılarında aralıklarla yağmur şeklinde görülmesinden sonra yurdu terk etmesi bekleniyor.
|
/ ANKARA
11.12.2006
|
|
|
Iğdırlı hacılar uğurlandı |
Iğdırlı hacı adayları törenle uğurlandı. Sahibül Zaman Camisi imamı Cafer Uğurel’in Kur-an’ı Kerim okumasıyla başlayan törende Ehlibeyt Alimler Dernek Başkanı Veli Beder, AK Parti İl Başkanı Ömer Armağan ile Iğdır Belediye Başkanı Nurettin Aras’ın da birer konuşma yaptı.
İl Müftüsü Mehmet Sönmezoğlu da :”Hacılarımızı ezanların ilk okunduğu namazların ilk kılındığı yerden uğurluyoruz, hac gibi hiç bir şey yoktur Mekke, Medine ve Arafat gibi hiçbir mekan yoktur. Annesinden yeni doğmuş gibi yapan hiçbir ibadet yoktur. Hacılarımıza Arafat’ta vakfe yapmaya nasip etsin, Allah hacılarımızı sağ salim götürüp getirmeyi nasip etsin” şeklinde konuştu. İl Müftüsü Mehmet Sönmezoğlu, daha sonra duâ okuyarak hacı adaylarını uğurladı.
|
/ IĞDIR
11.12.2006
|
|
|
Meclis gece - gündüz çalışacak |
Meclis, bu hafta bütçe sebebiyle aralıksız çalışacağı bir haftaya giriyor. Gündemindeki tasarı ve teklifler için gece de çalışacak TBMM Genel Kurulu, 15 Aralık Cuma gününden itibaren ise bütçe maratonuna başlayacak.
TBMM Genel Kurulunda, yarın, görüşmeleri yarım kalan bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa teklifine devam edilecek. AKP Kütahya Milletvekili Abdullah Erdem Cantimur’un, SSK ölüm aylıklarıyla ilgili düzenleme yapılması amacıyla verdiği yasa teklifi, Anayasa Mahkemesinin ilgili yasayı iptal kararı doğrultusunda, ölen sigortalının ölüm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan hükümlere göre aylık almaya, hak sahipleri için düzenleme yapıyor.
Bu teklifin yasalaşmasının ardından AKP Diyarbakır Milletvekili Osman Arslan’ın, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi de ele alınacak. AKP Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda değişiklik öngören teklifi de bu hafta görüşülecek düzenlemeler arasında bulunuyor. AKP Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali’nin, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda değişiklik öngören kanun teklifinin de görüşülmesi bekleniyor. Genel Kurul; yarın 15.00-23.00, 13 Aralık Çarşamba günü 14.00-23.00, 14 Aralık Perşembe günü 14.00-20.00 saatleri arasında; 15 Aralık Cuma günü saat 14.00’te, 16 Aralık Cumartesi ve 17 Aralık Pazar günü ise saat 11.00’de toplanarak, günlük programın bitimine kadar çalışacak.
BÜTÇE MARATONU BAŞLIYOR
2007 yılı bütçesi, bu hafta Genel Kurula geliyor. Bütçenin tümü üzerindeki görüşmeler, 15 Aralık Cuma günü yapılacak. 16 Aralık Cumartesi günü; ilk turda, TBMM, RTÜK Cumhurbaşkanlığı, Sayıştay ve Anayasa Mahkemesi, ikinci turda ise Başbakanlık, MİT, MGK, Diyanet İşleri Başkanlığı, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı bütçeleri ele alınacak. Bütçe görüşmeleri, 17 Aralık Pazar günü ilk turda Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gümrük ve Dış Ticaret müsteşarlıkları ile İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi, ikinci turda ise DPT, SPK, BDDK, GAP, Tütün ve Tütün Mamulleri Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulunun bütçeleriyle sürecek.
|
/ ANKARA
11.12.2006
|
|
|
Uludağ’da kar özlemi |
Türkiye’nin önde gelen kış turizm merkezlerinden Uludağ’da, eskiden erken yağan karla yüzleri gülmeye alışık işletmeciler, 3 yıldır kar özlemi yaşıyor. Hava sıcaklığının bu yıl da mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi sebebiyle Kasım ayı başında kalınlığı 70 santime ulaşan kar erirken, 15 Aralık olan sezon açılışı da kar durumuna göre 20-25 Aralıka ertelendi.
Normal kış sezonunun 15 Aralık-15 Mart olduğu Uludağ’da önceki yıllarda erken yağan kar ve kar kalınlığının kayak yapmaya uygun hale gelmesiyle çoğu kez sezon erken açılıyordu.
Bölgede 3 yıl öncesine kadar sezonun erken açılması, 3 aylık kış sezonunda faaliyet gösteren işletmecilerin yüzünü güldürürken, son üç yılda kar yağışının gecikmesi, sezonun açılışını da olumsuz etkiliyor. En son 2003 yılında Ramazan Bayramı tatilinin de etkisiyle sezonu Kasım ayında açan Uludağ’da, yılbaşında 1 metreyi bulan kar kalınlığı, hem işletmecileri hem tatilcileri memnun etti. Sonraki 2 yıl Aralık ayında havanın ılık seyretmesi sebebiyle sezon zamanında açılsa da yılbaşında Uludağ’ı tercih eden tatilciler sadece 45 santim kalınlığında karın olduğu bölgede yeni yıla ‘’merhaba’’ dediler.
Bu yıl ise 17 Ekim’de ilk karın düştüğü, Kasım ayı başında kar kalınlığının 70 santime ulaştığı Uludağ’da, hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi ve 15 günden beri yağış olmaması sebebiyle kar eridi.
“ULUDAĞ’IN TEK SERMAYESİ KAR”
Güney Marmara Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (GÜMTOB) Başkanı Işık Uğurtuğ, işletmelerin sezon öncesi son hazırlıklarını yaptığını söyledi. Kar olmaması sebebiyle 15 Aralık olarak planlanan sezon açılışının 20-25 Aralık tarihine ertelendiğini belirten Uğurtuğ, şöyle konuştu: ‘’Uludağ’ın sermayesi kar. Önceki yıllarda sezonun erken açılmasıyla işletmecilerimizin kârı artıyordu. Ama bu yıl Kurban Bayramı ve yılbaşı tatilini Uludağ’da geçirmeyi düşünenlerin, yerde kar olmaması nedeniyle rezervasyonlarını Antalya gibi sıcak yerlere kaydırmasından korkuyoruz.’’Uğurtuğ, kayak pistlerinin, yeterli kar yağmaması durumunda sun’î karlama sistemiyle kayak yapmaya elverişli hâle getirilebileceğine işaret ederek, ‘’Fakat biz yine de karın bir an önce yağmasını bekliyoruz’’ dedi.
|
/ BURSA
11.12.2006
|
|
|
‘Demokrat Hanımlar’ Bursa’da |
Demokrat Hanımlar Derneği’nin ilk şubesi Bursa’da Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular‘ın da katılımıyla Bursa’da açıldı.
Demokrat Hanımlar Derneği Bursa Şubesi açılışında bir konuşma yapan Kutlular şöyle dedi: “Dernekler dışa açılan bir kapıdır. Mekân hizmet etmez, insan hizmet eder. Bediüzzaman’ın ‘Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millet gibidir’ ifadesini hatırlayalım. Bugün artık bu gibi hizmetler daha çok önemli hale gelmiştir. Buraları iyi çalıştırabilirsek, topluma faydalı hizmetler yapabiliriz. Dernek ortamı her kesime ulaşmak için ideal bir fırsattır. Buralarda güzel hizmetler yapacağınıza inanıyorum.”
Demokrat Hanımlar Dernek Şube Başkanı Suna Çaloğlu ise, DEMOKRAT HANIMLAR DERNEĞİ’nin insanlığa hizmet etmek istediğini söyledi. Çaloğlu, “İnsanlığı sevginin, barışın, hoşgörünün kuşatması gerektiği inancında olan herkese ulaşmak istiyoruz. Birlikte düşünmeye çalışan, tamamı gönüllülerden oluşan çeşitli yaş ve meslek guruplarına mensup kişileriz” şeklinde konuştu.
“Evrensel bir hak olarak insanca yaşama, maddî ve mânevî varlığımızı koruma ve geliştirebilmemizin en temel unsuru eğitim hakkıdır” diyen Çaloğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ülkemiz insanlarının genel eğitim düzeyi dikkate alındığında eğitilmiş insan yetersizliğinin ülkemizin en hayatî meselesi olduğu açıktır. Kadınlarımızın eğitim düzeyi ise ülkemiz açısından üzüntü ve utanç vesilesidir.
“Derneğimiz özellikle eğitimin çocukluktan başladığı inancıyla eğitim hizmetinin her kademede özendirilmesini amaç edinmiştir. Ayrıca demokrasinin temel ilkelerinden olan inanma ve inandığı gibi yaşama özgürlüğünü kısıtlayan her türlü haksızlığın da karşısındayız.
“Bu kıstaslar doğrultusunda, derneğin amacı; gençler arasındaki işbirliğinin, sağlanması ve güçlendirilmesi, deneyimlerin paylaşılması, gençlerin problemleri ve görüşleri üzerinde kamuoyu oluşturulması, insan haklarına saygılı, demokratik değer, tutum ve davranışlara sahip bireyler olarak yetişmesi, aile ve gençlikle ilgili araştırmalar yapılması ve bu araştırmaların desteklenmesi, okuyan gençliğin başarısı için ortam hazırlanması, gençliği zararlı alışkanlıklardan korunması, sağlıklı ve düşünen bir gençlik için ilgili kuruluşlarla işbirliği yapılmasıdır.”
Bursa’nın tarihi Yeşil Camiî ve türbesine yakın, eski Bursa evlerinden biri olan şube merkezi, yaklaşık 40 kişi kapasiteli bir dinlenme salonu, dört seminer odası ve bir spor salonuna sahip.
Dernek; yabancı dil, el san’atları, kişisel gelişim ve spor alanlarında kurs düzenleyecek ve ayrıca çocuklara yönelik eğitici ve kültürel faaliyetler sunacak. Yardıma muhtaç ailelere gıda yardımı yapmak da derneğin hedefleri arasında.
Ayrıca genç kızların da her türlü araştırma çalışmalarını yapabileceği nezih bir ortamda internet imkânı sunmayı hedefleyen dernek, 09.00 ile 17.00 saatleri arasında hizmet verecek.
|
Hüseyin HİÇDURMAZ - Nuriye ÇE
/ BURSA
11.12.2006
|
|
|
Otobüslerde bayram yoğunluğu |
Bu yıl 31 Aralıkta Kurban Bayramı’nın birinci gününün ve yılbaşının kutlanacak olması dolayısıyla şehirler arası otobüs biletleri şimdiden tükendi.
Metro Turizm Bölge Müdürü Osman Ustaibrahimoğlu, Kurban Bayramı öncesi bilet satışlarına 2 Aralıkta başladıklarını, henüz tatile 2 haftadan fazla zaman olmasına karşın İstanbul, Ankara, Samsun, Trabzon ve Ordu yönlerine gidecek otobüslerde biletlerin tükendiğini bildirdi. Biletlere en fazla öğrencilerin talep gösterdiğini belirten Ustaibrahimoğlu, ‘’Öğrenciler ve çalışanların çoğu hükümetin kararını beklemeden bayramdan sonraki Perşembe ve Cuma günleri izin alarak, kendileri için tatil yaptı. Bu yüzden hafta sonuna denk gelen 6-7 Ocak için de otobüslerimiz tamamen dolu’’ dedi.
|
/ KONYA
11.12.2006
|
|
|
Eğitime ayrılan pay sıralamasında sonuncuyuz |
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) verilerine göre, Türkiye, gayri safi yurt içi hasıladan (GSYİH) eğitime ayrılan pay bakımından OECD ülkeleri arasında her yıl sonuncu sırada yer alıyor.
YÖK tarafından hazırlanan, ‘’Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi’’ taslak raporundaki bilgilere göre, Millî Eğitim Bakanlığının 2005 yılı malî yılı bütçesi 14 milyar 882 milyon 259 bin YTL, YÖK bütçesi ise 5 milyar 218 milyon 467 bin YTL olarak gerçekleşti.
2005 yılında YÖK bütçesinin toplam bütçe içindeki payı yüzde 3.4, eğitim bütçesi içindeki payı yüzde 26, gayri safi millî hasıla (GSMH) içindeki payı ise yüzde 1.1 oldu.
Tüm öğrenciler hesaba katıldığında, bütçe ödeneklerinde öğrenci başına yapılan cari harcama 1197 dolar, sadece örgün öğretimdeki öğrenciler hesaba katıldığında ise 1938 dolar olarak gerçekleşirken, bu oran, OECD ortalamasının 4’te 1’ine denk geliyor.
Son 10 yılda eğitim ödeneklerinin genel bütçe içindeki payı yüzde 9.2-13.5; GSMH payı ise yüzde 2.3-4.18 arasında değişti. Son 3 yılda toplam eğitim ödeneklerinde bir artış gözlenmesine rağmen; Türkiye, GSYİH’dan eğitime ayırdığı pay bakımından OECD ülkeleri arasında her yıl sonuncu sırada yer alıyor. Genel bütçeden YÖK’e ayrılan pay ise son 10 yılda yüzde 2.3 ile 3.4, GSMH payı ise yüzde 0.8 ile 1.09 arasında değişti.
Rapora göre, 1995’te YÖK bütçesinin yüzde 66’sı personele, yüzde 3’ü transfer harcamalarına ayrılırken, 2005’te personel harcamaları yüzde 52’ye düştü, transfer harcamaları ise yüzde 19’a yükseldi. Son 10 yılda YÖK yatırım ödeneklerinin yüzde 58’i eğitim, yüzde 33’ü sağlık, yüzde 9’u ise diğer sektörlere ayrıldı.
|
/ ANKARA
11.12.2006
|
|
|
Okuldaki şiddeti dil eğitimi önler |
Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Necat Birinci, öğrencilerin duygularını ifade edemedikleri taktirde saldırganlaştığını belirterek, ‘’Bu nedenle okullardaki şiddet olaylarının engellenmesinde Türkçe öğretmenlerine önemli görevler düşüyor’’ dedi.
Müsteşar Birinci, MEB Hizmetiçi Eğitim Dairesi Başkanlığınca öğretmenlere yönelik Mersin Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘’Türk Dili ve Edebiyatı’’ konulu seminerde, okullardaki şiddet olaylarını azaltmaya yönelik çalışmalar yürüttüklerini belirtti.
Ellerinde kalem, yüreklerinde sevgi olması gereken gençlerden bazılarının ellerinde silâh veya bıçak, yüreklerinde ise öfke ve kin barındığını ifade eden Birinci, şunları söyledi: “Gençler ellerine silah alıyorlarsa, bu bizim işimizi tam anlamıyla yapmadığımızı göstermektedir. MEB, bu konuda çalışmalar yapıyor ancak önemli bir görev Türkçe öğretmenlerine düşüyor. Gençler, duygularını ve kendilerini ifade edebilme yeteneğine sahip olmadıkları için silâha, bıçağa veya benzer aletlere sarılıyorlar.”
|
/ MERSİN
11.12.2006
|
|
|
|